29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

"Sarısabır Çiçeklerinden Bir Ders" Fugard'ın önemli oyunlanndan biri Kuraklığın acımasız havası Sarısabır Çiçeklerinden Bir Ders / Athol Fugard / Çevinen: Cevat Çapan / Adam Yayıncılık / 67 s. / 4.000 T L / KodNa 002.403 ESENÇAMURDAN Piet Bezuidenhout: Kırk, kırk beş yaşlarında bir Afrikaner. İngiliz. şiiri tutkunu. Her fırsatta Afrikaner ağzıyla hayranlık duyduğu dizeleri söylcr, alıntılar okur. Çiftçilik yaparken kuruyan, ölen toprak karşısında güçsüzlüğüne daha fazla dayanamayıp kente gelir. Burada zencilerle birlikte bir eyleme katılır ve insanlar arasmda kendini yeniden canlanmış, yeşermiş hisseder. Üysa ikinci "kuraklıktır" Piet'i bekleyen, muhbir olmasındarı kuşkulanan arkadaşları ondan uzaklaşır lar. Bir kez daha tek başına kalmışur, ama bu seferki kuraklık doğa değil insan yapısı bir kurakiıktır. Ayakta kalabilmek için sansabır çiçeklerini örnek alır kendine. Bunlar da dikenleriyle, kalın etli yapraklarıyla direnmiyorlar mıdır topraea? "Belalı bir yer olan bozkırda baskaldıran bir görkemdir" sarısabır çiçekleri. Ne olursa olsun dırenecektır Pıet, bu yolda her şeyinı yıtırse de serınkanlı kalacak, özgüveni sarsılmayacaktır. Gladys Bezuidenhout: Piet'ın karısı, aynı yaşlarda. Yaşamında bazıları öyle anlar olur ki kendini dünyada tek ArnavutlukÇin ilişkisi üstüne bir kitap Kadare Doğu Avrupa'ya sıcak bakıyor Ortodoks komüni/min son kalesi Arnavutluk'td parti içinde gelişip güçlenen 'Yenilikçiler' adlı akım Batı'nın dikkatini çekıyor. Arnavutluk yazınının en önemli isimlerinden Ismail Kadare de bu akımın ıçınde yer alıyor. 53 yaşındaki yazar Batılı çevrelerce partının tüm kuruluşlarını bünyesinde toplayan Demokratik Cephe'nin iki numaralı adamı olarak değerlendiriliyor. Kadare, Doğu Bloku ülkelerinde yaşanan yenilik hareketlerıne karşı çıkan partiye rağmen bu çabalara sıcak baktığını saklanııyor. tsınail Kadare, Arnavutluk dışında en fazla tanınan, yapıtları otuz ülkcdc satılan tek Arnavut sanatçı. Romanuan başka şiir ve denemeler de yazan Kadare'nin Fransa'da piyasaya çıkan Le Concert (511 sayta, 140 frank) adlı kitabı eleştirmenlerce bir başyapıt olarak değerlendiriliyor. Le Concert, Arnavutluk ile Çin Halk Cumhuriyeti'nin boşanmasının öykiisü. Büyük Kış adlı romanında Kruşçev devrinde kopan ArnavutlukSovyetler Birliği iliskilerini işleycn. Kadare, bu kez üç milyonluk halkıyla milyarlık Çin'e kafa tutan Arnavutluk'u anlatıyor. Kadare, romanında Rusyı ile köprüleri altıktan sonra Stalinizmi revizyoniznıe karşı koruyan Arnavutluk'un yalruz kalacağını bildiğini, emperyalist Amerika'ya göz yuman Çin'le de arayı açmaktan çekinmediğini belirtiyor. Kitapta Mao'nun ebedileşmek amacıyla her şeyi en ince ayrıntısına kadar planladığı, Avrupa'yı kendi yanına çekmek için Arnavutluk'u rampa gibi gördüğü, küçük müttefikini kullandığı, ancak Arnavutluk'un ba>kaldırısının ünlü liderin gözünü a<,tığı i^leniyor. Çevirı; Cumhur Canbazojlu başına kalmış hisseder. Yakın çevresinde yalnızca "amaç" için yaşayanları görmekten bıkmıştır; bir türlü kaptıramamıştır kendini bu "dava", "özgürlük", "halk" işlerine. Sarısabır çıçeklerıne de ınanmaz, hepsı aynıymış gıbı gelir ona, örnek alınacak bir yan da görıne/: "Bir konserve kutusuna ekmedi beni Tann". Ulkedeki şiddet havasının bu çiçeklere de geçtiğine inanır, sakınmaya çalışır onlardan. "Ayakta kalmak değil, hayatını yaşamak" ister Gladys. İnsanların korkaklıklarına, kandırmacalarına, yalanlarına isyan eder, birtakım gerçeklerin artık oldukları gibi görülnıelerini ister. Böyle bir ortamda her insanın kendi cehennemini yaşadığını haykırır Steve'e: "Canı yanan yalnız sen değilsin Stcve" der, "Bu ülkede kurban olmak için ille de politikaya bulasmak, karaderili olmak şart değil!" Gerçekten de Gladys ülkesindeki ırk ayrımının bedehni bir beyaz olarak fazlasıyla ödemiştir: Evlerini arayan polisler tuttuğu günlüğü baştan sona okuyup yanlarında götürmüjlerdır. Bunun ardından kadının ruhsal dengesi bozulmuj herkesten korkar, kaçar olmustur. Steve Daniels: Piet'ın arkadaşı, kahvcrengi derili Güney Afrika yerlisi, aynı yaşlarda. Ayrımcılığa karşı yıllarca savaşmış yırmı dört yıllık duvarcı ustası. Bir ihbar sonucu hapise girip çıktıktan sonra çalışma yasağı yemiş. Dört yıldır ellerini kullanamıyor, daha da kullanamayacak, sakat bırakılmış gıbı. Ülkesıne karşı olan borcunu razlasıyla ödediğine inanır. "Dava" konusunda başarısızlıklarını kabul eder. Ona göre yenilgi kesindir. İşler daha da kötüye gitmektedir üstelik. Durum böyleyken ailesini daha çok süründürmenin hiçbir anlanıı yoktur. Umutsuzdur. İngiltere'ye yerleşmeye karar vermiştir. Arkadaşının da kcndisi gibi yapmasını ister. "Gel İngiltere'ye", der. "Oturup istediğimiz konuda, istediğimiz kadar konuşumz... Burada da başka bir şey yapmıyorduk ki." Pict, Gladys ve Steve, nerkesin her şeyden kuşkulandığı, korktuğu bir Güney Amerika ortamında yaşarlar. Ülkelerindeki ırk ayrımına karşı yapılan eylemlere dolaylı ya da dolaysız olarak katılmış, yenik düşınüşlerdir. Steve şöyle açıklar yenilginin nedenini: "Politikacılık oynayan bir avuç izciden ba|ka bir şey değildik biz. Ama o sömürgeci takımı, kimscnin gözünün yasına bakmadan oynamasını biliyorlar bu oyunu. Onlarla başa çıkabilmek için kurallara aldırmayan adamlar gerek. Biz bunu hiç yapamadık." Steve kurtuluşu bir daha hiç dönemeyeceğini bile bile, İngiltere'ye gitmckte bulurken Gladys düzcnli olarak yazdığı günlüğüyle yaşamaktadır, Piet ise sarısabır çiçeklerine vermiştir kendini. Aslında üçü de barındıkları "sığınaklannda" her şeyc yeniden başlayacaklardır. Bir tiir yaşama yeniden başlamak olacaktır bu. Steve "yolculuğa" henüz hazır değıldır ama İngiltere'ye gıtmenın zorunlu olduğuna ınannıaktadır. Gladys, ır/ına geçılmesiyle bir tuttuğu, günlüğünün okunması olayından sonra yazamamaktadır; polisler, tüm gizlcrini clindcn alıp içini boşaltmışlardır sanki. Son olarak zorla götürüldüğü hastaneye bu kez kendi gitmek ister. Orada yeniden günlük tutmayı, "boş sayfaları doldurmayı" deneyecektir. Piet, bunca özendiği sarısabır çiçeklerini ancak teneke kutularda yetiştirebildiğinin bilincindedir. Ne var ki çiçekler tutmuştur ve hızla yeni türler ekienmcktcdir aileye. İki bölümdcn oluşan Sarısabır Çiçeklerinden Bir Ders oyunu "mutlu son'ia bitmiyor, muhbirin kim olduğu da açıklığa kavuşmuyor. Athol Fugard, yalnızca ülkesindeki "kuraklığın sert ve acımasız" havasını yansıtmak istemiş yapıtında. Bunu tiyatro yoluyla aktarmayı seçmiş ama konusunu işlerken tiyatronun kendi dilini, biçimini göz önüne almaktan çok içeriğe ağırlık vcrmiş. Bir başka deyişle oyun, yönetmene, oyuncuya, kısacası sahneye tanıdığı tiyatro olanaklarından çok, konusu bakımından ilgi çekiyor.D Athol Fugard. Anayurdu olan Guney Amerika'da ırk ayrımının yol açtıflı düşmanlıklan ve yabancılaşmayı, yapıtarında knndine Azgü bir duyarlıkla ele alıyor. K İ T A P T A N B İ R B Ö L Û M ...GI.ADYS: Bana hepsi aynıyrmş gibi geliyor. Dikenler, kalın etli yapraklar. PİET: Elbettc. Bu türün, vani zambakgillerin belirgin özelliği bu. Otlak hayvanlarına karşı korunmak için, bir de kuraklığa karşı nem depolanıak için. Ne tür ama! Sorun da bu ya. GLADYS: Kokuları var mı peki? PİET: Hayır. Öyle bir özellikleri yok. Ama eskiden yapraklarından çıkan acı özsudan bir çeşit müshil yapılırınış. Kutsal kitapta da adı geçiyor bu çiçcklerin. GLADYS: Ne diyorsun! Müshil, Kutsal Kitap! Ama bunların da pek hayrı yok bu çiçeklere. Tersine daha kotü şeyler getiriyor insanın aklına. PİET: Nasıl yani? GLADYS: Ne bileyim, pek şüzel bitkiler değil bunlar. Dokunamadığın, dokunmak ıstemediğin bir şeyi anlatan bir kelime var mı? İşte öyle bir kelimeyle anlatılabilir bu bitkiler. PİET: Gülün de dikeni var. GLADYS: Ne ilgisi var? Bir kere mis gibi kokusu var güllerin. Sonra göze de güzel görünüyorlar, çeşit çeşit renkleriyle. Ama bunlar... (Sarısabır çiçeğini eliyle iter) Hayır, teşekkür ederim... C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 8 S A Y F A 11
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear