25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

"Şiirin Kanadında Mektuplar"Ataol Behramoğlu ve Metin Dcmirtaş'ın şiirlerinin kaynaklarını, yaşamlarıyla şiirleri arasındaki ilişkiyi sunuyor. Bu bile mektupların yayımlanması açısından yeterli bir neden. Yine bunun yanında Halkın Dostları, Militan, Sanat Emeği gibi dergilerin mutfağına giriyoruz. Mektuplarda ülkemizde dergi çıkarmanın güçlükleri, dergileri yaşatabilmek için ne kadar direnebildikleri satır aralarında anlatılıyor. CUMA KARATAS ektup sadece bir iletişim aracı mıdır? Bu soruyu iyi düşünüp yanıtlamak önemli. Van Gogh'un Teo'ya yazdıkları, Cahit Sıtkı Tarancı'nın Ziya ösman Saba'ya yazdıklan içtenlikli sözlerden ibaret birer yazı mıydı? Yoksa önceden düşünülmüş, düzenlenmiş, sanat değeri taşıyan bir iletişim aracı mıdır? Nurullah Ataç; "Her yazı bir mektuptur. Şiir, hikâye, deneme, eleştirme olsun; hepsi birer mektuptur' derken mektubun iletisimsel ve sanatsal yönlerindeki birlikteliği vurgulamak istemiştir. Bunun yanında mektuplar yazanın iç dünyasına yolculuktur. Bu yolculuk mektup yazılan ve yazan arasında kaldığı sürece de bizler açısından yararsız ve zararsızdır. Ancak bu "mahremiyet" gün yüzüne çıktığında yararsızlık ve zararsızkk karşıtlanna yol alır. Özel yaşamın ele güne açılması mektup yazanı ve yazılanı tedirgin eder. Etmeyebilir de... Ancak bu mektuplar okur, edebiyat araştırmacısı açısından da bulunmaz bir define haritası gibidir. Ama öte yandan mektuplar bize Ataol Behramoğlu ve Metin Demirtaş'ın şiirlerinin kaynaklarını, yaşamlarıyla şiirleri arasındaki ilişkiyi sunuyor. Bu bile mektuplann yayımlanması açısından yeterli bir neden. Vine bunun yanında Halkın Dostları, Militan, Sanat Emeği gibi dergilerin mutfağına giriyoruz. Mektuplarda ülkemizde dergi çıkarmanın güçlükleri, dergileri yaşatabilmek için ne kadar direnebildikleri satır aralarında anlatılıyor. Ve mektuplann yazıldığı dönemlerde dünyanın ve yazın dünyamızın onlarca değinilen adları... C. Kulebi, H. Yavuz, Hasan Hüseyin, K. Özer, O. Yağcı, B. Yıldız, O. Şahin, Attila Jozef, N. Fazıl, I. Özel, N. Cumalı, F. Naci, Mehmet H. Doğan, Yaşar Kemal, Apollaniare, Verlaine, Baudelaire, T. Fisekçi, S. Nezir, F. Demirağ, A. Ada, A. Olctay, V. Tulyakova, P. Celan, Trakl, B. Necatigil, A. Necdet, Gertrude Durusoy, A. H. Tanpınar, A. Muhip Dranas, M.I. Erdost, C. Süreya, E. Cansever, M. Eloğlu, F. Otyam, Mayakovski, Yesenin, S. Karaören, C. Çapan, A. Bezirci, I. Berk, O. Akbal, Dağlarca, O. Rifat, Ruhi Su, Z. Livaneli, R. Saltuk, Şadan Gökovalı ve anımsayamadığım birçok ad... Hepsi ile ilgili anı, görüş ve Jeğinmelerle mektuplarda... Mektupların içeriği kadar yazıldıkları coğrafyalar da önemli. Paris ten yazılan bir mektubun yanıtı Antalya'nın Elmalı ilçesine bağlı Akçay kasabasından. Biri bir anadili sürgünün karabasanından diğeri kentlerden uzakta yalnız aydının... Ama mektuplar hangi koşullarda yazılırsa yazılsın, yazan hangi olumsuz koşul Ataol BehramoğluMetin Demirtaş Mektuplaşmalan Şiipin Kanadında Mektunlap da olursa olsun; ana izlek hep şiir. Sözgelimi imge, ses.. gibi şiirin birçok temel konuları mektuplarda tartışılıyor. Bazı mektupların temel izleği imge... Bir kasabaya sığınan aydının sıkıntıları, anadilinden uzakta bir ozanın sayrıları da yer yer kendini duyumsatıyor mektuplarda. Ama hepsinden önemli olan da mektuplara yansıyan dostluğun kokusu. Şiirin renkleri ve ülkemizin yaşadığı dönemlerin fotoğrafları da mektupların dokusuna sinmiş. Mektuplarda nabzında şiir atan yüreklerin duyarlılığını da gözlemleme şansını yakahyoruz. Sanırım bu kadar neden, mektupları okumamızayeter... Mektuplarm elimize ulaşma süreci ve mektuplara ilişkin iki şairin düşüncelerini okura iletmek açısından onlara sordum. tartışmalarımız yalnız bende kalsın istemiyordum. Bu lconu o gün üstünkörü şöyle bir konuşuldu, geçiîdi. Unutuldu. Gündemden dıiştü. Bu yıl yeniden gündeme geldi. Ataol, "Senin bende saklı duran mektuplannla birlikte yayımlansın" dileğinde bulundu Bu benim için sürpriz oldu. Benim mektuplarımın da korunmuş olacağı o güne değin aklımın ucundan geçmedi ve geçmezdi. Çünkü Ataol'un bana göre daha hareketıi, oradan oraya konup göçen bir yaşamı vardı. O koşullarda mektuplarımın saklanması, korunması güçtü. Ataol'un bu önerisine hemen "evet" diyemedim. Mektuplarımın Ataol'un mektupları yanında zayıf kalacakları ve bir uyumsuzluk yaratabileceği kaygılannı taşıyordum. Ataol* mektuplan topluca gönderdi. tlk mektup; AntalyaTemmuz 1970 tarihini taşıyor. Yazılanlar, yaşananlar unutuluyor. Ataol'unkileri ve kendi mektuplarımı okurken geçmişe bir yolculuk yaptım ve derin yurtsama "nostalji" duyguları yaşadım. Mektuplarımı okurken kaygılanmın yersiz olduğunu anladım. Kendi çapımda, kendi donanımım ölçüsünde benim de kendimce söylediklerim vardı. Yanlış, doğru... "Ataol Behramoğlu'ndan Metin Demirtaş'a Mektuplar" biçiminde önerdiğim yayımlanma düşüncesi değişti ve Ataol'un önerisi, isteği/isteğim doğrultusunda yayımlandı. Mektuplarımız ilkin birebir tape yapıldı (pek az mektubu ayıkladık, yayın dışı tuttuk). Kimi özel bölümler çıkarıldı. Çıkarılan yerler (...) ile imlendi. Kimi, söylediğim anlamda bölümler çıkarılırken mektupların bütünlüğü eîden geldiğince korundu. Yine de kimi özel bölümler, özel yaşamdan izler var, ama o da okur açısından önemli... Dilerim okur da sizin gibi algılar. Ataol'la bu konu başlı başına kaygımızdı: "Açaba yaşamlarımızı mı sergiliyoruz?" Özel gibi duran bölümler üzerinde durduk, düşündük. Özel gibi okunacak yasam parçaları acaba özel midir? Ne kadar, nereye kadar özeldir? Bu bir tartışma konusu. Yaşanan ve yazılan sıkıntuar yalnızca bizim sıkıntımız mı? Bizim yaşadıklarımız mı? Ülkemizin belli dönemlerinde; demokrasiden, üısan haklarından, aydınlıktan, özgürlükten yana insanlarımızın yaşadıklarından yalnızca bizim payımıza düşenlerdir diye düşünüyorum. Gözaltına alınmış, hapse atılmış, yurtdışında yaşamaya zorlanmış bir aydının, şairin yakıcı biçimde yaşadığı yurt ve özgürlük özlemi gibi duygular bu ülkede kime yabancı?.. Binlerin, yüz binlerin yaşadığı, tattığı ortak özlemlerdir. Mektuplarm 19701995 yılları arasını kapsadığını ve bu zaman aralığında ülkemizde iki karabasanlı (hâlâ süren) dönem yaşandığını okuyucu anımsayacaktır. Mektuplanntzda A. Arif'ten Attila Joze/'e, Yahya Kemaİden Jose Marti'ye, Nâzım'a, Neruda'ya, Dranas'a, PaulCelan 'a, Baudelaire, Apollaniare... uzanan bir şairler listesi.. Kitabın adı göz önüne alınırsa, mektuplarımızın şair adlarıyla dolu olması çolc doğal. Birçok mektubun yüzüne şiirler serpilmiştir. Satırlar şiirlerle örtü M METİN DEMİRTAŞ İLE... N eden şiirin kanadında mektuplar? Kitabın adını ilkin, "Şiirin Kanadında (Gelen) Mektuplar" biçiminde düşünmüştüm. Bu konuyu Ataol'la telefonda konuştuk. Ataol, "Gelen sözcüğünü atalım" dedi. Attık. Kanatlar biraz daha yeğnidi ve kitabın adı bildiğiniz gibi "Şiirin Kanadında Mektuplar" oldu. Ad seçimi de ortak bir düs ve düşüncenin ürünü. Neden böyle bir ad? Çünkü coğu mektup bir şiirin, dize ya da dizelerin kanadına tutunup eeliyor... Taşıdığı şiirlerin taze rüzgânyla... Iler şair gibi dar ve zor günlerde şiir bizim en önemli ve hatta biricik sığınağımızdı. Şimdi var mt bilemem! Çocukluğumdan bilirim. Hergençkızın bircamlt sandığı vardı. O sandıkta özel ve çok önem verdıkleri eşyalan bulunurdu. Sözgelimi oyaları, dantelleri, sevdikleri ile ilgili özel eşyalar. Mektuplar camlı sandıklardan kıtap sayfalanna nasıl geldi?.. Mektupların (mektuplarımızın değil) yayımlanma düşüncesi sanıyorum 1994 yılında gündeme geldi. Ataol, Antalya'da konuğumdu. Mektupları bir dosyada düzenlenmiş biçimde duruyordu. Şiire ilişkin kimi mektupların kimi bölümleri yayımlanamaz mıydı? Şiirin temel sorunlarına ilişkin Ataol'a zaman zaman sorduğum ve aldığım yanıtlar, lüdür. Buna bağlı olarak eleştiri, değerlendirme ve sevgi sözleri... Yalnızca şairler değil yazarlar ve eleştirmenler de... Bir olaya, bir şiire ya da şiirine, yazısına, öyküsüne, eleştiri yazısına bağlı olarak anılmaktadır. Birçok ad da Antalya Altın Portakal Film Şenliği Oe ilgili ofarak mektuplar da yer alır. Zülfii Livaneli, Rahmi Saltuk, Orhan Taylan vb... Örneğin Fethi Naci, Gösteri dergisinde Oktay Rifat'ın bir şiirinden söz eder (tlhan Berk'in Bodrum'daki evini betimler en bir şiir). Buna bağlı olarak şiire iliş:in bir temel sorunu irdeler. Benim ve Ataol'un bu konuya ilişkin söyledikleriyle anılmıştır Fethi Naci. Belki başka konular.dolayısıyla da anılmış olabüir. Kemal Ozer, anımsıyorum, toplumcu şiirlerine ilişkin benim düşüncelerim ve Attila Josef ten yaptığı çeviriler üstüne düşüncelerim, Yesenin'in Ataol tarafından çevrilmiş bir şiiriyle anılır. Aynca bu ve öteki kimi şairler hep gündemimizde olmuştur. H. Yavuz'un şiiri ve şiirde imge konusu... M. îlhan Erdost, 85'lerde Yarın dergisinde îkinci Yeni Şiiri üstüne yazdıklanyla. îlhan Erdost, Dİlinen öldürüm ve onun öldürümü üstüne yazdığımız şiirlerle gündemimize girmiştir. Yine A. Kadir, Varlık'taki bir şiiriyle... A. Bulut talihsiz ölümü üstüne yazdığım iki şiirin irdelemesi, yazılış öyküsüyle... A. NecdetGertrude D., P. Celan ve Trakl'dan yaptıkları çeviri şiirleriyle... Atila Josef her zaman andığımız bir şairdi. Belki onun bir zaman yaşadığı boğuntuları yaşadığımız için... Apoılanaire ve Baudelaire de sıkça şiirleriyle vs. nedenlerle anılmıştır. Mektuplanntzda ilgimi çeken bir konu tsmet Özel. Şimdi ayrı du'nyalarm insanıstntz?.... Ismet Özel'le yakın bir arkadaşlığım yok. 70'liyıllarda Kızılay civarında çalıştığı büroda bir iki kez oturup konuşmuşluğumuz, bir çay içmişliğimiz vardır. Daha sonra Antalya'dan, Muş'ta Bir Güz İçin Prelüdler şiiriyle ilgili bir mektup yazdığımı onun da bir kart/mektup yazdığını anımsıyorum. Bir iki mektubunda ona ilişkin yazdıklarım, şiirine ilişkin sevgi sözleri olabüir. Dünya değistirdikten sonra bir yazısından tüm solu, sosyalisderi toptan karalayan bir yazısından kestiğim bir bölümü Ataol'a gönderdi;imi anımsıyorum, eleştiren kimi sözlere, Ataol'un Ismet Özel'e ilişkin söyledikleri her zaman (bir bakıma kutlanacak bir tavır denebilir) bir dostluğa, bir anıya bağlılığın, vefa duygusunun söylettikleridir belki de... Anıkn kişinin dünya görüşünü değiştirmesi kimilerine derttasa oldu. Ben doğal karşıladım, karşılıyorum. Döneklere bakarak içtenliğine saygı bile duyarım. Ama bu, buraya kadar. Bundan sonra bir başka Ismet Özel çıkıyor karşımıza. Fazla söze gerek yok. Zeki Coşkun'un Sıvas'tan hemen sonra sanıyorum Cumhuriyet gazetesinde yazdığı bir yazıdan yapacağım şu küçük alıntı yeterli açıklamayı yapıyor: f f ".... / Söz gazetesi 1988'de Ismet Özel'le bir söyleşi yapmıştı. Özel, Türkiye'de özgürlükçü, devrimci, yenilikçi tek akımın îslam olduğunu savunuyordu. 'tslam inancında inanmayanlar ne olacak?' türünden soruya ise 'çıkıntıların temizlenmesi için Müslümanlara gerek kalmaz, meyhanedekiler meyhaneden, kerhanedekiler kerhaneden çıkarak keser onları' " Zeki Coşkun "okurken ürpermiştim" diyerek sürdürüyor yazısmı. Doğrusu ben de ürperdim yukardaki satırlan okurken. Bu kara düşünceye göre insanı, insan sevgisini ve hoşgörüyü önceleyen bir yaşam felsefesinin, dünya örüşünün, inancın savunuculan olan emah ekibinin o dal gibi kızları, oğlanları 'çıkmtı' Asım Bezirci, Behçet Aysan, Metin Altıok, sazıyla sözüyle kardeşliği, dosduğuöğütleyen tüm canlar 'çıkıntı... KİTAP SAYI 405 SAYFA 8 CUMHURİYET
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear