Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Kapak konusunun devamı. yaklaşımla eğilinmesi gereken tiim başyapıtlar için geçerli bir olguya işaift ediyor. I liçbir başyapıt, yalnızca soldaıı sağa okumakla ıılaştıgınız anlanıla sınırlı dcğildir. Yapıtııı deriıı anlanııııa ulaşmak için yukandan aşağıya okuma da gerekli. Tıpkı bir çapraz oıılmaca eözer gibi. LcviStrauss bu işlenıi çokscsli müzik besteleme eylemine benzetiyor. Düşcy düzlemde aynı farlclı notaları çalan çeşirli müzik alctlcrinin çıkar dıöı scslerle oluşan 'armoni' birimleri, soldan saj*a dizildigi zanıan 'mclodi'yi, müzik cümlesini ortaya çıkanyor. Yalııızca mclodiyi ögrenmekle, besteyi ögrenıııiş olmuyorsun. Beethoven'in 5. Senlonisi'nin ünlii bölünıünü hcrkcs ıslıkla ça labilir sözgelimi.Ya da "1 lamlet"in öyküSÜIHİ hcrkcs anlatabilir. Bu onların "5. Scııfoni'yi ya da " H a m l e t " oyununu tiim boyutlarıyla anlamış olduğunu göstermez. Sevil Onaran: Sizin tiyatro eleştirilerinizdc dc yapısalcı düşünen bir bilincin izleri var. Once saglam bir mctin çözümIcmcsi yapıyorsunuz; sahnclcmc ile ilgili görüşlcrinizi onun üzerine oturtuyorsunuz. Yalnızca oyun metniyle ilgili 'ansiklopedik' bilgi vcrmcklc kalmıyur, o metnin özündc yatan 'yapı'yı göstcriyorsunuz. (îeçenlerde Ankara Dcvlct Tiyatrosu'nun oynadığı Çchov'ım "MartT'sıyla ilgili yazınızda da dikkatimi çekti aynı olgıı. Çoğu kcz yapddığı gibi, oyunun uzun uzıın içeriğini anlatmak ycrine, mctnin ' d c r i n a n l a m ' ı m , Ç e n o v ' u n "Martı"daki ana ilctisini veriyorsunuz. Sonra da dckor, kostünı ve oyuncularm oyıına katkılarını anlatıyorsunuz. lzlcyi ciyc oyunda, tiyatro 'sanat'ınm özüyle ilintili olanını gösteriyorsunuz. Diğer yazılarıınzda da bu böylc. Sizin için belirleyici olan kimi elcştirmenlcrde olduöu gibi 'oyuncu'nun pcrformansı dcgil. 'Iz lcnimci' bir tiyatro eleştirnıcni olmadığınız kcsin. Ayşegül Yüksel: Haklısın. 'Yapılarla düşünmc' alışkanlı^ı ycr cdincc hcrlıangi bir sanat mclııiııi izlcniınci gözlc dcğcr lendirmck söz koııusu de£il. Tiyatro eleştirisindc biiyük bir tchlike var; cünkü birincil 'mctin' yani 'yapıt' ikincil bir nıctnc, 'sahnc mctninc' dönü^türülmüş. Bu arada çcşitli dcğişıkliklcr dc yapılmış. Dolayısıyla, ikincil mctnin ycni bir anlam dizgcsi oluijtunıp okıştunıiadığının incclcnmcsi gcrckli. Yönicm ycni bir anlam dizgcsi kııracağina, oraya buraya birtakım larklı anlanilar taşıyan görscl/işitscl ögclcr ycrlcştirmişsc, mctnin yapısını da bozmıış dcmcktir. Bu durunıda, sahncde ctkili bir pcıformans sıınan oyuncu da yaıılış yorum yapıyor olabilir. Buıııı açıklayabilmck için hcm özgün mctne, hcm dc bu mctindcn oluşturulmuş görscl/işit scl boyııtlu sahnc mctninc dizgcscl bir yaklasjmla bakmak durumundayız. Ancak, bir clcstirmcnin zanıan zaman 'izlcninıci' bir duyarlığa kapılmasını cngcllcnıcz biiti'm bu kaygılar. Çüııkii tiyatro, metinsanatçıscyirci ii^lüsünü soluk MIlıığa bıılu^uturan bir sanat. Onaylamjdı ğmız bir calısma bilc, bir yanıyla ctkilcycbilir sizi. BLIIHI da dürüstçc dilc gctirıncniz gcrckir. Sevil Onaran: T'am cılarak ncyi iletti^i bclli olnıayan yııvarlak tümcclcrin ardına gizlcnmcdcn, olumlu ya da olumsuz, ılü ^ünccnizi söylüyorsunuz. Oyuna vc yorumcLisuııa 'aı,ık' vc 'dogrııdan' tavır alıyorsunuz. Ayşegül Yüksel: Bıınu yapinak zorundayım. Çiinkü bcnim işlevim okurlarımla, oyunun yazaıiarıyla vc sanatçılarla iletişim kurmak, nc dcmck istcdiğimi onlara açıkça anlatabilmck. Bu ncdenlc dc, yazılarımda kızdırıcı' ya da 'kırıeı' olmamak için biiyük özcn gösteriyorum. Ama yararsız. Çiinkü çok duygusal insanlarız toplıımca. Aynı yazıyı, oyunu bcğcnmcnıiş olan okıırlar 'vıııiHişak', yapımı okıştııran sanatçılar isc 'kırıeı' vc 'kızdırıcı' buluyoıiar. Oysa bcn hcrkcsc karşı düriisl olmaya çalışıyorıım. Yıldız Ecevil: Kuskusuz bilim insaııının taşıciıgı sorumluluk duygusu bunun SAYFA 4 ••" Avseaül Yüksel n c d c n i . Ama bu tutumumuz bana, YAPI8ALCILIK biraz da sizin kişin BİR UYGUUIU liginizdcn kaynaklaıııyor gibi gcliyor. lnsan ili^kilcriniztlc dc bu böyle. O l d u g u gibı görüncn birisiniz; düşüiK'csinc sahip çıkan, 'korknıayan' biri... Bcnce bu, yaşaından Yapısalcılık ve Bir Uygulama (Melih Ccvdet korkmanıanın, ya Anday Tiyatrosu)/ A\şamla b ü t ü n l e ş jı'gtit Yid'\cl/ (iüıımenin, o n u scv Joğıin Yıiytııltirı/2(>î \ mcnin dc bir göstcrgcsi. Ayşegül Yüksel: Yaşamı scvdiğim doğru. Yaşamı sevmenin tck yolunun Ua kcndi kendimle ve ccvrcmlc barışık olmamdun gcçtiğinin Dİlincindeyinı. Kendimc olan saygımı zcdelcmcdigi sürccc, yaşamı başkalarına kolaylaştırma adına ödün vcrcbilirim. Böyle bir tutuın 'yürcklilik' gercktiriyor gcrçcktcn. Kcndime yapay 'savunnıa mckanizmaları' kurmadıöım için yaşam vc ilişkilcr yorucu olabiliyor, daha çok eınek gercktiriyor. Bir kötü yaııı da, çevremdcki kimi insanların, içimdcki 'çetin ceviz'c ulaştıklarınm bilinciııe varmamaları. lşte o, karşımdakiııin bilinçsizce vardıöı noktada, bir an da tiim köpriileri yıkabiliyorum. Nc dcrsin, Yıldız, bclki dc 'yüzeysel yapı' açısından, 'olduğu gibi görünen' biriyim, ama 'derin yapı'da, herkcstc olduğu gibi, Bir Tiyatro Düşünürü «ALDUN TANER Samucl Becketl Tiyatrosu/ Arygıtl Yııhsclı Yıipı KrcJı Yıiytııltirı/ /IVı Haldun Taner Tiyatros Yııh\cU l I.S ı daha karmaşık mekanizmalar var. Yıldız Ecevit: Dil ve TarihC.oğrafya Fakültesi'ndeki ögrencileriniz, sizin 'yüce hoca'yı oynamadıj>ınızı, kendilerinuen biri gibi davrandığınızı söylediler bana. Sizi scviyorlar. lçlcrindcn biri de, 16. yüzyıl lngilizcesiyle bir karabasana dönüşmeye aday Shakespeare oyunlarının, sizin tahtaya çizdiğiniz şcmalarla iirkütücülüğiinü yitirdi^ini, dcrslerin son derece zcvkli gcçtiğini anlattı. Sizin onlara 'edebiyat'ı öğrctirken, 'yaşamı da ögrettiğinizi diişünüyorunı. Ayşegül Yüksel: Bence bir öfireticinin üç temcl erdcmi olmalı. Öncelikle, öğrenilmcsi zor görünen bir olguyu 'kolay ögrenilebilir' bir biçimde sunma yeteneöi. lkincisi, ögrettijjiniz kitleyle ilctişim kurabilme. Üçüncüsü de, ögrettiginiz ne olursa olsun, ö^rcnciyc, öğrcndiginin onun yaşamma nc katabilcccğini anlatabilmc. Bcn bıınu y.ıpmaya çalışıyorıım. B§imin güzcl bir tanımlaması vardır. "Univcrsitc, öğrcnciyc bilgi yüklcycn dcğil, ona 'tlüşiinnıcyi' öğrctcn kurum'dur der. Oğrctim sürccini 'yaşam'dan koparınamak için, öğrcnciylc aynı yaşantının içindc oldugunuzu gostcrmck gcrckli. Bcn buıııı ünivcrsitcdcki lıocalarımdan öğrcndim. Daha birinci sınıltaykcn Mina Urgan hocamız çeviri dcrsindc, climizc Ingilizcc'yc çevirclim diyc bir Sait Faik öyküsii verir, sonra da bu zor cylcmi gcrçeklcştirmc yolunda bizimlc birliktc açı eckcrdi. Oysa o günlcrdc gcçcrliliğini bııgün dc siirdiircn onlarca başyapıtın çevirisinin altında imzası vardı. ("cvat Çapan hocanıızdaıı da cdcbiyat duyarlığının öteki sanat dallanndan soyutlanmış olarak cdinılcmcycccğini öcrendik. Sincma sanatını anlaınayı, klasik müziğin de^crini, belki garip gelccck ama, biz Ça pan'ın çeviri dcrslcrindc öğrcndik. Üste lik ünivcrsitcyi bitirdığimde bcnim dc üç çeviri kitabım y.ıyımlanmıştı. Ancak, bcnim için en büyük okul, yabancı dil öğ retmenliöi oldu. Bu sınıflarda öğrcnciyle iletişim kuramazsanız, hiçbir şey öğretemczsiniz. Yıldız Ecevit: Ogrenci ilişkisi işin zevkli yönü. Peki, bir ögretim üyesi olarak madalyonun ötcki yiizü için ne diyorsunuzr1 Altyanı koşullarını, ders yükünü, bilimscl çalışma olanaklarını, ö^rctim üyelerinin iormasyonunu soylemck istiyorum bununla. Bilim dışı ctkinliklcrin bu 'bilim yuva'larmda daha lazla prim yaptıgı düşünccsi bcni karamsarlı^a itiyor kimi kez. Bu kurumlarda ülkcnin gelişmcsine katkıda bulunacak bilimscl çalışmaların yapılabilmesi için ortanı uygun mu sizce? Ayşegül Yüksel: Ilepimiz biliyoruz, YOK'ün kuruluşundan bu yana geçcn yıllar içinde tiim devlet ünivcrsitelerindcki öğretim üyeleri birer 'ders verme. Ayşegül Yüksel. "yazma uğrasını, uğrenme uğraşıyla atbaşı goturuyorum. Oğrenmenln getirdlği coşku, sanırım, yazıya bir surukleyiciiik kazandırıyor" diyor. C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 3 2 4