25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Troya Dünya. "Toprağıyım Acının Özlemin Unutuşun", "Ne Kaldı Doruğa", "Traktörün Alnında Mavi Boncuk" adlı bölümlerden oluşuyor. Emin Özdemir'in "Başaran'ın Şiir Evreni" başlıklı yazısı yer alıyor kitabın sonunda. Yapıt, ozanın geçen yıl yitirdiği eşi Hatun Birsen'e adanmış. Şöyle diyor Emin Özdcmir: "Türkçe'nin şiir haritasında özgün bir bölge oluşturur Başaran'ın şiirleri. Nereden gelir bu özgünlük (...) Adanmışlığın, bir ülküye, bir ilkeye bağlanmışlığın ürünüdür bu şiirlcr. Ürcten, yaratan, yaşamı daha güzel, daha yaşanılır kılmaya yönelik her çabayı ululayan bir yaklaşımın ürünüdür bu şiirler. Güneşli, aydınlık günlerin, sömürüsüz, czinçsiz düzenlerin umudunu yüreklerde çimlendirmeyi isteycn bir yaklaşımın. Insandan yola çıkan, onu odak noktası kılan bir şiir. Bir yanı Rumeli'den, Balkanlar'dan kopmuş acılı göçmenlerde; bir yanı Anadolu'nun yoksul kır emckçilerinde olan bir şiir. Toprağın altında tükcncn madcn işçilerini de, Edremit çukurunda gençliğini el tarlalarında tüketen zeytin tayfalannı da, ilkçağ karanlığına dircncn öğretmenleri de kuşatan bir şiir." (...) Şöyle sona criyor bir şüri Başaran'ın: "Toprağıyım ağacın çiçcğin kuşun/ Toprağıyım acının özlemin unutuşun/ Kaç ağustos gömülü yüreğimde/ îçimde ayazı kaç kışın/ Ormanları ardından yürüten ozan/ Yeniden külünden doğan Anka/ Dönccck mi gidenler kırlangıçla/ Boşlukta kendimin ağıtı sesim..." Onunla Güzeldim/ Erendız Atasü/ Bilgı Yaytnevi/ 166 s. "Atasü'nün sanatının gücü kısmen buna dayanıyor: Iki cinsin de ne kadar trajik konumlarda bulunduğunu, cinselliğin nasıl da hazin olabüeceğini, erkeklerin de kadınlar kadar acınası halde olduğunu gösterebilmeye. Erotizmi çağrıştırırken veya cinselliği iğnelerken Atasü, çağdaşlarının ve kendinden önceki yazarların pek çoğundan üstündür. Onun "kısa öykü" denen bu zor türde ulaştığı başarı gerçektcn etkileyicidir" diyor Talât Halman, World Literature Today'deki yazısında Erendiz Atasü için. Korkmayınız Mr. Sherlock Holmes/ Erol Üyepazarcı/ Gfiçehe Yayınları/ 243 s. Türk Edebiyatı'nda "Polisiye Roman"ın yeri bugüne kadar hiç irdelenmemiş bir konudur. Halbuki dilimizde yayımlanan ilk çeviri romandan 18 yıl sonra ilk polisiye roman çevrilmiş; ilk telif romandan 11 yıl sonra da ilk telif polis romanı yazılmıştır. ilerleyen yıllarda da bu türün üginç birçok örnekleri yazınımızda yerini aLmıştır. Bir polis romanı tutkunu olan yazar, ciddi edebiyat eleştirmenlerinin pek ilgilenmcdiği bir konuda, bir amatörün dikkatÜ merakı ve biraz da allameliği ile sorunu incelemeyi üstlenmiş. Araştırmanın bu ilk cildinde; Latin harflcrinin kabulüne kadar olan dönemdeki çeviri ve telif polisiye romanlar incelcnmekte. Bir diğer deyişle araştırılan yapıtların hepsi Arap harfleriyle basılmış eserler. Ornelderinin çok az olduğu ve bulunmaları gittikçe olanaksız hale gelen bu kitapların belirlenmcsi, bulunması, okunup değerlendirilmesi yazarın uzun yıllarını almış. 1881'de ilk örneklerini gördüğümüz çeviri polisiye roman çalışmalarının önceleri Fransız polisiye romanlarının çevrilmesiyle başlayan serüveni, 6.000 polis romanı çevirttiği söylenen (!) polis romanı meraklısı II. Abdülhamit döneminde ilk meyvelerini vermiş; II. Meşrutiyet'ten sonra ise inanılmaz boyudarda bir çeviri furyası hüküm sürmüştür. Bu ikinci dönemde Türk okuru polis romanının kurucu babaları Doyle, Leblanc, Leroux ve diğerleriyle tanışmış ve bütün dünya gibi Sherlock Holmes, Arsene Lupin ve Rouletabille'e hayran olmuştur. Bu arada ABD çıkışla Nick Carter, Nat Pinkerton vc benzerleri de polisiye pazarında yerlerini almışlardır.l883'te ilk telif polisiye romanı olan "Esrarı Cinayât" tefrika edilmiş ve özellikle II. MeşruCUMHURİYET KİTAP SAYI 405 tiyet'ten sonra hâlâ unutulmayan "Cingöz Recai", "Amanvermez Avni", "Fakabasmaz Zihni" gibi Türk polisiye kahramanları ortaya çıkmışlar ve okurlarına unutulmaz tatlar yaşatmışlardır. îşte bu kitapta bütün bu gelişmenin öyküsünü okuyacaksınız...Kitabın başında, "Polis Romanı"nın genel anlamda bir değerlendirilmesi ilel 928 yılına kadar olan gelişmesine de değinilmiş. Kulaktaki MeşaleBir Yaşamın Öyküsii/ Elias Canetti/ Çevıretf Şemsa Yeğın/ Payel Yayınevi/ 343 t. Canetti okurlarının, onun heryapıtında gördüğü o büyük ustalıkla yazılmış olan özyaşamöyküsünün bu ikinci cildinde, yazarın yazarlık yaşamına adım atışının her anını, aynı zamanda ulaştığı sonu yakından izliyor. tnsanın başını döndüren bir helezon etkisi yaratan Canetti, bu helezonu büküyor ve onu açarken önümüzde müthiş bir aydınlık yaratıyor: Bir bireyin öyküsü, yüzyılın sınavından geçerek, herkesin öyküsü haline geliyor ve kitap, cşsiz ve yıkılmaz, vazgeçilmez bir anıt olarak dimdik duruyor. Kulaktaki Meşale, her şeyden önce, yazarın yctişkinlik döneminin ilk büyük ustası olan Viyanalı yazar Karl Kraus'a hayranlığını anlatmaktadır. Kitap aynı zamanda Canetti'nin ilk eşi Veza'nın da bir portresini çizmektedir. Elias Canetti, bu büyük tutkuların bir portresini çizmektedir. Elias Canetti, bu büyük tutkuların şemsiyesi altında 19201931 yıllanndaki Viyana'nın ve Berlin'in şaşırtıcı bir görünümünü sunmaktadır. Burada Kraus'un, Veza'nın ve Canetti'nin annesinin sesleri, Brecht'in, Isaak Babel'in, George Grosz'un ve diğer birçok kişinin seslerine eşlik etmektc. Küreselleşme ve Yeni Ekonomik DüzenNe Getiriyor? Ne Götürüyor? Nereye Gidiyor?/ Prof Dr. Gülten Kazgan/ Altın Kıtaplar Yayınevi/ 239 s. Yeni Ekonomik Düzen'in getirdiği küresel düzenlemelerin ana teması, La Eontaine'in şu orman masalıyla en özlü biçimde açıklanabilir: Veba orman hayvanlarını kırıp geçirmektedir. Aslan bu duruma çözüm bulmak için bir toplantı düzenler ve bir heyet kurar. Kanısınca, ormana vebayı günahkârları cezalandırmak için tanrılar yollamıştır; eğer herkes günahlarını itiraf eder de en günahkâr mahkum edilip tannlara kurban verilirse,o zaman bütün orman yaratıkları vebadan kurtulacaktır. Örneğin, aslan acılunca koyunlan ve kendini tutamayıp çobanı da yemiştir. Heyetteki hayvanlar hemen bunun günah sayılamayacağını söylcrler. Sonra kaplanlar, ayılar kendi günahlarını açıklarlar. En sona merkep kalır; o da acıkınca bir tapınağın bahçesindeki otları yemiştir. En büyük günahkâr olan merkep mahkum edilir; tanrılara kurban cdilmesi gereken o olacaktır. Her zaman olduğu gibi, en güçlü suçlu serbest bırakılırken en zayıf mahkum edilmiştir. Veba, dünyanın en zengin ve gelişmiş ülkelerinin oluşturduğu Merkez'in kârlılığındaki düşüştür; vcbanın nedenlerini ve giderme yollarını belirleyen aslan ABD; ona yağ çekenler de hışmından çekinen diğer ülkelerdir. Tanrılara kurban edilen merkep ise, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin oluşturduğu Çevrc'dir. Çevre'nin borçları artarken gözlenen fakirleşmcye karşılık Merkez'in zenginleşmeyi sürdürmesi, vebadan kurtulmaya şimdiük çok etkili bir çözüm bulunamadığını göstermektedir. Küreselleşmenin dünyanın her ülkesine daha yüksek gelir sağladığı bir ortamın yaratılması için hcm sermayenin, hem emeğin dolaşımı serbest olmalıdır. Yoksa bugünkü koşullara küreselleşme değil, "küreselleşme maskesi" denir. Kemalizm Üzerine/ M. Güner Demiray/ Gündoğan Yayınları/ 104 s '...Bağımsızlık başta Kemalizmle eş anlamdadır. Çünkü Kemalizm çağdaş dünyada ilk kez Ulusal Kurtuluş Savaşı'ndan doğmuştur. Demokratik, çağdaş evrensel bir devrimin önemli olgularından biridir. Bu basımdan Kemalizm "Ezik Uluslar" için bir kurtuluş ışığıdır. Ve bu nedenle, özellikle Kemalizm için bir kurtuluş ışığı dır. Ve bu nedenle, özellikle Kemalizm Bağlantısızlar dünyasını aydınlatmış, bir yerde o akırrun, o anlayışın öncüsü olmuştur. O'nun 1922'de söylediği şu sözler sömürgecilik çağının ölüm çanını çalmaya başladığını ne güzel dile getiriyordu: "Türkiye'nin bugünkü savaşımının yalnız Türkiye'ye özgü olmadığını tekrar etmek gercğini duyuyorum. Türkiye'nin savunduğu dava, bütün ezik ulusların, bütün Doğu'nun davasıdır." 1923'te söylediği şu sözler O'nun ne değin davasına bağlı olduğunu, antiemperyalist, hümanist evrenselliğini yansıtır. "Bugün günün ağardığını nasıl görüyorsam, uzaktan bütün Doğu uluslarının uyanışını da öyle görüyorum. ...Sömürgecilik ve emperyalizm yeryüzünde yok olacak ve yerlerine ulusların aralarında hiçbir renk, din, ırk ayrımı gözetmeden yeni bir uyum ve işbirliği çağı egemen olacaktır." "O'nun dünya görüşü toplumcu doğrultuda, toplumculuğa yatkın fakat faşist, nazist ülkülerden apayrı ilkelere dayanmaktadır. O hem ulusunun hem insanın mutluluğunu düşünür. Bu nedenle şovenist ve bencil değildir. Ulus ve insanlık sevgisi iç içedir. Onda; bir sevgi insanıdır o. însanlığın hepsini bir vücut ve her ulusu bunun bir organı saymak gerekir. Bir vücudun parmağındaki acıdan bütün vücut etkilenir. Insan ilişkili olduğu ulusun varlığını ve muduluğunu düşündüğü değin bütün dünya uluslarının da erinç ve gönencini düşünmelidir."...' diyor M. Güner Demiray kitabın da. Haberci Çocuk Cinayetleri/ Pcrihan Mağden/ îletişim Yayınları/ 120 r Haberci Çocuk Cinayetleri, Perihan Mağden'in ilk kitabı ve Türkçe'de pek rastlanmayan "mekânsızmilliyetsiz" edebiyatın başarılı örneklerinden: Yılda taş çatlasa üç cinayetin işlendiği şehirde haberci çocuklar birbiri ardınca öldürülmektedir. Peki ama kimin tarafından? Kahramanımız bu sorunun cevabını ararken Mösyö Jacob, Bay Kurtbilgini, Profesör Domanya ve Irlandaşapkalı Adam'ın sözlerinden iz bulmaya çalışacaktır. Bir de tabi esrarengiz ve mutsuz güzel Esme'nin. İnanılmaz tesadüflerle dolu düşsel bir polisiyeye davet ediyor okurları Perihan Mağden... Manc'ların Öyküsü/ Juan Goytisolo/ Çeviren: Mubittin Karkın/ lletişım Yayınları/ 229 s "Bütün Dünyanın Işçileri, Beni Affcdin!" Sosyalist dünyanın bunalımı, Berlin Duvarı'nın yıkılması ile beklenen patlamaya ulaştı. Bir tür milat sayılabilecek bu patlama sonrasının havasını en iyi anlatan olaylarından biri, Manifesto'nun ünlü son cümlesinin Marx'ın büstlerinden birine ilk cümlede okuduğunuz biçimde değiştirilerek yazılmasıydı. Çağdaş îspanyol Edebiyatının en önemli yazarlarından Goytisolo, Italya'ya ulaşmaya çalışan Arnavut mültecilerden Moskova'ya, Paris'teki Châtelet Les Halles'den Londra'daki Highgate mezarlığına kadar uzanan bir çerçevede, dönemi ironik bir dille anlatıyor. Sarsılan sistemin ve insanların öyküsü, Marx ailesinin tarihiyle çakıştırılıyor. Marksizmin ölüp ölmeyeceğinin sorgulandığı bir dünyada, Karl Marx'ın da ölmediğini varsayarak kurguluyor romanını Goytisolo. Bu karmaşanın durulduğu ve yerini sosyalizmin kuramsaleylemsel açıdan yeniden yapılanmasına bıraktığı günümüzde, Marx'ların Öyküsü, biyografik özelliklerinin yanı sıra, bir ideolojinin çözümlemesi olarak da ilgiyi hak ediyor. Marksizm ve Devrimci KuramToplum, imgeleminde kendini nasıl kurar?/ Cornelius Castoriadis/ 1. Cilt/ lletişım Yayınları/ 293 s Marksizm, çıkışında insanın kendi kuramsal uğraşının ürünlerine yabancılaşmasını aşmayı hedefliyordu. Ama gelişimi bunun tam tersi yönde oldu. Akılcı bir felsefeyle tamamlanan bir bilimci nesnelcilik haline geldi. SAYFA 1 7
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear