28 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Attilâ llhan'ın son kitabı: Bir Sap Kırmızı Karanfil Attila llhan'ın Cumhurivet sovlesileri Attilâ îlhan, kendine özgü bir yöntemle, görüşlerini belgelere de dayandırarak ortaya koyuyor. Kendine özgü yazı stilini bu yazılarda da görüyoruz ve gerçekleri net olarak algılıyoruz. MUZAFFER UYGUNER kullandıkları vasıtalar farklıdır/ .../ Soğuk savaşın silahları ne tanktır, ne top, ne füze, ne uçak; onun silahları casusluk ve propaganda; karşı tarafı içerden çökertebilmek için halkı ve kamuoyunu bölmek; ekonomik düzeyde ambargo ve benzeri tedbirlerle sıkıntıya sokmak; gerek yönetimin üst kadcmesinde, gcrekse aydınlar arasında kendisine yandaş edinmek"tir (s. 102). îlhan, "Türlciye'ye Karşı Soğuk Savaş" başlıklı yazısında, ülkemize karşı soğuk savaşın Osmanlı'nın son döneminde Ermeniler sahneye sürülerek başlatıldığına değinmiştir. Daha sonraları ÂSALA'nın diplomatlarımıza karşı giriştiği saldırılaraa bu arada anılmıştır. "Âcı Bir Mukayese" başhldı yazısında da Körfez Savaşı sırasında Özal'ın "Fırat'ın ötesindeki Federasyon'un sözünü" verdiğini de belirtmiştir(s. 114). A ttilâ îlhan Cumluıriyet gazetesinde yayımladığı yazılarından bir bölümünü Bir Sap Kırmızı Karanfil adlı kitabında topladı vc okura sundu. Kitap, Eylül 1996Mart 1997 ay larında yayımlanan ya/.ıları içermekte olup her ay ayrı bir bölüm olarak düzenlenmiştir. îlhan, hcr aylık bölümc dc ayrı bir başlık koymuştur. Sözgelimi, ilk bölümün başlığı "Kemalizm'le Sosyalizm'in bileşkesi"dir. Kitaptaki yazılar, genişçe bir zaman bölümünün toplumsal ve siyasal oluşumlarını, çatışmalarını ele alın irdelemeKtedir. Attilâ Îlhan, Atatürk'ün çcvrcsindcki okışumları da ele almış ve görüşlerini belirtmişjtir. Sözgelimi, Müdafaai Hukuk üzerindedıırnıuş, Atatürk'ün, "çizmeleri tozlu, kumral sakalları barut yanığı, gözleri kuvvayi milliye mavisi" olduğıı yıllarda konuya aydınlık getirdiğine clcğinmiştir. Atatürk'ün sözlerinden şu alıntıyı yapmış: "Türkiye azim ve mühim bir gayret sarfediyor. Çünkü müdafaa ettiği bütün mazlum milletlerin, bütün Şark'ın davasıdır ve bunu nihayete getirinceyc kadar, Türkiye kendisiyle beraber olan Şark milletlerinin beraber yürüycceğinden emindir" (Temmuz, 1922). Ilhan'a göre, "Mustafa Kemal, ihtilâlden de gcniş bir tahavvülü ima edcn bir inkılâbın lideridir; o mevcut bir "iktidan' devralmıyor, bir 'hakimiyeti' alıyor". Başka bir yerde de, egemenliğin, "Gazinin tabiriyle hakikî müstahsil olanlara, yani işçiye, köylüye vb. iade edilmesi; iktidar denkleminin tersyüz edilınesiyle mümkündür, zaten Kemalizmin rııhu da budur" (s. 58). Çünkü, Atatürk'e göre önemli olan halk egemenliğidir. Yabancılar Türkiye'ye nasıl bakıyor? llhan'ın yazılarında bu konıı da ele alınmıştır. Şansölyenin Başdanışmanı la ahim Bittcrlich, "Avrupa'nın 'ayn bir medeniyet, ayrı bir kültür olduğunu' belirttikten sonra, Türkiye'nin bu 'medeniyet ve kültür çevresi içinde, yerinin olamayacağım' açıklamıştır". Attilâ tlhan bunu söyledikten sonra, "1 lah şöylc, dürüst olahm!" diyor (s. 280) ve Avrupalı'nın görüşünü özetlemiş oluyor. Belçika eski Başbakanı Wilfried Martens'in de "Türkiye ile aramızda din değil, uygarlık farkı var. Uygarlık, bir kimlik sorunudur. Biz Avrupa kimliğini korumak istiyoruz. O kimlikte Türkiye'ye yer yok " dediğini anımsatıyor (s. 253). mir ve deniz yollarının devre dışına itilmesi, ekonomisinin iki seçim dönemi sonunda, iflası!" (s. 154). Attilâ llhan, yazılarında küreselleşme konıısuna da değinmiştir. Biliyorsunuz, ü , bu konuyu Hangi Küreselleşme adlı kitabında çok geniş olarak irdelemiştir. Buradabelirttiğinegöre, "küreselleşme, aynı zamanda uluslararası bir kültürsüzleştirme sürecidir; ve Yeni Dünya Düzeni, onu "sömürgeleştirme"dcn (colonialisme) devralmıştır; ikisi de emperyalizmin günümüzün koşullarına uyarlanmış, yeni ve başka bir uygulanışından ibarettir" (s. 260). rarak da bir Kürt dcvleti kurulması yolundadır. Güniimüzdc ABD, Kuzey Irak'ta bir Müslüman Kürt devleti kurma görüşündedir. Vaktiyle bu işi lngil tcre yüklenmişti. Escndal'ın anılarında bu gerçeği okuyoruz. Bu konudaki "Genelkurmay'ın Görüşü" başlıklı yazıda birçok temele yer verilmiştir. Yabancı diHe egitim Attilâ llhan, yabancı dille eğitim konusuna da eğilmiştir. "Onlar Dışardan, Biz tçerden" başlıklı yazısının sonunda şu tümceyi okuyoruz: "Siz, hâlâ ecnebi dille öğretimi savunarak, Istiklâl Harbi şehitlerinin kemiklerini sızlatın!" (s. 74). "Yabancı Dille Öğretim'e Doğru Bakmak" başlıklı yazısında bu öğretim konusu geniş olarak ele alınmıştır. Mümtaz Soysal'ın belirttiği gibi, "sömürge olmayan hiçbir ülkede böyle bir uygulama yok". "Lousanne Konferansı'nda Türkiye Osmanlı'nın dört bacağını hamamböcekleri gibi sarmış misyoner okullarını istemediğini açıkça söylemiş, hepsini sınırları dışına atamadıysa da, ülkedeki varlıklarını önemsiz bir sayıya indırge mişti. Hal böyleyken, günün birinde cumhuriyet hükümetlerinin, hakimiyete ait böyle bir alanda, sadece iktidar olarak tasarrufta bulunması, aslında haddi ni aşması demekti ya, bu had aşılmıs, yalnız özel kolejlerde değil, devlet liselerinde de yabancı dille tedrisat uygulamasına geçilmişti" (s. 256). Bu, kendi dilini doöru dürüst öğrenemeyen öğrencıler bakımından hiç ue olumlu bir sonuç olamamaktadır. Bu görüş, bugün bütün duyuruların vedükkânların tabelalannın Ingilizceyazılması yolunu açmıştır. Bütün turizm bölgelerinde artık Türkçemiz ikinci plandadır diyebilirim. "Ayrıca, üçüncü ülkelerde 'ecnebi dille' öğretimi yaymak, 'sistem'in kültürsüzleştirme politikasının, önemli bir silahıdır ki, onun üzerinde" durmak gerekiyor. "Şimdi 'çağdaşlık' diye 'yabancı dille öğretimi savunan, özcl öğretim ve eğitim sektörünü, başından beri özendiren, palazlandıran da, gerçekte aynı soğuk savas iktidarları değil midir?" (s. 266). Attilâ llhan bu konuya böyle bakmaktadır. Ama, bir özel girişimci görevli alırken yabancı dil, hatta iki yabancı dil bilmeyi şart koşmaktadır. Nereye gidiyoruz? Bunun yanıtı soğuk savaş ve küreselleşme konularında bulıınabilir. Sistem ve küreselleşme Attilâ llhan, bu kitaptaki yazılarında "sistem " kavramını ve sözcüğünü de çok kullanmıştır. Ona göre sistem, "Yeni diinya düzeni"dir/ .../vani, ABD, öteki ülkelerin sanayi gücü ofmasını istemiyor, ekonomiyi ticaret burjııvazisiyle bir ranr ekononıisine dönüştürmeyi hesabına daha uygıın buluyor" (s. 60). Sistemin iç çelişkileri de var. Avrupa ile (Fransa, Âlmanya) ile ARD Türkiye'ye aynı gözle bakmıyorlar. Ama, sistem, bir balcıma bir tür mandacılıktır. tlhan'a göre, "DP iktidarı, 'Küçük Amerika' olmak hayaliyle, ülkeyi ABD ('sistem') icin kârlı bir pazara dönüstürccck bu tellcinlcre kapılmış; Menderes'in 'Görülmemiş Kalkınması', Türk pazarının bütünleşmesi, ithalatın iyi işleyebilmesi için limanlar ve karayollarının inşasına girişilmiştir. Netice malum: Yurt sathında onbinlerce ithal malı otomobil ve traktör, ulu.sal de Attilâ llhan, bu azılannda Islâmlık konusuna da değinnıektedir. Ona göre, "Islâmla demokrasiyi bağdaştırmış, ılımlı slâm bir Türkiye ' vardır. Bugün, din, siasal amaçla ön planda bultınmaktadır. efah Partisi'nin vc liderinin tutumu, Erbakan'ın takiyyeci konularına değinilmiştir. "Cîörevimiz Tehlike" başlıklı yazısında bu konuya ağırhk vermiştir. Alman Yeşiller Grubu'ndan Claudia Roth'un şu sözlerini ben de alıntılamak istiyorum: "Cıümrük Birliği oylamasından önce Çiller Türkiye'deki laikliğin garantisi olarak sunuldu. Gümrük Birliği'ni onaylayarak Çiller'e destek verdik; demokrarik reformların garantisi olarak gösterilen bu kişi, Erbakan'ı ülkcnin kralı yaptı" (s. 46). Avrupa dcvletlerinin, Arupa'da Islâm devletı nırakmamak için büyük girişimlcr yaptığını, savaşlar açtığını biliyoruz. Osmanlı împaratorluğu, Avrupa Hıristiyanlarma büyük korku salmıştı. Bu nedenle, köktendinci bir Hıristiyanlık söz konusudur. Bu gcrçeği de gözden ırak tutmamak gerekir. "..bugün Müslüman dünyada kendisini terör, kadınlara baskı, insan haklannı ciğneme şeklinde gösteren kör bağnazlık, dogmatizm, büyük ölçüde vardır; ancak, bu problemlerin gerçek nedenlcri Islâm dini değildir." Yabancı ülkeler, din temeline dayandı l 8onuçgibi Atıilâ llhan, bu yazılarında gerçekleri iyi saptayıp irdelemekte ve görüşlerini çekinmeden ortaya kovmaktadır. Bu gö rüşkri ülkemiz gerçekferine ışık tutmaktadıı "Atatürk'ün ölümüne kadar genel anlamda sol neşriyaı w çevirilcr serbestti; DMVlarda, 1932 1936'larda her kitan t e\ rilebiliyor, htr ı ıırlü kitap yazılabili\ı>rdu" saptaması bile birgerçegi aydınlaımaktadır. l'liieik bir şeye dcginmek istiyorum. 85. savfada, Gazi'nin bi/zat hazırladığı MedenîBilgiler kitabı dcrs kitabı olarak lisdude değil, bizim oörenciliğimizde ortaokullarda okutıılurdu (193538).. Aııilâ tlhan, kendıno özgü bir yöntemle, göı üşlerini belgeleı ı de dayandırarak ortava koymuştur. Kendine o/.gü yazı stilini liıı yazılarda da görüyoruz ve gerçekleri ner olarak algılıyoruz. Bir Sap Kırmızı Karanfil Cumhuriyet Söyleşileri I' \l Altılu llhan/ ftılgı Yavtncvi/ iy<JH/2<)5 s CUMHURİYET KİTAP SAYI 445 Soğuk Savaş Attilâ llhan, yazılarının çoğunda 'Soğuk Savaş' üzerindedurmuştur Attilâ tlhan'a göre, ülkemize yönelik soğuk savaşın amacı şudıır: "Sevres Sözleşmesi'nde aynen öngörüldüğü üzere "Fırat'ın Doğusu'nıı Türkiye'den koparmak; Iran ve lrak'tan koparılacak öteki topraklarla birlikte, 'sistem'in kontrolündeki Kürtlerin eline vermektir" (s. 116). Ben şunu eklemek istiyorum, ki Kürtlerin eline verme olgusu 1925 yılında da vardı ve bu olguyu lngilizlerin yaşattığını, Memduh Şevket Esendal'ın netıüz yayırnlanmamı^ Tahran Giinliiğü'nden anlamaktayız. Demek oluyor ki, soğuk savaş o yıllarda da varmış. Ilhan'a göre, "Soğuk savaşla sıcak sa vaşın amaçları aşağı yukarı aynıdır da, SAYFA 10
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear