01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Kitap Kuş Gribi Neden Tehlikeli? Nasıl Korunmalı? Dr. Aslıhan Çakaloğlu Prof. Dr. Erhan Nalçalı Nazım Kitaplığı İnsanlık, salgın hastalıklarla mücadele konusunda yüzlerce, hatta binlerce yıllık bir birikime sahip. Ama, özellikle toplumsal eşitsizlikler yüzünden pek çok bulaşıcı hastalık, aşısı, tedavisi ya da korunma yöntemi bulunduğu halde, her yıl milyonlarca ölüme yol açıyor. Medyanın ve ilaç/sağlık tekellerinin ürettiği felaket senaryoları ise, umutsuzluk ve korku yayarken, sorunların çözümünü daha da zorlaştırıyor. Bu kitap, kuş gribi konusunda halkımızı aydınlatır ve olası bir salgından korunmanın yollarını tarif ederken, yaşadığımız sağlık sorunlarının kökenlerine ışık tutuyor. Bu kitapta kapitalizmin insan sağlığına ve aklına yönelik saldırılarından da korunmak gerektiği gösteriliyor. TıpSağlık VEREM (TÜBERKÜLOZ) BASİLİ NE İSTER? Artan Verem ve en sevdiği hasta tipi Verem mikrobu hava yolu ile bulaşır. Yani, bulunduğunuz otobüste, uçakta, odada veremli bir hastanın, öksürerek, hapşırarak, hatta normal nefes alıp vererek çevreye saçtığı basilleri ciğerimize alıp hasta olabiliriz. Bulaşma için, HIV/AIDS’te olduğu gibi kan ürünü kullanmak, cinsel ilişki, damardan ilaç kullanmak gerekmez. Yani, hiçbir şey yapmadan verem basilini alıp hastalanmamız mümkündür. Bu durumda yapılacak şey, basil kaynağını kurutmaktır. Şeref Özkara (*) erem hastalığını yapan basil, Mycobacterium tuberculosis’tir. Diğer mikobakterilerin insanda hastalık yapma oranı düşüktür. Mycobacterium tuberculosis, insandan insana bulaşarak yayılır. İnsan dışında başka bir canlı ya da doğal kaynakta çoğalıp yayılmadığı bilinmektedir (Şekil 1). Verem basilinin en azından 17.500 yıldır varolduğu ABDWyoming’deki hayvan kalıntılarının incelenmesi ile gösterilmiştir (1). Tarih boyunca, bütün toplumlarda ve bütün ülkelerde var olan tüberküloz hastalığının sorumlusu olan bu basil, biriktirdiği "deneyimler" sonucunda, uzun süre yaşama ve yayılma çabasını günümüzde de sürdürmektedir. Daha önce, ineklerde ve büyükbaş hayvanlarda bulunan Mycobacterium bovis’in, havyanların evcilleştirildiği ve insanlarla aynı binalarda yaşamaya başladığı dönemde genetik değişime uğrayarak (mutasyonlar) Mycobacterium tuberculosis’in türediği hipotezi öne sürülüyordu (2). Mycobacterium tuberculosis’in genomunun tüm gen dizisi belirlendikten sonra, bu hipotezin doğru olmadığı anlaşılmıştır. Mycobacterium tuberculosis ve Mycobacterium bovis’in atasının ortak bir basil olduğu, her ikisinin, farklı mutasyonlarla ortaya çıktıkları görülmüştür (3). Genomun analizini sağlayan günümüzün tek V Özelleştirmenin Kara Kitabı Türkiye’de Özelleştirme Uygulamaları Üzerine Bir Değerlendirme Enver Öktem İzmir Milletvekili Bu kitabın yazılmasının nedeni 1985 yılından bu zamana kadar geçen sürede birçok yönleriyle tartışılan ve ülkemiz ekonomisi için ciddi bir çözüm getirecek kanısı uyandırılan özelleştirme uygulamalarının pratikte ne anlama geldiğine ilişkin derli toplu bilgiye ulaşmak ve özelleştirme adı altındaki yağmanın ciddi sonuçlarını tartışmaktır. Verem basili, kısa çomak şeklinde, 14 mikron boyunda ve 0,30,6 mikron çapında bir mikroptur. Özel boyalarla ve ısıtılarak boyanır. Isıtılınca hücre duvarındaki yağ tabakası eriyerek boya içeriye girer. Soğuyunca, içeriye giren boya, asit ve alkol ile yıkansa bile boyayı vermez. Bu nedenle aside dirençli basil (ARB) denilir. Bu resim, Ziehl Neelsen boyası ile boyanmış 1000 kez büyütülmüş ARB’yi göstermektedir (www.verem.org.tr)’den daha fazla bilgi alınabilir. Devam Kök Hücre Konferansı Baştarafı 21. sayfadan bölüm vardı. Parkinson’un da aralarında bulunduğu ilerleyici nörolojik hastalıklarda araştırmaların ne denli önemli olduğunu vurgulayan mesaj Raşide Ali tarafından bir hasta yakını olarak dile getirildi. Toplantının başında kök hücre araştırmaları ile ilgili yapılan oylamalar yinelendi. Konferans katılımcıları arasında kök hücre araştırmalarının yapılmasını destekleyenlerin oranı % 79dan % 87’ye; embriyoner kök hücre çalışmasını destekleyenlerin oranı % 71’den % 82’ye yükselmişti. Benzer biçimde embriyonik çalışmaların bir gün bilimde belirgin ilerleme sağlayacağına inanların oranı % 74’den % 80’e; çıkmıştı. Bu basit anketler de kısayoğun bilgilendirmenin görüş etkileme açısından işlevini göstermekteydi. Avrupa Komisyonu Araştırma Genel Direktörü ve Science & Society Direktörü J. Michael Baer kapanış konuşmasında ‘diyalog’un önemini, kök hücre çalışmalarında etik ve sosyal tartışmaların ve bunu konunun bütün taraflarını sürece katarak yapmanın ne denli gerekli, hatta zorunlu olduğunu gördüklerini vurguladı. Ne rastlantı ki, o gece Türkiye’ye dönerken havaalanından aldığım International Herald Tribune’in ilk sayfasında, kök hücre çalışmalarıyla Güney Kore’de neredeyse bir halk kahramanı haline gelmiş olan Hwang Woo Suk’un araştırmalarında başvurduğu sahtecilik duyuruluyordu. Bilime duyulan güveni sarsmamasını diledim, ama Seul borsası için aynı şeyi söylemek mümkün olmayacaktı en azından. Prof. Dr.Berna Arda Ankara Üniv.Tıp Fak., Deontoloji (Tıbbi Etik) AD 986/22 11 Şubat 2006 Terakki fikri Baştarafı 18. sayfadan muhakeme ve bilim mümkün olmaz. Hiç şüphe yok ki, tarih felsefesinin biraz aceleyle ulaşmış olduğu fikirler nazari ve hatta farazidirler. TARİH FELSEFESİ OLGULARA DAYANMALIDIR Fakat ne çare ki, bilimler konularının büyüklüğü ve karmaşıklığı ölçüsünde faraziyelerden ilham ve yön alabiliyorlar. Fazla olarak tarihi araştırmanın günümüzde sınırsız bir şekilde genişleyen sahasındaki uzmanlık dalları o kadar çoğalmıştır ki, bunların kendi daracık bölümlerinde mahsur kalma mecburiyetleri, genel ve bütüncül fikirler zev kinden onları adeta mahrum bırakmıştır. Halbuki bu zevkin dumura uğraması tarih bilimi için bir felakettir. Bu vaziyette bir de tarih felsefecilerinin nisbeten özgür kalmış nazari ve genel sentezci çalışmaları da olmasa tarihten yararlanmak belki de mahşere kalacaktır. Ne bende, ne de kimsede bu derece sabır ve tahammül düşünemediğimden tarih felsefesine karşı küskünlük, ancak kötüleri için olsa gerek. Ve gerçekten somut olguları ihmal ederek kendi öznelliğine dalmış her felsefe nasıl kötü ise, tarih uzmanlarının çalışmalarından hakkıyla yararlanmamış bir tarih felsefesi de öyle kötüdür. Hayat, Sayı 86, 19 Temmuz 1928, Cilt IV, s.34, Ankara.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear