25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

lumsul alana adım attıgı an çekilen bir fotoğraf gibi, o andan sonra hep sabit kaldığını varsaynnısıdır; sorgulamasını ilk ve son magaramıza döni'ujmüş, "içbükcy bedenin" vc yaşanıa alanının içinde lıâlâ süren hayatın dalgalanmalarına yönlendirmemesidir. (Yazar kendısı, bıı hayata ilis,kin görüs bildirmcz. Tesettürlü kadm ya/arlann ' edebi"(**) uldufiıınu varsaydıg'ı kimi yapıtlarından alıntıladığı mctinleri sorgulamasız ka bul eder.) "Korunaklı i'ızel alaıı ilc, bcr tiirlii ctkiyv </(//' kamııtal alan sınırtınhı huaphı dunıksayaıı kadııt bcdcnbcnlıkkımlik dcngcşıni yeıı/dcn ktırınak zorundadır" (s. 67) Üstelik metropoldc karşılaştığı farltlı kültürel yaklaş.ımlarııı dayaltiğı, kadının tnplıımdaki yeriyle ilgili ceşit çes,ıt vcnı ımgeyle şaşkındır, "Ben"ı bıı imgeler arasııula "Bölünmüştür". îslanıın"/(77)/(//v/c" birliğe kavus,ur, sarsılan dengcsıni tescttürk korıır. Böyleec "Zırblanarak" 's. 115) kamıısal alana adım atar! Isterscniz, Avnur llyasoğlu'nun yarıda kestiği "kadın arus,tırnıalan"nu has sorgulaıııa tüıüııü sürdüıelim: Miislümaıı ibadetinin kişiyi kendı bedenıyle ilis,kiye geçirdi£i dofru. Gelenekçi Hıristiyan gini yadsımıyor, lıoıgörmüyot gövdeyi, Müslüman; otı dan kopmuyor. tbadctle disıpline ettiği be dcnini, örtünmcnin kımseyle paylaşılnıayan nıalııemiyetinin altında korunniıi), arzuııun gergınliginden vc tchdidiııdctı ıızak, rahatlamış,, gevijemiş, diıılcnmis, haldc algılayabilir nıi kadın? Bedenıni bövlece, başka bo yutiarıyla da tanıvabilir mi, bir Hint lakiti pibir» C) zaman sezer ki, lenin mııthıluğu yalnızca ciıısel tütla kısıtlı dc£ildir! Günesjn ılıklıgtnda gevşcycn, suyun serinliğinde iir percn, tazc bir yapıaga drıkıınıırken, bir çocujhı okşarken sevinen de tcndır... O zaınan gövdeden korkmak niyer' Gövdesinin evrenle cok kanallı iktişjmini sezmek, kadının bilincıni erkek karşısında av konumundan rııhsal özgürlüğe yükselecekür. ()yleysc be deni kapatmak neden> Yoksa, dışsal tchditlerden korkusıı örtündük(,c büvür, örtiidfiı derıyc, kasa, kcıııi^c nıi sızar? Korku kcndi eti canı olııp yapışıp kalır mi tcnınc, pis bir ter gibi? Avnur Ilyasoğlu, kc^ke beden/ benlik/ kinılik sorgulamasını bu katnıanlara dcrinleştirseydi, dcrim. Kalcnıindc bu ^iic var. Ama bclki, "^«^///^«"kültürul zenıınuc bu dcrinle^ıııeyı* davanacak sa^lanılık yok. Aynıır tlyasogiu'ııun ttv.ı lslaın'ın lıcdeni öncnıscdiğı, "/(v/"do, "kıt'nnılıir'An biçimloıscdığı. LİIINL1 ncn tııısLf Ikıulrifti kabııl cltiği, dolavısıyla kamıısal alanda bu kudıcti "nütralle{tırmck." gcrcğini duydııftu, bu ncdcnle dc yüıcklcre "biaıp" duygııları saldıgı, bu tluygıı ların ctkisindcki Kadının kamıısal alanda ancak kcndisiııi öıtcrek göniil huzuruyla varolabildiği akıl yürütmesivlc sınırlıdır. Bıı açıklamanın Müslümanlığm gelcnekscl baskıcılığını yeııi sözcüklerle onaylamaktan başka bir şcy olnıadığı vc bir lcnıinislin lıc men aklına gclccek "Pcki, cinsel kııdrctin loplum diizeni adına nötrallcştinlmcsi' ni çin yalnızca kadın bcdcni üstündcn yiirürlüftc konuyuri'" soıusunu da vanıtsız bıraklıgı apaçıkıır. Ilyasoğlu'na da tczi zayıi gü rünmüij olmalı ki, sık sık başvurduğu lslamcı (scrial<,ı) kadın yazar (iihan Aktaş'ı gcııc yardıma cağırır: "Gıysı tt'tu korunıaktan ytılu çıkardk toplımnal aherıgi getircn bir bıisvıtru olarak bcdeniıı ktilcu gtbı dcjU.'rlcıuhnlcbilir dıyu araçtır dcrkcn, ununıa tabrtk unsurları nlmak yerinc, toplumsıü katılımlan olıımlu tıııhuııdti ürctkenlık ^ctırcn bırcylt'r olınayı w£lamaltytz dvmvk ntcnri\izdır. (îiyu insantn ıkinci dcrisi dı'ğjl, onttn llk cvıdır." (s. 6768) Bıırada dıırııp bazı sözdikkrin aıılamları vc bu aıılaııılaıın giysiyle ilişkisi üstündc düşiinelim. "Toplumsallaşma" iki bircyiıı ilişkisindc başlar. Scvi^nıc basbayağı topCUMHURİYET KİTAP SAYI 296 luınsallaşmış bir tcnselliktir, oysa çıplaklıı. Yapıtta sık sık gcccn özel alan/kamusal alan ikilcmiylc giysi ve dinsel örf ilişlusinc baka lını: Aıle ortamı hcrhaldc kcsinlikk "özel alan"dır, ancak gckmksol OsmanlıTürk ailcsindc kadın baba, kardcş, evlat gibi "nikâh düşmi'ven " kanda^larının dı^ında kalan tüm crkek akrabalardan ve aik* dııstlarından "kacıııak" dıııumundadır. "Namah rem" diye adlandırılan vc diııcn "nikâlı dü şen" bu "zcvat "a kcııdisini göslerenıcz, kocası izin vernıcdik^e. Dıkkat. "özd alan'da yız vt'tcscttiır var! Batı kültürüııdeki evı iııılc^ıııcnin bir sonucıı Dİan özel alan/kamusjl alan ikilcıniııin Müslüman gelcncgındcki Muılırem/ııamahrcm kavraınlanvla llvasoğlu'nun varsaydı gının tersine örtüşmcdiöi açıklır. Kadına kamıısal bir alan tanımayan Islam gcleneginde "lesetlür" bızatıhl bir "ozcl alan" uygulamasıdır. Güniinıüzdc lcsctliiı, acaba gerçcktcn kamıısal alan sınıtııula mı bai}Iıyor? A. 11ya soğlıı gecekondu mahallclcrinin kinıilerinde gcı^crlı olan, üı, katlını bıı crkeğe eşdegcr lutan ve ev ickrinde iiç kiijidcn kalabalık kadın grupları arasında önünnıeyi zorunlu görcn kimi dinci uvgulamalardan habcrsız hcrhalde! Ozel alan/kamusal alan eşiğindeki bir tiir doğrultusunda, kadınların sessiz ve yakınmasız, kadınlıgııı ortak acılanndan hanersiz, acı cektikleri özel hapishanelcrc döndii; doğru! 20. yüzyılın ikinci yaıısında patlayan Batı k()kcnli "yeni leminizm", "Özel olan siyasaldır!" diye haykırırken, özel alanlann tlokunulmazlıgmı tartı^ma düzeyinde yıkıs'ordu! Anıacı, özel alanılaki baskının kanuısalla^ıııasını meşrulaijtırmak değildi! (.'.eşitli toplum kesimlcrindcki yurttaijların kcndi özel alan ııygulamalarını, özel iliijkilcıine değgin davranıs, inanç, düşüncc ve lan tezılerini, tüm bıı allskanlıkların gerektirdiği "/ırlıları" kıı^anıp kamıısal alana çıktıklaıını vaısayalım: Rcngarcnk, ncredcyse yaba nıi, dü^scl bir panayır! Yıırttaşın yurttaşla ve kıırıımlarla kamıısal ilışkilcrini yiiriitece ği, giindelik vaşamda kolayca somutlaşabiğ lcn, kodları tüm yurttaşlarca kabul cdilmiş, lc açık seçik ort.ık bir tabanın yoklu^unda, ka mıısal y.ııj.ım msan aklıııın kavrayabileceği ger^ckliğini vitiıiı, kiıllüıel zcngınlık kultüıel lelakelc döner. Doğu'da va^annıı^ ve ya^anan sclalcılcrı, gi/lılık ve abartı ılolıı sözlü aktannılar nedenivle tanı da bılcmiyoruz. Ama Batı, bövlcsı bir tlü^scl panayın ıki kez v.üj.ıdı; kabuslardan birisi tlinsel, diğır dindı^ıydı; ikisiıule dc panavır kan rengjnc bürünmüştii. Bırı ortaçau'ın "Cadı Avı', di^cri '20'lcrın, 'Jü'ların küllürel çcşitliliğini izlc kimlik dcngclcnmcsivlc tlcğil, ılünedüz, özel alanın kuıınısal alana taşmasıyla karşı kar^ıyayız! Üstclık scllc gclen, yalm/ca giysi degıl, Anadolu Müslüman gelcncğınde "Kabalıat gibi nıahrem olmalı diye betimlcııeıı ibadclin tunıü! Gcleııcktcıı laıklı olan isc, basbağlamanın biçimi ve ibadctlc ılgili vukaruıı belirttiöinı hıısus! Ba^ın nanıaza dıırurken düzenlcncıı vc "namaz ba^örtüsü" tabir cdilen bicimde bnynıın tümünü, alt çcncvi. yanakları ve alnın önenıli kısniım (">rtecek liicimdo kapatılması. (Çe^itli "modern) tarıkatlara işaret eden düğüm sayısı vs.'yi hesaba katmıvorum.) Anadolu Müslüman geleneğinin Tanrı lıuzuıundaki giysısinin sokaga inmesi! Batılı birey özel yaşanıın ılokıııııılmazlıAını, yüzyıllarca "derebevinin ilk gccc hakkına", kapilalizmin çocıık sömürüsüııe kar^ı mücadele edcrck kazandı! Ancak eviclerı, "Kol kırılır, ycn içinde" yaşam göriışiinün yen Nazi dönemi! Kamıısal alanda yurtta^larca paylaşılan zcmınin çatlamasını "Modernliğin bireye saldııısını" eleştirmek adına ve fcnıiııizmi bu eleştiri için kanınıca kötiiye kullanarak onaylamak; kendilerini doğııran koşulların dugallığını ve gcrckliliğini çoktan yitirmiş geleneklerin çarpuılmış ce^itlenıelerinin bircyc saldırısını görmemeK, bozunrnuş gelenekler kalabalığını kültürcl çeşitlilik ve demokratik çoğulculuk aıUletmek biiyük bir yanılgıdır. Peki, bıı yanılgıya yol açan ne?... Bu sorııyu yamtlamadan önce, llyasoğlu'nun kitabındaki kimi bilgilere vc saptamalara bir goz atalını: a) Türkive Gıımhııriyeti'nin çağı yakalama cabasıyla kıyaslandıj*ında, Pchlevi saltanatının yönetimindcki îran'ın Banlılaşma hcvcsinin ne kadaı kol ama zorba olduöunu g()ielinı' Kitlelcrc anlatılamamış, onlarca benimscnmemiş, aydınlanmacı bir öncü grubundan yoksun değişimlerin hele kılık kıyafetle ilgili olanlann nasıl fiziki zorla da yatıldığını öfircnclinı! (s. 47) Ve sonra llyasoğlu'nun Türkiye'nin dcneyimine ilişkin garip yargısını okuyalım: "Kadınların kıtık kıyafı'tiru vc ba^larıııt ttrtınc biçinılcrinv yaptlan »uidahclclcr bdlâ \özlü tarib içinde dıle getinlmelztedır, ancak bu knntıda bir çalı^ma nıcvaıl dc&ildir" (s. %) Cumlıuriyet devrimlcrinc karşı çıkanların vcrilcri var idiyse öncelikle bu çalışmalan 1 gerçckleştirmeleri gerekmcz miydir b) Tesettüre yönclcn kadınlanmızııı nasıl 12 Eylül'den sonra ı,ıg gibi çoöaklıjiı vc örtiinme kaıarı vermelcrinde etkili ortamın ai lc deöil, YÖK ünivcrsiteİeı i okluğıı llyasoğlu'ııdan ögrendikleıimiz arasında! "V)H0 iiskeri rcjiıııı unıundu "Içııdck gı'ldıklcrı bırınal toplııın\al <,cvrcdcn çok ünıvcrsitc <>rtıi»ıt ctkilı tılmustur." (s. 11)5) c) llyasoglıı sapıaınalarını sürdürüyor. Tcsctlürlü üniversitc mczıınu kadınlarımızın çoiu kentte do^muş, ancak ailelcri köy kökenli, bu kadmlar, ailclerinde, kamıısal alanda aktıl eğitimli bir kadın ku^agını oluşturmaktalar, önlerindc örnek yok. '80' sonrasının karaktcıistikleıiııden gecckondu/kent ıııeıkezi iletijjimsızlıği, aılc dısında eğitimli çalışan kadm örnekleıini yakından tanımayı imkânsızla^lırmı^. Annc lcriylc ilişkiluri sogıık, ama kızlarıyla scvgi dolıı. Kocalarıvla ilişkileri üstünc ketunı bir tavır scrgilıyorlar. llyasoglu'nun saptamalarının çızdığı tab lo acıktır: Kent/köy karşıtlıgı tenıcliııde kül tiirel bir kopuş ya^anmıslıı, söz koıııısu ka dınların aile ortanıımla. Köylü kımlij*i yıkıl miij, kentli kimlijii hcnüz kurulanıanııştır. llcti^ımsızliğın egemenliğindeki aile ortamı geıi(, kadına ruhça vardımcı olamaz. 12 F.y Iıil oarbc rcjiminin apolitik kültürcl çölün de, egemenin sözsüz onavını alabilmiş tek moda politikl***) akım dincilik iletişim vaat cdcn vaha gibi belirir. Tesettür, tarihsel dönemin seçeneksizliginin dayattığı bir "kimlik arayışıdır"; özgür iradeylc seçilmii; bir kimlik deiil! Ancak b : r zırh olduftu doğıudur. Vc bu zırh kanıusal alanın olası cinsel tehditlcrindense, ö/el alanın catı^maödünuzlasjma ilişkilerine yöııelmiştir. Kapanan kadın, voksun kaldıklarının ödününü talcp etmektedir evlilik uzla^masında.l***) tlyasoğlu'nun saptamalarından yanlısj sonııç çıkartmasına yol açan isc "durduğıınu " varsavdı^ı ama tanımadı^ı kültürel zemindir! flyasfıj*lu Osmanlılı^ın sürnıesini istcr 1i < ama ()smanlılıöı bilmez. (•'••' ) Osmaıv lı'nın içindcki Tiirkçe konuşan unsurları tanıdığı da söylenemez. Tanısaydı, Anadolu Rumeli Türklügün Ortadoğulu komşıılann dansa, Akdeniz BalkatvKafkas kiiltiir alaşımlarmın ve Osınanlılıöın icındc bulıı^tuğu diişman kardcşlcri Rumlarla vc l'rmcnilerle benzcrlikler, ortak özellikler taşıdığını bilirtli. lmparatorluktan Cumhuriyete gc(,iş dö ncmı üstüne tarihsel ve yazmsal bilgisi dc cksiktir Sayııı llvasoğlu'nıın. (îünümüzdeki Islamcı hemcinslerimizın ctkinliklerinin ()s manlı'nııı son dönemlerindeki aydın kadınların lıayır laaliyetlerinin devamı oldugunu düşler (s. 91); gününıüz lıarekelini I*). yiiz yıl aydın kadımaıının dinsel örfle toplumsal etkinligi uzlaıjtırma çabalarının ardılı olarak dcgcrlendirmeyi diler (s. 99). Cuıııhııriyctin öncü kadrolarının bizatihi Osmanlı aydınları arasında çıktığını unutnıuştur. Anılaıı Os manlı kadınlarının Cumhıııiyetin "kadm devrimlerinin" savunucıılanna dönüstüklcrini ve/veya o savunucuları dogurduklarını unutmuştur! Aradıjjı süreklilik karşısındadır ama tlyasoğlu başka yerlerc bakar... Kentli Osmanlı aydın kauınlarıyla, giinü müzün köy kökenli, kent dnğtırnlıı gecckondulu ve okıımıış hemcinslcrıni ayıran boşjuğu, arada nc kan bağı, ne kültürel sii SAYFA 13
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear