Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Yeniden AliAkay'ın "Kıvrımlar" ı üzerine Plastik uzam ve kıvrımlar Türkiye'nin 1990 sonrasında yöneldiği yeni bir plastik anIayış söz konusu. Bu yoğrum henüz yadsınamayacak, görmezdcn gelinemeyecek bir ağırlık kazanabilmiş değil. Daha ziyade bir kıyıkenar (marjinalite) sorunu olarak görülmcktc. Oysa, son derece önemli bir açılım yaşanmaktadır. Bu mutlaka izlenmeli ve tartışılmalı. Ali Akay bu oluşumda önü çekmiş, belirleyici olmuş kurucu bir isim. HASAN BÜLENT KAHRAMAN uzaklığı da anımsanacak olursa bu durumun vehameti daha kolaylıkla anlaşıla biîir. II Akay, Tekil Düşünce, Michel Foucault: tktidar ve Direnme Odakları (bu ikinci kitabın adı belki 'Iktidar ve Direnme Odakları: Michel Foucault' olarak değiştirilirse daha anlamlı olabilir gibi kitaplarından ve DeleParnet gibi felse fecilerden yaptığı çevirilerden çıkarsandığı kadarıyla Batı'da art Nietzscheci Ali Akay, 1985 hatta 1990 sonrasında yoğrum sanatları alanında ortaya yeni oluşumların, bakıs açılannın, yönelimlerin (post Nietzsche çıkan bir yanıyla da yorumcusu olmuş bir klmllktlr. bir yanıyla hazırlayıcısı ian) düşünceyle eklemlenmiş bir düşünmeye iten: "Nietzsche gelenektoplumbilimcifelsefeci. sel hakikat nosyonunu terk ederkcn, Nietzsche düşüncesinin özellikle Platon'dan beri hakimiyetini sürdüren postmodern dönemde oldukça etkili bir kavramı ters yüz ederek perspektiolduğu biliniyor. Özellikle Scott Lash vizmini onun yerine yerleştirir: Mutlak gibi toplumbilimcilerin yaptığı çözümhakikat, bu durumda yerini farklı lemeler bu dönemde öne çıkan Foucaperspektiflerden alımlanan bir hakiult, Levinas, Derrida, Deleuze, Guatkatler ilişkisine bırakır." (s. 44) tari gibi düşünürlerin birkaç temel olBu tartışma Ali Akav'ın öteki kitapgudan hareket ettiklerini göstermiştir. larında olduğu kadar bu kitabında da Bu sürecin en etkili ve belirleyici düşüyer almaktaaır. Dolayısıyla Akay'ın kinürü, her ne kadar kendisi Delcuze'ü tabını bir düşünselliğin ve bilmebiçigöstermişse de Foucault olduğu belliminin (epistemolojinin) yalnızca dir. Onun genel bir toplumbilimsel okunması olarak görmemek gerekir. söylem ve oluşum topografyası içinde Akay'ın yapılan sergilcrden ve yoğbireysellikleri arayışı çığır açıcı bir yakrumlaştırmalardan (plastification) yola laşım olarak belirmiştir. Iktidarın, çıkarak bu olguları tartışma gündemiulamsal (kategorik) ve olgusal (fenone getirmesi ister istemez eleştirellik menolojik) yapısından öte, bireyin teve yeniden kurma yollarını da özünde killiğinde düğümlenen özcllikleri Fosaklamaktadır. (Bu noktaya dönük bir ucault tarafından belirlenirken bu yakitirazımı aşağıda belirteceğim.) Bu yalaşım beraberinde yeni bir dünyagörünıyla Akay'ın yapıtı modernist (kesinşünün (weltenschaung) oluşumunu da likle 'modern' değil) zihniyetin tüm nazırlamıştır. modern sonrası açılımlarla birlikte geÖzellikle feminist okumalar ve çölişen bir tür gözden geçirimidir. Akay, zümlemelerle başlayan, bu bağlamda kitabın birçok yerinde değindiği gibi Derrida'nın metinselliğinden ve bilgibu olguyu da iki kavramla, hakikat ve merkezliliğinden (logocentrisim) yola uzamsallık (mekansallık spatiality) ve çıkan atılım giderek özel alanla siyasalzaman kavramıyla örtüşmektedir. Bu, kamusal alan arasındaki ilişkileri sorAkay'ın yoğrum dünyasını kurmakta gulamış, bu yanıyla da gövde kavramıkullandığı ve düşüncesiyle o alan arana dönük yorumları açmıştır. sındaki eklemlcnmeyi sağlayan temel Deleuze'un 'organsız gövde', 'yersizgeçiş noktasıdır. yurtsuzlaşma', 'göçebelik' gibi kavramlarıyla yeni bir düzleme taşınan bu tarIII tışmanın sonunda gelip dayandığı en temel olgu hiç kuşkusuz özne ve bireyAslında bu anlayışta şaşırtıcı bir bodir. Aydınlanma düşüncesinin ister yut yoktur. Gerçekten de modern sonyöntembilimde isterse olgusallıkta olrası durum tekil bir 'gerçek' kavramısun daima tekcil (monistik) kalan ve nın çoğul 'gerçekler' kavramıyla yer merkczi yetkeyle özdeşleşerek kimliği değiştirmcsidir. Bu bağlamda hem yok eden yaklaşımlarına karşın Nigerçeğin göreliliğinin ortaya gelmesi etzsche sonrası bu düşünürler tam da hem de öznelliğin ve öznel görüngübu noktalara ağırlık vermişler ve Batı nün devreye girmesi son derecede anmetafiziğini olusturan tüm bir sistemalaşılabilir bir şeydir. tiği çözümleyerek onu sökmeye durAkay'ın modern ve sonrasını eklemmuşlardır. Öylelikle de, kimlik, öteki, lediği öteki kavram, az önce işaret cttifark, tekillik gibi olgular tartışmanın ğim gibi, yapıtın birçok yerinde değinana ağını örmüştür. Nitekim Akay'ın diği zamanuzam etkileşimidir. kitabın kimi yerlerinde Nietzscheci bir Akay'ın, modernist açılımları Baudclaperspektif anlayışına göndermede buire'den kalkarak temellendirmesi bulunması rastlantısal değildir; tersine bu nun somut bir göstergesidir. Baudelaperspektifin 'hakikat' olgusuyla kurduire'in moderni, eş zamandaki geçicilik ğu ifetişimdir Akay'ı çeken ve üstünde ve kalıcılıkla saptaması, sanat yapıtını A li Akay'ın son kitabı Kıvnmlar birçok yönden kuşatılabilecek, üstünde birçok farklı yanıyla durulabilecek bir kitap. Fakat, esas olarak yapıtın özünü ve önemini (hiç değilse benim için) iki boyutu meydana gctiriyor: llki, Kıvrımlar'ın özellikle 1. bölümünde tartıştığı geç ya da art (post) modcrn döneme dönük saptamaları, yorum ve eleştirileri; ikincisi, son dönem Türk yoğrum (plastik) sanatlarına dönük yaklaşımı... Bu yazıda kitabı ilk elde saptadığım gerçekten kalkarak irdelemek istiyorum. Ali Akay, 1985 hatta 1990 sonrasında yoğrum sanatları alanında ortaya çıkan yeni oluşumların, bakış açılarının, yönelimlerin bir yanıyla hazırlayıcısı bir yanıyla da yorumcusu olmuş bir kimliktir. Temel ilgi alanlarını felsefe ve toplumbilimin oluşturduğu bu kişinin böylesi bir edimle o alanda yer alması sevindiricidir. Çünkü, düşünsel boyutu her zaman eksik kalmış buna mukabil düşünceyle iç içe geçen bir işi üretmeyi kendisine neder scçmiş bir sanat alanında böylesi bir kişinin bulunması yol açıcı, yön gösterici olmuştur. Şimdi elimizdeki kitapta Ali Akay, son beş yılda açılan birçok serginin çevresinde kalarak kimi olgulara ve kavramlara değinmekte, onların temellendiriliş biçimine dönük eleştiriler getirmekte, düşünceyoğrum (plastik) etkileşiminin sınırlarında gezinmektedir. Kitapta yer alan yazıları, Akay, kendisi, bir yandan ayrışık, öte yandan da birbirini tümler nitelikte görmektedir. 1990 sonrası özellikle düşünceyoğrum etkileşimini de bir tür 'kıvnlma' olarak nitelendirmcktedir. Bu anlamıyla, kıvrımlar hem 'ayrışık birliktelikler'in kitabı olmakta hem de özellikle ilk bölümünde kıvrılmayı oluşturan temel kuramsal, düşünsel çıkışları irdelemektedir. Hiç kuşkusuz, kitap bu adıyla Deleuzc'un 'Les Plies' (Kıvrımlar) kitabını anımsatmaktadır. Aslında bu yapıtını, Ali Akay'ın söylemini ve görüşlerini olusturan öteki yapıtlarından ayırarak ve soyutlayarak okumak çok da yararh olmayabilir. Kitabın değinilen yoğrumlardan görsel örnekler vermemesi ister istemez düşünceüretim etkileşimini izlcmeyi olanaksızlaştırmaktadır. Bir de Akay'ın konumunu göz ardı ederek yapıta yaklaşılırsa dile ve kaleme getirilen düşiincelerin ayakları havada kaldıgı ve belirsizliği düşünülebilir. Helc değinilen kavramların Türk düşünce yaşamına uze, Guattari, güncel ile edebi arasında bir yere oturtması, sanat yapıtının mutlak güzelle görece güzel arasında bir yerde salındığını söylemesi Akay'ın 'bağlamını' olusturan önemli saptamalardır (s. 61, 62). Nihayet son bir nokta Akay'ın akıl ve iktidarla kurduğu ilişkidir. Bu çerçeve içinde de gene Nietzscheci yorumsamalara açık bir söylemi geliştirirken Akay, aklın araçsallaştırılmasından da mutlaklaştırılmasından da kaçınılan bir dönemdcn geçilmekte olduğunu işaret etmcktedir. Yanı sıra da "aklın üzerine oturmayan bir iktidara doğru mu gidilmekteuir?" sorusuna bir kez daha yanıt aramaktadır. Bu arayışında ortaya koyduğu Rousseau okuması üstünde ayrıca durulması gereken önemli saptamaları içermektedir (s. 8692). Akay'ın kitap boyunca tüm bu bakış açılarını kavrayan en temelli yaklasımı ise bir bireşim (sentez) arayışında kendisini dışa vurmaktadır. Akay, bu irdelemesini yoğrumdüşünce cklenlenmesinde Kant estetiğini okuyuşuyla birleştirmektedir. Kant estetiğinin temel kavramı olan aşkınlık vc sanat yapıtının özenellikten arındırılmaşı ile bu anlayışın üstüne oturduğu Oklidçi geometri modern sonrası dönemde ciddi cleştirilere uğramıştır. Akay, bu eleştirileri gözden geçirirken her iki noktaya da itiraz etmekte ve yeni bir (plastik) uzam anlayışının gerekliliğine de geçerliliğine de ciikkat çekmektedir (s. 6971 ve 9699). Tabii, burada da tartışma yeni bir kavrama doğru açılmaktadır: temaşa. Kant estetiğinde sanat yapıtının gerçekliğini belirleyen ana olgunun onu dışardan izleyen göz olarak belirmesine karşın modern sonrası öznellik döneminin sanat yapıtını içerden kavrayan yaklasımı arasındaki etkileşim Akay için önem kazanmaktadır. Benim burada üzerinde özellikle durmak istediğim ilginç bir nokta var: Kant estetiğinin modernist aşkınsalcılık (transcendentalism) kavramı yeni dönemde ortaya çıkan özgül bir 'çağdaşlık' kavramı içinde söz Konusu edılmezken artmodern dönemin belirleyicisi olan kavram 'öte' olarak belirmcktedir. Baudrillard 'sosyo'su ve estetiği içinde ortaya gelen bu kavram estetiğin, cinselliğin, avantgardın bir öteye taşındığını özellikle vurgulamaktadır: transestetik, transsexualite, transavantgarde... Bu, modern sanat yapıtıyla çağdaş yapıt arasındaki temel ayrımdır. Çünkü, modern sanat yapıtı özellikle 2. savaş sonrası dönemde aşkınlaşır ve tümüyle dokunulmazlık kazanır, o arada da lcendisini yersel (secular) olandan soyutlarken 1970 sonrası ortaya çıkan yeni yönelimlerde (onları ben 'çağdaş' diye ayırıyor ve tanımlıyorum) siyasalın, cinselin, kimlikselin vb. geriye dönüşüne tanıklık edilmektedir. Bu, bana ilginç bir çelişki olarak görünüyor: Bir yanda öteleşen gerçeklikler diğer tarafta neredeyse 'kutsal' denebiiecek bir noktadan yersele inen sanat yapıtı ve gerçekliği... Yirmi birinci yüzyîlın ilk elde tartışacağı sorun herhalde bu olacaktır... Çağdaş sanat, sanat yapıtının bir kez daha kimi dışsal gcrçekliklerle buluştuğu bir alandır. Aslında yüksek modernist sanatla çağdaş diyc nitelendirilen anlayış arasında ilginç ve sorunlu bir ilişki olduğunu da anımsamak gerekir. Modernist sanat da zaman zaman dışsal gerçekliklerc değinmiş, kendi varlığını onlarla kurduğu ilişki içinde gerçekleştirmiştir. Fakat, bu, ancak Marxizm gibi belli anlayış tercihleri doğrultusunda ortaya çıkmıştır. Şimdi, yeni anlayış, vani çağdaş sanat ise, Marxizmin açıfımı da dahilolmak üzere, özellikle 'iktidar' kavramının cleştiCUMHURİYET KİTAP SAYI 367 SAYFA 12