05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Küçük insanın manevi zenginliğim anlattı hep. Naim lirali dar dışında kalmtş birı değilsiniz O halde, konu ve tema seçiminizi belirleyen duygular, dürtüler, düşünceler ve dış etmenler nelerdir? • Konu ve tema seçiminde beni etkileyen duygular, dürtüler, düşünceler ve dış etkenlere gelince... Olaylann kaba görü Kapak konusunun devamı. türlü çıkaramadım." Çıkaramamıştır, çünkü "Konuk" öyküsünde anlattığım gim bir olay olmamıştı. Öykü tamamen kurmacaydı. tstanbul koşullarına alışmış bir delikanlının, bir Karadeniz kıyı kasabasında, birkaç gün kalmaya bile dayanamayışını an latır. Öyküdeki mekân, öbür kişiıer hep gerçektir. Oldukları gibi anlatılmıştır. Ama asıl kahraman hayal ürünüdür. Buna karşılık, "Kahvede Kavga" adlı ikinci öykümdeki olay, baştan sona gözlerimin önünde geçen bir olaydır. Kişilerin tamamı, kahvede kavga çıkaran köy delikanlısı, kahveci Şahan, Güneydoğulu çandarma cri hep gerçektir. Üçüncü öyküm "Taburcu", 1944 ders yılı sırasında okul revirinde soğuk algınlığından birkaç gün yatışımın ardından sıcağı sıcağına yazdığım bir öyküdür. Anlatılanlar ncp gerçeğe dayanır. Ne var ki, ne Ayı Mustara'nın, ne Dana Nusret'in, ne aynı kitaptaki "Parmak" öyküsünde "Sanatkâr" ayamasıyla anılan Ilhan Akman'ın, nc de "patavatsu bir şair dostum" diye söziinü ettiğim Çetin Altan'ın adları açıklanır. Buna karşın, daha başka öykülerimde olduğu gibi, "Taburcu"da da Ahmet Topçu'nun adı geçmektedir. Adı açıklanmayan hastalardan îlhan Akman, yarı uyur yarı uyanık sorar: "Sen bilirsin, Ahmet Topçu'nun metresi mi var'" Park'ın ilk üç öyküsünde görülen öykü anlayışımdan, sonuncu kitabım Çılgınca Şeyler'deki öykülerimde de vazgeçmiş değilim Ya kendi yaşadığım ya da yakın çevremde yaşandığı için, tanığı olduğum olayları temel ahrım öyküme. Genellikle de, büyük serüvenlere, olağanüstü olaylara yer yoktur öykülerimde. Siyasetin, iş dünyasının, basının, bürokrasinin "kodamanları" olan insanları da epcyce ve yakından tanıdığım halde, ortalama, onlann küçük yaşam serüvenIerini yazmayı yeğlememin nedenine gelince... Bu bir seçim sorunudur. Ben az yazan, toplıım içindc karşılaştığı bir olaya, bir insani duruma ilişkin duygu ve düşüncelerini başka insanlarla (okurla) paylaşmak için yazan bir yazarım. Ünlü kişiîerin yaşamlarıyla ilgili öyküler yazmayı hiç düşünmedim. Sıradan olavlar, sıradan kişiler, bana daha ilginç geldi. Asıl sorun, sıradan kişileri, sıradan olayları, başka yazarlara benzemeyen bir biçimde kaleme almaktır. Ben bildirisi açık öyküleri yeğlerim. Okuru sıkacak öyküler yazmak istemem. Okurun kendisine benzeyen kahramanlarım olsun isterim. Ortalama insanları ve onlann küçük yaşam serüvenlerindeki manevi zenginliği öyküleştirmek iste*•" Küçük yaşam serüvenleri yazılanmın ilk cildi basımevinde. Bugünlerde çıkacak. Adı da: Şapkasını Viyen Bakan. Birçok söylesınızde, öykücülüğünüzün ilk dönemini kapsayan yıllarda (19431955), gazetelerin, te/rıka olarak ya da magazın eklennde öykü yayımladıklarını, okullarda, llalkevlerinde, çeşıtlı dernek ve kültur kulüplerındc, dohrudan yazarlarına veya iyı okuyan kışuere öykülerin okutulduğu edebıyat matinelerinin düzenlcndi&ni, radyoda öykü saatlenntn olduğunu ve bu etkınlıklertn dc, öyküye kar\ı ilgi ve scvgiyi, öykü okurunu arttırdığmı söylüyorsunuz Bugün i\e, günlük gazetelerin, haftalık veya aylık dergilertn öyküye, edebtyata yüz vermedığınden; öykü yayımlama ışmın, kitaplar dışında, birkaç edebiyat dergisine stktştığtndatı yakıntyorsunuz. Söziinü ettiğıniz yıllarda Türkıye'de TV yoktu Gazetelerin \ayfa haytları ve gazc te sayısı bugünkü kaaar çok degıldı Kadyo olarak da bir tek radyo, devlet radyosu vardı Bugün, yerel ve gcnel, bınlerı bulan ve özel, radyo; yine öyle, çok sayıda TV var. Pcki, teknoloji ve araç gereçlerdekı, öyküyü topluma ula$tıracak ve sevdirecek iletisim olanaklarındakı bunca geltşme ile, basın ve medyadan öykü ve edebiyatın sürülü$ü arasındaki ters ıltşkiyi neyle açıklamalı * Kırk elli yıl var ki, gazetelerde ve magazin dergilerinde öyküye ya hiç yer verilmiyor ya da pek az yer veriliyor. Bu da öykünün geniş okur kitlelerince izlenmesini güçleştiriyor. Günlük gazetelerin magazin sayfalarında öyküler yayımlansa, yüzbinleri aşan okurlara, öykü okuma zevki ve alışkanlığı kazandırılsa, öykücülüğümüz hiç kuşkusuz bugün ulaştığı başarı çızgisini daha da aşmış olımlıı Öykünün ga/etelerden ve magazin dergilerinden dışlanmasında, sadece gazete y.öneticilerini sorumlu görmüyorum. Öykücülüğümüzün otuz kırk yıldır, güç anlasılır ya da hiç anlaşılmaz metinlere kayuırılmak eğilimidir öykünün gazetelerden dışlanmasının neueni diyeceğim, ancak yıllardır basınımızda, her konuda bir magazin dergiciliği gelişmesi olduğu halde, bu dergüerin hemcn hiçbirinde öyküye, yabancı ya da yerli öyküye, iki sayra bile ayrılmamasmı nasıl yorumlamalı? Bir hatalı değerlendirme demek acaba yeter mi? Ancak dikkatimi çeken bir oleu var. Gazetelerin magazin dergileri öykü yayımlamaya yanaşmıyorlar, öyküyü adeta yasaklıyorlarsa da, kimi yazarlar haftalık söyleşilcr biçiminde, kimi yazarlar köşe yazısı biçiminde yazdıkları öykülerle, öykümsü metinlerle bu yasağı delmektedirler. Kimler mi bunlar diye merak ediyorsanız söylcyeyim. Oğuz Aral, Selahattin Duman ve Deniz Kavukçuoğlu örneğin. Aynı uygulamaya, ara sıra benim de başvurduğum olmuştur. Naim Tırali, ilk ya da gençlik dönemı öyküleri (Aşka Kitakse, Park, Yırmibcj Kurusa Amerika kttaplarındakı öyküler) bakımından, bir Beyoğlu ve "Bü yük Cadde" öykücüsüdür O öyküleri yazdtğınız V)40'ların tkıncive 1950'lerin ilk yarısından bugünlere, 50 ytlda, "Buyük Cadde" ve Beyoglu'nda sosyolojik ve kültürcl bakımdan değişen ve değıprıeyen \cyler nelerdır •> İlk üc öykü kitabımdaki öyküleri yazdığım yıllar (19431954) lisc ve üniversite öğrenciliği yıllarımdır daha çok. Bir de Yenilik dergisını çıkardığım yılların başlangıcı. Sürekli olarak Beyoğlu'nda oturduğum yıllar. Elbet oturduğum semtin yazdıklarıma etkisi olmuştur. Ama benim öykülenmde Beyoğlu, sokakları, bınaları ve çeşitli ırkların yasantısını sür düren insanlannın sosyal durumlarıyla ortaya çıkmaz. Öğrencilik yıllarını yaşa" CUMHURİYET KİTAP SAYI 491 Öykünün ıbflanması yişimin nedeni de budur. Kodamanlar zaten, medya ve diöer iletişim mekanizmaları ile her gün, ner saat toplumun gözünün ieine sokulmaktadırlar. Süreklı gündemdcdirlcr. Ben gündemde olmayan kişileri daha ilginç bulmaktayım. Bununla birliktc Aşk Dedigin adlı beşinci öykü kitabımın "Olduğu Gibi" bölümünde yer alan öykülerin çoğu, ünlü politikacılarla ünlü sanatçılardan, adlarını da gizlemeden söz eden metinlerdir. Tanığı olduğum ya da dinlediğim olaylann, kurgusuz, olduğu gibi kaleme alınmış öyküleridir bunlar. Hiç kuşkusuz günlük yaşamın abartısız kayda geçirilmesidir. Sizin öykücülüpinüzün tipik yanlarından birı de, kahramanlanmızın ürctım türecı dışındakiyaşamlanm, esasolarak da, cinsel, eğlence vb yaşamlarını yazmış olmanızdır Sız aynı zamanda, kendı deyışımzle, "ya kendhını ya da çok iyi bildigi, yakın çevresını, o çevrenin insanlarını anlatan"; yanı esas olarak yaşadtgını yazan bir yazarsınız Ve yaşamında, yayınalık, gazetc iahipli&i, aıle meüeğı olarak fındık üretıalığı mmm bir insansınız. iopjumsal üretim iüreçh'rımn, örneğtn Saıt Faik ka nüşıı bcni fazla ilgilendirmez. I lerkesin biluiği, yaşadığı konuları, herkesin bildiği ve gördüğü biçimde kaleme almak yerine, olayın gözden kaçan ayrıntıları üstünde yoğunlaşırım daha çok. Kahramanlarımın üretim süreci dışmdaki görünümlerini, eğlence ve cinsel yaşamlanndaki ayrıntıları ele almamın nedenlerinden başlıcası, üretim süreciyle ilgili konuların, b.aşka yazarlarca çok yazılrnış olmasıdır. Öykü, bir gazete yazısı ya da bilimsel bir çalışma değildir. Yaşamımda, sizin dc üstünde durduğunuz gibi, yayıncılığın, gazete sahipliğinin, fındık üretıciliğinin ve politikanın, küçümsenmeyccek yer tutmasına karşın, öykülerimde bütün bu uğraşların geniş ölçüde yer almadığı doğrudur. Ama hiç sözünün edilmediği de söylenemez. Öykülenmde bu konuları yeterince ele alamayışımın önemli bir nedeni de, fındık üretimi hakkında olsun, basın konularında olsun, iktisadi ve sosyal konularda olsun, yülarca gazete ve dergilerde, çeşitli yazılar yayımlamış olmamdır. Bunların toplamı da, öykülerimden aşaöı değildir. Altı cilt tutan öykülerimin toplu basımından sonra, sıra gazete yazıları ve günlüklere gelmektedır. Gazete Aşk Dediğin / Naım Tıralı / Yön Yayınalıh / 127 i SAYFA 4 Çılgınca Ijeyler/ Ntiim Tiralı / Yon Yayınalık / 127 v ' Piraziz Nerc Berlin Nere/ Naım Tıralı / Yön Yayınalık. / \27 v Yirmibeş Kuruşa Amerika / Naım Tıralı / Yön Yayınalık /'117 s. Aşka Kitakse/ Naım Tıralı / Yön Yayınalık / 111 v Park/ Naım Tıralı / Yön Yayınalık / 127 s
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear