Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Gece Defteri'ni oluşturan 1991, 92, 93 yıllarına ilişkin notlarda da, bir yazı/şiir ustası olarak Ahmct Oktay'ın çok yönlü duyuş ve düşünüşünün ana çizgilerine tanık oluyoruz: Iş çıkışı vapurda düşürülmüş şiirsel imler, sokakta adımlarken "eeliveşiir uçları, yazılmayı ren bekleyen çalışmalara ek olabilecek fragmanlar, düşünce parçacıklan birbiri ardına eklenip dururken, her ne kadar özel yaşamın somutluğu bu yazınsal eylemler arasına sıkışıp kalıyor izlenimi yaratsa da, tümden yok olmuyor. Dahası, bu eylemlerin öte ucunda canlı bir renk olarak ışıldamayı sürdürüyor. HÜSEYİN KÖSE Unutulmuş'un Geri Dönüşü: Gece Defteri yor Ahmet Oktay. Dejüşen düıya,ftatatarve iitopya 9O'lı yıllar, tüm dünyanın yoğun bir merakla izlediği, Doğu Bloku'nun çöziilüşü ve özellikle Perestroika ve Glastnost dönüşümleri, dolayısıyla Marksist teoriye, Stalinizme ilişkin gözlemler, bir dizi teorik/ideolojik okumaları da beraberinde getiriyor. Yazar, sistemin teklediği, tıkandığı görüşlerine yanıt olarak, başta "relsefi boyutun, yani insanın dönüştiirülmesinin, amaç olarak terkedilmesi"ni gösterirken, "siyasi ve idelojik baskının tercih edilmesinin" de, bu yozlaşmanın temel nedeni olarak belirleyiciligine dikkati çekiyor. Bu konuda, son olarak, Lenin'in, bugün bile yaşadığımız diinya için geçerli olabilecek ütopyen bir görüşüne yer veriyor: "En iyi okııldur yenilgi yılları." (s.31) Kuramsal alandaki gelişmelerin, artık giindelik yaşamda üretilen pratikleri karşılamaya yeterli olmadığı yargısında bulunurkcn dc, Frankfurt Okıılu kültür kuramcılarından Max Horkheimer'in "Alt ve iist yapı kurumlan arasındaki sürekli bir destck yankı (feedback) ve dolayım olduğu" görüşünden destek alarak, değişen kültiirel yaşamı yorumlamada, "Negatif bakış açısının buldurucu" yönünün bugün için de kullanılacak en iyi yrintemlerden biri oldu^unu savunuyor. (s.42) "Kültür tarıhi açısından sürekllik ve kopukluk noktalarını anlamaya çalışan" her bilinçli araştırmacının duyacağı kaçınılmaz kaygılar bunlar, kuşkusuz. G ece Dcfteri, şair, yazar ve araştırmacı Alınıct Oktay'ın Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan "yazınsal günce"sinin adı. Bu, Mauricc Blanchot'nun sözünü ertiği tiirden, "Bir yazarın, karşısında olduğu tehlikeli başkalaşımı hissettiğinde kendini tanımak için koyduğu bir dizi başvuru noktasını yansıtması" anlammda biı günce değil. Nc de bir anı, itiraf kitabı. Yazar, gördüğü, yaşadığı, tanık olduğu yazınsal olayları, okumalarından çıkardığı düşünsel sonuçları, yıllarm birikiminc dayalı yazınsal bir atmos fer içinde ycniden gündemc gctiriyor ve böylelikle gözden kaçırılmış birta kım ayrıntılara ycniden cğilercK, okurıı eleştirel, düşiinsel bir yoğunlaştır manın çckim alanı içinde uyanık tutmayı, onıı "yaşantlan günlerin tepki sizliğinden" çekip almayı amaçlıyor. Ayrımı daha iyi kavrayabilmek için yeniden Blanchot'ya dönmekte yarar olduğu kanısındayım: "Cîiinlük" diye yazar M. Blanchot, "Hcr şcyden öncc itiraf, kendini anlatma değildir. Bir anı kitabıdır. Yazar ncyi anımsamalıdır? Kendini, yazmadığında, günlük yaşa mı yaşadığında, ölmek üzere ve gerçeklikten yoksun değil de yaşayan ve gerçek olduğu kişiyi. Ama kendisini anımsamak için kullandığı araç, ne gariptir ki, unutma öğesinin ta kcndisidir." (Yazınsal Uzam,s.24) Tam dabu noktada, aksine, yazar, unutma öğcsinin kendisi değil, onun karşıt bir öğesi olmayı, durmaksızın anımsamayı amaçlayan bir tutumu sonuna kadar koruyor bilinçli olarak. Kitap, 1984 vılını kapsayan yazınsal olaylar ve okumalar için tutulmuş notlarla başlıyor ve Hollywood/Yeşilçam sinemasından, scnaryolaştırılacak romanlara, Türk bireyi oluşumu ve kimlik sorunundan kültüre, romanlardaki lümpenlcrin ve suçluların dünyasındaki gezintilere, gündelik yaşamdan santimantal yazın'a, toplumsal bellek yitiminden metropol yaşamına, siyasi iktidarın görüniimlerine varıncaya kadar pek çok konuya ilişkin edinilmiş gözlemlerin mutlak bir yargıya dönüşmeden kurduğu yazınsal bir evren sunuyor. Özellikle 1990 yılına ilişkin güncelerde, gerek seçilen konuların çokluğu ve çeşitliliği, gerckse Türkiye yazın ortarnının uzun tartışmalara konıı olmıış temel ızlcklerinin (Feminiznı, popüler/kitle kültiirü göriinümleri, aydın ve biıeylik sorunu, nostalji, gefeneksellik vs.) izini sürüKİTAP SAYI 445 söylemlerle yeniden 'yaşantılanan' geçmişten söz ediyor ve bunun, kişilerde 'aidiyet' duygusunu artırdığını, belli bir döneme ya da hayat tarzına ait olmanın verdiği doyumu pekiştirdigine dikkati çekiyor. Kuşkusuz, "Tiirkiye'de Popüler Kültür" incelemesinin de sağfadığı geniş bir perspektif öngörüsüyle. Ancak, ne var ki, geçmişj ycniden yaşantılamayı mümkün kılacak bu mekanların, bu pasaj vc uğrak ycrlerinin müşteri profilinde gözlenen değişimler, nostaljiye en çok susamış kesimlerin, onu gerçekte yaşantılayacak güçte olmayanlarca oluşturulduğu gerçeğini de ortaya koyuyor Oktay: "Beyoğlu'nun mekanıarı yeterince gözlenmiyor... Öyle görülüyor ki, yazarlar sanatçılar artık bu semte pek itibar etmiyorlar. Bir Yakup kaldı Istiklâl'de bu tür müşterilerin devam ettifii Rejans iyiden iyiye bohem özcntifi burjuvalarla doldu... Entelektüel Cavit, zenginleşmiş Istanbulluların nostaljisini gideriyor ama bir bohem mekânı olmaktan çıkalı çok oldu." (s.57) derken bu nitel degişimin altını çiziyor vc ckliyor: "Yaratılmak istencn özlem bu iste. Kravat ve tango. Alafranga ziippe hâlâ yaşıyor." (s.57) Türk bireyi ve edMemeyen k M k (yarnık nostalji sorununa bağlı olarak, Türk bireyi ve kimlik sorununa da değinıyor Anmet Oktay: Tartışmayı, daha çok, kimligin oluşma süreçlerini, öteden beri Doğu/Batı bireşiminde arayanlarm yetersiz bakış açıları üstünde konumlayarak: "(Dogan [:.rgun, Türk Bireyine Giriş adlı kitabında), Türkiye'de birçok kez yazılmı^ olan Doğu/Batı bireşimi yaklaşımını fazla aşamıyor ve kamucu bir ideolojinin niçin topluma içselleşmediğini de pek açık koyamıyor. Çünkü Ergun'a göre Türk kültürü kamucudur. Oylcysc olumsuz ögenin temellendiği düzeyi çok daha içerden kuşatmak gerekeceği açıktır. Hiç kuşkusuz olumsuz an'ı yakalamak istiyor Ergun, ama bireylerin kamucu idcolojiyi değil de bircyci bir ideoloiyi seçmelerine yol açan ekonomik/politik/ ideoloijk nedenlcri vc beklentileri yeterince çözümleycmiyor." (s.147) Yazar, buna karşılık, "birey'i belli bir tarih donemi içinde" anlamayı mümkün kılacak farklı bir yöntem önerirken, bireyin özgürlük düşüncesini, sosyal süreçteki ckonomik/politik ve psikolojik etmcnlcrlc birlikte ele alan sosyolog Erich Fromm'u akla getiriyor. Fromm da, birey psikolojisindeki "statik" ve " d i n a m i k " uyumdan söz cderkcn, belirli bir ekonomik sistemin özclliklcriylc belirlenen hayat tarzı nın, bireyin kişilik yapısının dolayısıyla tercihlerinin belirlcnmesinde birincil etmen oldıığunıı savunur. Yazma edimi de, Geçmişin giicii ve nostalji Türkiye kamuoyunun belleginde yoğıınlamasına yaşanan ve 9O'lı yıllara damgasını vuracak olan, geçmişteki alışkanlıkların, tercih ve davranışların, eski mekânlarm ve orada oluşturulan hayat tarzlarının izlerini taşıyan bir nostalji arayışının ardında, santimantal bir yönelimin ve boheme duyulan özlemin yani sıra, gitgidc popülerleşen, yüzeyselleşen gündelik hayattan kaçışın izlerini bulan Ahmet Oktay, böylelikle moda ve birtakım aıkaik kuşkusuz bir yazarın gündeminde tutabileceği kadar bir yer tutuyor Gece DefteriVıde. Özellikle 199O'Iı yıllar kamuoyu gündemini hayli meşgul etmiş kimi romancılarda bulguladığı bir dizi dikkat ve düşünme cksikliğinin de altını çiziyor Oktay. Bu eksiklik, işlenen konular bağlamında değil; gözlenen, betimlenen olgu ve durumları, nesneleri uygun biçimde yansıtacak araçgerecin seçiminde, bilgi düzeyinde, köklü bir genelleştirme eğiliminde aranıyor daha çok. Şöyle yazıyor (Oktay: "Yazmak ediminin peşine takılan, dolayısıyla mensur şiir ya da hatırat ile romanı karıştıran yazarlarımız, reel yaşamın eşya ideolojisini yansıtamaz oldular. Zencin evi betimlemesi (elbet yoksul evi de) çok genel nitelemeler içinde geçiştiriliyor. "Altın yaldızlı saat" deniyor da örneğin, saatin üretildiği yer ve markası hiç anılmıyor. Yoksullann gecekonduları aynı mı? Ya da bu gecekondulardan yansıyan zevk, üst smıfın zevkinc hangi araç gereçle özeniyor, öğrenemiyoruz.' (s.88, italiklcr Ahmet Oktay'a ait) Roman yazmak için sadece ruhbilimscl bir donanımın yeterli olmayacağını, yazılacak iç ve dış mekâna ilişkin ayrıntılı gözlem ve betimlemelerin, birey ve toplum yaşamını derinden kuşatan eşya ideoloiisiyle daha bir netlik kazanacağını, olayların; sunumu yapılan figür ve yaşantıların, ancak içinde yeraldıkları ortam ya da göstergeler yığınıyla birlikte düşünüldüğüncıe bütünsel bir yere oturtulabileceğini savlayan önemli bir bulgulama. Öktay, Yenı Roman'ı da yeniden güııdeme getirmiş oluyor bu belirlemcsiyle. Bu akımın, ülkemizde eksik algılanmasının, uzantılarınm gereken olçüde etkili olamayışının nedenlcri üstünc tartışmak için iyi bir fırsat yaratıyor. (llke olarak: "Kişiyi anlatının merkezi olmaktan çıkarıp, ona adeta 'kameranın obiektifi' işlevini veren" yeni bir yönelimi öğürlemesi anlamında, kuşkusuz.) Çok yönlü bir kişilik: Ahmet Oktay Gece Defteri'ni oluşturan 1991, 92, 93 yıllarına ilişkin notlarda da, bir yazı/şiir ustası olarak Ahmet Oktay'ın çok yönlü duyuş vc düşünüşünün ana çizgilerine tanık oluyoruz: lş çıkışı vapurda düşürülmüş şiirsel imler, sokakta adımlarken 'geliveren" şiir uç ları, yazılmayı bekleyen çalışmalara ck olabilecek fragmanlar, düşünce parçacıklan birbiri ardına cklcnip dururken, her nc kadar özel yaşamın somutluğu bu yazınsal eylemler arasına sıkışıp kalıyor izlenimi yaratsa da, tümden yok olmuyor. Dahası, bu eylemlerin öte ucunda canlı bir renk olarak ışıldamayı sürdürüyor. Yazarın kendisinin de ifade ettiği gibi, "Her günlük tutma eylemi birçok kez başarısızlıkla sonuçlanmış" olsa da, yaklaşık beş yılı kapsayan DU yazınsal çabanın hiç de azımsanmayacak bir 'doluluk' içerdiği ortada: "Günlük tutan yazarlar, yazınsal niteliği en güçlü yazarlar arasından çıkabilir, ancak belki de böylece yazın'ın aşırı ucıın dan, zaman yokluğunun büyüleyici evreni olsa da bu, kaçındıkları içindir yalnızca." (Yazınsal Uzam, s.25) , Gece Defteri (Günlük),/Ahmet Oktay/ Yapı Kredı Yavınlan, Nisan 19'JÜ, 232 \ayfa. SAYFA 17 CUMHURİYET