Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
san ne yapar eyleme, ya da bazı türlerine inanmıyorsa eğer? Ccsurların hayalgücü kısır mı? Ha yalgücü iyi olatılar cesur değit mı, yoksa cesur olmayı daha mı zor hıılıır onlar? Insan sessizliğiyle ne yapar, yalnızlığıyla ne yapar, yanıtlanamayan sorularla için için çözünmekten başka? Yaşanıak için girip, geçmeyi beceremeycn; roiü dcvralmak için çalışarak, ikizivle tıpkı olarak. Karşı durulan öteki olarak, biliyordu itıbarın kendisinin olacağını bir sahtekarlığın uikıısu için. Kolayca kayarak kendi ikizine biçilen role, önünde egilerek onun kadar alkışı haketmek için. Gönüllüler çağrıldığında oynasınlar diye ölü kısmını, alçakgönüllü bir şekilde yanda dıırdular aceleyle getirilmek yerine suflörlüğü seçerek.* *Şair, prompted: aceleye getirilmek ile prompter: suflör sözcükleri arasında bir söz oyıınu kuruyor. kendi seslenişimin ağır urbalarına sarındım ben de, ışık ve aşktarı söz ederek ağırlaşan gölgelerinde onların mutfağının. boyunca, yan yana, ay lcızlar gibi, kılıcı ise çıplak, aramızda. Hayvanca söylentiler. Iki ülkenin bir dahaki sefere kadar dolapta sakladığı eski, gücendiriciyaralayıcı öyküler. Ya bazılarının savaşı, kimilerini tatmin etme uğruna, mahkemede meydana çıkan iki kötülüktcn daha az kötü olanı olarak kabul etme isteksizliği? Güçlü adamlarla tartışmadaki zayiat, Yeats'in iç tartışma konusundaki cümlesi ile kendini sargılayan, içtenlikten yoksun bir ortamda topallayıp ilerlemesi onun. Şiiri acımasızdı. * Bir çiçek üstünde düşünerek daha fazla çiçek doğar mı sanırsın aklından? Eichmann düşünüyordu müzik konusunda ve kurbanlarınırı organları ile çalıyordu cehennem azabı senfonisini. îzlediğim çiçeklerin sarügaçları daha güçsüzdü bir çocuğun sert kayayı açan parmaklarından. Çiçeklerin en iyi neyin üzerinde durduğunu bilirsin. Yüzyıllarm gövdesi nasıl geri verildi, diye düşünüyorum şefkatten yoksun olan şimdiki türesin diye. Rir papazın görevi vekilharçlık değildir, çobanIık da. KırsaJ bir ccmaatte zamanı akşamaır bunun, çiftçinin başını ateşe eğdiği zaman. Sabahları, kafa diri, iş zamanıdır, çiftuk aklını şaşırtan. Kıtaplar sıra sıra duruyordu, doğruluk kalesinin girişindeki bekçi gibi. Öfkeyle karşılamıyordu bııntı. Sık sık geriye püskürtülüyordu, yer kazanmış gibi davransa bile. Ve yine de... Ve bu diyor ki bana: Sen bir fırsatsın yalnızca; eşzamanlı bir olaysın öbür olaylarla, onların yolaçmadığı. Dikkatimi çevirir öteye. Sesler var emekli eden Incil'i. Öğrenmeliyim, diyorlar, bir varlığa inanmayı varolmadan da Doğu mudur siizen bilimimizi, ya da bilim midir miti taşıyan bugüne? Eriyen bir dünyada hangi şey kesindir insan için, kimin kimliği onun yaptığı yerine geçer? Adresin yok, diyor yaşam, ve varacağın yer başladığın yerdir. Ancak aşk yanıtlıyor sırasi gelince: Yaşlıyım şimdi ve öldünı pek çok kere, ama yeniden doğuşum daha kesindir gerçeğin kendisini TermoDinamiğin ikinci yasasında tahnit edişindcn. Zaman geçti. Savas bitti. Utku kutlamaları var dı hazılarının, vermedikleri uğraş için. Tek zayiat eski bilgelik olmuştu, eski beceriler toprağa ilişkin... Ve satacak nıülkü olan insanlar daha zen gindi şimdi. Ufukta bir bulutun yükselişiyle, bir kadının, sevilenin yanında güdülecek birine duy dıığu istek kendini kanıtlıyordıı yeniden. Çok yakındılar, kendi kendisine konuşması çok tatlıydı. Adam yeniden yorumladı bunları, bir şair edasıyla. Adil günleri biliyorum: onun dudaklarının benimkilere... Onun çocuğu içimde büyürken... Sela! Ama hoş da aynı zamanda uzandığımız o gece Saatler geçmek bilmivordu, çocuğun konuşmasını ve insanın biricİK kutsal töreni olan sessizliğin bozulmasını beklerken. Bilinçdışı bir bilgelikle konuşuyordu, şarkısını söylüyordu, vadide bir aşağı bir yukarı yuvarlıyordu onu Gal ninnilerinden lngiliz manilerine. Çocuk pusetinde yatıyordu, yalnızca kuşlann anladığı bir dile açık. * Ve şu küçük parmak der ki: 'orada değildım.' Ve bu da: 'Başkasının böreğine dokunmadım.' Ya üçüncüsü, göstererek belirsiz bir yönü, suçluyor işte: 'Sendin o.' Ve yukarı bakıyoruz kendimizden öteye, yüzleşerek gökyüzüyle, bazen esrarlı ifadesini bir biçimde, Tann'nın yüzü sandığımız, bulutla çok muhterem, bize bakan geriye ve soruşturan sanki ılımlı bir ustalıkla: 'Kim? Ben mi?' Özlenen bir ufukta mavi gölgeler olan ve edinilmiş bir zeminde izleri görülebilenler, zamanla bu vadiyi, bu köyü ve ırmaktan taşınan taşlarla yapılan bir kiliseyi kapladılar, maun bir piyano gibi dalgalanan papaz evinin bir zamanlar dıırduğu yerdc.Dere, parlak bir diyapozon gibiydi ayışığında. Tınaz tarlaları karanlık bir akıntıyla geçiyordıı. (îenç adanı yaşam konusundaki cehaletini sergilemek için hazırlıksız yakalanmıştı sayfasız kürsüde. Küçük bir cemaat için fazla şeyleri olan bir papazdım. Kıt düşünceli demeyeceg'im onlara; bazılarının oldukça derindi düşünceleri, ki çekindim onlardan; kuyuydu her biri, içine 'Tanrı' sözü düştü nıii, kaybolan, ve hâlâ da düşüyor sö/ is,te bildiğim. O suyun peşindc olan, kendini hazırlamalı uzun bekleyişe. Gözleri baktı bana ve döndüler çiçek kurularına eski bir nıezarın üzerindeki. Orayadım, hissettim, ama uzun zaman geçti çoktan soğumuş olan külleri üflemek için. Sık sık, benim sürgümü açacaklarını düşündüğümde, boş inlerinden çıkageldi taslakJar ısUk çalarak, öyle ki Burun bakiyor bir öteki buruna. Kimin ne gör düğii nerede durduğuna bağlı olmalı, duruyorsa eğer. Durduğu yere güneş düşüyordu. Ancak PerCambria kayalarında kendi gölgesi de duruyordu işte, anahtarsız bir dolap, bütün erkeklerin sorularının saklandığı. * Yıllar kilomelrelerdir yalnızca bellekte katedilecek. Çocuklar gözden yitti. îşte gördükleri şurada suyun üzerinde: sarkan bir burun, düzgün bir göğün altında, benim yok olduğum. Nasıl sığdı birlikte oynadıkları akıllar! Benimki gibi değil şimdi, üzerine eğildiğim şu karanlık gölet, aynı burnun üzerinde onun zamanın rüzgârıyla buruştuğunu bilerek, koyarak elimi aşağıya, el yordamıyla yoklayarak gündeme getirilmeye çok korkulan doğruları, kanayan parmaklarımla. SAYFA 19 CUMHURİYET KİTAP SAYI 440