Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
•Kötülüğün doğastna ilişkin görüsünüz de değışti mP însan olsa olsa nüfuz edilemeze nüfuz etmeye çahşabilir. Bu konu hakkında çok uzun düşündüğümü söyleycbilirim. Belki deen güvenlisi, daha önce bildiğimden biraz dana fazla bir şeyler bildiğimi söylemek olur. Kötülüğün yaşanılan insani anla çok yakından ba&lantılı olduğunu düşünüyorum; kötülük genel biçimlere bürünmez, geçmiş örnckîcrden birşeyler öğrenmenin bu kadar güç olmasının nedenlerinden biri de budıır. Kötülük, bclirli bir durumla Llgili öğelerin karmaşık bir düğümü gibi görünüyor; ama bu işin yalnızca bir kısmı. Kötülük aynı zaınanda kendini kopyalamayı sever, arlanmazcasına benzer yollarla dirilmcyi scvcr. Toplumsal kötülükler de, son darbeyi vurmadan hcp sinsice yol alır. Shakespeare KralLear'de kötülüğün sonunda kendini tükettiğini, kendini yok cttiöini ima eder; ama bu oluncaya kadar iyıliğin dayanıp dayanamayacağı, işte, bu başka birsorundur. Tarihsel olarak, iyilik yeraltına inerek, geçici olarak gözden yitmiş görünerek, nerede elinden gelirse topumda ycniden belirerek varlığını sürdürüyor gibidir. George Steiner'in ncfis bir gözlemi var: Bu tür malzemevi, Ikinci Dünya Savaşı'nı ve genel olarak kötülük sorununu gerçekten ve alçakgönüllülükle araştırmak isteyen herkes, dehşet bankasına teminat vatırmak zorundadır. Belirtmek isterim Kİ, oldukça doğru bir görüştür bu. Teminatın az mı fazlı mı olduğu, azminize, imgele minize ya da belki de saplantınıza bağlıdır. FJlilerin sonlarında doğmuş birisi olarak, kuşajhnmn en önemli tarihsel olayt sizce neyai? Ikinci Dünya Savaşı'nı yaşayan ya da bu savaştan sonra doğan hernangi bir kimsenin yaşamı bilinçli olarak ya da olnıayarak ve birçok açıdan bu savaşça biçimlendirilmiştir. Bu olayın neleri içerdiğini düşünün: Atoın boınbası, yepyeni bir savaş yöntemi. Bu savaş eğretilemeyi yok etmiş ya da eğretilemenin yok edilebileceğini göstermiştir. Ölümü ilk kez bir sanayrye donuşturmuştur. ıkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana, sizce en önemli tarih'iel olay nedir? Son derece önemli bir olay, doğum teknolojisinin doğuşu, genetiğin yönlendirilmesi olgusudur. Bu, yeni yeni ele almaya başladığımız çok kapsamlı bir mesele olup, irdelenmesi ÇOK uzun sürecek ve büyük dönüşümlere yol açacaktır. Şu sıralar ne üzerindc calışıyorsunuz? Yeni bir romana basladım. Bir süre önce bir şiir kitabını bitirdım. AâıSkin Divers, • Son bir soru. Bir söylcşide Bölük Pörçük Yaşamlar'Lı ilgili "büyük kuşkular'ınız olduğu beltrtıldı. Bunu biraz acar mtstnız? Aslında, bu gözlem bağlamından soyutlanarak aktarılmış. Kitabın, büyük bir çabayla yapmaya çalıştığım şeyleri gerçekleştirmesini çok istiyordum, ama hiç kuşkusuz, insan bir okuru oluncaya kadar bunu asla bilemez. Kitap üzerinde kendi başıma, uzun bir süre yalnız olarak, bir okurun tepkisi olmaksızın çalıştım. Bazı açılardan nu riskli bir girişimdir. Ama boyle çalişmamın nedeni, bunun ulaşmar a çalıştığım şcye yeterince yakından kuak verebilcccğim tck yol olması. Yapıtınıza büyük bir sevgi koyarsanız, hcrnangi bir ilişkide oluduğu gibi, sunduğunuz şeyin bir biçimde kabuı görüp görmeyeccğini biJemezsiniz yalnızca umabilirsiniz. Sevginizi, sanatsal taleplere, çahştığınız türün istcklerinc göre biçimlendirirsiniz. Ama gene de, bu sevgi yüklü bir emek olup; sevgiyi, doğası gercği, büyük bir yaralanmayı göze alarak özgürce vermeniz, sunduğunuz şeyin bir okura ulaşacağını, söylemek istediğiniz şeyin bir okurun yüreğine ulaşacağını ummanız gerekir. • Bölük Pörçiik Yaşamlar/ Annc Michaeh/Çeviren: KemalAtakay / Adam Yayınları SAYFA 14 Güneş Karabudadan "Uzakların Ötesinde" Karabuda Bis! 40 yıllık gazeteci, film yönetmeni Güneş Karabuda, anılarından önce, gezip gördüğü film çektiöi yöreleri kaleme almış " Uzakların Ötesinde" başlıklı kitabında. Küba'dan Endonezya'ya, Şili'den Hong Kong'a geziyoruz hep beraber. nce bir özür: Güneş Karabuda'nın "Indim Zaman Bahçesine" başlıklı kitabının tanıtımında biraz ua hayıflanarak şöyle yazmıştım: "Ama şahsen ben, Karabuda'ya zahmet olmazsa, bir de indiği bu bahçeyi daha ayrıntılı, daha derinlcmcsine anlatmasını bekliyorum. Bu kadar film, belgesel çekimi, bu kadar haber, bu kadar hatırı sayılır sanatçıyla dostluk. Karabuda'ya daha nice bağfar bahçclcr anlatma fırsatını vermiş olsa gerek". Aynı yazıdan bir başka cümle:" Ki tabın son bölümünde yer alan 39 fotoğrafın her biri tarih açıstndan önemli. Belki resimaltlarını biraz daha ayrıntılı yazmak iyi olurdu, bir de Karabuda harun arşivindcki diğcr güzel ve tarihi fotoğrafları herhalde anılarının ikinci ya da iiçüncü cildinc saklıyor." Değindiğim bu iki eksikliği, Karabuda'nın "Uzakların Ötesinde' kitabında bulunca tabii ki sevindim. Ama "Uzaklann Ötesinde" (1996), "Indim Zaman Bahçesine"den (1998) önce yayımlanmış. Ne var ki, Uzaklar, benim elime yeni geçti, ayrıca Zaman Bahçesi'nde bu gezi kitabından da hiç sözedilmiyor. Bcnim bildiğim kitabın ön sayfalannda "Yazann diğer eserleri"nin listesi verilir. Neyse, geç oldu ama iyi oldu... lletişim Yayınlan'nın 'Tanıklıklar' dizisindcn çtkan "Uzakların Ötesinde" kitabı, belgesel yapımcısı Güneş Karabuda'nın kelimenin gcrçck anlamıyla dünyanın dört bir bucağındaki çaLşmalanndan kesitlcri aktanyor. 31 değişık yörenin öyküsünü ve çekim maceralarını anlatan Karabuda, ince eleyip sık dokumuş ve belki de her biri ayrı bir kitap olabilecek olaylann en ilginç, en hoş yanlarını "compact" bir üslupla anlatmış. Kitabın yazarı ve konusıı önemli olduğu kadar anlatının okura hangi nıekan ve zamanda nasıl ulaşrığı da, insanın okuma o RAGIP DURAN Çekfen maceratan Î (lecture) tarzını belirliyor. Bir seyyahın yağLıbaJlı anılannı dört duvar arasında okumanın keyfini varın siz tahmin edin. Helc Afganistan'dan, Paris'ten ya da New York'tan söz açarken yazar, okuru da, götürür oralara, eski bildik mekanlarda tanıdık simalar arar okur. Hava soğuk ve güneşsiz ise Karabuda'nuı rehberliğinde Amazon ormanlanna gidcbilirsiniz bu kitapla. AUende'nin Şili'sini üzülerek anar, Castro'nun Küba'sının da Lcyla Umar'ın Küba'sındaıı çok daha anlamlı olduğunu duyumsarsınız. Buenos Aires'egeldiğinizde pikabın sesini biraz kısnıak zorunua kalacaksınız, çünkü çevre bas bas tango bağınyordur. Kuzcy Kore'ye zaten çok az insan gitmiştir, siz de bu kitapla gidersiniz ama gitmcscnizde olur yani... Hindistan'ın Kalküta kentindeki tsveçli gibi, dünyanın neresine giderseniz Türkîeri bulabilirüiniz ama onlar hiçbir zaman kalıp yerleştikleri ycri benimsemezler, akıllan hcp rakı, Boğaz ve döner kebaptadır. Gezginliğin ideolojisini, adap ve usulünü de öğreniyoruz Karabuda'yı okurken. Hoş, şıı çekim güçlüklerini biraz daha anlatsa iyi olurdu. Yoksa meslcki sır mı? Takıldım: Karabuda, cn fazla bir haftaon gün içinde gerçekleştirdiği anlaşılan film çekimlerinin ürünlerine "Belgesel" (Documentaire) diyor. C]azetecilikyayıncılık dilinde, henüz Türkcesi yok "rcaturc" dcnilmiyor mu bu tür çalışmalara? Çünkü belgesel, hem çok daha uzun süreli bir araştırma vc ön ça ma gerektiren, hem de çok daha kalabt bir ekip gerektiren bir tür. Ya Karabuda, belki de kimseyi ilgilendirmez diye, Stockholm'deki hazırlık aşamalanndan sözet memiş, ya da belgesel değil de csas olarak bir feature prodüktörü olarak çalışmış. Çok gezen çok bilir, deyişini doğrulamasının yaru sıra, Karabuda'da hiçbir zaman çokfjilmişlik cdası yok. Usulca, sessizce ortak ediveriyor okuru seyahatlerine. Tabi yanında her zamanki sadık hayat vc çahsma arkadaşı Barbro. "Uzakların Ötesinae" zaten Barbro'ya ithaf edilmiş: Mcs hommages a Madame! Karabuda'yı sıradan gazetecilerden, film yönetmenlerinden ayırdedici temel özellik, hem Endonezya'da ko*•• • ' münist katliamı, hem Paris 68 Mayıs'ı, hem Mekke, hem Şili, hem Küba.. kısacası her röportajda ortaya çıkıyor. Karabuda, özüne sözüne bağlı bir demokrat, dürüst bir solcu ve bu niteliklerini de esas olarak söylev ve pozlanyla değil, mesleği ni icra ederken temayüz ettiriyor. Uzun yıllardır tsveç'te yaşayış, 12 ayın uzun bir kısmını da, aşı olunup gidilen mcmlekederde geçiren böyle bir profesyonelin, tıpkı anı kitabında olduğu gibi, olaylara, yörelere ve nihayet insanlara yerli bir şekilde yaniönyargısız,bağımsızveçok yanlı çok boyudu bir şekilde bakması da kitabı zenginlestiriyor. Türkler, Orta Asya'dan Anadolu'ya gelip yerleştiklerinden bu yana pek scyahat etmiyorlar. Yabancı, yaban muamelesi görüyor hem Türkçe'de, hem günlük yaşamda. Eccvit zamanında döviz kıtlığı nedeniyle zaten ancak iki yılda bir yurtdışına çıkabiliyordu insanlar. Biraz Özal döncmiyle gözleri açıldı kimilerinin. Ancak onlar da sırf zevk olsun diyc sağa sola giden keyifli turistler değil, Boııd çantalı, takım elbiseli genç ya da orta yaşlı işadamlarıy4İı ve daha çok, daha kolay para kazanmak için Trak'a, I ihya'ya, Suudi Arabistan'a filan gidiyorlardı. Gittikleri yerde de hep Türk lokantası ya da Türk kahvesi arar bizimkiler. Hürriyet gazetesi satıhyor mu diye sorarlar bayilerc... Daha çok yeni, geçenlerde kuruldu Seyyahlar Derneği. Neyse ki birkaç yıldır da gczi dcrgilcri çıkıyor. Gezilerin bir yanı ot, bocek, yemek, içki, deniz, vadi, orman ya da müze ve kcnt ise, bir başka önemli yanı da mutlaka insan olmalı. Karabuda'dan bunu anlıyoruz. Onun için de bir gezi kitabında llhan Koman, Yaşar Kemal, Salvador Dali (enstantane), Bondarçuk, Ahmet Ertegün, Dofar'daki Maocu gerilla, Malezya KraL, salıte tsveçli hakiki Kalkütalı Knut, Cengiz Aytmatov, Fidcl Clastro, Pablo Neruda, Isveç Büyükelçisi \ larald Edelstam, Salvador Allende portrelerinden kesidere rastlıyoruz. Karabuda'nın ellerine sağlık. Bizi çok uzaklara götürdü. Eski zamanıarda yeni mekanlar tanıttı okura. Uzaklara gitmenin, yeni zamanlarda yeni mekanlar keşfctmenin olası zevklerini öngörmemiz için tesyik etti bizlcri. Televizyon çağında, Karabtıdalar, tüm bu feature ya da belgeselleri derleyip videoda sunsa ya meraklılara... Yoksa o zaman yazının ve fotoğrafın büyüsü mü kaçar? Bencekaçmaz. • Uzakların Ötesinde/ Güneş Karabuda/ nim Yayınlan/ htanbul, 1996/'207 s. CUMHURİYET KİTAP SAYI 454 Eşki zamartar, yeni mekanlar