29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

HUKUK POLİTİKASI ABD'nin Çevre Koruma Örgütü (EPA: Environmental Protection Agency) üst sınır değer olarak 30 µg / litre'yi öngörmekte. EPA’nın yaptığı hesaplara göre 150 000 kişi 20 µg / litre derişimli bir sudan yaşam boyu içerlerse, bunlardan birinin kanserden ölmesi olasıdır. Hayrettin Ökçesiz [email protected] ALMANYA'DA ÖLÇÜLEN DEĞERLER Almanya'da gitgide daha çok şişe suları içiliyor: 2005'de kişi başına yıllık ortalama 125 litre (1970'de ise sadece 12,5 litre). Şişe ve musluk sularından alınan 8200 örneğin 150'sinde 10 µg/ litre'nin üstünde uranyum bulunduğu "besin iDaha az uranyumlu sular zleme" örgütünce açıklandı. Bunlardan 1000 kadarının uranyum derişimi 2 µg/ litre'nin üstünde. 34 şişe suyunda ise 71 µg/ litre'ye varan daha yüksek değerler görüldü. Almanya'da bebeklerin mamalarının gitgide şişe sularıyla hazırlandığına değinen 'Besin İzleme' örgütü WHO'nun günlük sınır değeri olan 0,6 µg'dan gidilerek 3,5 kg'lık bir bebeğin vücuduna günde 2,1 µg uranyumun girebileceğini ve bunun da 15 µg/litre'lik sudan az miktarda da kullanılsa sınır değere ulaşılabileceğini ileri sürerek, 15 µg/litre'nin de altına inilmesini ve tüm şişelerin etiketlerinde uranyum derişiminin de yazılmasını önermekte (Eğer 71 µg/ litre'lik sudan günde 1 litre mama hazırlanmasında kullanıldıysa bu, günlük sınır değer olan 2,1 µg'ın 35 kat aşılması demek). Bilindiği gibi içme sularının kimyasal yollarla arındırılmasına izin verilmiyor. Sadece filtrasyonla ve bekletme (dekantasyon) gibi fiziksel yollarla uranyumun gerektiği ölçüde ayrıştırılması da sağlanamadığından, uranyum ölçümleriyle yüksek derişimli suların halka ulaşmasının önüne geçilmesi istenmekte. Öte yandan Almanya Çevre Dairesi (UBA: Umweltbundesamt), WHO'nun TDI değerinin yarıya indirilerek 'vücudun kg'ı başına günde en çok 0,3 µg' ve içme suyunun derişiminin de 10 µg/ litre olarak sınırlanmasını ileri sürmekte.Buna gerekçe olarak, deneylerin yapıldığı fareler ve tavşanların vücutlarına oranla, uranyumun insan vücudunda daha çok tutulduğuyla ilgili bilimsel araştırmalar gösteriliyor. Almanya'da konunun tartışılması sürmekte ve ilgili makamlar içme sularındaki uranyum için bir üst sınır konulmasıyla ilgili çalışmalarını sürdürmekteler. Ormanlarımız, kurdumuz, kuşumuz, köylümüz, kentlimiz tüm bunları biliyor ve istiyor. Şehirler kadar elektrik tükettiği söylenen yedi yıldızlı yabancı otellere sorunsuz elektrik sevketmek için insanlarımızın, ormanlarımızın, hayvanlarımızın cehennem ateşine atılmasını istemiyoruz. TEİAŞ’ın Telleri “Akdeniz Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim Üyesi Prof. Dr. Hayrettin Ökçesiz doğal servi ormanları ile kaplı Çakırlar, Hisarçandır ve Aslanbucak hattından Kemer’e ulaşan TEDAŞ enerji nakil hattını mahkemeye verdi. Yürütmenin durdurulması talebi ile Antalya 1. İdare Mahkemesi’nde açılan dava için 2 bin YTL’ye yakın bilirkişi ücreti istendiğini belirten Ökçesiz ‘bu nedenle davadan vazgeçecektim. Fakat Manavgat ve Serik yangınlarını görünce benim Konut Edindirme Yardımı (KEY) ödemesi Orman Edindirme Yardımı oldu’ diye konuştu”. Hürriyet Akdeniz’den (30.9.2008) Emre Baylan’ın yakınmalarımı yazdığı haberinden birkaç satır bunlar… Diğerleri gibi, dava konusu ettiğim hat da korkarım müstakbel yangınların nedeni olarak anılmaya başlayacaktır. Bu hat ilginç başka özellikler de göstermektedir. Bazı yerlerde nerdeyse yüz metre aralıkla bir başka yüksek gerilim hattına koşut olarak ilerlemektedir. Bir köyden ve yerleşim bölgesinden bu yakınlıkta iki enerji nakil hattının geçirilmesini hangi vazgeçilemez kamu yararına ve mühendislik başarısına borçlu olduğumuzu doğrusu bulup çıkaramıyorum. Bütün yazı ardı ardına devrilen çam ağaçlarının çığlıklarıyla, motorlu testerelerin gürültüsüyle, iş makinelerinin homurtusuyla geçirdik. Torosların Tahtacı’ları on binlerce ağacı doğramakla çoluk çocuklarının iaşesini sağladılar. Ama kendileri de bu kıyıma acıyorlardı. Sevinçleri buruktu. Ankara’dan, dava öncesi görüştüğüm yüksek bürokratlar da acıyorlardı aslında. Onlar da ormanlarımızı seviyorlardı. Hatta Evliya Çelebi’nin Anadolu’nun balta girmez ormanlarını nasıl anlattığını ezbere biliyorlardı. Sözleriyle beni cesaretlendiriyorlardı. Yeraltından çekmek daha pahalı olsa bile açıktan çekmek kadar irrasyonel değildi. Açıktan çekmenin ayrıca ne denli pahalı olduğunu birkaç ay önce milyonlarca ağacın ve sayısız başka canlının feryadı ile umarım yeterince öğrenmiş olduk! Kaybedeceğine kesin gözüyle bakacağımız böyle bir davayı bir dağ köylüsü üç beş keçisini satarak nasıl açabilecektir? Kendi vekalet ücretini, bilirkişi ve keşif ücretini, kaybedince de tüm diğer mahkeme masraflarıyla karşı tarafın vekalet ücretini Hakkı Onbaşı nasıl ödeyebilecektir? Adli yardım onu yeterince yoksul saymayacaktır ki! Anayasa’da korunan çevrenin ve tanınan temel çevre hakkının herkes tarafından savunulabilmesini bu tür mali engellerle zorlaştırmakta düşünülen kamu yararı ne ola ki? Böylesine bir gerçek Kamu Davasında yargıçların maddi olay hakkındaki bilgi gereksinimlerini niçin vatandaş finanse etmek zorundadır? Hukuk Usulü Muhakemesine dayanıyorlar ama yanan, ormanlarımız değil mi? Bunun Ali’nin Veli’nin alacağı vereceği ile ne ilgisi vardır? Hukuk Usulü bunun gibi işlere bakar. Pahalı yargı yollarıyla tahribatçıları idari yargı denetiminden kaçırmakla ormanlarımız daha mı çok yeşeriyor? Bilemediğim daha bir çok şey var. Kamuya daha yararlı veya en yararlı olarak bulup koyduğunuz bir hukuk normuna siz olabildiğince tüm devleti uyarlarsınız. Anayasanıza ve yasalarınıza Çevre ve hakkı gibi temel değerleri yerleştirdikten sonra, yönetmelik öncesi verildiği için bazı projeleri ÇED’den (Çevresel Etki Değerlendirmesinden) muaf tutmaya kalkmazsınız. Böyle bir muafiyeti sözkonusu yönetmeliğin 4. maddesine gururla yerleştirmezsiniz. Bunu yapsanız bile bu ülkede yargıçların bulunduğunu, yasaya ve anayasaya aykırı bir yönetmeliğe dayanan bu tür eylem ve işlemlerin hukuk korumasından asla yararlanamayacağını bilirsiniz. Atı alanın Üsküdar’ı geçemeyeceğini, ÇED ne için iyi ise, hep o nedenle geçmiş ve gelecek tüm projelere uygulanmak zorunda bulunduğunu da bilirsiniz. Ormanlarımız, kurdumuz, kuşumuz, köylümüz, kentlimiz tüm bunları biliyor ve istiyor. Şehirler kadar elektrik tükettiği söylenen yedi yıldızlı yabancı otellere sorunsuz elektrik sevketmek için insanlarımızın, ormanlarımızın, hayvanlarımızın cehennem ateşine atılmasını istemiyoruz. Bakan adına muafiyet belgesi düzenleyen sayın müsteşar yardımcısının dayandığı ev yapımı yönetmeliğin muafiyet maddesinin hukuk ve adalet terazisinde bir toz zerreciği kadar değerinin bulunmadığını mahkemelerde ve kamu vicdanında hep ileri süreceğiz. TÜRKİYE'DE DURUM İnsani Tüketim Amaçlı Sular Hakkında 25730 sayılı (2005) yönetmelikte uranyumla ilgili bir madde bulunmuyor. TAEK internet sayfalarında ise, bu konuda herhangibir ölçüm ve değerlendirmeye rastlanmıyor. Almanya'da da uranyumla ilgili bir ölçüm yaptırımı bulunmamasına rağmen, içme sularından 8200 örnek alınarak ölçüldüğü ve bunlardan 200 kadarında oldukça yüksek uranyum belirlendiği gözönüne alınırsa, Türkiye'de de içme sularında benzer uranyum ölçümlerinin yapılması, ilgili önlemlerin gerekip gerekmediğini ortaya koyacak, bu konudaki belirsizliği giderecek ve abartmaları da önleyecektir. Bu nedenle önerimiz, daha önceki yazılarımızda belirttiğimiz gibi toplam alfa sınır değerlerinin aşıldığı içme sularında uranyum analizlerinin de yapılması, şişe ve damacana etiketlerine uranyumun da alınması ve ölçü sonuçlarının, suların adlarına göre İl Sağlık Müdürlüklerinin internet sayfalarında açıklanmasıdır. Ayrıca yukarda açıklanan WHO, AB, ABD (EPA)'daki gelişmelerin izlenerek ilgili yönetmeliklerde uranyumla ilgili değişiklik yapılması ve bir sınır değerin belirlenmesi beklenir. Bq: 1 Becquerel: Saniyede 1 atom çekirdeği bozunması gösteren radyoaktif madde miktarı 2 İçtiğimiz sulardaki radyoaktivite ve halk sağlığı, Cumhuriyet Bilim Teknik, Sayı 1112, 11.07.2008, Az uranyumlu sular CBT 1127/ 15 Düzeltme: Sayın Atakan’ın 1124. sayımızdaki “Sulardaki yabancı maddelerin insana ulaşım yolları” başlıklı yazıda bir formul hatası yapıldı. Doğrusu şöyle olacak: “Oransal Toplamlar Bağıntısı: Herhangibir maddenin sudaki derişimi örneğin litrede mikrogram olarak (µg/L) Ci ve o madde için sınır değer Gi (µg/L) ise:(C1 / G1 ) + (C2/ G2 ) + (C3/ G3 ) +....? 1 bağıntısı korunmalıdır.” 24 Ekim 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear