24 Kasım 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kapak konusunun devamı. ı*" aiK.ık hunıın vt'nidegeryargıları.alternattt olçıitfcr gelis,tirilerek değil, lıer yerde ve her /aman geçerli olduğunu savunduğu birtakım cvrcnscl değerler (insaıı lıaklaı ının koı unması gibi) aracılığıylagerçckleijtirilıncsini öneriyor. Yazar dalıa sonra geliştirdiği bıı alternatif yaklaşımı ıkı ornck olay tran Dcvrimi ve Körfez Savaşı iizerinde uyguluyor. tkinci ana bölünı 'Çatışma Mitleri' adını tasıyor. Yazar bu bölümde Batı'yla ls lam dünyası arasında kaçınılmaz bir uyuşmazlık, sürckli bir çatışnia olduğunu örıe süren miti çcşıtli yönleriyleele alıyor. I Ialliday ilk olarak bu miti besleyen önyargı ları sorguluyor. Orneğın tslam ülkelerinin terörizmi dcstcklcdiği önyargısı. Halliday'c göre bu son derece temelsiz bir id dia. (ıcrek tarihsel anlamda, gcrckscbölgesel olarak lslam ile teröriznı arasında en uf'ak bir ilişkı olmadığı gibi yazar buna örnek olarak tcrörizmin yoğun olarak ya şandığı Irlanda, tspanya, Sri Lanka gibi ülkeleri sayıyor, bugün tcrörizmin latu rasını en ağır ödeyenler arasında bclki dc birinci sırayı Müslüınanlar alnıakta. Bur ma'da, Keşmır'dc, Filistin ya da yakın g eçmiştc Bosna'dayaşananları hatırlaınak iu li görüşü doğrulamak için yetcrli. tkinci bir önyargı Batı'nın varlığını sürdürebilmek için bir düşman figürüne gercksinimi olduğu görüşü. Yazara görc bu tür bir tehdidin doğru olması da mümkün dcğil, çünkü tslam iilkelerinin hem askeıi, nenı dc ekonomik olarak totılu güçleri Batı'nın çok gcrisinde. IJstelik bu görüş fslam ülkelcrinin birliktehareket ede cekleri varsayımına dayanıyor. Bu ise oldukça zayıl bir olasılık. Bir diğer önyargı lslam ve demokrasinın bir arada buluna mayacağı düşünccsinc dayanıyor. Bu anlayısı doguran temel nedense Ortado ğu'daki ülkelerin büyük çoğunluğunun değişik nitelıkte monarşiler tarafından yö netilmesi. Ancak Halliday'c göre bu durunı Islam'dan çok bu toplıımların başka o/elliklcrınden, özcllikle de egemen siyasi kültütden kaynaklanıyor. Tiim bunfar, Islam'ın Batı için bııyuk bir tehdit olıışturduğu düijüncesini besliyor. Madalyo nun dığer yüzü dc bundan pek farklı değil. Islam'ın Batı kaynaklı biı yozlas,manın, olası bir çöküşün tchdidi altında olduğu görüşü de yine bir dizi önyargıya da yanıyor. Ote yandan bu ııııı yalnızca toplunı içinde ya da siyasetçiler arasında yaygın olan önyargılardan kaynaklanmıyor. Âkademık çevreler de bu miti besliyor. Bunun en güzel örneğiyse Samuel P. Huntingtoıı'ın ünlii 'uygarhklar çatışması' tezi. I luntington, Soğuk Savaş'ın sona ermesiylt birlikte komünist ve kapitalist blok lar arasındaki ideolojik çatışmanın yerini Hıııstivan ve tslam dünyası arasında bir 'uygarfıklar çatışması'nın aldığını iddia ediyor. 'Bu çatışmada devletler arası gö ruş ayrılıkları gitgide uygarhklar arası anla^mazlıklaı biçiıııini alacak, diinya bir bırlerıyle yarışan bloklara avrılaeaktır.' Tahmin edilebileceği gibi 1 lalliday bu te zin gerçeklerı yansirmadığını düşunüyor. Bu tür f)iı çatışma ya^andığına ilişkin so niut bir ışaret olmadığını savunan yazar, Ortadoğu ülkelerini de içine alan anlasmazlıkların büyük bir kesiminin petrol (ıyatl.ırı, nükleer silahlar ya da toprak payla^ımı gibi hiç tle bu yöreyc özgü olma yan, her verde, her clönemde rastlanan ba.sit çıkar çatı^malarına dayatıdığını öne sıiruyor. 'Uygarlık'ların da togıı zaman, tıpkı milletler ya da geleııekler gibi, kinıi gmplarm belırli sıyasal atnaçlar uğruna üreti)) topluma sunduklan, bir ba^ka deyi^le 'pa/.aıladıklan' kavramlaroldukları nı belirten f lalliday, soz konusu olıışumların, yıgınlaıa kabul etıırilmeyeçahşıldı ğı gibi 'kendilerine özgü', 'zamana meydan okuyan biı gerçekliğe sahip' yapılar olmadıklarım iddia ediyor. Kaldı Kİ Batı SAYFA 4 Fred Hallidav ve üoğu olmak üzere ikı ayrı si yasi gelenek de yok yazara göre. Halliday bu noktada Batrnın ve Batılı deöerlerin eleştirisınin yine Batı'dan alınan devlet, millet, egemenlik gibi kavramlar aracıhğıyla yapıldığına dikkatimizi çekiyor. Dolayısıyla söz konusu olan iki farklı uygarlık değil, aynı uygarhğın farklı yorumları. Bu eleştiriden 'kültürel görececiliği' savunan yazarlar da paylarına düşeni ahyorlar. \ lalliday'e görc bu yaklasıın, Ortadoğu'nun (Islam dünyasının) rarkhhğı, kendinc özgülüğii söylemini bir «jckilde sürdürüyor. Birbirinden farklı, ancak eşit ahlaki ve siyasi değere sahip pek çok kültürün var olduğunu öne süren bu görüş, doğal olarak her kültürün farklı ölçütlere göre değerlendirilmesi gerektiğini de savunuyor. Halliday bu görüşe tiim sosyal bilimlcrdc kabul edılecek bir 'kültür' tanımtna henüz ulaşılamadığını söyleyerek itiraz ediyor. Böyle bir tanıma ula^ılsa bile, bunun hangi kültürün diğerinden daha üstün ve daha iyi olduğunu belirleyecek bir değer yargısına ulaşmayı mümkün kılamayacağını da ekliyor. Bu durum, kültürel farklılıkları aşan birtakım ahlaki değerlerin varlığını kaçınılmaz kılıyor. Halliday'e göre gözardı editemeyecek tek bir gerçeklik varsa o da 'ortak' ahlaki değerleri olan bir evrende yaşadığımız, bunun ise mııtlak bir kültürel göreceliliği imkansız kılıjji. Toplumlarııı geleneklerini, törclerini göreceli bir bakışla değerlendirnıek anlasıiabilir olsa tl.i, işkcnce, kölelik, aclık gibi koıuılarda aynı göreceli, dolayısıyla hoşgorıilü bakış açısını savunmak mümkün değil. \ lalliday bııgörüslerincömck olarak 'ins.an haklan' konusunu veriyor. Yazara göre tslam iilkelerinin Batı'ya yönelik çifte standart suçlamasında, yani Batılı devlet ve sivil toplum örgütlerinin uluslararası iüşkilerde insan haklan ölçütünü tutarlı birşekilde kullanmadıkları, seçici ve işlerine geldiği gibi davrandıkları yönündeki eleştirilcrindc gözardı edilemeyecek bir haklılık payı var. Anrak tüm bunları, cvrensel insan haklan söyleminin bir kenara bırakılmasını geıektırmivor. Bu ölçülerin ya da daha genel olarak uyulması gereken kurallar bütününün tarih içerisinde Batı'da üretilmis olması ve Batı'nın 'hegemonik' üstünlüğiinün etkisiyle tüm dünyaya yayılmış olması, insan hakları söyleminin geçerliliğini yoketmiyor. Yazarbunun sıkça yınelenen bir yanlış olduğunu, evrenselliği kanıtlanmıs birçok ahlaki ve yasal ilkenin sırf kaynakları yüzünden tartışılır halc geldiğini belirtiyor. 'Avrupamerkezci', 'Batımerkezci' söylemlere karşı geliştirilen pek çok alternatif baküj açısının bu yanlışa dü^tüğünü vurguluyor. ()ysa bu durum, yukarıda da belirtildiği gibi, insan haklarınm önemini azaltmıyor. tslam ülkeleri tarafından dile getirilerı Batılı ülkelere yönelik çifte standart suçlaması da bir bakıma, dolaylı olarak, bu L'öı üşü desleklivor. Yazara göre bu Mitlcrlc savaşmak ve... suçlamanın arkasında, her ulkeye eşit davranılması (insan haklarının herkese uygulanması), yani tek bir srandardın geliştirilmesi isleği vatıyor. Peki mitler karşısında ne yapılmalıdırr' 1 lalliday'e göre bu, yanıtlanması kolay biı sorıı degıl. Bunun nedenlerinılen biri, ınitlerin siyasi çıkarlar var olduğu süreee 'meşru' kılmak, harckete geçirmek, yanıltmak, susturmak için' üretilıneye devam edilecek olması. Daha da önemli olan ikinci nedense, bu tür ınitlerin birkezoıtaya atıldıklan sonra kendı kendilerine bir gerçeklik, bir hayat kazanması. Yazarın dedığı gibi, (...) ırkçı nefret mitleri başıboş yabancı düşmanlarının uydurduğu yalanlar olarak ortaya atılmış olabilir. Ama ne zaman ki bu mitler siyasal alana gircr ve etnik gruplar arası ilişkilerin gcrgin olduğu ortamlarda yayılır, iste o zaman daha önce sahip olmadıkları bir kuvvet ve gerçeklik kazanırlar. Buna benzer bir süreç, tslama ilişkin 'çatışma miti'nde gözlenmekte. Kısacası çatışma mitinin ardında saklı olan gündemin açığa çıkarılması, bu mi tin gücünü, etkisini azaltmayacak. Ancak bu bizi yıldırmamalı: 'Hangi kamptan olurlarsa olsunlar bu mitleri yayanlara meydan okumaktan vazgeçmemeliyiz.' Ana hatlarıyla özetlemeye çalıştığım kitabın Türkiye için, hele tslamcılığın hararetle tartısıldığı şıı günlerde, özcl bir öncm taşıaığı açık. Halliday'in kitabının Türkçe baskısı için yazdığı önsözde de belirttiği gibi, Türkiye bu mitlerden ve önyargılardan en çok çeken ülkelerden biri. Bu, biraz da Islam dünyasmda Batı'ya en yakın duran ülke olmasından kaynaklanıytır. Ote yandan mit üretimine katkıda bulunmaktan da geri kalmıyoruz. Batı'da gündeme gelen her türlü olumsuz düijüneeyi kendi hakhlığımızı kamtlamak için kullanmakta iistümüze yok. Bu an lamda komplo teorilerine bayılıyoruz. Üstelik bunu yalnızca Batı'yla olan ilişkile rimizde yapmıyoruz. Kendi kimliğimizle de barışık değilız. Bunun en somut gös tcrgesi, kitabının tanıtımı için I. tstanbul Uluslararası Kitap Fuan'nın davetlisi ola rak Türkiye'ye gelen Halliday'e konlerans ve röportajlarda sorulan sorulardı. Uç gün boyunca çeşitli gazete ve dergilerle röportaj yapan yazarın en çok karşılas,tığı som, Türkiye'dc tslamcı harekctin geleccğini nasıl gördüğüydü. Türkiye uz manı olmadığını daha ilk cümlesinde belirten yazara ısrarla bu sorunun sorulmasınınartlındatuhafbirkendinegüvensizlik yatıyordu. Sanki kendi gerçeklerimizi bir 'yabancı' uzmanın prizmasından gör mck, ona diğer ülkelerden daha iyi durumda olduğumuzu onaylatmak zorun daydık. Elbette bunun doğal bir sonucu da, yazarın sözlerınin çarpıtılması oluyorckı. Yazar, demokrasiyle uyuşmayanın Islam değil, din olduğunu söylüyor, Müslüman olmayan ülkelerden ömekler veriyordu. Önemli olan dinle politikanın birbirin den ayrı tutulmasıydı. Ortada tslam, 1 lıristiyanlık, Musevilik sorunu yoktıı, dın le politikanın içiçe geçmesi sorunu vardı. Bu sözleri teybe alan muhabirse ertesi gün 'Türkiye'de tslam sorunu yok' başjığını atıyordu, büyük bir rahatlıkla. Bu 'yo rumu' nir alt başlıkla desteklemeyi de ihmaletmiyordu: 'Unlü Ortadoğu uzıııanı Prof. I lalliday, Türk dcmokrasisinin güçlü olduğunu, din ve laiklik aynınının COK iyi yapıldığını söyledi.' Neyse ki 1 lalliday, sözlerinin basın taralından çarpıtılmasına alışıktı, mitlerın nasıl kendi algılamaları nı yarattığını iyi biliyordu. Bu yüzden çok üzülmedi. Kimbilir, belki de haklı çıktığı için scvindi bile Yazımı I'red 1 lalliday'in Türkiye ziya reti ardından kaleme aldığı 'Türkiye'nen Mektup' başlıklı makalesinden bir alıntıylabitirmckistiyorum. Yalnızbunageçmeden önee bir noktanın altını çizmem ge' CUMHURİYET KİTAP SAYI 440 Ipkçı nelret mWeni Uygarhklar çaüşması Aydmların görevl Fred Halliday. kltabının çatısma Mltleri adlı bölümünde Batıyla Islam dünyası arasında kaçınılmaz bir uyuşmazlık. sürekli bir catışma olduğunu öne suren miti ceşitll yöniertyle ele alıyor ve bu miti besleyen önyargıiarı sorguluyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear