25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

r Belki onu sevmem ve yarı yarıya Portekizli olmam bundan dolayıdır. Portekiz dili sayesinde 'bir başkası olma' deneyimini yaşadım ve bunun bir yazar için zenginleştirici olduğuna inanıyorum. Içimde olan başka bir ben, Portekizli ben ile sık sık beraber oldum. Zaten, ana dilinden başka bir dilde yazma, XX. yüzyılda sevdiğim birçok yazann yaptığı bir deneyimdir; onlar da kendilerini 'yazarken seyretme'ye çabaladılar. Çünkü anadilinden başka bir dilde yazmak, insanı kendinden çıkaran bir deneyimdir; seni kişiliğinin öte tarafına taşır, tıpkı kendini seyredebildiğin bir gözetleme noktasıymış gibi... Kabanüc karsısında avdm MÜNİR GOLE n almasına ve değişimi gerçekleştirmesine engel^lmuyor. Kalp hastası, şişman, Katolik bir dul olan Pereira ile tanışıyoruz ilkin. Gövdesini saran yağlardan suçluluk duyduğunu, ölüm konusunda saplantılı olduğunu, mesleğinde tatmin bulamadığını ve nedenini bilmediği bir pişmanltk duyduğunu öğreniyoruz. Tek dostunun, ölmüş karısının portresi olduğu çıkıyor ortaya. Çok katı çizgilerle tanımladığı ve sınırladığı yaşamı, çevresinde olan bitenlere sırt çevirmeye yöneltiyor onu. Böylece titizlikle kurduğu düzeni bozulmuyor, tek dayanağı olan güvenlik duygusunu yitirmiyor, sorular sorma zahmetine kadanmıyor, ister istemez de geçmişiyle ic içe bir yaşam sürmek zorunda kahyor. Tamdığımız Pereira'nın beklenmedüc bir anda yaşamına giren delikanlıyla sevgilisi genç kız DU düzeni altüst ediyor ansızın. Yaşamı boyunca eksikliğini hissettiği babalık duygusu, delikanuda bir nesne buluyor kendine, belki de her baba gibi, çizilmiş yolun güvenli kolaylığıru seçmek yerine, daha güç ama daha gerçek bir yaşamı yeğleyen bir oğulun etkisi altında kalıyor ister istemez. Gençlikle iletişime girmekle başlayıp kendi yaşamını sorgulamaya yöneliyor: sarsılmaz düzen gereği, düzenin yarattığı sahte güvenlik duygusu, güvenlik duygusunu yitirme tehlikesi taşıdığı için gündelik gerçeğe ilgisiz bakış, şimdiden uzak kalmanın tek yolu olan geçmişe sığınma ve engelleyemediği ölüm saplantısı. Pereira, değişmez, sarsılmaz bir gerekircilikle yaşavıp gidiyor ve yaşama seyirci kalmayı, saklanmayı yeğliyor. Sürduğü yaşam, onurisklerden,tehlikelerden uzak A Münzevlblrl Ama Beckett'in yapmış olduğu gibi, dilimizin ve ruhumun her iki yakasında 'aynı anda' bulunma gücünü (ya da cesaretini) kendimde göremedim. Dolayısıyla kendimi îtalyanca'ya tercüme etmedim 'Requeim' için bir çevirmen seçtim. Beckett Fransızca yazar sonra kendi yazdıklannı Ingilizce'ye çevirirdi, ya da Ingilizce yazar kendini Fransızca'ya çevirirdi. Aynı anda, kişiliğinin iki tararını 'şizofrenisini' denedi o. Ama bunu yapabilmek için insanın kendini çok iyi kontrol edebilmesi gerektiğini sanıyorum, ben bunu beceremedım. Bu durumda 'Requeim'imi birilerinin îtalyanca'ya çevirmesini istedim. Onu yazmış olduğumda artık îtalyan değildim, kendi benliğimde, Portekizli'de oluşumu' yaşamaktaydım. Italyan'ım, îtalyan bir pasaportum var, Italya'da yaşıyorum. Italyanca yazı yazıyorum. îtalyan edebiyatını sevdiğim de kesin. îtalyan XX. yüzydının Pirandello ve Svevo gibi kimi yazarlannın beni etkilemiş olduklan kanısındayım. Tıpkı, Paris'te genç ve meraklı bir öğrenciyken, keşfettiğim Diderot ve Flaubert'in beni etkiledıkleri gibi; gençliğime neşe katmış, en çok sevdiğim AngloSakxonsların (Kipling, Stevenson, Conrad) tesir altında Diraktıkları gibi; çevirmiş olduğum, üzerinde bir deneme yazmış olduğum, uzun yıllar birlikte yaşadığım Fernando Pessoa da beni etkiledi. Hiçbir edebi gruba, hiçbir akıma ait değilim. Kimi zaman kendimi, ben kuşağımın yazarlarından çok, Apulee ile aynı çağın insanı gibi nissediyorum. Münzevi biriyim. Böyle olmak da ntonio Tabucchi, Pereira Iddia Ediyor ile Italya'da son yıllann en önemli edebiyat olaylanndan biriniyarattı. Birkaç ay içinde baslalarını çoğaltan kitabı, Berlusconi yönetiminin yerleşmesiyle aynı döneme rastlıyor. Bu açıdan bakıldığında, roman 1938'degeçmesine rağmen, ne denli güncel olduğu da ortaya çıkıyor. Îtalyan basını, kendisini Pereira ile özdeşleştirmiş olmalı ki, kitabı "bir ölümün ve bir medeni yeniden doğuşun öyküsü" olarak niteliyor, hatta sol basın 'Pereiıa biziz' diye selamlıyor, direnişin ufacık biçimleri olabileceğini dile getiriyor. Tabucchi romanının başansını politik bir okumaya bağlıyor ve şüpheli sağ yönetimin seçimden zaferle çıkmasıyla, birçok kişinin Pereira'da kendini ve yaşadığı dönemi bulduğunu ve onu karşı koymanın bir simgesine dönüştürdüğünü dıişünüyor. Buna karşın, Tabucchi bir söyleşide "Her ne kadar bu yorumu bütünüyle üstleniyorsa da, Pereira Iddia Ediyor'u varoluşçu bir roman olarak görmeyi yeğlediğini" belirtiyor. Daha başından beri her kitabında politik bir yön olduğunu yadsımıyor, ama bir tez romancısı olmayı da kabul etmiyor. Yanıt vermek yerine, sorular sormakla yetinen edebiyatı yeğliyor. Ben de yazımı bu ipucunun ışığında yoğunlaştırmak istiyorum. Tabucchi, bu romanında, daha önce yazdığı kitaplardaki baş kişilerin varım kalan arayışında bir adım ileri gidıyor sanki. Ilk kez Pereira, yazgısını bütünüyle değiştirecek bir karan uygulamaya koyuyor ve roman boyunca adım adım bir bilinçlenmeyi yaşıyor, üstün beninin yavaş yavaş sorumlulukla kaynaktan? Kim yollar onlan bize. Öykülerin bir alıcıyı, onlan karşılayacak birilerini arayan yitik ruhlar gibi havada süzülerek uçtuklanna inanacağım nerdeyse! îşte ben alıcı anten görevini yerine getiriyorum: Çünkü kulağım kirişte. Ve her akşam, yıldızlararası uzay alanından köyüme, benim için bir öykü gelmesini sağlayan o bilinmeyen Tanrıya şükranlarımı sunarım. Ama başkalannın öykülerini de, 'çaldığım' doğrudur; çünkü başkalarının bilip de anlatamadıkları o kadar çok öykü var ki, çalarak onların ycrine anlatmak yerinde bir davranıştır. Bu nedenle de, ben dinleyen biriyim; tıpkı küçükken büyükbabamın, Büyük Savaş ve faşizm ile ilgili öykülerini dinlediğim gibi... Böylece çember tamamlanıyor, başlangıçta sana söylediğime döndüm. Sevgili Bernard, kendimce sorularını yanıtladığıma inanıyorum. Hepsine cevap vermediysem de, bu pek önemli değil, çünkü sorularının 'anlam'ına cevap veraiğim kanısındayım. Ayrıca, bazıları yanıtsız kalsa da bu belki daha iyi olur, çünkü, elbette bir yazarın yanıtı değildir, yazının gizemini bıraz azaltacak olan. Bırakalım da birkaç soru havada dolanıp dursun: Ilerde bir yankı, bir fantezi belki gelecek bir öyküye dönüşecekler. Bu da yazıyı daha gerçek ve daha zengin kılacak. • Dostlukla Antonio Tabucchi CUMHURİYET KİTAP SAYI 397 tutuyor belki, ama bu şekilde duyumsayabileceği zevklerden, doyumlardan da yoksun kalıyor. Yaşama dışandan bakma seçimi, başka yaşamlan izlemeyi, özellikle de eleştirmeyi getiriyor beraberinde. Pereira, katı inanç ve değerlerinin baskısıyla, tek çıkar yol olarak Delleğine sığınıyor. Yitmiş olduğu için geçmişini süsleyip güzelleştiriyor, hastalıklı kansıyla sürmüş olduğu birlikteliği ve özlemi yüceltiyor, ve sıkı sıkıya ölülere sanlıyor. Monteiro Rossi, günü gününe yaşayarak, kuşkulannı yadsımaya kalbşmaksızın inancı doğrultusunda arayışında direterek, toplumsal değerlerin, boş inançların sağladığı ucuz ödüileri reddederek karşısına çılctığında, Pereira nedenini bilmeksizin ağır bir devinim sürecine giriyor. Kendi kendine açıklamakta güçluk çektiği kararlar almaya, birleşik ruhlar kuramı aracılığıyla mantığına uygun gelmemesine karşın birşeyler yapmaya başlıyor. Doktor Cardoso ise yönlenmesini üzerine alıyor bir anlamda. Yaşamın zenginliği, tadı, sürekli bir yenilenmeyle, değişimle kişiye ulaşabilir yalnızca, bunun için de algılannı açık bırakmak, çekinmeksizin, korkmaksızın yeni konumlara uyum sağlamak tek çözümdür. Yenilenme başlayınca, kişinin sağduyusu içinde filizlenen yeni benliğe kucak açacak, yaşama dışandan ilgisizce bakmayı bırakacak, röntgencilikten sıyrılıp eyleme geçecektir. Pereira da, kendini bu yeni esintiye kaptınyor, gazetesi aracdığıyla önceleri çeîcingen, üstü örtük, daha sonra da daha cesur iletiler göndermeye başlıyor, adım adım kısa geleceğine bir biçim vermeyi göze alıyor. Sadece geçmişe yaslanarak yaşamaya bir son vermesi, geçmiş yaşamının yararsızlığıru sorgulamak panasına bile olsa, şimdiye varması gerektiğini kavnyor. Ama yıllar boyu süren alışkanlıklardan kurtulmak, çoğu kez korkulanmızın temelinde yatan ve gerçekleri eğip bozan, saptıran düşlemleri kapı dışarı etmek kolayca üstesinden gelinebilecek bir iş değildir. Yerleşik inançlar,fikirler,duygular yerlerini başkalanna bırakmamak için var güçleriyle dırenirler, yeni aldatmalara başvurup düzenin bozulmasını engellemeye zorlarlar. Belki Pereira da alışkanlıklarının baskısına teslim olabilirdi, yine perdelerini örtüp değişimi önleyebilirdi. Ama katı, amansız gerçek kaçınılmaz bir şekilde evine baskın yapıp Monteiro Rossi'yi alınca, duyduğu derin acı onu dönüşü olmayan bir uyamşa zorlamıştır. Bu katlanılmaz, acının içinde değişme gücünü bulmuştur, yazgısını kenuî ellerine almış, temelden bir değişim için büyük bir adım atmaya karar vermiştir. Pereira'nın attığı adım, toplumsal açıdan bakıldığında, denize düşen bir damladır belki, çağını değiştirmede küçücük biresintidir. Kabagücün karsısında, aydının etkisinin ne olacağını da sorgulayabiliriz kuşkusuz. Ama kişinin varoluşundaki ana sorumluluğu, kendi yaşamına bir gerçeklik kazandırmak değil midir önceîikle? Jung'un da savladığı gibi 'insan neslinin sağ kalması, her bireyin ruhunun kurtulmasına bağlı' değil midir? • Hint Gece Müziği /Antonio Tabucchi / Çeviren: Münir H. Göle/AFA Yayınlart/Uls. Ufuk Çizgisi / Antonio Tabucchi / Çeviren: MünirH. Göle/AFA Yaymlan/91 s. Requem / Antonio Tabucchi /Çeviren: Münir H. Göle / AFAYayınlan /109 s Fernando Pessoa'nın Son Üç Günü / Antonio Tabucchi / Çeviren: Münir H. Göle IAFA Yayınlan /60 s. Pereira tddia Ediyor/ Antonio Tabucchi / Çeviren MünirII. Göle/AFA Yayınlan /ll'4 s. SAYFA S Antonio Tabucchi,' Pereira Iddia Edlyorda, daha önce yazdıflı kitaplardaki baş kişilerin yanm kalan arayı$ında bir adım llerl gldlyor sankl.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear