05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Dillere, ara ver yaşamındaki izleri izlemcyc Yelin uğramadı buralara sensiz kaldı di]in (Buzu Delen Şiir 2, s.37) Kanunlann karşısına gerekirsc kanun olarak çıkan şiirgüzelliklesar(s)ıyorsınırları. Sınır koyucunun sinirbozucu duyarsızlık sınırlannı aç(ş)acak şiir hem özüne işliyor hem de önünü açıyor okurun. Gültekin Emre şiirinin dipyüzcyini bilgelikle donatarak sağlama almış; oradan da artık kat kat dizilen anlam düzeyleriylc kanlandırıcı boyutlaroluşturması, rahatlamış diliyle cok kolaymış gibi gözüküyor. Yalındaki karmaşa, günlük gözükendeki derinlikler!! Aynı şeye farklı yerlerden bakarak, durağanın çcvresinde fırdönerek durduraksız yeni başlangıçları aramak gerektiği vurgulanmıyor aynca; öylc yapılıyor çünkü, (hem de güya) sessiz sedasız. O kalça değil mi bana bıçağı çektiren (Yerinde Durmayan Şiir 3, s.26) Bir kadın kendini bırakarak geçiyor yanımdan (Faili Meçhul Ş i i r 1 , s.27) Ya o birdenbire bir yaşamın ta göbeğine taşıyan belgesel nitelikli yansıtmalar: Güzel bir günün idamını kim isteyebilir, deme evladım (Yerinde Durmayan Şiir3, s.26) tşkencede öleli çok oldu bu yavrunun babası (Yerinde Durmayan Şiir 3, s.27) Metin Cengiz in yeni şiirleri Gençlik Çam Metin Ccngiz 'gençlik çağı' şiirine, 'bir zaman gelecek anılmayacak yol eri' diyerek başlamış, ama yol erlerinin her zaman anılacakları umudunu da yüreklerimize düşürmüş. YAVUZ OZDEM ençlik Çağı, Metin Cengiz'in 6. şiir kitabı. Kitap sayısı bağlamında bir şaire yaklaşmak yanıltıcı olur veya şairliğinin bir ölçütü sayılmaz; fakat Metin Cengiz kendi sesini oturtmuşbirşair, bu baglamda bakarsak6. şiir kitabını da, kitabın oylumunu da (Gençlik ÇagVnda 70 şiir yer almış) anlamlı bulmak durumundayız. Kuşkusuz Gençlik Çagı ve Metin Cengiz icin, şiirindeki işçili^e ve emeğe dııyduğum saygının gercj*i olarak yapmadan geçemeyeceğim bir saptama bu, yoksa Gençlik Çağı'nı değerlendirmeue csas aldığım hir ölçüt ueeil. Gençlik Çağı, nayata karşı sıkı durma, miicadele ve bu nıüeadeleyi yürekte dııyma bağlamında, 'Kimim? Kimiz? Sırrımız ne/ Neyle, nerelerle varız?....' gibi yaşamsal bir öze sahip: hayatı vezinsiz bir kıvılcım (oyun bitti sustu sırtlanlar) aklın düş fışkırması zorunlu menekşe, idam edilecek tek dize (düş fışkırması) diğer yanda somut ve bildik unsurlarolusturulan ama başkaca bir derinIiği yakalayan daha klasik, fakat bir o kaılar da yeni bağdaştırmalar: kadehlerde çınlarken halk ruhuyla sarhoş gök (selin sesi) senin şarkını yazıyorum içtiğim su gibi berrak şarkını (günümüz ağıt) bir gün sizin de içinizden akarsa eğer yüzünüzde belli olsun ırmakların gülüşü (çağrı) görkemli bir kılıçla yaralanmışım yılların irini kudurmuş deniz gibi geliyor üzerime (ölüm binlerce adın var yurdıımda) Şiirin, dil içinde başka bir dil olması, günlük dilin (dilbilgisinin) şiiri kucakla yamayacak durumda olmasından kaynaklanıyor. Böyle olunca da doğal olarak sözeüklerin ses, biçim özelliklerindc, dilin cümle yapısında bilinçli değişiklik ler yapılır; yani dilbilgisi kurallarına göreolmalarigerekenbiçimlerindenuzaklaşırlar. 'Sapma' adını verdiğimiz şey de burada ortaya çıkar. Ortada bir zorunluluk olduğuna göre 'sapma' demek nc kadar doğru, ya da bir yanda dilbilgisinin kısıtlayıcı kurallan, diğer yanda şiirin sunduğu sonsuz kullanım; bir şeyden ya da bir şeylerdcn 'sapılmadığı' sonucuna da varabiliriz. Bu bağlamda Gençlik Çağı'nda sözünü ettiğimiz oluşumlara örnekler verilebilir. En belirgin olanı da nesne almayan ve daha çok oluş btldiren geçişsiz tiillerin çatı değiştiren (oldurganhk) ekleri almadan, yine nesneyle (geçişli gibi) kullanılmış olanlandır: bütün kavimler kendini göçecek (gençlik çağı) ben göğü ağlıyorum (güniimüze ağıt) v G Ben herkesle koalisyon yapamam evladım (Yerinde Durmayan Şiir 3, s.27) Bir de kelimelerin kendi içlerine salındıkları, belki saldırdıkları, alt üst ettikle ri, doğumun yalundan izlendiği sızımlar var: Sanki bir oyun.. içine burgulu dalmaktaki için, elindeki kelimelerin baskısı altında kalacağına dvırııp cesaretle yerlerini dcğiştirmek, aralanndaki elektriklenmelerle yolunu uzatmak, hem belki de buzullukları delmek... Aradığın sensen yoksun demektir kendinde Yine de çeker kuyu kendini kendindeki sana Sende ki seni alır da vermez geri kendindckini Bir orman gibi uğuldar içindcki kendi sesinle Seni bırakmaz dışan kendinden kopar madan Bu kuyu, dedi kuyunun içindeki kuyu, bekliyor seni (Buzu Delen Şiir 8, s.40) Kendine bakışın uzayan yolculuğu baş döndiirse bilc yakalanan damar tiim gövdeyi dolaşmalıdır: "çeker uyur" çünkü; hangi kuyularına kimbilir, nangi uykusuzluklannda. Rahat dil helezonık açılıınlarla dolaşıyor benini, çevresini, çocukluğunu, ülkesini. Ben o çiçeği kaç kcz diktim bu gövdenin gönderine Her şeyin başı su, diyerek ormanlaşmak üzre... (Yerinde Durmayan Şiir 4 , s.28) Cıültekin Emre'nin şiiri Türkçe şiîrin kalın bir damarı: Berlin'de yaşamanın onca uzaklığına rağmen ülkesine bunca yakınlığı bambaşka olanaklar kazandırmış besbelli. Türkçe şiirin gereksinebileceği doğubatı araMtıdaki arafta bulıınma konumuyla belki dc bir kavşak. • Kanun Hükmünde Şiir/ Ciiltckın Emrc Yötı Yayınalık, 61 s. C U M H U R İ Y E T KİTAP S A YI li na mum cridi, dağıldı kızıl bir at gibi gizsırlar, acı sözler topluyor kuşları başı o unutulmuş renklerin aydınlıktaki güzel suçu geçmişin sonsuz kipiyle, soluk soluğa ben ki, seher ipliği, iki durak arasında uykulara dermansız baş ağrısı yani hem ipim hem ipe ustura (sonsuz kip) ah ki aşk yolunda yol vuranlarla o kış günü ateş yağdı koynuma (kııytu zamanlar) gördüm zuhal yıldızını geçmiş içinde şarabı gördüm üzümün düşünden önee (suç bayrağı) Metin Cengiz, kitapta bu özü destekleyen bir atmosferi oluşturmuş; bu birkaç yönden elc alınabilir, ama ilk göze çarpanı: ...kasvet, zula, tılsım, sulh, mukim, görklü, afsun, ilhak, takat, yalım, yuğacak, terennüm, muamma, kainat, görkem, gümrah, nağme, ezgi, giz, kefaret, mahşer, maglup.... gibi hem yabancı kökenli olup Türkçeleşen, hem de Türkçe kökenli olan sözeÜKİeri bir arada kullanmasından kaynaklanan sakınmasız tutum. Bu tutumu da sözcük çeşitliliğindcn doğan zengin anlam ayırtıları katmış şiirine. Ama asıl önemlisi, başta söziinü ctti^imiz atmosferi 'muhkem' kılmasıdır; çünkü, her iki bölükte de yer alan sözeüklerin ortak özelliği halkın ağzında yiizyıllarca yaşamış, nalkın kişiliğinin bu sözcüklere sinmiş olmasıdır. Yeri gelmişken 'dil devriminden' vana olmanm ayn, dildenısrarlasözcÜK atmanın çok ayn şeyler olduğunu da belirtelim. "Sözcukleri Değiştirmek" (Folklor Siire üüşman) yazısıyla (xmal Süreya, 'dil tlcvrimiyle gelen bir sıkıntı nın sonucu olarak' şiirlerindeki kimi eski sözcukleri, yenilcriyle değiştiren şair lerin tııtumunıı eleştirirken; "Günüm neşeyle uzun" dizesini "Gii nüm sevinçle uzun" biçimine dönüştü492 ren Oktay Rıfat'ı örnek verir. Ancak Cernal Süreya'nın buradaki asıl kaygısı 'dize bütünlüğünün bozulacağından hareketle, şiiri yapaylığa götürecegidir.' Eklemek gereldr ki asıl kaygı anlamsal, imgesel bafilamda şiirin bozulacağı olmalıydı. Çünkü, 'neşe' ve 'sevinç' gibi birbirlerine çok yakın duran iki sözcük bile anlam, çaörışım ve kavram alanları bağlamında ıarklıdır. Savımızı destekleyen örnekleri Gençlik Çağı'nda da bulduk: yüreğimden süpürdüğüm şiirse yüreğimc akmakta çağ nağmesiyle ırmaklar içre (gece yolcusu) nedir bu ezgi hayat, hadi söyle gizini (ölüm binlerce adın var yurdumda) 'nağme' ve 'ezgi' sözcukleri birbirlerinin yerini tutabilecek biçimde kullanılabilir veya böyle cümleler de mümkün; zaten sözlüklerde eş anlamlı vcrilmiş. Fakat, ikinci örneğimizdeki 'ezgi', melodi, özel bir titrem... anlamlarıyla dizeyi bütünlerken, 'nağme' sözcüğü daha gürül tülü bir anlam ayırtısıyla yer aldığı dizeyi (şiiri) amaca daha uygun kılmakta. Sözeüklerin diğer sözcüklerle ilişkileri bağlamında günümiiz şairi ölçü, uyak gibi ses ve ritm Tcaygılanndan ıızak oldu;u için yaptığı (yapacağı) bağdaştırmaar, tamlamalar ve benzetmelerde daha özgürdür. Bu durum şiire yeni vc geniş olanaklar sağlamakta kuşkusuz. Metin Cengiz de Gençlik Çağı'nda bunun örneklerini vermiş. Bir yanda (..park kuşkusu, yağmur çiselediğim a (sesi), ..u derinliğinde bir ses, ..kış uyumlu cinas, ipek scsli rahim, zorunlu menekşe....) gibi soyut unsurlardan olusturulan, ama yer aldıkları şiirlerde maddi temelini btılan alışılmamış bağdaştırmalar: sahibiymiş bütün nesneler, soyunurlarmış a'lı u'lu boşluğa yazarlarmış geleceği... (düş fışkırması) a kaleminin ucunda yağmur çiselediğim sesi yeniden bulmak için.... (şiir meseli) '. babam gül açardı beni (ben uzaktan gözükünce) seni ölümüm olsan da yürüyeceğim (son sürgün) Sözcük ve sözdizimi düzeyinde de 'sapmalara' örnek vermck olası: yenik düştüm, yüreğimden güller fışkırıyorum (..fışkırıyor yerine) (gece yokuşu) o seslc çocuklar ufuklarda gülleşir... (gülleşir) gibi. Metin Cengiz 'gençlik çağı' şiirine, 'bir zaman gelecek anılmayacak yol eri' diyerek başlamış, ama yol erlerinin her zaman anılacakları umudunu da yüreklerimize düşürmiiş. Karşıtlık hayatın özünde var zaten: 'mum meselinde' olduğu gibi. Üstelik altı çizilmiş şairi tarafından: ölüm var bu ışığın ucunda hayat burası diyor kuyunun dibi • f Gençlik Çağı/ Metin Cengiz/ Yün Yayınalık/ H4 v. SAYFA 9
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear