29 Eylül 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam REFORM YAPAMIYORSAK İYİ ÖĞRETMEN YETİŞTİRELİM Prof. Bozkurt Güvenç, yıllardır eğitim reformu yapmak istediğimizi, ancak bunu gerçekleştiremediğimizi, hemen her yıl reform adına yapılanların da eğitim reformunu yamalı bir bohçaya dönüştürdüğünü belirterek, “bütün bunlar reform umudunu da söndürme noktasına getirdi” dedi. İnsan doğmalarla değil eğitimle insan olur, diyen Bozkurt, dünyada eğitim konusunda araştırmalarıyla ünlü kişi ve çalışmalarından ve bu çalışmaları özümseyen sözlerden örnekler verdi. Eğitim topluma ortak akıl vermeli. İnsanın zamanın efendisi olması, insanın en iyisi olarak yaparak öğrendiğini ve öğrendiklerini uygulayabildiği ölçüde özümseyebildiğini ve yaratıcı olabildiğini; bilinenlerin yeniden amaca uygun ve sonuç verici biçimde yeniden düzenlemenin çok önemli olduğunu, tarihte eğitim üzerine çok önemli araştırmalar yapıldığın ve bunların bilinmesi gerektiğini belirtti. Güvenç, “eğer reformu Milli Eğitimde yapamazsak hiç bir yerde yapamayız” dedi. Güvenç’e göre, insanlar herşeyi birbirine dil ile bağlıyorlar, yabancı dille değil ana dille... Güvenç, farklı müfredatlı 70 kadar lisenin olduğu bir ülkede, bir lise eğitiminden bahsedilemez, hiç biri lise değildir, dedi. İnsaneğitimkültür toplum ilişkileri üzerine yapılan çeşitli çalışmaların şematik açıklamalarını gündeme getiren Güvenç, kültürmedeniyet ilişkisi; kişiliğindünrya görüşünün oluşumu; Ontolojik varlık alanları modeli; kişiliğin kültürantropolojik açıklaması; kültür yumağı: insan ve dil kavramları üzerinde durdu. Ayrıca, Türk eğitim ve kültür tarihinin önemli anlarını kavram ve olgularla dile getirdi. “Reform yapamıyorsak, iyi öğretmen yetiştirebiliriz”i, bir çözüm olarak sundu: “İyi öğretmen, eğitimin ve içeriğin eksikliklerini kapatabilir.” “Milli Eğitim Bakanlığı’nda bulunan 50 kadar genel müdürlüğü 56’ya indirebiliriz.” “Açık öğretime, bütün üniversiteler el atabilir, bütün üniversiteler çevrelerine yönelik açık öğretim programları yapabilir.” “TV’den yararlanılmalı, Eğitim TV’si kurulmalı, bu pek çok şeyi çözebilir.” “Biz verileri değil soruları öğrenmeliyiz, veriler değişir,” “Darwin evrimi ilk açıklayandır, bugün ise evrim çok yönlü araştırılmaktadır.” “Türkiye, bir Atatürk’e ihtiyaç duymadığı zaman kurtulur.” “Sistem bir kez kurulduğu zaman değişmesi zordur; sistemler reforma direnir; herşeyi her şeye bağlayan insanoğglu da bu yüzden reformlara direnir... Ssitemlerde ideoloji vardır, sistemle ideoloji aynı şeydir, fakat ideolojide fikir vardır, sistemlere fazla bel bağlamayalım.” “Bitkisel ürün beslenmenin efendisidir; hayvanlar mekânın efendisidir; insanlar değişiminzamanın efendisidir.” [email protected] Cumhuriyetin ruhu dediğimiz şeyi yitirdiğimizde geriye ne kalır onu düşünmek gerekir. Çünkü cumhuriyet çok büyük heyecanlarla, çok büyük düşünce ve duygu birikimiyle oluşturulmuştur. Cumhuriyetin Tinsel Bileşenleri Üzerine (1) Cumhuriyetimizi tinsel açıdan yorumlamaya çalıştığım bir konuşmamı ard arda üç bölüm olarak okurlarımla paylaşmak istiyorum. İlki şöyle başlıyor: “Ben bu kısa konuşmamda cumhuriyetimizin tinsel, manevi de diyebilirsiniz, temelleri üzerine düşünmeye çalışacağım. Çünkü bana öyle geliyor ki biz daha çok cumhuriyetimizi siyasi, ekonomik ve toplumsal boyutta düşünmeye alışkınız. Oysa cumhuriyet, çok büyük bir manevi devrimdir. Düşünsel, duygusal bir devrimdir. Dolayısıyla biz cumhuriyetin iç dünyalarımızda yaptığı değişikliği ve yeniliği acaba fark edebiliyor muyuz? Acaba şu anda yaşadığımız sıkıntıların kaynağında işin bu yanı, tinsel boyutu, düşünsel ve duygusal boyutu, sanatsal boyutu, kültürel boyutu ne denli önemlidir? Biraz bunlar üzerinde sizlerle birlikte konuşmak ve düşünmek istiyorum. Cumhuriyet, biz Anadolu topraklarında yaşayan insanlar için, üzerinde titizlikle kol, kanat germemiz, bunun için de sürekli olarak yeni baştan düşünmemiz gereken, çok büyük bir olanaktır. Bu olanağın değerini çok iyi bildiğimizi sanmıyorum. Hele gençlerimizin bunlardan çok haberli olduğunu sanmıyorum. Çünkü cumhuriyet adına okullarda okutulan derslerde, üniversitelerdeki Devrim Tarihi derslerinde bu ruh yeterince her halde yansıtılamıyor, anlatılamıyor. Cumhuriyetin ruhu dediğimiz şeyi yitirdiğimizde geriye ne kalır onu düşünmek gerekir. Çünkü cumhuriyet çok büyük heyecanlarla, çok büyük düşünce ve duygu birikimiyle oluşturulmuştur. Dolayısıyla bizim aradan bunca yıl geçtikten sonra bu birikimi yeniden gözden geçirmemiz, o birikimi aradan geçen yıllardaki dünyada ve ülkemizdeki değişikliklere uygun olarak yeniden yorumlayıp, yeniden oluşturmamız gerekir. Unutmayalım ki bir şeyi koruyabilmek için sürekli olarak onu yenilemek gerekir. Korumak için bile sürekli olarak o korumaya çalıştığımız şeyi tazelemek zorundayız. Yoksa cumhuriyet, sadece cumhuriyet üzerine belli günlerde nutuk atarak korunacak bir şey değildir. Bizden çok büyük görevler beklediği açıktır ve bu kaygıyı bütün düşünen ve cumhuriyetin kıymetini bilen bu toprakların insanları olarak duymak gerekir diye düşünüyorum. Ben belki bazılarınıza sıkıcı gelecek, umarım gelmeyecektir, kimi kavramlarla, Türkçe’den devşirdiğim cumhuriyetin felsefesini sizlere anlatmaya çalışacağım. Belki bunu bizim Türkiye’de yaşayan, Türkçe düşünen, Türkçe üreten aydınlarımızın da yapması gerekir. Fakat aydınlarımız nedense dünyayla ülkelerinden daha fazla ilgileniyorlar. Yabancı dillerle kendi dillerinden daha fazla ilgileniyorlar. Ve bu toprakların kültürünü, birikimini, geçmişini, düşünce ve duygu dünyasını, değerlerini bilmiyorlar ve köklerine eğilmek istemiyorlar. Cumhuriyetimizin tinsel yönünü, manevi yönünü on iki ayrı kavramla aydınlatmak istiyorum. Zaman kısıtlılığı dolayısıyla bunları açımlama olanağım yoktur. Belki sorulursa açmaya çalışabilirim. Ama kısaca ipuçları vermek istiyorum, belki bazılarınız bunları geliştirebilir yahut üzerinde düşünebilir, tartışabilir, eleştirebilir. Cumhuriyetimizi yaratan ruhun en azından bu on iki temel öğe üzerine kurulduğunu düşünmekteyim. Bunlardan birincisi cumhuriyetimizin “özden” oluşudur, yani “içten” oluşudur. Cumhuriyetimizin bizden “özden” insanlar olmamızı istediğidir. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan insan ve bu cumhuriyete yakışan bir insan neye benzer diye hep sormuşumdur. Çünkü cumhuriyetimizin bize sunduğu belki üzerinde yeterince düşünmediğimiz bir insan anlayışı vardır ve bu insan anlayışını da biz genellikle hep alışılagelmiş, basmakalıp kavramlarla düşünmeyi seçmişizdir. Özdenliğin, içtenliğin yani biraz eski deyimle samimiyetin, olduğu gibi olmanın çok önemli olduğunu düşünürüm. Yazık ki 21. yüzyılın bu ilk basamaklarında, dünya bu özdenliği yitirmektedir. Çünkü bu dünyada yurt tutabilmek, başarı kazanabilmek, türlü entrikalarla sağlanabiliyor. İnsanlar verdikleri sözün ardında durmuyorlar ve kendilerini farklı göstererek diğer insanları sömürme yolunu yeğliyorlar. Özden bir insanın özlemli olduğunu da düşünmek gerekir. İkinci kavramım “özlemli” oluştur. Cumhuriyet insanı özlemlidir. Çünkü cumhuriyet insanı şu anda bulunduğu durumla yetinmez. Geleceğin ufkuna doğru yönelmiştir ve hep bir özlem içindedir. Cumhuriyet insanı özlemlidir, cumhuriyetin genç insanlarına daha iyi Türkiye, daha iyi yaşam, daha hakça, zulmün giderek ortadan kalktığı, insanların kendilerini daha özgür duyurabildikleri, daha özgürce var olabildikleri bir dünya vaat ettiğini düşünürüm ve özlemlilik böyle bir dünyaya doğru olmak gerekir. Dolayısıyla “özden” ve “özlemli” oluş, cumhuriyet kavramının , ilk iki bileşenini oluşturuyor. ve fikir alışverişi yapma olanağını buldu. GEBİP Yıllık Değerlendirme Toplantısı sonunda, Yeditepe Üniversitesi kampus turu ve laboratuvar gezileri yapıldı. (ob) Tayfun Akgül CBT 1127/ 11 24 Ekim 2008
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear