Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Per Wahlöö'den "Kamyonet" Kamvonet'le gelen ve giden (Kamyonet). Ve bunun dışında hiçbir işlevi yoktur; yağmurda, çamurda, güneş altında kıpırdamadan durur, o durunca da romandaki yaşam durur. Okuru şaşırtan, üzen, sevindiren, kızdıran davranışlar, hareketler, ancak (Kamyonctlsahnede görününcc işlerlik kazanır ve romanın yüzdc seksenineetkipompalayan bir güce dönüşür; nerşey yavaş, ama uyıımlu bir biçimde akarken akış birden hızlanır, şurda burda ı^ıklandırılmış adacıklar meydana gelir, böylece romanın bütününe egemen olduğunu, dilediğiner şeyi yapacağını belirtir. Diyeceğim, (Kamyonet) adı romana uygundur ve Per Wahlöö, Çehov'un öykü yazmaya kalkışanlara nclerc dikkat ctmeleri gerektigi konusunda verdiği "Bir öy kiinün başında duvarda bir tüfek asılıysa sonunda o tüfek patlamalıdır" öğüdünü, doğrıılayacak biçimde dokumuştur romanım. (Kamyonet) romanı "Willi Mohr yedi ekim günü saat iki sularında, tam siesta sırasında tutuldandı" tümcesiyle başlar. Ustalık, zekâ, taktik vardır bu başlangıçta. Böylesi 'vurucu' başlangıçlar, içine, beynine merak öğesini düşürdü^ü okuru yapıta bağlar. Eski ama denenmiş, olumlu sonuçlar elde edilmiş, gerilimi hep diri tutan bir yöntemdir ve hangi yapıtın bünyesine yedirilmişse o yapıt sanat yönünden olmasa bile ilgiyle okunan romanlann yanında kendine bir yer açmıştır. Ayrıca bu tip başlangıçlar, okurların heyecanlarım, duygularını, kurdukları hayallerdeki sayısız olasılıklan kışkırtan ilginç bir kaynaktır. Tutuklanan Willi Mohr, Franz Kafka'nın 'Dava' romanındaki Josef K. gibi neden tutuklandığını bilmez. Konuştuğu, görüştüfiü, alısverişte bulundufiu kişilerden niçbirine bir tek kötü söz bile söylememiş, onurunu kıracak, yaralayacak, küstürccek bir şey yapmamıştır. Yazar arkadaşı Dan Pedersen, onun genç, çekici, uysal, sezgileri güçlü karısı Siglindc ile birlikte tepede bir verde oturmaktadır. Götüriildüğü karalcolun jandarma çavuşu tarafından sorguya çekilir. Çavuşun öğrenmek istediği geçmişiyle vebugünüyle ilgili bilgilcrdir. Kiındir? Neyin nesidir? lspanya'ya niçin gelmiştir? Bu ve daha başka soruları sormak görevidir. Bir de uönem, herkesin birbirinden kuşkulandığı, içtcnliğin, dostluğun, arkadaşlığın ortadan kalktı ğı, bütün bireylerin potansıyel suçlu sayıldıgı, cn küçiik bir yanlışlığın, soıum445 "Kamyonet" polisiye bir roman değil ama polisiye romanlara özgü bir gerilim, her sözcüğün kalbinde atmakta ve okuru kıskıvrak bağlayıp soluksuz bırakmakta; oktıra, harika sorgulama sahneleri ve onların dışındaki filmleri seyrettirmektc Per Wahlöö. Ispanyolların karakterleriyle yabancıların karaktcrlerini, yapılannı, özelliklerini, kültür farklıhklarını göstermekte... belleklerde kalan tipler çizmekte. Toplumsal çalkantıları hem geçmişte yaşanan haliyle hem de o günlerde Ispanya'da yaşanan rıaliyle sergilemekte. MUZAFFER BUYRUKÇU ürkçe Sözü k 'tc. "Canlı catv sız varlıkları, duygu ve düşünceleri, durumları bildiren sözcuk" diye tanımlanırad. Insanlar, yaşamları boyunca kendi iradelerinin, kendi seçimlennın dışında; annelerinin, babalarının ya da yakınlarının koyduklan o 'ad'la anılırlar, o 'ad'la yazilı, sözlü bütün resmi ve özel işlemlerde yer alırlar. 'Ad' bir bakıma geçmişten gelen bir gelenefti sürdürerek kişinin toplum içinde varolmasını, hemcinslerinden ayrılmasını sağlayan bir işarettir. O işaretle, bir insan olarak kabul edilmesinin yeryüzü ne duyurıılmasıdır; doğduğu ülkenin vatandaş kütüğüne yazılmasıdır. Bu doğal bir edimdir ama bu doğallığı aşan 'ad koyma' edimlerine kimi zaman tutkular, isteklcr, amaçlar karışmakta. îş çığırından çıkmaktadır. Söz gelimi, illerde ruhsal dengesizliklerle, korkularla boğusacak birine 'Kahraman' adı verilmektedir. O zavallı da, 'kahraman olacağım diye' yırtınmakta, her an omuzlarına yüklenen bu manevi ağırlığın alunda ezılmektedir ve 'kahraman' yerine 'rezil' olmaktadır, 'gülünç' olmaktadır. Yazarlar da bu 'ad' sorunuyla uğraşıp dururlar hep. Çünkü yapıtlarının içerikleriyle özdeşleşen, o içerikleri simgcleyen 'ad'lar aramak, ararken çok düşünmek, kılı kırk yarmak zorundadırlar. Evet, yazarın ardından koştuğu 'ad' bir yapıtın evreninde olup bitenîeri temsil edebilecek nitelikte olmahdır, yapıtın örgüsünü oluşturan her iplikle, her düöümle, her açılıp saçılmayla, her yükseIip alçalmayıa flişkısi bulunmalıdır ki 'ad'ın işlcvini, anfamını kendi yaşamındaki devinimlerle karşılaştıran okur, 'ad'dan ötürü hayal kmklığına uğramasın, "Roman iyi ama adıyla hiçbir ilgisi yok" demesin, yazarı beceriksizlikle suçlamasın. Isvcçli yazar Per Wahlöö'nün (Kamyoner) romanınin sayfalarını çevirirken 'ad' konusu takıldı aklıma. Romandaki sistemi yönetcn ve yönlendiren kişilcrin arada sırada gidip geldikleri kasabayla oniiç kilometre ötedeki balıkçı köyiiylc iletişimlerini gerçekleştiren tek taşıttır C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI T amaçsız, acayip biridir. tçine kapanıktır. Dünyayı, ilişkileri, birliktelikleri anlanılandıran, güzelleştiren etkinliklerini ço ğuna yabancıdır. Ya da o değerleri başkaları gibi çekici bulmamakladır. ilişki lerin, olayların, durumların içinde değil de kabuöundadır sanki. Ve o kabuğun üstündeki mekânlarda, herkesin bir şey ler aradığı, bir şeyler bulduğu, bir şeyler gördüğü alanlarda Willi tepkisiz, ereksiz, dogduguna pişman olmuş gibi gezin mektedir. Ayrıca hiçbir adımı kendıliğindcn, o adıma gcreksinim duyduğu için atmaz, mutlaka birileri dürtnıeli, bi rileri harekete geçirmelidir ve o birileri tarafından bir yerferegider, götürülür ya da yollanır. İspanya'ya da, kendisinde bir resim yapma yeteneğinin lspanya'ya gidcrsc yaratıcıhga dönüşeceğini belirten arkadaşı Hügo'nun cUirtmesiyle gelmiştir. Zaman zaman onu ve en önemli serüvenine adını yazdıran Barbara Heinemann'ı, anımsamaktadır. Barbara'yla on altı kez yatmışttr, çıplak gördügü ilk ve tek kadın olur. Her isteğiııi itiraz et meden yerine getiren bir kadındır Barbara. "Âşağılık duygusu altında ezildij^inde sığındığı bir Iimandı Barbara \ le inemann. Kimse, hiç kimse, hiç kimseyc Willi Mohr'un ona sahip oldugu gibi sahip olmamıştı. I liç olmazsa bedenen." Willi Monr'un Ispanya'daki günleri bazen tekdüze, sıkıntılı, bazen de hafif sarsıntılarla, küçük dalgalanmalarla geçmektedir. Dan Pedersen ve karısı Siglin de ile (Kamyonet)'c atladıkları gibi kasabaya, balıkçı köyüne gitmektedir, Dan Pedersen, dana önceki gclişinde tanıştı suzluğun cezalandırıldığı, kanlı diktatör General Franko dönemdir. Insanlar, her an, her yerde onun demir pençeli, tüfekli, tabancalı, zindanlı yönetiminin varlıgını hissetmekte, en masum bir eyleme katılmaktan, en basit bir şeyi eleştirmekten kaçınmaktadır. Kıstınlmıştır, kuşatıJdığı koşullann baskısıyla kendi içinde erimekte, insanlıktan uzaklasmaktadır. Çaresizligin bir başka çeşidi olan korkuların yıpratıcılığına, kemiriciliğine sığınmakta, orada hiçleşmektedir... lşte, kimsenin sesini çıkaramadığı, ağzını açıp aykırı bir tek söz söylemediği böyle bir ortam, yönetimin başındaKİleri sevindirmektedir ve böyle bir ortamı yabancılar, turistler, hiçbir biçimde bozmayayeltenmemelidirler. "Çevrenizdekilere nir bakın. Yoksuldurlar, ama çoğu mutludur. Yüzlerine dikkat edin. Basit işçiler, köylülerdir hepsi ama mutludurlar, aileleri, inançları, hayatta olma mucizesi ve ailelerine bir yeni kuşak ekleyebilmeleri mutlu olmaîarı için yeterlidir. Ama mutlu olmamak da kolaydır burada, başını belaya sokmak da kolaydır." Çavuş hem soru soruyor hem de yaşadılclarını anlatıyor. "... 1936'dan 1945'e kadar, dokuz yıl askerlik yaptım. Kim ne derse desin, bir amacı olanlar için tümüyle mutsuz yıllar sayılmazdı bunlar. însana düşmanlarını, gerek kendi, gerekse ülkesinin düşmanlannı yok etmeyi öğreten yıllardı; tabii o düşmanlarla gelecekte beraber yasamak istemeyenler için. Yok etmenin yolları çeşitlidir." Willi Mohr, bu bölgeye Almanya'dan gelmiştir. Çeşitli işlerde çalışmıs, askerlik yapmış, Polonya'da, Rusya'aa savaşmıştır. Cinsellikle ilgili sorunlarını ki ek öncmsememektedir genelev kadınırıyla çözme yolunu benimsemiştir. Aslında pek çok şeye soğuk bakan, dışta kalan, dünya nimetlerine dört elle sarılmayan yaşama isteği zayıf, tutkusuz, E markalı, Finlandiyalı turistlerle kavga et mektedirler. Alemany kardeşler, güvenilir kimseler değildir, o köyün, o çevrenin baş belasıdırlar. Onların gözleri ortalıkta incecik giysilerle dolaşan ve bir gece çırılçıplak denize giren Siglinde'dedir. Kadın, onların içten pazarlıklı bakışlarınıherkcs kendisine baktıgı içinumursamamaktadır. Ona göre, çıplak bir vücııt bir kötülük kaynagı olamaz. Ama bu Avrupai düşünce, Avrupai anlayıs, cahil, cinsclligibastmlmış Ispanyol erkeklerine yabancıdır. Nitekim Wilh'nin evde kaldığı bir gün Alemany kardeşlcrin motoruvla balık tutmaya giden Dan Peder sen'la Siglinde, aksama dönmemiştir. Hiç dönmemiştir, niç dönmeyecektir. "Birden uyandı ve oturup, sanki bir çığlık ya da silah sesi sessizliği yırtmış, oda da çınlamaktaydı. Her şey açık seçik belliydi. Alemany kardeşler Siglinde'le, Dan'ı öldürmüşlerdi. Neden öldürdüklerini de biliyordu tabii. Ondan iyi kim bilebilirdi. Şimdi korkuyorlardı ve korkuları nedensiz değildi. Onları itiraf etmeye zorlayacaktınasıl olursa olsun, ne zaman olursa olsun. Sonra öldürecekti ikisinede." Ve Willi'nin belki de ilk kez yapacağı ciddi bir işi, bir amacı vardır artık. Arkadaşlarının katillerini hiçbir şey bilmiyormuş gibi davranarak tuzağa düşürmek ve öldürmek. (Kamyonet) polisiye bir roman değildir ama polisiye romanlara özgü bir gerilim, her sözcüğün kalbinde atmaktadır ve okuru kıskıvrak bağlayıp soluksuz bırakmaktadır; okura, narika sorgulama sahneleri ve onların dışındaki filmleri seyrettirmektedir Per Wahlöö. Ispanyolların karakterleriyle yabancıların karakterlerini, yapılannı, özelliklerini, kültür farklılıklarını gösterir... belleklerde kalan tipler çizer. Toplumsal çalkantıları hem geçmişte yaşanan haliyle hem de o günlerde Ispanya'da yaşanan haliyle sergiler. (Kamyonet) nitclikli bir romandır ve her ayrıntının, her betimlemenin, her görüntünün bir işlevi vardır. Kamyonet / Per Wahlöö / Çeviren Nuran Yavuz / Telos Yayınalık/ 354 s SAYFA 7 Îerle meynanelerde içki içmekte, Dani ;ı Santiago ve Ramon Alemany kardeş