05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

di yapmadığı söyleşi ve değerlendirmeler ise bu konuda çalışmak isteyecekleri arşiv çalışmalarının önemli bir bölümünden kurtaracak. Cumhuriyei Aydınlanması diye tanımlanan olayın gerçek kahramanlan öğretmenlerdir. Köy Enstitülerinin odağında genişleyen bu hareketin önemli sonucu edebiyat tarihimiz ve yazar sözlüklerinden de izlenebilir. Koy Enstitüleri, köy çocuğunu ortamına yabancılaştırmadan, öğretimle iş eğitimini birlikte yürüten okullardı. Aydınlığı kısa süren bu okullann yerini bir süre sonra Yatılı Bölge Okullan aldı. Köylerin az nüfuslu ve dağınık oluşunun, her köye eksiksiz okul ve çağdaş eğitim götünmenin zorluğuna bir çare olarak düşünülen bu okullar, hem iyiye hcm kötüye kullanılmaya yatkındır. Çocuğu doğal ortamına yabancılaştırması, bölge halldarında bu okulların pek sevilmemesine, okula alınan çocukların kimi zaman ailelerince kaçırılmasına da yol açmıştır. Halkın "okuyup, ailesini köyünü unutacak, boynu kravatlı, köylüyü küçümseyen cfendi olacak" diye korktuğu bu okullar, kimi zaman yalnızca bölge seçkinlerinin çocuklarını okutmuştur. Bu konudaki belgesel öykülerden biri Adnan Ozyalçıner'in "Garip Nasıl Okuyacak"ıdır. Son günlerde yeniden gündeme gelen, kimi çevrelerce de bir "asimilasyon fabrikası" olarak görülen yatılı bölge okulları bugün yeri çoktan yatılı Kuran kurslarıyla doldurulmuş kurumlardır. Konuyu tartışırken gözden kaçınlmaması gereken öğelerden biri de budur. Yatılı bölge okuflarına değinişim, yatıL bölge okulları konusu, bu okulların kızlar için ayrılmışlarından birinin öğretmeni Sıdıka Avar vüzünden. Perihan Ergun (Turgut), Sıdıka Avar'ı anlatırken, onun kişiliğine, anadil eğitimiyle ilgili olarak yapılan sataşmaları da yanıtlamaya çalışıyor. Bir olayı tarihsel koşullar ve gerekleri gözardı ederek yalnızca anadilae eğitim özgürlüğü gereği ya da uygarlığın koşullannı öğrenmek parantezterinden tartışanlara katılmak istemiyorum. Kızların eğitimi konusu, cumhuriyetin 74. yılında da bir sorundur. Bütün kadın köy öğretmenleri bu örnek ve özverili girişimleriyle değerlendirilirken, yönetimlerin bu konudaki tavırlan da değerlendirilmelidir. Atılımlar bunu gerçekleştirecek kisilerin özverilerine bağlı kalırsa geçersizlik kazanır. Elbet bu özverili kişilerin değerini azaltmaz. Ama amaca ulaşılmaz. Perihan Ergun'un bir öğretmen olarak başlattığı tartışmayı, daha geniş bir biçimde ve sosyolojik olarak ele alması beklenir. Ayrıca bu konudaki verilere, bir eğitimci olarak da sahiptir. Cumhuriyet Aydınlanmasında Oncii Kadınlarımız, bu konuda çahşacaklara kaynaklık etmenin yanısıra yansızlığıylada önemli. Perihan Ergun (Turgut), siyasal yaşama katılan kadınlarımızı ayrım gözetmeden katmış çalışmasına. Ömeğin Behice Boran için ayırdığı bölümde, Uğur Mumcu'nun da, Boran'ın yakın çevresinin de yazdıkları, anıları yer alıyor. Bir araştırmada, clbette yansızfık önemli. Üstclik yansızlığın daha çok eleştiri getireceğini bilerek yansız olmaya çalışmak daha da önemli. Yazar, "resmi görüşler çerçevesinde" bir öncü kadınlar kitabı hazırlasaydı, bir bölümden alkış, bir bölümden eleştiri alırdı. Bugünse eksiklikler yüzünden eleştirilmeye de açık, basının görmezlikten gelmesine de. Söylenecek tek şey, eleştirilerden yılmayıp çalışmalarını sürdürmesi. Perihan Ergun'a ve kadınlar konusunda çalışan herkese "kolay gelsin, sürdürün bu zor işi" demekten başka ne gelirelimden. • Cumhuriyet Aydınlanmasında Öncü Kadınlarımız/ Perihan Ergun (Turgut), Tekin Yayınevi, 318 sayfa. C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI Deneme tadında bir vanıt Sevda Şener'in "Yaşamın Kırılma Noktasında Dram Sanatı"nı, yaşamla, dram sanatıyla ve dram sanatının bilimiyle ilgili herkesin birer tane edinip kitaplığının kolay ulaşabileceği bir yerine koymasında büyük yarar var. Hele dram sanatı gibi büyük bir ormanda yolunu kaybedenlere bu yapıtın güvenilir bir kılavuz gibi ışık tutacağı kesin. HASAN ERKEK malı. Çiinkü içinde her dipnot ve kaynakça oelirtilmiş olan kitabın mutlaka bilimsel olduğu da tartışmalıdır. Bu bazan biçimscl olmaktan ödeyc gidememektedir. Oysa sanırım asıl biİLmsellik öze, "esas"a ilişkin olandır. Akılcı bakıştır. îzlenen bilimsel yöntemdir. Ve sağduyunun da yardımıyla ulaşılan özgün sonuçtur. Işte Sevda Şener de, öteki yapıtlarında olduğu gibi, bunda da aynı tutumu ve yaklaşımı sürdürüyor. Once gerçek problemleri (problem gibi görünenleri değil) seçiyor, amaçlar Deliniyor. Bunlara akılcı bir bakış açısıyla yakfaşıyor.. Ikincil, üçüncül kaynaklar yerine doğrudan ana kaynaklardan, birincil kaynaklardan, yani konusunun nesnesi olan yapıtlardan yola çıkıyor. Yapıtlan da, çoğunlukla tanık olduğumuz gibi, gelişigüzel, herhangi bir yerinden tutmuyor. Yine çoğu kez tanık olduğumuz gibi genel olanı Dİr özel duruma uydurmaya çalışmıyor. Hepsinde (bir tür ya da dönem için) en genel, en asal olan'ı bulup çıkarıyor. Iskeletinden tutuyor da denilebilir. Bu nedenle de vardığı sonuçlar ayakları üstünde durabüiyor. Cılız rüzgârlardan etkilenmiyor. Şener, "bütün dönemlerde ve her oyun türünde gözetilmiş olan bir ortak değerin saptanmasında yarar vardır. Tiyatrosanatının ayırıcı özelliğini oluşturan nedir?" diye sorarak yola çıkıyor. Bunun ve buna benzer başka soruların yanıtını ararken de birikimine yaslanıyor. Aklın ve bilimsel bakışın desteğini alıyor. Karmaşık, çetin gibi görünen bir çok konuyu anlaşılabilir bir ayrıştırmava gidiyor. Güç genellemelerin üstesinden gelebilen bir bakışı var. Bu da ele aldığı konuyu hakim olmasından kaynaklanıyor. Hepsini tek tek iyi bilmeyen genelleme de yapamaz sanıyorum. Tiyatro tarihi uzunluğu ve genişliğinde (antikten postmoderne kadar) anında gidin gelebilmeyi olanaklı kılan birikime sahip. Hemen nemen bütün tiyatro okullarında okutulan, temel bir başvuru kitabı olan Dünden Bugüne Tiyatro Düşüncesi yapıtı da O'nun alana ne kadar hâkim olduğunun en önemli kanıtıdır. Yaşamın Kırılma Noktasında Dram Sanatı'nda belirgin olarak göze çarpan yaklaşım akılcılık ve bilimsellik olmakla birlikte, katı, kuralcı ve tutucu bir bakış değil bu. Akılcı ama esnek. Bilimsel ama zorlama kurallar getirmeyen ve iç tutarlılığı olan bir bakış. Bu ele aldığı, irdelediği konunun ve vardığı sonuçların önemini azaltmıyor. Yalınlığı hiçbir zaman basitlik, yalın katlılık düzeyıne düşmüyor. Çünkü yaklaşım yüzeysel değil, vardığı yalınlıkta derinlik de var. Aynı özelliğe, Shakespeare'in ve Brecht'in oyunlarının da sahip olduğunu düşünmüşümdür hep. Akılcı yalclaşımı dile ve anlatıma da yansıyor. Hem önemli sonuçları bulup çıkarırken hcm de onları dile getirirken yaknlaştırmaya gidiyor. Büyük, parlak ve belirsiz sözler etmekten bilerek kaçınıyor. Çünkü böylesinin, bilgiyi dile getirmek değil, dille boğmak olduğunun ayırdında. Âyrıştırılmış, konuları, aklın süzgecinden süzülmüş bilgileri, damıtılmış sonuçları yalın bir dille anlatıyor. Onun için de kapsadığı konular bilimsel bir yaklaşımla ele alınmış olmasına rağmen kitap, bir deneme niteliğinde. Daha doğrusu o tadı veriyor okurken. Sıkılmadan, zorlanmadan, sendelemeden, tökezlemeden okuyor insan. Omrünü dram sanatına vermiş bir bilge kişi, öğrencileriyle, konusunda söyleşiyor sanki. Sanki onlara deneyimlerini, yılların süzgecinden süzülmüş bilgisini ve sevgi ve sayeı da katarak anlatıyor. Sanki değil, öyle. Anlattıklarında akıl, esneklik, arılık, ağırbaşlılık, sağduyu var. Ve bütün bunlar güzel, yalın, akıcı bir dille anlatılıyor. Bazı kitap değerlendirme yazılarını okurken, yapılmış olan değerlendirmenin övgü gibi göründüğüne şaşırmamalı. Bunun nedeni çoğunlukla değerlendirmeyi yapan değil ona kaynaklık eden kitaptır. Kaldı ki övgü de "değerlendirme"ye dahildir. Yani hakettiği "değer"i vermekle ilgilidir. Haksızlık etmektense över gibi görünmek yeğdir. Içtenlikle belirtmek gerekirse Yaşamm Kırılma Noktasında Dram Sanatı için yazılan bu satırlar, övgü değil, gerçek. Bazı gerçekler övgü olarak değerlendirilecekse varsın öyle değerlendirilsin. Hem Shakespeare dememiş mi "adın ne önemi var! Gül dediğimiz şey, başka bir adla da aynı güzellikte kokmaz mıydı" diye. Yaşamın Kırılma Noktasında Dram Sanatı için daha birçok şey söylenebilir. Ama şairin dediği gibi "onlar da bunlara benzer". Onun için sözü ne diye uzatmalı. Yaşamla, dram sanatıyla ve dram sanatının bilimiyle ilgili herkesin bu kitaptan birer tane edinip kitaplığının kolay ulaşabileceği bir yerine koymasında büyük yarar var. Hele dram sanatı gibi büyük bir ormanda yolunu kaybedenlere bu yapıtın güvenilir bir kılavuz gibi ışık tutacağına inanıyorum. ı Yaşamın Kırılma Noktasmda Dram Sanatı S Kltsbın onomi evda Şener'in akıl ve sağduyu eseri olan, pırıl pırıl yeni bir kitabı yayımlandı: Yaşamın Kırılma Noktasında Drama Sanatı. Şener, bu kitabında dram sanatına ilişkin olan ögeleri bütünliiklü bir yapı içinde ele alıvor ve aralarında boşluk bırakmayacaK biçimde onları birbirleriyle ilişkilendiriyor. Böylece, kavramlar, alanda kullanılan terimler yerli yerine oturuyor. Drama özgü olan nedir? Tragedya nedir? Trajik olan nedir? Çağımızda da trajik olan'dan söz edebilir miyiz? Komedya nedir? Komik olan nedir? Hâlâ saf türler var mı? Trüjik komedya ya da kara komedya nedah ve nasıl ortaya çıkmışlardır? Bunlar gibi daha birçok soruya yanıt veriliyor kitapta. Aynı zamanda yeni sorular da ortaya atılıyor? Bu niteliğiyle kitap, her ivi bilimsel yapıt gibi bazı tartışmalara nokta koyarken, yenilerine de kaynak oluşturuyor. Bu, ilk ve temel işlevi kitabın. Ama yalnızca kavramlar ve terimler kitabı olarak görmemek gerekir Yaşamın Kırılma Noktasında Dram Sanatı nı. Kitap, dram sanatının doğasına ilişkin çok özgün, özgün olduğu kadar da önemli sonuçlar içeriyor. Bu sonuçlara hem dram sanatına ilişkin kavramlar sorgulanarak hcm de dram sanatının tarih içindeki evrimine bakılarak varılıyor. Daha doğrusu varılan sonuçlar sırtını buralara dayıyor. Bu da kitabın bilimsel niteliğini pekiştiriyor. Dram sanatının çerçevesi çizilmeye çalışılırken de yalnız biçimsel özelliklerden değil. Örneğin, Martin Esslin'in "oyun kurgusunun belkemiğini oluşturan eylem ile, oyuna insansal bir nitelik kazandıran etik nitelik birbirine kenetlenmiş"tir. Bunun için de oyunlardaki ctik niteliği ayırıcı bir özelîik olarak değerlendiriyor. Bu savını da dram sanatı tarihinde yer alan oyunlardan örnekler vererek pekiştiriyor. Şener'in, yapıtında dipnot, kaynakça belirtmemiş olması, kitabının bilimsel olmadığı şener. "bütün dönemlerde ve her oyun türünde gözetiimlj olan bir ortak deflerin saptanmasınanlamını taşıma da yarar vardır. Tlyatrosanatının ayıncı özelllfllnl oluşturan nedir?" diye sorarak yola çıkıyor. 407 Yaşamın Kırılma Noktasında Dram Sanatı/ Sevda Şener / Yapı Kredı Yayınları, htanbul, 1997/ 155 s. SAYFA 13
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear