29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Son iki haftadır kamunun ARGE ve inovasyon destek programlarının ve ilgili yasaların dökümünü yapmaya çalıştık. Kısaltma çabamıza rağmen uzun bir liste ortaya çıktı. Şimdi gelelim asıl konuya... IBM Yazılım Zirvesi’08 değişimin yönünü gösterdi Bu yıl 13. kez düzenlenen IBM Yazılım Zirvesi’08’de konu “Hungry For Change – Değişim Açlığı” idi. İstanbul ve Ankara’da 1516 Ekim tarihlerinde düzenlenen Zirve’de, firmaların bugün ve gelecekte nasıl ayakta kalabileceği anlatıldı. ARGE ve İnovasyonda Kamu Yardımları (3) Ortalıkta bu kadar çok program gözükmesine rağmen, Türkiye, ARGE ve inovasyonda, bunca zamandır ciddî bir mesâfe kat edemedi; bunca program ülke ekonomisinde ses getirecek bir sonuç yaratamadı. Eksiklik nerede? Akademik araştırma destek sistemlerinde genel kural şudur: Yeni bir üniversitenin doğuşundan dünya çapında bir üniversite hâline gelinceye kadar geçeceği her aşamanın gereklerine yanıt verebilmek... Eğer, destek konusu firmaysa, kural aynı: Doğuşundan dünya pazarlarında başarı kazanan ve yarattığı net katma değeri giderek yükselten bir şirket hâline gelinceye kadar geçeceği her aşamanın gereklerine yanıt verebilmek… Ancak, burada nihaî amaç üniversiteleriyle, firmalarıyla birlikte bütün bir ülkeyi başarılı kılmak; üniversiteleri dünya biliminde; firmaları çağın teknolojilerinde ve dünya pazarlarında ciddî paya sahip bir ülke haline getirmektir. Bununsa olmazsa olmaz koşulu, üniversiteyi odak noktası alan desteklerle firmayı odak noktası alan desteklerin birbirini tamamlaması; aralarında sistemik bir bütünlük olmasıdır… Örneğin, ülke biyoteknoloji ve nanoteknoloji ürünlerinde dünyanın ilk beşi arasında yer almaya karar vermişse; özellikle bu alanlarda kazanacağı yetkinliğe sırtını dayayarak sağlık hizmetlerinde dünyanın bir numaralı ülkesi olma hedefini önüne koymuşsa, o ülkenin üniversiteleri bu alanları destekleyecek bilimsel ve teknolojik araştırmalara ağırlık vermek zorundadır. Bu yapılamıyorsa sistem tökezler ve gelecek hayalleri orada çöker. Hem üniversiteleri hem de ülkenin firmalarını, özellikle de sanayii, uygulayacağı destek programlarıyla, ülke için öngörülen nihaî amaca doğru yönlendirmek ve üniversiteyle sanayi arasında, yine aynı nihaî amacı gözeterek gerekli uyumu sağlamak kamunun görevidir. Tabiî, ileri sürülen bu sistemik bütünlük koşulu, gelecek için kendilerine bir rol biçen, gelecek için hayalleri olan ülkeler için geçerlidir. Ülke kendi geleceği konusunda bir iddia sahibi değilse, onlarca destek programı da olsa, ulaşılacak hedef yönünden ortak paydası olmayan bu programların, sonuçta, makro düzeyde yaratacağı ekonomik ve toplumsal fayda çok sınırlı kalır. Bunun en çarpıcı örneği de içinde yaşadığımız ülkedir. Bunca destek programına rağmen ARGE ve inovasyonda ciddî bir mesafe kat edemeyişimizin, özgün ürünlerimizle dünya pazarlarında bir yer edinemeyişimiz ve sürekli dış ticaret açığı vermemizin birinci nedeni, siyasi erk tarafından sahiplenilerek kararlılıkla gerçekleştirilmesine çalışılan, topluma mâl edilmiş bir gelecek öngörümüzün olmamasıdır. Bilim ve teknolojide önceliklerimiz yok; sanayide sektörel önceliklerimiz yok; iddialı olduğumuzu ileri sürdüğümüz sektörlerde bile, Sayın Bursalı’nın da belirttiği gibi (Cumhuriyet, 12.10.2008), uzun vâdeli hedeflerimiz yok. Peki, bu tür öncelik ve hedefler olmadan, uğraşları her ne olursa olsun bütün firmalarımızı kendi ilgi alanlarında ARGE ve inovasyona teşvik etmenin hiç mi faydası yoktur? Bu teşvikler sonuçta onların dünya pazarlarında başarı kazanmalarını kolaylaştırmaz mı? Genel kurala göre amaç da zâten bu değil mi? Firmaların gelişim süreçlerinin farklı aşamalarına hitap eden programlarımızın olması bizim amacımızın da bu olduğunu göstermiyor mu? İyi de, bu programlar, kendilerini sâdece kendi yürüttükleri programlardan sorumlu sayıp gerisine karışmayan farklı kurumlar eliyle yürütülüyorsa, desteklerden yararlanan firmalarımızı sonuçta dünya pazarlarına çıkarabilme hedefini kim kollayıp gözetecektir? Kamu desteğinin muhataplarını, deyim yerindeyse, yaşamları boyunca izleyecek, gerektiğinde sâdece para vererek değil, yol yordam da göstererek onlara yardımcı olacak, farklı kurumlarca yürütülen programlar arasında nihaî hedefi gözeterek gerekli bütünlüğü sağlayacak mekanizmalarımız var mı? O da yok. O zaman, belki bir iki firmayı bir yerlere götürebiliriz ama bu anlayışla bu ülkeyi götürebileceğimiz hiçbir yer olmadığını da bilelim... T ürkiye’deki 70. yılını kutlayan IBM, Yazılım Zirvesi’08 ile firmalara gelecekte nasıl ayakta kalabileceklerine ilişkin bilgi verdi. İstanbul ve Ankara’da 1516 Ekim tarihlerinde düzenlenen Zirve’nin konusu IBM CEO Study 2008’in en önemli sonuçlarından biri olan “Hungry For Change – Değişim Açlığı” oldu. Zirve’de bu ortak temada buluşan konuşmacılar, küresel anlamda başarılı olmak için sadece değişime ayak uydurmanın yetmeyeceğini, değişimin şekillendirilmesi ve ona liderlik edilmesi gerektiğini işaret ettiler. IBM Türk Genel Müdürü Eray Yüksek’in açılış konuşmasının ardından Türkiye’de yıllardır değişik kurumlarda yönetici olarak çalışan ve halen Hexagon Yönetim Kurulu Başkanı olan Jan Nahum, değişime ve geleceğin firmalarında bulunması gereken değişim ihtiyacına değindi. Tümleşik iletişim konusunda uzman, IBM Bilgi Teknolojileri Üst Düzey Mimarı Ron Sebastian, iletişimde girilen yeni dönem hakkında bilgi verdi. IBM İnternet Güvenliği Sistemleri Veri ve İçerik Güvenliği İş Kolu Teknik Ürün Yöneticisi Sean Brown da internet ve mail güvenliği hakkında açıklamalarda bulundu. Servis Odaklı Mimari (SOA) konusunda IBM’in uzman isimlerinden Mike McCarthy, firmalara yol gösteren bir sunum yaptı. Ayrıca zirvenin Ankara ayağında AKP Milletvekili ve Genel Başkan Yardımcısı Reha Denemeç de Geleneksel Çizgiden Küresel Yenilikçi Yörüngeye” konusunda bir konuşma yaptı. Soldan sağa Server Tanfer, Eray Yüksek ve Jan Nahum IBM Yazılım Zirvesi’08’nde, çok sayıda firma da deneyimlerini aktarma olanağına kavuştu. IBM tecrübelerini anlatan Coca Cola, Türk Telekom, Vodafone, İş Bankası, Alternatif Bank, Mercedes ve Kerevitaş gibi şirketlerin gerçekleştirdiği oturumların yanında, IBM çözüm ortakları da en son geliştirilen yazılımlardan ve yeniliklerden bahsetti. Zirve, bilgilendirmenin yanında ziyaretçilere geleceğin iş yapma şekilleri hakkında ipuçları verdi. MÜŞTERİDEN HIZLI DÜŞÜNMEK Konuşmasında firmaların geleceğe dair bakış açılarına değinen IBM Türk Genel Müdürü Eray Yüksek, küresel ekonomide değişimin önemine dikkat çekti. IBM’in global olarak 1200 CEO’yla gerçekleştirdiği araştırmaya göre değişimin hızına ayak uydurabilmek bir numaralı öncelik. Ayrıca CEO’ların gündeminde inovasyonun en önemli konu olduğunu vurgulayan Yüksek, özetle küresel iş dünyasının, değişime direnmenin değil, onu doğru yönetebilmenin başarıyı getireceğinde fikir birliğine vardığını kaydetti SORUNUN ÇÖZÜMÜ Yazılım Zirvesi’08’in ardından IBM Türk Yazılım Bölüm Müdürü Cüneyt Türen, IBM Yazılım Grubu bünyesinde kurumlar için değişimi başlatacak 3500’den fazla ara katman yazılım bulunduğunu söyleyerek, gelecek ile görüşlerini şöyle dile getirdi: “Değişmeyi istemenin ve buna ayak uydurmanın artık yeterli olmadığı bir döneme giriyoruz. Yazılım pazarını genel olarak ele alırsak, aslında bütün firmaların gelecekle alakalı bazı planları var. Rakiplerinden farklı stratejiler ile ilerlemek isteyen firmalar çoğunlukta. Ancak bu değişim stratejilerinin nasıl hayata geçirilebileceği noktası firmaların büyük çoğunluğu için çözülmesi gereken bir sorun. IBM Yazılım Zirvesi’08 kapsamında, bizim firmalara vermeye çalıştığımız mesaj, firmalar için zor gibi görünen değişimin aslında IBM Yazılım Grubu’nun ürettiği çözümlerle mümkün olduğudur. IBM olarak eksik çözümlerin çözümsüzlükten daha tehlikeli olduğunun farkındayız.” CBT 1127/ 6 24 Ekim 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear