Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
venmektedir. Bir anlamda Beuys'ün "herkes sanatçıdır" önermesinde olduğu gibi, Warhol siyaselte kurulamayan demokrasiyi sanattakıırmııştur: Herkes eşit düzeyde yanılsama yarattığında yanılsamanın kendisi ortadan kalkmakta ve sanat değişime uğramaktadır. Bautlrillard burada demokrasiden çok, bir yanılsama ilkesinin bulunduğunu düşünmektedir. Yanılsamanın kendisi en de mokratik olandır: "Herkcs bir yanılsama olarak dünya karşısında eşitken, için dc hcr türlü eşitsizliğin ortaya çıktığı Doğruluk vc Gcrçeklık olarak dünyada kesinlikle eşit olmadığımızı" yazar Baudrillard. Bu nedenlerden dolayı Warhol sanat tarihinde değil, dünyada yer alır. Warhol bir makinedir; ama hcrkeh onun gibi bir makine olmak şansına eri şemez. nenin bir sanat yapıtı haline gelmesiylc atıkların sanat yapıtı haline donüsrnesi arasında kurduöu ilişkide neredeyse "çağdaş sanatın" bir atık haline dönüştüğünii iddıa etmekte. Gerçi Beuys süpürgesiylc çöplerini scrgiledi; ama sanatın çöp haline gelmesinde yatan art niyct aynı zamanda nostaljik bir düşünceyi de içinde barındırmakta sanki. Ne zaman yanılsama tckrar gerçekleştirilebilecekr': Sanatın sifır derecesi. f'em siliyet ortadan kalktığında görüntünün estetik yanılsama ilke ilişkisini de bitirmekte miyizr* Aslında burada, modern sanatların temsiliyete karşı verdikleri büyük mücadelenin eleştirisini hissetmcktcviz BaudrLllard'da. 41 AŞK ŞİİRİ (itiıleı) EDICH t u rkç e si FRIFD J f 11 m ı TILKI (anlan) Tekniğin yeniden üretilebilirliği sırasında cinayet Tekniğin ilerlemesi: Tekniğin ycniden üretilcbilirlik çağında nesneler ile kusursuzlaşan imgeler bize şeffaflaşmış dünyayı sunarken aynı zamanda da şeffaflığın yanılsatıcı gücünün dc yok olmaya başladığını söylemekteler. I ler şeyi görcbiliyorsak, saklı kalan bir giz ortadan kalkmaktadır: Gizin yok oluşu. Çünkü Baudrillard'ın daha önceki kitaplarında olduğu gibi, hiçlik ve boşluk daha fazla etkiye sahiptir.: Hiç'i hatırlamaya çalışırkcn uykusu kaçan çocuk örneğinde olduğu gibi, ne kadar çok boşluk ve sessizlik varsa yanılsamanın gücü de o kadar kuvvetli olacaktır. Baudrillard burada canlı varlıkları hatırlar: Biz hepimiz canlı varlıklar olarak ölümlüyüz. ülümlü oldugumuz ölçüde de "kusursuz cinayetin" izleriyiz. tzi bizim canlı bedenlerimiz saklamakta ve ortaya dökmckte: "Yıldızların sonmesindcn çok öncc Gerçek Zaman ve Sanal Gerçeklik içinde moleküllerimize ayrıldık'. Nc iyilci, "yapay zckâ fantazmı sonuna ufaşamayacak bir diişün ürünü. Baudrillard şöylc yazıyor: "Aslında hem doöal zekâ hem de yapay zekâ aynı ycrde barınamaz. Dünya ve kopyası bir arada aynı yerde barınamaz." Ama buna ragmcn Baudrillard "gerçeöin kaybolması" hususunda ka ramsarıığını sürdürüyor: "Birkaç yüzyıl içinde gerçeğin yörüngesinden çıkacak vc bu, yörüngenin ötcsindc hızla kaybolacak". Gerçekligin ölümü aslında cinayetin kendisi olarak karşımızda duruyor. Hızın silikleştirdiği gerçeklik daha da hız kazandığında izi de silebilecck mi?: "Artık kcndi gölgelerimizle ve bedenimızin yarattıgı yanılsamalarla dcğil; şctfaflıkla dövüşmck zorunda yız". Teknolojinin geldiği nokta bizi bu noktaya taşımıştır. Bunun için herhal de insanlık paradigması içinden tamamen çıkmalıyız. Posthumanistic bir gerçeklik içine girmeliyiz ki, bu da Nictzsche'dcn beri sürcgelcn "Insanın ölümü" temasından başka bir şey gibi durmuyor. Bclki de biraz abartıyor diyebiliriz. Baudrillard ve onun umutsuz yaklaşımları için. D . H. LAWREN CE l u r h ı, r ti f o5ku n RuhlrI Niyet mi olgu mu?: Sanal zamanlar tyi niyetle dünya kurtarılamaz: Bıınun en güzel örneği ise Tibetli rahiplerin örneğinde gösteriliyor. Arthur Clark'ın Tanrı'nın 9 milyar adı üzcrinc yazdığı öyküde Tiberli rahipler Tann'nın adını bu kadar kere yazamayınca, bu sefer modernliğin araçlarına başvuruyorlar: IBM teknisyenlcri bu işlemi başardıklarında Tanrı'nın adı bitiriliyor; ama teknisycnler farkında olmaksızın mistik dünyanın başaıamadığını başarırken ölümü de berabcrlerindc taşımaktalar: Tann'nın adları yazılınca yavaş yavaş yıldızlar sönmeyc başlıyor. Teknoekolojik bir tclakct: lyi niyctin kusurları ile karşı karşıya bırakıyor bizi Baudrillard: "Sanal kavramı iştc budur" diye yazıyor. Gerçek zamanda olunmak istenirken gerçeğin kendisi dc zamanı da yok ediliyor. Biz de bu arada klonlaştırılmış kişilikler olarak bu sanal dünyanın bircr parçası olarak cinayetin mükemmelliğine katkıda bulunuyoruz. Protezlerle, siber yaşamlarla, sanallığın başdöndürücü hızıyla mükemmel bir cinayetin parçaları, matmasallıkları haline gclmekteyiz. Bilgisayarların arasında yıldızlann arasında gezinirken aynı Bicnal küratörlerinin söyledikleri gibi astral bir yolculuğa bile çıkıyoruz. Tibetli vcya dcğil, Yogilerle birlikte. New Age veya yıldızlar ötesi yolculuk lar; seçilmiş uzaylıların hümanizması içinde düşünce kendi kendisini katle derkcn, aynı zamanda kangrenleşen toplumsallığı da yok etmekte: lnsanlığı da. "Hepimizbirersibervarlığız." Buşckilde kozmctik, parfümcülük, ameliyatlarla sanat (Orlan), hayvanlarla yaşam (Kıılig), sanallıkların erotizmi (Emanuel), siber (Harawey) vb. kimliklerin çözümü içinde sanallıklar vc dcnctinı altında yaşamları ortaya çıkarıyor. Foucault bu duruma biyopolitika adını vermişti: Disiplin toplumundan sonra ortaya çı kan bir roplumsal formasyon olarak surckli dcnctim ve eğitim toplumu. Baudrillard başka bir kitabında hcr ne kadar Foucault'yu unutmaktan bahsetse bile, aslında burada, Foııcault'ya veonun Dcleuze'cü versiyonunabirgeri dönüşü mü hatırlatmakta bizlere? Çünkü kameralar altında yaşamaktayız. 1 lcr taralımızdan denetfenen birey ler haline sokulmaktayız. Süpermarketlerde "Gülümscyiniz, fotografınız çe kilmekredir" diye yazılmaktadır ki, çeklcıiniz çahndığında hırsızlar yakalana bilsin. Cinayetin kusursuz olması için mo dern ötesi toplumlar her türlü teknolojik mekanizmayı kurmaktalar; ama cinayetin kendisi de belki burada yatmakta. Yabancılaşmanın olduj^u zaman (Hıristiyanlıkta ilk yabancılaşma İsa'nın kcndi bedenine yabancılaşmasıdır ve I legel, Marx bunu sürdürmüştür) rahattık: Gösterinin aldatıcılığının farkına varabiliyorduk. Bilginin toplumsallaşması üzerine yanılsamanın, aldatmacanın kurbanları olmaya basladık. Yaşamamızın parçası haline geldi bunlar. Televizyonlardaki Rcalıty Sbow'\ar ilc cinsclliğimizden, hastahklarımıza kadar her şey şerfaflaş,tıgı zaman Baudrillard bizim "Rcady Made" haline geldi^imi zi diişünmekte. Yalnız, burada, Baudrillard sanat ıle toplumsal yaşam arasında kurdugu ili^ki içinde ready made'ler ile ekranda kendilerini naklen sunan kişiler arasında "gerçek zaman" ilişkisini kurduğunda; bu bağı oluşturanın "süre"den geçti^ini hatırlamıyor. Bu süre (Bergson) ki, gerçek zamanın kendisidir ve süreç zarfında gelişimi ortaya çıkarmaktadır. Baudrillard bu süreyi göz ardı edcrmiş gibi duruyor. Kişilerin gerçek zamanda ekranda gözükmeleri ilc Duchamp'ın ready madc'leriarasındaki iliskinin biraz zorlama bir ilişki oldugunu düşünebiliriz. Müzeyegircn ve sanat eseri haline gclcn ready made nesneler (kitaptaki örnek şisc askısı) eskidikçe aynı hallerini koruyabiliyorlar vcya cn azından bu süre uzurı bir süre ve bu nesnelerin can sız bir hali var. Kişiler ise süre içinde değişime u^rayabil dikleri gibi, her an sanallık olmaksızın yok olabilecekler Bu, rcady made ve insan bedcni arasındaki ayrımı en be lirgin olarak ortaya koyuyor. Baudrillard, Duchamp'ın "actingout" ile her türlü nes RÜZGÂRDA YAFRAKLAR f SJ i r l e r ) ADONIS türkftsi: Mtlin Fındıltc BAŞL1KSIZ OLABtÜR f> H r l f r ) WIS1.AWA l ü l k t, e si. SZYMBORSKA ,Vr}f l ul u y Y u ı r O GÜZEL İNSANLAR (denemeler) ATtLI.A 07. K 1 R I M I I C A R M I N A BURANA t u ı h t, es ı Ra mazon $e n ŞllR YAZILARI FFTHİ NACI DİL DEVRIMİ VE SONUÇLARI rintdrmc) TAHSIN YUCFL YAZININ YEDİ RENGİ (dcnftneler) f Baudrillard a göre; "Artık öteki de;il, iletişim./ Artık düşman degil; pazarık./ Artık avcılık değil; birlikte yaşama./ Artık olumsuzluk degil; mutlak olumluluk./ Artık ölüm deöu; kopyanın ölümsüzlügü./ Artık ötckilik değil; özdeşlik vc farklılık./ Artık baştan çıkarma değil; cinsel ayrımsızlık./ Artık yanılsama değil; aşırı gerçeklik./ Artık giz değil; saydamlık./ Artık yazgı değil. Kusursuz cinayet var". Jean Baudrillard diğer Fransız düsünürlcrinde olduğu gibi, kolay çevrilen bir yazar değildir; bu bakımdan da çevirinin özenle gerçekleştirildiğini ve Melih Başaran'm katkılarının unutulmaması gerektiğini hatırlatmak isterim. Kusursuz Cinayet / Jean Baudrillard / Ç: Necmctlin Scvil / Ayrıntı yayınlan / 7 7 5 \ UĞUR KÛKDEN SARICAN (anlat ı) NUR] ARS1.AN 1 s t u n b tı l Akaretler Spor Caddssı BJK Pln/a B Blok No 92 Zamın Kat Ba^ıkldş 80680 Isiarıbul Tol 0212/227 97 77 (pbx) Faks. 0212/227 97 b7 (pbxl C U M H U R İ Y E T K İ T A P S A Y I 44 5