Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Bitirdim, Bebekler, Sizinle oynamayı Ve üstün gelince yine Çocukluğumun Güneşrengi hüznü Kalktım ve çektim Nadim rüzgârın koynunda Yağmur damlaları gibi sarkık Özlemin perdesini. Bakradze/ Şürler / Çevirenler: Vahrettin Çzloğlu Hasan Çelik "Rüyaların gözüyle başkadır norunumler Çağdaş Gürcü şiirinin son dönem şairlerinden olan Eka Bakradze, 1976 yılında, üstün yetenekli bir çocuk olarak Tiflis'in batısında küçük bir kasaba olan I laşuri'de doğdu. Çocuk yaşta "şiir"ler söylemeye başladı; ilk şiirleri. 1986 yılında, henüz on yaşındayken Tiflis'te Ahalgazrda Komunisti (Genç Komünist) gazetesinde yayımlandı. Bundan bir yıl sonra yine DU gazetede ve başka yayın organlarında şiirleri basıldı. 1988'de Serçeler Orkestrası (Beğurebis Orkestri) adıyla ilk seçki şiirleri kitap olarak yayımlandı. İlk kitabının yayımlanmasından iki yıl sonra, ikinci seçki olan Patika Masalından (Bilikis Zğapridan) çıktı. 1991'de, birazgecikmeli olarak üçüncü kitabı, Sıcak Hüzün (Tbili Sevda) yayımlandı. Şair, iki kez Türkiye'de bulundu ve geçen ağustos ayında mamuli dergisinin Istanbul'da düzenlediği bir şiir akşamına konulc oldu. "Şiir Âtlası"nda yer alan bu şiirleri Bakradze'nin Türkçe'ye çevrilen ilk şiirleridir ve çoğu, şairin 1014 yaşlarında yazdığı şiirlerinden seçilmiştir. Yalnızca son iki şiiri bu yıl yayımlanmıştır. Serçeler orkestrası Cezalandırıldım yine Astığım için Müzik dersini. Kim inanır ki Serçeler orkestrasını dinlediğime Tüm bir saat boyunca, Binbir türlü notalar yazıyorlardı Garip seksekleriyle Serçeler teller üstünde Güneş papatyaya küstü Bulutu okşadı Ve papatyanın yanında Bir yağmur göleti oluşturdu. Güneşe kafa tutuyor Rüzgâr gülmekten katılıyor Çok ayıp bu yaptığınız Şimdi barıştırmalıyım sizleri Yagmurun saçlarını kesti Haberci yolladı güneşe Ikizinin elbisesi ıslanmış Işınlara sersin diye Sonra küçücük gölet Doldu parlak gökyüzüyle Papatya mı yıkanıyor yoksa Alayımı ediyor güneş kendisiyle. Ya da düşünmeyi yalnızca Sonra söyleyeceklerimi; O gün yüreklerin en temizi En sıcagı gezdiriyordu beni uzun dehlizlerde Beyazlıklar ve yürekler arasında. Inanmayacaksınız belki dc Ama ben gerçekten okudum En karmaşık kardiyogramı... Hiç olmayan tahlilleri Tüplerde bile olmayan Atmayan yüreklerden dolayı Duyuıan yürek sancısı. Yüreklerin bu kasvetli krallığında sizin sıcak yüreğinizi tanıdım, Erdemin büyük yoldaşı gibi. O an hafızama yerlcştirdim Beyazlığı ve yüreği Hayatın en eski hiyeroglifi gibi. Kapımı çalıyor biri çekinerek... Bekleyiş omuz kınyor eşikte... llkyaz yetişiyor suskun ruhumun imdadına, Hayret ediyorum en değerli konuğuma, Rüzgâr çevikliğinde esip geçiyor birisi kırlardan, Sıcak bir ıslaklık örtüyor toprağı, Ellerini sokuyor nazikçe koynuna, Söküp atıyor çatık kaşlı kışın örtüsünü. îlkyaz serilmiş ovalara dağlara, Gizlemiyor heyecanlı bekleyişi. Kar altındaki menekşelerin, çiğdemlerin giysisi. Kim dinler artık kışın son masalını, Elem sessizce bir yerlere kaçıvermiş, Menekşe göz kırpıyor çalı dibinde, Ruhumda mart tepiniyor inatla (Çeviren. Hasan Çeltk) Kaktiis III Buradan çok sular akar yine, Çok rüzgâr eser oralardan, Âlınyazısı noktayı koyuncaya değin Sessizce çıkagelen dizelere... Yazgı derteri gökyüzünde asılıysa eğer, Neden yerde deniyoruz şansımızı?! Buna rağmen hayat bir sırat köprüsü, Rendelenmiş yürek tahtasında... Şimdi gece ve elbette, Tan için erken henüz, Gece manto gibi atıvermiş Rüyalarımın siyah örtüsünü. Ve hâlâ sabah için erkense Bu düşlerin mavi seheri, Bu hangi zaman, tan Gökmavisi görünümlerle ağarıyor. Rüyalann gözüyle başkadır görünümler Ve alışılmadık renklerin yansımaları... Şimdi her şeyden çok Arzuluyorum gece karanlığmı parçalamayı Ruhumu ve yaşlı hüznü Güneş ışınlarında dinlendirmeyi... Beni hasretin Sıcak hüznü Getirir size, Böylesine fevkalade samimi Toprağm daveti... Ve, elbette, Birlikte oluruz Bütün haklı Insanlar gibi. Huzur verir bana Gökyüzünün ve toprağın şefkati Ve hatırlarız, niçin böyle Çekip gittiğini önceden; Parçalanmış ruhumun tellerinde Akan teselli yağmuru gibi. buzdağıyım ben Erimeyen buzulun tepesi Okyanusa gömülü. Buzdağıyım ben Ve istemeden Kınyorum dalgaları Ve umutlarını senin... Kuş gibi akşamladım gökyüzünde Yorgun kanatlarla ve yağmurla... Yakınlaş Başımda dön hiç değilse Okşa dalgalar gmi Özfemrengi kıyıları okşayan Istersen efier, duyumsarsın Derinlerde gizli nüznü Ve hüznün derinliğini Okşa Yakınlaş Buzdağı gibi ortaya çıkanrım belki Gömülü lcalan Ruhumun doruklarını. Rüzgâr köpek gibi peşime düştü, Gece çocuk gibi inatlaştı benimle. Korkunun merhametsiz gözleri vardı, Korku ruhumdaki her şeyi esir aldı. Bir ölü sükunetiyle biteviye bekliyorum Defnetme zamanını ve dipsiz kuyuları Belki bir gün karşılaşırsın Düşüncelerim gibi ıssız mezarla... Ölüm topaJ koyun gibi ayak sürüyor Ve kemiriyor yaşampatikasını, ben ölüm gibi bekliyorum ve sabrediyorum ve gökyüzü açık gözlerime yağıyor... (Çevıren Vahrettin Çiloğlu) CUMHURİYET KİTAP SAYI 407 Bambaşka yollardan geldim size Her türlü kuşkudan uzak. Uzun dehlizlerde Sayısız kapıların ardında bıraktım SüKÛneti andıran beyazlığı Ve duyumsama arzularını mucizelerin. Defalarca hatırlatacak bana Beyaz duvarlar, Garip yumuşak büklümlerde ÇözeDileceğimi yüreğin şifresini Hayatın en eski hiyeroglifi gibi. Bu yazıyı bilmiyorum Yalnızca bildiöim bu çizgilerde En zor formülün bulunduğudur, Fakat defalarca yine açılacak kapı, Kan kabarcığını da sunacağım, Parlak bir beyazlık daha kararacak Ve ben sizinle yüz yüze kalacağım. Çok istiyordum o zaman Düşüncelerimi söylemeyi SAYFA 14 Sokakta Nasıl mı davranırdım ben Sizin yerinizde olsaydım eğer?! ,Ne olursa olsun Öyle davranmazdım Başkasına yöneltmezdim, Bu soruyu, Kaçmazdım Kendi kendimden.