05 Kasım 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör karıncalar, belli başlı tropikal bitkiler (Rubiaceae) ve ağaçlarda yaşayan bitkiler (Epifitler) yer almakta. Bu türlerin 2800 m yüksekliğe kadar olan dağılım alanları incelenmiş. İklim değişimi o kadar hızlı seyrediyor ki organizmalar olasılıkla uyum sağlayamayacaklar diyor uzmanlar. Avrupa’dan farklı olarak da kuzey veya güneye “kaçma” imkânları bulunmuyor. Nitekim sözü edilen bölgede yüzlerce kilometrelik alanda aynı iklim koşulları hüküm sürmekte. Bu yüzden hayatta kalabilmeleri için bu türlerin yüksek bölgelere tırmanmaları gerekiyor. Fakat bunu başaramazlarsa soyları tükenecek. Hesaplara göre tehdit altında olan türlerin yüz yıl içinde yaklaşık 600 metre yükseğe tırmanmaları gerekiyor. Ne var ki bu da ayrı bir sorun. Çünkü hayvanların ve bitkilerin olası kaçış bölgelerinin bulunduğu dağlardaki ormanlar insanlar tarafından önemli ölçüde tahrip edilmiş durumda. Oysa yamaçların koridorlardan daha iyi korunmaları gerekir diyen bilim insanlarının açıklamalarına göre iklim değişiminin belli başlı hayvan ve bitki türlerinin üzerindeki etkisini açıklayacak veriler henüz yetersiz Ama yine de araştırma sonuçlarının diğer tropik bölgeler için de geçerli olabileceği sanılmakta. Buna alternatif bir hipotez halka malzemesinin kuyrukluyıldızlar tarafından üretildiğine dayanıyordu. Bu maddeler Satürn’ün çekim alanında parçalanarak halkaları oluşturmuş olabilirlerdi. Fakat son hesaplarla bu hipotez geçerliliğini yitirdi. Bilim insanları gezegenlerin oluşumlarından sonraki ilk (milyar) yıllardaki hareketlerini yeniden hesaplayarak özellikle de “son büyük kuyrukluyıldız bombardımanını” tasarlamışlar. 4,1 –3,8 milyar yıl önceki dönemde gezegenlerin üzerine kuyrukluyıldız ve asteroit yağmıştı. Bu şiddetli yıldız yağmurunun kanıtları Ay ve Mars üzerindeki krater izleridir. Charnoz ile çalışan araştırmacılar bu yıldız bombardımanının Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün gezegenleri üzerindeki etkisini tasarlayınca, birinci hipotezin geçerli olmayacağı sonucuna ulaşıyorlar. Çünkü eğer kuyrukluyıldızlar Satürn’ün çekim alanındaki kuvvetler tarafından parçalanıp ufalandılarsa, diğer gaz gezegenleri de halka sistemlerine sahip olmaları gerekirdi diyen uzmanlar bu yüzden bir Satürn uydusunun kuyrukluyıldız çarpışmasıyla dağılmış olduğu düşüncesini daha akılcı buluyorlar. Araştırmacıların hesaplarına göre Satürn uydusunun parçalanması için 2030 km büyüklüğünde bir yıldızın çarpması yeterli. Bu yazıyı 2022 Ekim tarihleri arasında planlanmış olan Beşinci Türk Deniz Gücü Tarihi Sempozyumu’nun ilk gününün akşamı yazıyorum. Bu gün pek enfes şeyler öğrendik, ama bu yazımda söylemek istediklerim sempozyumla ilgili olmayıp, o münasebetle Aya İrini’de verilen muhteşem bir konserin çağrıştırdıklarıdır: Bir Konserin Uyandırdığı Hisler! Müzisyen, müzikolog ve müzik tarihçisi Emre Aracı’nın şefliğinde İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası yaylı sazlar ekibi ve Türk Deniz Kuvvetleri Bandosu’nun seslendirdikleri müzik, Osmanlı sarayında Sultan Abdülaziz, ve Sultan V. Murat gibi padişahların besteledikleri Avrupa klasik müziği örneklerinden, Sultan II. Muhmud’un ülkemize davet ettiği müzisyen Donizetti Paşa, Gaitelli Paşa, Lange Bey vb. müzisyenlerin enfes bestelerinden, Deniz Lisesinin ateş bakışlı, zeki ve yetenekli öğrencilerinin koro olarak katıldıkları Deniz Kuvvetleri ve Deniz Harp Okulu marşlarımıza kadar içerdiği parçalarla beni bambaşka bir âleme, mutlu bir his dünyasına götürdü. Bir yandan Osmanlı Padişahı ve İslam Hâlifesi, Osmanlı prensi olan zatların besteledikleri valsa davet, polkalar, mazurkalar vb. erkek kadın birlikte, birbirine sarılarak yapılan dansların müziklerini dinliyor, bir yandan da sahnedeki perdeye akseden ve son halife Abdülmecid Efendi’nin fırçasından çıkmış, kendisini başı açık, hoş giyimli, piyano çalan, erkek dostlarıyla bir salonda sohbet eden kültürlü Osmanlı kadınlarının arasında gösteren yağlıboya tablolarını hayranlıkla seyrediyordum. Düşündüm de, şimdi, karısının ve kızının kafasını bohçalayan, onu iğrenç pardesü bozması kılıklara sarıp sarmalayan, hiçbir giyim zevki göstermeyen garip takım elbiseli, yakası açık bangır bangır bağıran uyumsuz renkli gömlekleriyle bize Müslümanlık ve Osmanlılık satan ayak takımının temsilcileri! Bunlar mı Osmanlı? Bunlar nerede, dinlediğim müzikleri besteleyen, seyrine doyamadığım tabloları dolduran uygar kılıklı, ince ruhlu, derin kültürlü insanlar nerede? Ayak takımı, o üstün nitelikli insanların adına konuşabilir mi? Onların temsil ettiği kültürü savunabilir mi? Onların içinde döndükleri çevreyi hattâ bilebilir mi? Kimdir bu Türkçesi bozuk, giyimi görgüsüz, gözü aç ayak takımı? Bunlar köyle kasaba arasında, kasabayla büyük şehir varoşu arasında sıkışmış, hayatta hiçbir baltaya sap olamamış zavallı insanların adam olamamış çoluk çocuklarıdır. Bunlar, sadece kulaktan doyma duydukları, zevksiz televizyon dizilerinde seyrettikleri, kendileri gibi köksüz insanların çıkarttıkları gazetelerin arka sahifelerinde veya dedikodu dolu eklerinde gördükleri hayata hem tepkilidirler, hem de gizliden gizliye onu arzularlar. O hayatı kötülerler, ama öyle yaşamaya can atarlar ve her buldukları fırsatı kendilerini öyle bir hayatın içine atmak için kullanırlar. Aç gözlüdürler. Geldikleri çevrelerin hep sayıkladığı, kadın, para, lüks tek hedef kümeleridir. İnsan haysiyeti, yüce idealler, insan uygarlığı, onlara tamamen yabancıdır. Onlara ulaşamadıkları için onları kötülerler. Okuyan kültürlü ve uygar insanlar bu zavallıların alay konusudur. Ama içten içe, bunlar bilirler ki güya alay ettikleri insanlar kendilerinden çok yüce varlıklardır. Onun için onlara kin ve garez duyarlar. Pespaye, cahil, görgüsüz hayatlarına uyduramadıkları her şey düşmanlıklarını muciptir. Bu bîçare yaratıklar kendi aralarında gruplaşırlar; mafyalar, çeteler, tarikatlar, hücreler ve benzerleri, tapınmaya programlı, güce tapmaya dünden hazır zavallıların kendi insan haysiyetlerini teslim ettikleri muhtelif zümrelerin tezahür şekilleridir. Kendi aralarında bile hür düşünceye yer olamaz. Her birey altındakini ezer, üstündekine paspas olur. Yaşadıkları bataklıktan onurlu, haysiyetli, kültürlü, uygar insanlara çamur püskürtmek kendilerini isbatın tek aracıdır. Bu yaratıklar Kabakçı isyanını düzenleyerek ince ruhlu, kültürlü Sultan Selim’i katleden kaatillerdir. Bu pespayeler Kubilay’ın asil başını vücudundan ayıran insan müsveddeleridir. Bunlar kendi öz kızının ırzına geçen papalardır. Bunlar hayırsever insanların paralarını insani amaçlarla toplayıp onları yiyen alçaklardır. Ama bunlar benim müziğini dinlerken heyecanlandığım Padişahlarımızı savunabilecek kişiler değillerdir. Bilakis onların da bizim de kaatillerimizdirler. Bunlar yalnız Atatürk’ün, yalnız ülkemizin uygar ordusunun, yalnız görgülü ve kültürlü uygar vatandaşlarımızın değil, onların bir yerde kökünde olan Osmanlı’nın kültürlü yüzünün de, insanı insan yapan her güzel ve yüce şeyin de amansız düşmanlarıdır. Bunları iyi tanıyınız. PANDANIN KALITIMI ÇÖZÜLDÜ SATÜRN HALKALARININ GİZİ Astronomlar güneş sistemimizde niçin yalnızca Satürn gezegeninin dikkat çekici halkalara sahip olduğunu keşfettiler. Bilim insanlarının tahminlerine göre halkalar yaklaşık olarak dört milyar yıl önce meydana gelen şiddetli bir kuyrukluyıldız yağmuru sırasında oluşmuş. Gerçi o tarihlerde tüm gezegenler kuyrukluyıldız yağmurunun etkisindeydi ama yağmur sadece Satürn gezegenine isabet ederek uydulardan birini parçalamış. Uydunun parçaları daha sonra gaz gezegeninin çevresine dağılarak halka sistemini biçimlendirmişler diyor Paris Diderot Üniversitesi’nden Sébastien Charnoz ve arkadaşları. CBT 1127/ 5 Pandanın kalıtımını çözen uluslararası bir araştırma ekibi, elde ettiği sonuçlar yardımıyla pandanın cinsel isteksizliğiyle ilgili bilgilere ulaşmayı umuyor. Çinli bilim insanı Wang Jun: “Kalıtımın, dev pandaların zayıf üreme yetileri hakkında bilgi vermesini ve bilim insanlarının daha fazla yavru için çözüm bulmalarına yardımcı olmasını bekliyoruz” diye konuştu. Uzmanlara göre Çin’de doğal ortamda sadece 1600, hayvanat bahçelerinde ise 200 kadar panda yaşıyor. Panda kalıtımının çözülümünde Çinli bilim insanlarının dışında, İngiliz, Amerikalı, Danimarkalı ve Kanadalı araştırmacılarının da katkıları oldu. Sonuçlar pandaların ayı türüne ait olduğunu da kanıtladı. Dev panda en fazla tehdit altında bulunan hayvan türlerinden biri. Nilgün Özbaşaran Dede 24 Ekim 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear