25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

2 0 K A 8 I M 18 8 7 Q Camaltı resimlerinin serüveni bir sergi katalogundasürüyor 3 sayfada • Tuğrul Tanyol şiirleri ve şiir serüveni üzerine Enver Ercan'la konuştu 6.sayfada Q Ataol BehramoğluMetin Demirtaş mektuplaşmaları bir kitapta 8.sayfada • M. Sadık Aslankara, Nursel Duruel'in öykülerinde nefis bir gezintiye çıkarıyor Okurlarımızı 10 sayfada Cumhuriyel J. R. R. Tolkien'in, îngilizce'de ve dünya edebiyatında, 20. yüzyılın önde gelen klasiklerinden biri olarak kabul edilen romanı "Yüzüklerin Efendisi", Metis Yayınları'nca yayımlanmaya başlandı. Birinci bölümü çıkan ve son yüzyılın en çok okunan yüz kitabı arasında ilk sırada yer alan roman, bilimkurgu, fantezi, polisiye, bestseller ya da ana akım demeden, tüm edebiyat türleri arasında tartışmasız bir önderliğe sahip. Yüzyılın bu kült kitabına Türkiyeli okurun da kayıtsız kalmayacağını sanınz. BULENT SOMAY üü Yüzüklerin Efendisi Jir tap S oğuk, protokol düşkünü, heyecansız, mesafeli, .tepkileri ölçülü, resmi, ateş hattında bile beş ça'yını ihmal etmeyen Ingiliz ulusu, hiçbir şeyden kendı yazarlarından çektiği kadar çekmedi. Eşcinseller mi istemezsiniz (Ûscar Wilde), roman yazıyorum diye hela maceralarını anlatanlar mı (James Joyce)? Zaten zamanında Svvift şu îrlanda meselesini karıştırıp saygıdeğer Ingilizlerin başını epeyce ağrıtmıştı. D.H. Lavvrence soyluların dünyasına cinselliği soktu. Virginia Woolf "Ingiliz kibarlığı" maskesi ardında gizlencn "erkek egemen" toplum değerlerini az mı aşındırdı? Bunlara bir de saygıdeğer bir tngiliz dili profesörünün (hiç utanmadan!) peri masallarını roman diye yutturmaya kalkışmasını ekleyin... J.R.R. Tolkien 1937'de Hobbit'i yazdığında o kadar da ciddiye alınacak bir durum yok gibiydi. Alt tarafı, üstad çocuklarına anlattığı masalları yayımlamıştı; bu kadar şirinlik bir Ingiliz centilmeni için bile hoş görülebilir. Ancak o tuttu, on yedi yıl sonra koskoca üç cilt daha yayımladı: Yüzüklerin Efendisi. Artık bu kadarı bir "noşluk" olarak görülemezdi. Saygıdeğer profesör bin beş yüz sayfaya yakın bu kitapta hiç üşenmeden karakterler yaratmış, neredeyse eksiksiz "dil"ler oluşturmuş, koskoca bir dünya ve uçsılz bucaksız bir tarih tasvir etmişti. Belli ki kendini ciddiye alıyor, ciddiye alınmayı bekliyordu. "Edebiyat eleştirisi" kurmayları bu kadarını hoş göremczlerdi. Hemen yaylım ateşi basladı: "Orta Dün/a" da neresiydi? Ayrıca bu hobbitler, cüceler ve elfer kimdi? Hiç gören olmuş muydu onlan? Çocuklarımızın kafalarını hurafelerle doldurmaya çalışıyordu bu adam! Üstelik bu bir tür "kaçış edebiyatı"ydı. "Gerçek"lerle uğraşmak varken, birtakım bodur yaratıkların "mutlaK birkötülükleboğuşmasınınöykusünü anlatmanın âlemi var mıydı yani? Kimileri düşünüp taşındı ve Tolkien'in bir kurnazlık yaptığını, aslında anıattığının hiç de hobbitlerin ve clflerin, orkların ve gulyabanilerin öyküsü olmadığını, kitabın bal gibi de bir II. Dünya Savaşı alegorisi olduğunu "keşretti". Sauron "Hitler"di. Orklar "Naziler"di. Karanlıkların Efendisi Sauron'a karSı birleşen Orta Dünya halkları (insanlar, cüceler, elfler ve l hobbitler) Müttetik Kuvvetler oluyordu tabıi. lşler Gandalf'ı Churchill'e, Frodo'yu (ya da Aragorn'u) DeGaulle'e benzetmeye kadar vardı mı bilmiyorum (Gandalf ve Churchill göbek bakımından, Frodo ve DeGaulle ise boy bakımından hiç uyuşmuyorlar); ama bu alegori kâşiflerınin açıklayamadıkları birkaç şey kaldı: " Yüzük"ün ne olduğu, Gollum'un kim ya da ne olduğu gibi. Ama o kadar kusur kadı kızında da olur! LeGuin, "Alcgorilerden nefret ederım," der; "A 'aslında' B'dir, atmaca aslında el testeresidir laf. Martaval. Eti ve canı olan, birinci ya da ikinci düzeyden her yaratı, 'aslında' kahvaltıdan önce bir düzine birbirine benzemeyen şey olabilir." Tolkien'in da bu "alegori sevmezlik" konusunda Le Guin'den aşağı kalmadığı, özcüikle Yüzüklerin Efendisi'ne yapılan alegori yakıştırmalarına şiddetle öfkelendiği bilinir. Haklıdır da bu öfke: Gandalf ya da Sauron, elfler ya da orklar "aslında" hiçbir şey değildirler, kendilerinden başka. Sorun "kendılennın" ne olduğunu buimakta. Her roman, birkaç karakterin (eğer karaktcr yaratabilecek kadar başarılı bir romansa tabii) maccralarının içinde geçtiği geri planı adım adım oJuşturur. Bu geri plan bizim bildiğimiz ve tanıdığımız, içinde yaşadığımız dünyaya çok benzeyebilir, ya da ilgisi bile olmayabilir. En nihayet, Madam Bovary de, Prens Mişkin de, en az Frodo ve Aragorn kadar "nayali" karakterlerdir. Ancak Madam Bovary bizim "tanıdığımız" 19. yüzyıl Fransası'nda yaşar; Frodo ise "Orta Dünya"da. Sorun, hangi dünya'nın "daha gerçek" olduğunu saptamakta. Madam Bovary'nin "Fransa'sı", bizim bildiğimiz dünyaya, bizim "bugün ve burada"mıza çok benzer benzemesine, ama gene de "gerçekliğin", Flaubert'in algı ve kurgu süzgecindcn geçmiş bir versiyonudur; geri plan, yazarın psikolojik geîişimi tarafından belirlenmiş algılarına, değerlendirmeferine, kanaatlerine, ideolojik önyargılarına bağlı olarak kurulur. Biz bu "kuDevamı 4. sayfada CUMHURİYET KİTAP SAYI 405
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear