29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Michel Tournier "Altın Damla"da 'sahra'daki topluluklara bir incelemeci, bir araştırmacı tavrıyla yaklaşıyor, onların yaşamlarını Desleyen kaynaklara, o kaynakların özlerinde bulunan bambaşka besinlere, onları kuşatan geleneklere; birbirleriyle, doğayla, nesnelerle kurdukları dolaylı dolaysız ilişkilere, ilişkilerin varhklarındaki yansımalarına; dini inançların kökenindeki yasaklara, tabulara eğiliyor, efsanelerin masalsı yapılarında devinen ölümsüz kanların akışlarına; onurların, kahramanlıkların ve insani dcğerlerin dokularına değiniyor. MichelTourniernin "AltınDamla"sı san pislikleri, tdris'in çıplak ayafiının ucuyla ters çevirdiği, sözıe anlatılması güç birtakım artıklardan başkaca bir şey yoktu ortalıkta. Korkunç bir hüziin çöktii yüreğine. Gitmek. Onunla birlikte gitmek istedi. Tıpkı, Land Rover'deki sarışın kadın gibi. Gitmek, ya da törelere gore evlenmek. Gitmek, evet, özellik de gitmek!/ tdris, birden kumda, ayak parmaklarınm arasında bir şeyin parıldadığını görüyor. Eğilip Zet Zübeyde'nin en güzel takısı olan bağı kopmuş topu alıyor. Altın damla diye bilinen bu takıyı şöyle avucunun içerisinde evirip çeviriyor. Bağın ucunda dik tutmaya çalışıyor. Ve onu, doğmakta olan giineşe karşı dans ettiriyor. Sonra altın damlayı cebine indiriyor ve kaçıyor." Uzun süre beklediği halde 'sarışın kadın'ın çcktiği resim gelmeyince sevgili arkadaşı Tbrahimue bir kaza sonunda ölünce, Idris, kendini yapayalnız hisseder, bir de, resim çekilirken beynine ekilen 'buralardan gitme' çekirdeği patlar, yarılır, somut bir düşünce bclirir. Zaten o 'çekirdck' beynine düşer düşmez benliğinde sadece onun farkına vardığı bir deprem olur vc doğduğundan beri topraöa bağlayan köklerinin koptuğunu, Doşlukta sallandığını anlar. Sahra'da kalması olanaksızdır. Fransa'dan çağıran scsın karşı konulmaz çekimine kapılarak koşacaktır hiç tanımadığı insanların ve nesnelerin bulunduğu karmaşık bir evrene. Idris, bir resim uğruna ya da resmin kimliğine saplanan ve ilerde ona yol gösterecek anlamlar adına Fransa'ya gitme eylemini yürürlüğe koymak için uğraşırken binlerce vatandaşı, tıpkı bizim köylülerimizin Avrupa, Avusturalya kıtalarının göçmenleri gibi gemilerle denize açılmışlardır bile. Idris, gerekli işlemleri tamamlar tamamlamaz (bu arada köyünün dışındaki insanların bir bölüğünü, onlarla birlikte olan olumlu olumsuz tipleri tanır, onlarla konuşur, bilmediği pek çok şeyi öğrenir, bir bakıma ön bilgilerle donanır) işçi adaylarıyla tıklım tıklım dolu bir gemiye biner. Gemideki bir kuyumcuyla söyleşirken "Bizim orda iki tür insan vardır. Doğdukları yerde kalanlar ve gitmek zorunda olanlar. Ben bunlardan ikinci gruba giriyorum. Başımı alıp gitmem gerekiyordu./ Fotoğrafıma katılmaya gidiyorum." der ve yolculuğunun amacını en iyi biçimde tanımlar. Ayak bastığı ülke, kulaktan dolma bilgilerini aşan müthiş bir zenginliktir. Hayalinin sınırları içinde barındırdığı her şey, Marsilya ve Paris'te gördüklerinin yanında kurumuş bir ot gibidir. Bu göç, bu yolculuk başlıbaşına bir scrüvcnken Marsilya ve Paris, o serüvene renkli ve rcnksiz birkaç serüven daha ekler ve Idris, bir serüvenler ırmağında yüzmeye başlar. Fotoğrafını çeken sarışın kadını andıran sarışın bir orospuyla yatar ve kcndisini bütün kötülüklerden koruyacağına inandığı ve bir nazarlık gibi boynunda taşıdığı "Altın Damla"yı kaptırır o kadına. Arkasında, 'sahra' önünde onu yeniden yaratacak, yepyeni bir Idris olarak dünyaya sunacak Fransa vardır. Bu yazıyı, kitabın içeriğini açıklayan "Bir gün önce yaşadıgı nayatın müzelerde bir anda nasıl bir seyirliğe dönüştüğünü, Avrupalı'nın çölü ile kendi çöfüniin farklı şeyler olduğunu görür." sözleriyle bitirmek istiyorum. Ve Michel Tournier'in ayrıntuarı, derinliklcri, gerçeğin temelindeki gerçekleri harmanlayan önemli bir yazar olduğunu, "Altın Damla'yı okuyanların büyük bir tad alacaklarını söylüyorum. • Altın Damla/ Roman/ Michel Tournier/ Çevıren: Mustafa Balel/ Ayrıntı Yayınları/ 206 r SAYFA 9 Karmaşık bir evren Çöl cocıröu İdrisin Fransa volculuau MUZAFFER BUYRUKÇU O rta Asya'dan Anadolu'ya göçen eski Türkler 'çöl'ü, 'sahra'yı tanımışlardır mutlaka ve bu tanışıklıktan pek çok olumlu olumsuz şey almışlardır ama bizim kültürümüze 'çöl' îslamlığı kabul ettiğimiz dönemde girmiştir. Çünkü Musevilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık gibi dinler, yüzde doksanı 'çöl'lerle kaplı olan Arabistan Yarımadası'nda doğmuştur. Benimsediğimiz kutsal kitap Kuran ilc Hz. Muhammed'in varlıklarından, ilkelerindcn, gösterdikleri hedeflerden kaynaklanan ilışkilcr, 'çöl'ü her an gündemde tutmuştur. Ama 'çöl' kavramının içcrdiği her şey zihinlerimize, hayallcrimize, yaratıcuıklarımıza, davranışlarımıza, konuşmalarımıza, Osmanlı Imparatorluğu o toprakları topraklanna kattıktan sonra iyice yerleşmiştir. Ve o toprakların halklarıyla kaynaşınca, evlenince, çeşitli hastahklar, çeşitli savaşlar yüzüntlen ölünce 'çöl' sorunları ve gerçekleri gerçeklerimizle, sorunlarımızta iç içe geçmiştir. 3O'lu kuşağın delikanlıları (Şeyh Ahmet/Hurmalar Altında Cemile/Leylâ ile Mecnun) gibi filmleri merakla, neyecanla izlemişler, bol yıldızlı gecelerde yaşanan aşklar gibi aşklar yaşamak istemişler, dudaklan susuzluktan çatlayanların gördükleri 'serap'ları çok sevmişler, söyleşilerine, esprilerine yedirmişlerdir ve 'çöl romantizmi'ne bayılmışlardır. Bu durum, aksamadan sürmüş, yalnız 1980'den sonra 'çöl'le ilişki, başka bir boyut kazanmıştır. Yüzyıllarca lmparatorluğa bağlı Libya, Suudi Arabistan gibi ülkelere burada karınlarını doyuramadığımız insanlardan binlercesini yolladık çalışsınlar da para kazansınlar diye. Bu nedenle 'çöl' öykülerimizdeki yerini tekrar güçlendirmiştir. l lele bugünkü yönetim 'çöl' ve onun uzantılarını beynimize çakmak için gece giindüz uğraşmaktadır. Ben bu girişi, hakkında "gerçekçi mekanlarda geçmesine karşılık, mitlerden ve simgecilikten yararlanan ve entelektüel bir kışkırtıcılık içeren metinler yazar. Roman ve öykiilerinin çoğunda mit ya da efsanelerin uyarlandığını görürüz; sık sık cinsel sapkmlıklara, rahatsız edici takıntılara, grotesk temalara yer verilir. Her yapıtında ana ya da minör karakterlerden birinin bir çocuk, masumiyetin yitirilmesi oldu Çöl öyküleri ğuna dikkat çekilmiştir. Ayrıntılı ve felsefi spekülasyonlara dayanan bir yazım tarzı vardır. Ilk romanıyla Fransız Akademisi'nin büyiik ödüliinü, ikinci romanıyla Goncourt ödülünü kazanmış, 1972 de Goncourt Akademisi üyeliğine seçilmiştir." denilen ve dilimize Veda Yemeği/ Cuma/ Çalı Horozu/ Gece adlı yapıtları çevrilen Michel Tournier'in "Altın Damla" romanının üstünde yükseldiği 'sahra'nın, 'çöl'ün çağrıştırdıklarından ötürü yaptım. "Altın Damla"nın yazarı Michel Tournier, 'sahra'daki topluluklara bir incelemeci, bir araştırmacı tavrıyla yaklaşır, onların yaşamlarını bcsleyen kaynaklara, o kaynakların özlerinde bulunan bambaşka besinlere, onları kuşatan geleneklere; birbirleriyle, doğayla, nesnelerle kurdukları dolaylı dolaysız ilişkilere, ilişkilerin varlıklarındaki yansımalarına; dini inançların kökenindeki yasaklara, tabulara eğilir, (lanetlenen, uğursuz sayılan rcsimler) efsanelerin masalsı yapılarında devinen ölümsüz kanların akışlarına; onurların, kahramanlıkların ve insani değerlerin dokularına değinir; dünden bugüne sıçrayan gerçeklerin işlevlerini verimli bir biçimde sürdürmclerinin nedenlerini arar; iç dünyalarının derinliklerinde üretime geçmeye hazırlanan birikimleri kurcalar; geçmişi renklendiren, zenginleştiren olguları, serüvenleri, tarihsel kimlikli durumları irdeler. (Barbaros Hayrettin Paşa'nın Tunus Sultanı Mulay Hasan'ı devirerek tahtına oturması, saray ressamı Ahmet Bin Selim'e portresini yaptırma girişimi, ressamla aralarındaki felsefi konuşma.) Ve "Altın Damla" romanının çoban on beş yaşındaki îdris'i sahneye çıkarması. Idris, çevresindekilerle birlikte bölüştüğü tekdüze yaşamı tekrarlaya tekrarlaya büyürken bir Land Rover durur önünde vc sarı saçlı, kocaman gözlüklü, kısa şortlu bir kadın iner. Elindc bir fotoğraf makinesi vardır. Idris'in resmini çeker. Idris, fotoğrafını ister ama kadından "Imkânsız çocuöum. Filmin banyo edilmesi ve karta basılması gerekiyor. Ama fotoğrafını sana göndeririz./ Yarın Beni Abbas'ta olacağız. Sonra Beşar'a geçeceğiz. Sonra da Oran'a. Orada arabalı vapura bineceğiz. Yirmi beş saat deniz yolculuğunun ardından Marsilya'ya varacağız. Sekiz yüz kilometrelik bir otoyol yol culuğu. Ve ver elini Paris! îşte ordan göndeririz fotoğrafını sana." yanıtını alır. "Land Rover, gerisinde bir toz bulutu bırakarak ortadan kaybolduğunda, Idris artık aynı îdris değildi. "Bu değişimin yarattığı heyecanla, sevinçle sarsılan Idris, gece gündüz hep bu fotoğraf sorunuyla sarmaş dolaştır. Bu arada, nir düğün olur ve şölenin, eğlencenin gerilimi yükselirken dansöz Zet Zübeyde atılır ortaya ve bütün dikkatleri üzerinde toplayarak dans etmeyc koyulur. "...dans, dans olmaktan çıkmış, tiimüyle bedenime niifuz etmişti. Ve bu bedenden bluzunun bitimiyle eteğinin başladığı yer arasında ışıl ışıl parlayan bir avuçluk çıplaklık görülüyordu. Tüllerle örtülii DU heykelin orta yerinde, özerk ve yoğun bir şekilde anlatımsal olan bu karın dans ediyordu. Tiim bu bedenin dudaksız ağzıydı bu, tüm bu bedenin konuşan, gülümseyen, buruşan ve şarkı söyleyen parçası./ Kızböceği öliimün maskesini yazıyor/ çekirge yaşamın sırrını dile getiriyor." I'otoğrafının çekilmesinden sonra tdris'in ikinci etkilenmesi, belleğini ince, kalın çizgilerle, harika görüntülerle doldurması, bazı tadları ilk kez tatmasıdır Zet Zübeyde'nin başdöndüren oyunu. Ama tdris'i Zet Zübeyde'nin dansından, vücudundan başka kendine çeken şey, "meşin bir bağın etrafında dönen akıl almaz güzellikteki bir altın damla"ydı. Idris, düğün sabahında Zet Zübeyde'yi görmek ister ama oraya vardığında şaşırır. Çünkü kimse kalmamıştır. "Sönmüş ve dumanı tüten ocaklar, çiirük meyveler, in Mlchei Tournier CUMHURİYET KİTAP SAYI 367
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear