05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Görüntü teknolojisinde tek bir organik malzeme ile binlerce renk Prof. Dr. Levent Toppare’nin liderliğinde ODTÜ’lü araştırmacılar esnek görüntü cihazı ekranları için gerekli olan binlerce rengi tek bir plastik malzemeyle elde eden bir teknoloji geliştirdi. Daha önce inorganik malzemelerden yapılan bu ekranlar, artık daha ucuz olan tek bir organik malzemeden üretilecek. rinlerdeki organlara ulaşamıyor. Yine de bu derinlik, deri ve deriyi besleyen kılcal damarların etkilenebilmesi için yeterli. Buralarda ortaya çıkan bozulma, yöresel ve tüm vücut için önemli olabiliyor. Dokuda soğurulan radyasyon enerjisi (ya da dozu) yeterli miktarda ise, bunun vücutta ısıl etkiler oluşturduğu bilim çevrelerince tartışmasız kabul görüyor. Isıl etkiler sınır değerlerin temelini oluşturuyor. 10 GHz’e kadar olan mikrodalga bölgesinde, çeşitli hücresel ve hücre içi sistemlerde yeterli laboratuvar araştırmaları yapılmış olmasına karşın, daha yüksek frekanslar için bu çeşit çalışmaların sayısı çok az. ‘Milimetre ve terahertz radyasyonunun’ hücresel sistemlere etkisi henüz az sayıda çalışma grubunca araştırılabildi. Bunlardan ilki ‘THz köprüsü’ adındaki ABaraştırma projesidir. Bu projede DNA’ya etkiler ile kromozom bölünmesi araştırılıyor. 1 saatten daha az ışınlanmalarda herhangi bir etki gözlenemiyor. İsrailli bir araştırma grubu en az 2 saat süreli 100 GHz’lik ışınlanmalarda kromozom bölünmelerinde bozulmalarla ilgili belirtiler gördüklerini açıklıyorlar.3 Ancak bu sonuç, bugüne kadar başka araştırmalarla doğrulanmıyor. Terahertz bölgesindeki radyasyonun insana etkileriyle ilgili araştırmalar ve veriler (data) çok az olduğundan, Almanya’da bu konudaki çalışmalara yetkili kurumlarca başlatılmış olup, 2010 yılı sonunda ilk sonuçların alınması bekleniyor. tam vücut tarayıcılarıyla ışınlananlardaki etkilerle ilgili yeterli bilgi ve veri bulunmadığından yetkili kurumlar kesin bir değerlendirme yapamıyor. Bu frekans bölgesiyle ilgili olarak gerek AB Komisyonu’nca ve gerekse iyonlayıcı olmayan radyasyondan korunma kurulunca (ICNIRP) önerilen sınır değerler, bugüne kadar yapılabilen sadece birkaç bilimsel araştırmaya dayanıyor. Buna göre halk için ‘elektriksel güç akısı yoğunluğu’nu 10 W/m2 ile sınırlamak gerekiyor. Güvenli bölgede kalınmak için epey büyük tutulmuş olan bu değerin, bugün denenmekte olan tarayıcılarla ve ilerde kullanılacak olanlarla aşılamayacağı düşünülüyor. Radyasyondan korunma yönünden, Almanya’da bu çeşit tarayıcıların kullanımına, ancak bu sınır değerin aşılmaması koşuluyla izin verilebiliyor. Bu açıklamaların ışığında, havaalanlarındaki ‘röntgen’ ve ‘aktif terahertz’ tarayıcılarından çok ışınlanmayacağımız beklenmekteyse de “bu çeşit tarayıcıları henüz edinmemiş ülkelerin”, pasif vücut tarayıcılarını da inceleyip değerlendirmeleri, az da olsa, gereksiz yere ek bir radyasyon dozu alınmasını önleyecektir. Yazarın notu: Bu yazıyı inceleyip görüşlerini paylaşan değerli nükleer mühendis Prof. Dr. Vural Altın’a emeği için teşekkür ederim. 4 ABD Transport Güvenlik Kurumu (TSA) açıklamaları 2 1 Terahertz= 103 x 1 Gigahertz (109) = 10 12 Hertz (Frekans: saniyedeki titreşim sayısı) 3 Korenstein et al., Radiation Research 170, 224234 O DTÜ Kimya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Levent Toppare cep telefonu, TV, elektronik gazete gibi görüntü cihazlarında kullanılan ekranlarının yapımında günümüzde inorganik malzemelerin kullanıldığını, oysa bu malzemelerin organik malzemelere göre daha pahalı olması nedeniyle alternatif arayışlarına girdiklerini söyledi. Toppare’ye göre tungsten oksit kullanılarak üretilen inorganik malzemelerin pahalı olmasının nedeni hammadde maliyetlerinin yüksek olması. “Yeşil renk” oluşturmayan esnek malzemeler için eksiklikler iki yıl önce giderildi. İki yıl önce istendiğinde yeşil, istendiğinde şeffaf olabilen “polimerik elektrokromik” malzemeyi keşfettiklerini, ancak bu kez uygulanan gerilime göre kırmızı, mavi, yeşil, ve seffaf olabilen bir polimer ürettiklerini açıkladı. Bu malzeme aynı zamanda kati hade dahi floresan özellik gösterebiliyor. ODTÜ’lü araştırmacılar bugün bunu artık tek bir malzeme ile yapabiliyorlar. Toppare görüntü cihazı ekranlarının katlanabilmek gibi esneme özelliklerine sahip olabilmesi için her renk için ayrı ve onlarca sayıda polimer değil, geliştirdikleri tek bir polimerin yeterli olacağını söyledi. Bu malzeme için patent başvurusunda bulunduklarını belirten Toppare, işlemin 45 yıl içinde ancak tamamlanabileceğini belirtti. Örneğin dört yıl önce yapay elmas için yaptıkları patent başvurusu yeni sonuçlanmış. DEĞERLENDİRME VE SONUÇ ABD’de yetkili kurumlar, röntgen tarayıcılarının kullanımıyla alınabilecek radyasyon dozunun iki dakika uçuş süresince kozmik ışınlardan alınacak doz kadar olabileceğini belirtiyorlar. Terahertz bölgesinde çalışan tarayıcıların insan vücudunda oluşturabileceği radyasyon dozu röntgen tarayıcılarıyla karşılaştırılırsa çok daha düşük. Milimetre ve terahertz frekans bölgesinde çalışan Kaynaklar: Almanya Radyasyondan Korunma Kurumu açıklaması (Bundesamt für Strahlenschutz, Almanya – www.bfs.de) http://www.tsa.gov/approach/tech/imagingtechnology.shtm http://www.usatoday.com/travel/flights/20080605bodyscanN.htm ABD Transport Güvenlik Kurumu (TSA) açıklamaları 1 Terahertz= 103 x 1 Gigahertz (109) = 10 12 Hertz (Frekans: saniyedeki titreşim sayısı) 3 Korenstein et al., Radiation Research 170, 224234 2 1 “PİRİNCİ KEŞFETTİK, PİLAVI MÜHENDİSLER YAPSIN!” Bu yeni malzemenin nerelerde kullanılabileceği sorusunu “Pirinci yaptık, pilavı mühendisler yapsın!” diyerek yanıtlayan Toppare, geliştirdikleri teknolojinin yarı iletken olma özelliğinin yanı sıra floresan özellikleri nedeniyle güneş pillerinin imalatında etken maddeler olarak kullanılabileceğini söyledi. Prof. Dr. Toppare, ODTÜ’de Devlet Planlama Teşkilatı’nın desteği ile kurulan Güneş Enerjileri Araştırma Merkezi’nden (GÜNAM) Proje Koordinatörü ODTÜ Fizik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Raşit Turan ile birlikte polimetrik tabanlı güneş pillerinin üretilmesi için araştırmalara başladıklarını açıkladı. Bu arada tüm dünyada organik malzemelerden güneş pili yapımı için yüzlerce araştırmanın sürdüğüne dikkat çeken Toppare, bu çalışmalarda amacın yüksek verim, yeniden kullanılabilirlik ve düşük maliyetler olduğunu söyledi. Bu yeni organik malzemenin ayrıca LED’lerde de kullanabileceğini açıklayan Toppare bunun için yurtdışındaki bazı merkezlerle temas halinde olduklarını belirtti. Toppare, geliştirdikleri bu malzemenin bina ve taşıtlarda ısı ve ışık yalıtımında kullanılmaya başlanan akıllı camlar için pratik olmadığını belirterek, sorunun pencerelerin büyük çapta olmasından ve gerilimin artmasından kaynaklandığına dikkat çekiyor. KANSER ARTAR MI? New York Times gazetesinde yayımlanan konu ile ilgili bir haberde özetle şöyle deniyor: ABD’li nükleer fizikçi Dr. Arjun Makhijani, “Havaalanlarına yerleştirilen yeni tip güvenlik cihazlarından geçerken aldığınız radyasyon vücudunuzda kalıyor. Önceki cihazlar, tıpkı hastanede röntgen çektirdiğinizde kullanılan cihaz gibi radyasyonu sadece bedenin içinden geçiriyordu. Yani ışınlar ön taraftan vücudunuza girip, bedeninizin arka kısmından dışarı çıkıyor ve havada kayboluyordu. Bu cihazda ise ışınlar bedenin içinden geçip kaybolmuyor. Bedene çarpıp içerde kalıyor, bir kısmı da geri dönüyor” diyor. Cihazdan alınacak radyasyon oranının düşük olduğunu da söyleyen Makhijani, ancak bu miktarın sık uçanlar ve çocuklar için tehlikeli olabileceğini ifade ediyor. Columbia’daki Radyolojik Araştırmalar Merkezi’nden David J. Brenner ise, bu cihazları ‘kanser üretme makineleri’ olarak tanımlayıp riskin ciddi ve yüksek olduğunu anlatıyor ve hamile kadınlar ve çocukların bu cihazlardan geçmesinin doğru olmadığını ekliyor. CBT 1194/ 7 5 Şubat 2010
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear