01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

bilim dünyasından Kısa Haberler y uvarlara bulaştığını, dolayısıyla da lenf düğümündeki parazitlerin sıtma semptomlarına neden olmayacağını söylüyor. Lenf düğümünde bulunan parazitler, bedeni parazitlerin varlığı konusunda uyararak bağışıklık savunmasını harekete geçirebilirler. Diğer bir olasılık olarak da parazitlerin bedeni duyarsız hale getirerek bağışıklık sisteminin bir enfeksiyona cevap vermemesine yol açabileceği düşünülmekte. Bazı parazitlerin farenin derisinde yedi saat kadar yaşayabilmeleri bilim adamları için sürpriz olmuş. Bu da bunların ikinci bir enfeksiyon dalgasına neden olabileceği düşüncesini akla getirmekte. Sıtma, bağışıklık sisteminde de oluşabiliyor Son bulgular, parazitlerin sadece karaciğerde gelişmediklerini gösterdi. Pasteur Enstitüsü beklenmedik bir sonuçla karşı karşıya kaldı: Sıtma parazitleri bağışıklık sisteminin lenf düğümlerine de yerleşiyor. Bu durum bir sıtma enfeksiyonunun ne kadar karmaşık olduğunu kanıtlamış oldu. Bugüne kadar olgunlaşmamış parazitlerin sadece karaciğerde büyüyüp çoğaldıkları sanılıyordu. Bilim adamları bundan sonra, parazitlerin, karaciğere ulaşmadan önce etkiyen daha iyi aşının geliştirilebilmesini umuyorlar. Nature dergisinde yayımlanan araştırma sırasında bilim adamları flüoresanlı bir maddeyle aşıladıkları plasmodyumlu sineklerin bir fareyi sokmalarına izin vermişler. Her sokuşta hayvanın derisinde 20 flüoresanlı parazit tespit edilmiş. Parazitler büyük bir hızla ve rasgele deriye doğru ilerliyorlar. Deriyi terk eden parazitler daha sonra damarlara bulaşıyor ve %25’i bağışıklık sisteminin lenf düğümlerine sızmakta. Parazitler, sokma yerine en yakın lenf düğümünden başka (daha uzaktaki) lenf düğümlerinden hiçbirinde saptanmadığı için yolculuklarının burada sona erdiği tahmin edilmekte. Sineğin sokmasından dört saat kadar sonra, lenf düğümündeki parazitlerin birçoğu zayıflamış ve önemli bağışıklık hücreleriyle tepkime yaşanmış. Bu da bağışıklık hücrelerinin parazite zarar verdikleri anlamına gelmekte. Ancak parazitlerin bazıları bağışıklık hücrelerinin saldırısından kaçarak normalde sadece karaciğerde bulunan tüm biçimlerde gelişmişler. Sinek sokmasından 52 saat sonra lenf düğümlerinde parazitin kalmaması, parazitlerin lenf düğümlerinde tamamen gelişmelerinin mümkün olmadığıyla açıklanmakta. Araştırmayı yöneten Robert Menard, sadece tümüyle gelişmiş olan parazitlerin ak pötik kök hücreler gerçi her tür kan hücresi oluşturabilseler de karaciğer hücrelerine dönüşemiyorlar. Bu sınırlı uzmanlaşma yetisine rağmen yetişkin kök hücreler yine de lösemi veya diğer kan hastalıkları için umut oldular. Fakat ortada şöyle bir problem vardı: Beden dokusu genel olarak, doku kaynağından ayrıştırıldıktan sonra çoğalmayan az sayıda kök hücre içermekte. Araştırmacılar bu nedenle izole edilen hücrelerde, alışılmış ortamda bölünmeye teşvik eden uyarı maddelerin eksikliğinden kuşkulanıyorlardı. Bu uyarı maddelerini arayan Harvard Tıp Okulu’ndan Harvey Lodish, birkaç yıl önce farelerin kemik iliği kök hücrelerini belli başlı bir hücre grubuyla birlikte çoğaltmış ve hücrelerin tam da kök hücrelerinin çoğalmaları için gerekli büyüme faktörlerini ürettiklerini bulmuştu. Son araştırmada ise bu uyarı maddeleri saptandıktan sora laboratuar deneyinde kullanıldı. Böylece normalde beden dışında çoğalmayan kemik iliği kök hücreleri 30 misli çoğaldılar. Bundan sonraki araştırmalarda aynı yöntemin insandaki kök hücrelerde kullanılabilirliği kontrol edilecek. Yetişkin kök hücre üretimi için yeni bir teknik Amerikalı bilim adamları, yetişkin kök hücrelerini çoğaltmak için yeni bir yöntem geliştirdiler. Yetişkin insanın çeşitli doku türlerinde bulunan bu öncü hücreler, embriyonik kök hücrelerine (etik kaygılara neden olmayacak) alternatif olarak görülmekte. Fakat yetişkin kök hücreler beden dışında çoğalmadıkları için tedavi için kullanılması zordu. Bilim adamları farklı büyüme Savaş erkek çocukları sevmiyor Kriz dönemlerinde düşürülen embriyolar genelde erkek. İsveç halkının geçmişteki verilerini inceleyen Amerikalı bilim adamlarına göre bu evrimsel program, kadınların genlerini yeni kuşaklara taşımaya yardımcı oluyor. Yeni bulguyla, stresli dönemlerde neden daha az erkek bebek doğduğu açıklanabiliyor. Erkekler daha güçlü olarak kabul edilmelerine rağmen, kadınlardan daha az yaşıyor ve anne karnındaki erkek embriyonun ölüm riski de daha yüksek. Bu durum özellikle de çevre felaketleri, ekonomik kriz veya açlık dönemlerinde daha belirgin bir şekilde kendini göstermekte. Bu nedenle stres altındaki ana rahmin, dişi embriyondan çok erkek embriyon attığı tahmin edilmekte. Annenin stresine bağlı erkek embriyo ölümleri bilim adamları tarafından birbirine zıt iki açıklamayla tartışılmakta. Birinci teori, anne bedeninin etkin girişimiyle, zayıf erkek embriyonların atılarak,, dişi embriyon veya daha güçlü erkek embriyoya yer açılması şeklinde açıklanan doğal ayıklanmaya dayanıyor. İkinci teoride ise bebeğin cinsiyeti üzerinde annenin girişimi etkili değil. Bu teori, annedeki stresin embriyoya zarar vererek en zayıf ve genelde duyarlı olan erkek embriyonların doğuma kadar dayanmadığını açıklamakta. Kaliforniya Üniversitesi’nden Ralph Catalona ve Tim Bruckner şimdi bu açıklamalardan hangisinin doğru olduğunu öğrenmek için, 17511912 yılları arasında doğan İsveçlilerin verilerini incelediler. Buna göre bazı yıllarda gerçekten de daha az erkek bebek dünyaya gelmişse de beklenenden daha uzun yaşamışlar. Bu sonuç birinci teoriyle örtüşmekte. Zor koşullara rağmen dünyaya gelen erkek bebekler, daha dirençliydi ve bu yüzden de daha uzun yaşamışlardı. Bilim adamları doğru teorinin saptanabilmesi için araştırmanın diğer toplumlarda da tekrarlanması gerektiğini bildirdiler. Atina’da salgın veba değil, tifüsmüş Beşinci yüzyıla ait bir toplu mezardan çıkarılan bir iskeletin dişinde tifüs hastalığından sorumlu Salmonella typhi bakterisi saptandı. Dönemin yazarı Thukydides’in ayrıntılı belgelerine rağmen, Atina’da beşinci yüzyılda halkı kırıp geçiren hastalığın tam olarak ne olduğu anlaşılmamıştı. Kimi araştırmacılar veba veya lekeli humma üzerinde durur Kalp hastalıkları tanısında sirkesineğinden yararlanılacak Amerikalı bilim adamları ilk kez, canlı bir sineğin kalbini inceleyerek kalp atışlarını kesin bir şekilde takip etmeyi başardılar. Bu çalışma sırasında insanda kalp hastalığı riski doğuran belli başlı genetik değişimlerin, sinek kalbi üzerinde de olumsuz etkidiği görüldü. Basit kalıtımları ve kısa sürede çoğalabilmeleri nedeniyle sirkesinekleri (Drosophila melanogaster) bilimsel deneylerde en çok kullanılan hayvanlardır. Fakat minik kalplerini atarken izlemek mümkün olmadığı için kalp hastalıkları araştırmalarında kullanılamıyorlardı. Duke Üniversite Orta kulaktaki çekiç kemiğinin OCT ile alınmış görünsi’nden Matthew Wolf, şimdi optik koherens tomografisiyle (OCT) sineğin kal tüsü bini atarken izlemeyi başardı. Bu yöntemde, ışık parçaları arasından dokuya giren ve buradan geri yansıyanlar filtre edilmekte. Bu şekilde elde edilen görüntüler aşağı yukarı insan kalbinin ultrasonla elde edilmiş görüntülerine benzemekte. Bilim adamları OCT yöntemiyle sineğin atmakta olan kalbiyle ilgili bir video çekerek, kalbinin kesin boyutlarını da belirlediler. Ayrıca sineğin kalbine, insanda dilatatif kardiyomiyopati hastalığından sorumlu olduğu sanılan bir gen de aşılanmış. Bu kalp hastalığında, büyüyen kalp kasları, kalbin sağlıklı bir şekilde çalışmasını önler. Genetik değişimden geçirilen sirkesineklerinde de aynı olumsuz etki ortaya çıkmış. Bilim adamları şimdi sirkesineği genlerini adım adım değiştirerek, mutasyonların sinek kalbi üzerindeki etkilerini araştıracaklar. Sinek genlerinin birçoğu insandakilerle örtüştüğü için yeni yöntemle kalp hastalıkları riskinin daha iyi araştırılabileceği sanılmakta. 986/4 11 Şubat 2006 faktörlerinin karışımıyla şimdi kemik iliği kök hücrelerinde laboratuvarda 30 faktörlük bir artış elde ettiler. Her türlü beden hücresine dönüşebilen embriyonik kök hücrelerine karşın, yetişkin kök hücrelerinin uzmanlaşma yetisi sınırlıdır. Örneğin kemik iliğindeki hemato
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear