22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Heinrich Böll'ün "îrlanda Güncesi", buram buram Irlanda kokan birtakım denemelerden, düşsel mi, gcrçck mi, nc kadarı düşsel, ne lcadarı gerçek olduğu pek anlaşılmayan öyküleruen oluşuyor. GURHAN TUMER ün akşam, Heinrich Böll'ün "lrlanda Güncesi"ni okudum. Tolstoy'un "Savaş ve Barış"ı, Victor r lugo'nun "Sefiller'M gibi, uzun, kalın bir kitap değil Böll'ün bu yapıtı. Aslında, alıştığımız, nildiğimiz anfamda bir günce de değil. Ay, gün, konulmamış, tarih düşülnıemiş bölümlerin başına. Îrlanda Güncesi", birgczi anılan kitabı daha çok. Ama bu kitap, alıştığımız, bildiğimiz gezi anılarına da benzemiyor. Yazar, îrlanda'ya 1950'lerin ortalarında, gerçekten gitmiş. Ne var ki, orada gördükJerini, bizim Evliya Çclebi ya da Ahmet Haşim gibi; hele hele turlarla Avrupa'yı, Uzakdofiu'yu "bavul turizmi"ne yüz vermeyip, kültür pe şinde koşarak, müzeleri görerek gezen; oraların, iyi ya da kötü yönlerini, büyük bir dikkatlc izlcyip, didaktik kitaplar yazan emekli öğrctrnenler ya da benzcrleıi gibianlatnııyoı. liöll'ün "irlanda Günce si", buram buram îrlanda kokan birtakım denemelerden, düşsel mi, gerçek mi, nc kadarı düşsel, ne kadarı gerçek olduğu pek anlaşılmayan öykülerden oluşu yor. Bir oiince üzerine düsler lantı kuruyorlar. Michael O'Ncill, mı.wu\ burada altmış yaşınt.l N( FSI da ölürken, Hitler, scğiren yüzüyle, iktidara gelmcyi bckliyordu; Almanya tesüm olurken, Mary Keegan, on sekiz yaşında ölüyordu. 20.12.1930'dadiye okudum on üç yaşında ölen Kevin Cassidy için dua et; birden, elektrik çarpmış gibi oldum, çünkü 1930 yılının Araıık ayında, ben de on üç yaşındaydım; Köln'ün güneyindeki büyük, loş bir evde enfes bir kira evi, 1908 yılında böyle denirdi bu evlerc Noel'dc verilen karnem elimde, oturııyordum; tatil başlamıştı, tarçın reneindeki perdenin eprimiş bir yerinden, dışarıya, kışı yaşayan sokağa bakıyordum. (ss.28,29) Mctıoîtlı IVİIt Heinrich Böll'ün "îrlanda Güncesi", bir gezi anılan kitabı gibi D § Bu kitabın, son birkaç yıl içinde okuduklarım arasında, Kazancakis'in "Greco'ya Mektun "undan sonra, beni en fazla elkileyen ikiııci kİLap olduğunu rahatça söyleyebilirim. Bundan iki yıl önce bir Yunan adasından, bizim Bodrum'a bir hayli benzcycn Mykonos'tan aldığım "Grcco'ya Mektup"u okuduğumda, Kazancakis'i çok kıskanmıştım, o kitabın yazarı olmadığım içın çok uzülmüştüm. Âynı duygulara, Böll'ün "Îrlanda Günce si"ni okudııgumdn ıl.ı kaptırdım kendimi. Bu kısacık yazıda, "trlanda Giincesi"nin, çok scvdiğim, çok etkilendiğim bütün bölümlerinı akrarmam olanaksız. O ncdenle, yalnı/ca şu kadarla yetineccğim: Bu kitapta, tadma dovulnıaz sayialar var. C) sayialaıda tadına doyulmaz, bıtmez tükenmez, inatçı ve bir o kadar da hüzünlü yağmuılar v.ır. "İrlanda ( iünıv si"ndc, iş bulabilmek, yaşamlarını sürdü rebilmek için, Irlanda'yı, belki de bir da ha hiç dönmemek uzere terk edip, I.ondra'ya Ne\v York'a, Sydney'e giden; böylc gurbetlere çıkarken, o bitmez tııkcnmez, o inatçı, o hüzünlü 1 ılanda yağmuruyla sırılsıklam olmuş otobüs duraklarında, hem yağmıırdan, hem degözyaşlarından sırılsiklam olmuş aileleriyle vedalaşan Ir landalı gençler; müthiş dindar yaşlılar; tekdüze görevlerinden bunalan şair ruh lu polisler; tcvekkül sahibi papazlar; giinanlarını bağışlamayı reddettiği için, bu papazları öldüren rııhaf, sıradışı katiller; katcdrallcr, kiliseler, ıssız, hayalet köyler var. Işte kitaptan seçtiğim birkaç satır: SirPatrick Katedrali güzcldi, bu kiliseyse çirkin, ama kuUanılıyor ve ben, o kili sedeki sıralarda trlanda'daki birçok kilise sırasında buldıığutnu buldunr. lnsanlan duaya davet eden, küçük emayc levhalar: 17.1.1933'te, altmış yaşındayken ölen Michael ü'Neill'in ruhıı için dııa et. 9 Mayıs 194Vte, on sekiz yaşındaykcn ölen Mary Keegan'ın ruhıı için dua et; ne ka dar da dindarca ve ışeyaıar bir şantaj biçimi: ölenler canlanıyor, o lcvhayı okuyanlaı, oıadaki ölüm tarihlcriyle, o giin, o ay, o yıl, kcndi yaşadıkları arasında bağSAYFA 14 Kompartımandaki luzıl saçlı kadın, al çak sesfe, genç papazla konıışııyordu (...) Yağmur yağıyor, pencere camlarından aşağı sıılar sü/.ülüyordu; dışarıda çiftçiler sular altında kalan çayırlarda, bata çıka yürüyorlar, kuru otları tonlamaya çalışıyorlardı; çitlerin üzerinıfeki çamaşırlar yağmurda kalmıştı, ıslak köpekler trene navlıyorlar, koyunlar kaçışıyor, küçük kız, dua kitabıyla dua ediyor, akşam duasından aklıncıa kalanlan, ara sıra mırıltısına katıyoıdıı: Isa, Meryem Ana, zavaliı ruh lara da bir ycr verin. Tren durdu, sırılsiklam bir demiryolu görevlisi, içi mantar dolu sepetleri yük vagonuna koydıı, sigara kutularını, akşam gazetelerinin olduu paketi indiri, telaşlı bir kadına, şemsiyesini açmasında yardımcı oldu sonra da. (ss. 19,20) Zaman zaman, başka ülkelere, başka kentlere gitmeyi, oraları kcndime mekân Böliün "İrlanda Güncesi". buram buram İrlanda kokan birtakım denemelermi, gerçek etmeyi düşle den, düsselöykülerdenml. ne kadan düşsel, ne kadan gerçek olduğu pek anlaşılmayan oluşuyor. rim. Ama daha lıkların beşiği olan Anadolumuzun, külçok, Paris, Prag gibi kentler düşer aklınıa. türel, mimari mirasınıızın en seçkin ör ()rne^in daha birkaç hafta önce, Kula'ya neklerinden" biridir. Arna bıitün bunlar, gitmiştik. Bilenler bilirler, IzmirAnkara o gün, oradan dönerken, otobüste, arka yolu üzerinde, Izmir'e 150 km. uzaklıkdaşlarıma ve elbette kı, daha çok da kentaki bu ilçe, birbirinden güzel, avlulu, vedimc, "Acaba Paris'te yaşamamak enayi^ randalı ahşap evleriyle ünliidür. SİT alalik mi?" sorusunu sormamı engelleyemenıdır ama, ülkcmizdcki, benzeri pek çok di. yergibi, dökülmektcdir, yıkıldı yıkılacakSözü şuraya getirmek istiyorum: Yuka ' tır. () pek yaygın deyımle, Kula, "uygar Salih Bolat'la "Gece Tanıklıgı" üzerine Tadına doyulmaz sayfaiar Daha bir iki gün önce anlatmıştı. Yeni şiir kitabını kutlamak için çantasına bir şişc şarap atıp sokağa çıkmış. Ffani kafadengi(!)l)irine rastlarsa kutlayacak şair! Gelin görün ki, o akşam böyle biri çıkmamış kısmetsi/Jn kaşığına! Şaraba ortak bulamamış ama olsıın, scrdc taniklık var... Geceyi bir dahi almış karşısına. Soıırası şair kişiye sorulmaz elbet, ancak ben Salih Bolat'ı aldım karşırna sonra da, ncdir şu "Gece Tanıklıgı" işi, bir gu/ıl M>rgııladım. Bu sorgulamada, şaraba ortak olamamanın yazıklanmasi da gizli kanımca. AHMETONEL cvgtlı Salth bolat, ııvdcn "(îece Tanıklı&ı"J Gündüzlcrın umudunu yıtırmı\ bir şaır alınganlıg'ı mı, kcskın gözlerın farkh bir ıfadesi mi? • Bu soruya yeni kitaptan bir şiirle yanıt vernıek isterim. Yağmurşafagın ayaklarına doluyor kırbacını / Boşluğu taşıyan ışık sönüyor / Rüyalarımızla sarsıyoruz gecenin temelini// Sarsmak, sılkelemek ıstedığın bırşeylcr var kanımca. Gerçckte değilse bile, rüyalarda sars mak istediğimiz bir şeyler var elbette. Burada gece, yaşamın ta kendisinı tanımlıyor. Rüyalar ıse son yillarda nc yazık ki hcp hirlikte paylaştıgımız ütopyasızlığı karşılamış oluyor. Mvet, ütopyası/lık! Belki deşiirlcrım bu umut vermeyen yaşaını şöyk' bir saısma giıişimi gerçekten de. "(iccc Tü/ııkligı, Salih ttolal şıırındc yeni bir kilometre taşı mı pekıJ Rclkı dc scn, uzun bir $ıir scrüvcninin dcvamı ula rak nıtclcndtrebilirsın Bir açıdan devam, bir açıdan yeni bir ivme diyeliın. l Izun bir serüvenın devamı, çünkü daha zerıgin bir içerik barındırıyor. Özde ycnilikler deniyor... Dikkat edifirse şiırlerde hen dışsallık var. Dizcler tabiri caizse dışarı kanat çırpıyor. Aslında önceki kitapıarda da yaşama tanıklık vardır, bu da ortaklık olsun. Yeni ivme ise; daha imgeci, daha dizeci bir yaklaşımın dikkat çekici olması. Anlatımcıfık da önemli bir özellik. C)zetlemek gerekirsc, dize yapısını dikkate almak, imgelere ağırlık vermek ve adı konulmamış aşkın peşini bırakmamak! l\tcr\vn Salih liolat \iırini bcslcycn kaynaklara cğılelım bıraz da. Onlar neler oltıbılır> • Şiirlerimin genellikle yaşamsal karşılığı var. Bilinçle kıışatılmış, zihinle sınırlandırılmış şiirler değil benimkiler. Kapalı değil kısacası. Ilayata açılan, göndermeler yapan dizeler oluşturuyor şiirlerinıi. Kendi hayatımdaki olaylar, KÜçük trajediler, sevinçler, yalnızliklar... llle de doğa pekâlâ bir tanıklık biçimi olabilir. (jylcysc Salih Bolat hizlerc btr dc gün düz tanıklığt borçlu! • Borçlu kalmak istemem. Zaten kitabın yalnızca bir bölümü gece tanıklıklarını karşılıyor. Onun dışında kalanlar ıse hayatı kapsayan şiirler. Sedef ve Mimoza bölümü, örneğin. Aslında senin de bildiğin gibi, sanat hayata büyük bir projektör tutmaktadır. Sonuçta yaptığın tanıklık geceyi gündüze çcvirmeye yetiyor. Burada, Octavio Paz'ın bir yaklasımını hatırlatmakta yarar var. Üstadın yaklaşık olarak söylediği şöyle bir şcy. Şiir, gerçekliğin sınırlarını belirbizlcştirmektedir. Çünkü gerçeklikte nesneler, ilişkilcr, yaşantılar Kesin hatlarla birbirlerinden ayrılır. Şıir isebıınlan birbirine geçiştirerek flulaştırır ve bütünleştircrek ilk rıallcrine dönüştürür. Benim şiiı imi besleyen o JÜnlük hayatın içindcki mikro serüvenicr de böylc bir değişimin ürünü belki de. Dikkat edilirse, bedef ve Mimoza bolümünün daha eylemsel olduğu görüle cektir. Basit nesneleri kendi tragedyala rıyla yakalamaya çalışmanın bir sonucu bu. Bütün iş yaklaşımda, bakışta belki * l CUMHURİYET KİTAP SAYI 506
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear