01 Temmuz 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Bilim Tarihi efe, s l e F , m i Bil ve S a n a t Dergisi n HAYAT’ta Seçmeler adır Osman Bah m Hazırlayan: l.co ai an@hotm bahadirosm Terakki Fikri ’ni Niçin yazdım? İlerlemecilik eğilimlerimizin büyük Türk inkılabıyla hazırladığı derin ve kuvvetli bilinçten sonra, terakki felsefesiyle ilgilenmemiz doğaldı. cak bu sayede yazarların kişisel veya milli bakış açılarının etkisinden kurtularak meseleyi bağımsız bir Türk gözüyle muhakeme etmeye çalıştım. Bunda ne derece başarılı olduğumu okuyucularım takdir edecektir. Yalnız çalışmamı derinleştirdikçe gördüm ki, terakki fikri aynı zamanda çeşitli uygarlık ve insanlık tiplerinin en geniş birtakım ifade ve açıklamalarıdır. Başlangıçta pek kişisel ve kurgusal görünen bu çeşitli ifadelerin ve açıklamaların çeşitliliklerini sınıflandırabilmek üzere bunların felsefi, bilimsel, dini, milli, sosyal ve siyasi muhitlerini ortaya koyarak anlamaya çalıştım ve nihayet gördüm ki, ortada başlıca ideal iki hayat tipine mecburiyet doğmuştur. ka yapacakları bir şey yoktur ve en akıllılar daima ihtiyarlardır. Yeniler ise geçmişte gördükleri insanlara karşılık gelecekte olağanüstü insanlar beklerler. Bunların ideal okulları daima yeni okullardır. Bunun içindir ki, çocuğun hoca etrafında değil, hocanın çocuk etrafında dönmesini isterler. Yine bunun içindir ki, hürriyet, serbestlik ve yaratıcılık taraftarıdırlar. Ve en yaratıcı kabiliyeti daima gençlerden beklerler. Uyanış döneminden 19. asra kadar bu şekilde çarpışan eskilik ve yenilik, bu asırda terakki kanaatini feda etmemekle beraber eskilerin idealinde bir düzen felsefesi olduğunu ve cemiyetler için bunun da gerekli olduğunu ileri sürerek, düzen içinde terakki ilkesini işlediklerinden, gelişmeci ilerlemeciler sırasına geçtiler. Zafere ulaşıncaya kadar ihtilalci veya inkılabçı ilerlemeci olan burjuvaların bu suretle gelişmeci olmaları gayet doğaldı. Bununla birlikte aradaki fark, terakkide sürat ve derece gibi bir itidal farkı olmak bakımından hayat ve tarih bakışı asla değişmiş değildi. Bir de terakki fikrinin tarihine bağlılıktan ayrılmayarak bu Mustafa Şekib (Tunç) erakki Fikri, hayatın ve insanlığın oluşuna karşı duyulmuş bilincin doğurduğu felsefi bir meseledir. Hayat nereden geliyor, nereye gidiyor? İşte iki soru ki, insanlığın bunlara karşı bilinç peyda etmesiyle başlamış ve bu bilinç derinleştikçe terakki meselesi de önem kazanmıştır. Bilimsel analiz bize hayatın ve insanlığın unsurlarını veriyor. Tarihi bilginin derinleşmesiyle de geçmişimizin unsurlarını öğreniyoruz. Fakat yalnız bunları bilmek ne hırsımızı, ne de merakımızı yatıştıramıyor. Fazla olarak herhangi bir şeyin analizle elde edilen unsurları o şeyin sentez halinde niteliğini bize tanıtmıyor. Mesela oksijen ile hidrojeni ayrı ayrı bilmek, bunların bireşiminden oluşan suyu bilmek olmuyor. Aynı şekilde genel tarih, milli tarihlerin toplamından başka bir şeydir. Hayatı ve insanlığı parça parça tanımakla bunları bir birlik halinde düşünmek, aynı zihniyet ve aynı tarz ile yapılamıyor. Birisine yeterli gelen yöntem ve bakış diğerine hiç de yetmiyor. Tarih ve hayat esas itibariyle bir bütündürler. Bütünün T ne olacaktır? Sadece hayata yöneltilen bu soruların cevabı tabiat felsefesini, yalnız insanlığa yöneltilenlere verilecek cevaplar da tarih felsefesini oluşturmuşlardır. O halde terakki fikri, bir tabiat ve tarih felsefesinden başka bir şey değildir. Terakki fikrinin bu tarihlerinde, zaman, mekan ve şahsiyetlere göre çeşitli değerlendirmeler görünmekle beraber, uyanış devrinden itibaren galip gelen ve gittikçe gelişenler gelişmecilik ile ilerlemecilik olmuştur. Her iki nazariyede de egemen olan kanaat, hayatın ve insanlığın geçmişe oranla üstün kudret ve değerler kazanmış olduğudur. Başka bir deyişle ifade edersek deriz ki, iyilik ve kötülük kanaatleriyle iyimserlik ve kötümserlik eğilimlerinin mücadelesinde galip gelenler iyilik kanaatleriyle iyimserlik eğilimi olmuş, yani mefkure (ideal) ile ümit; ilgisizlik, mefkuresizlik ve yeis ile ümitsizliğe egemen olmuştur. Hayatın ve tarihin büyük ana hatlarını ve bunların gelişimindeki değerleri ve anlamları bilme ihtiyacının zamanımızda ol GEÇMİŞE VEYA GELECEĞE BAĞLANMAK Bu tiplerden biri geçmişin, diğeri de geleceğin aşığıdır. Eskiler ve yeniler adı verilen bu tiplerin hayat ve tarih değerlendirmeleri birbirlerinin tama Terakki fikri, bir tabiat ve tarih felsefesinden başka bir şey değildir. kuşatılabilmesi, daha geniş ve aynı zamanda dinamik bir görüş ve anlayış ister. İçinde yaşadığımız dünyayı ve insanlığı genel bir bakışla görmeye çalışmadıkça bakış ve kuşatma genişliği olmaz. Cansız dünyayı tecrübeyle hem analize, hem de senteze tabi tutmak mümkün oluyor. Fakat hayat ve insanlık için aynı şeyi yapamıyoruz. Bunun için gözlem ve tecrübeden başka araya bir de, akıl yürütme, hayal gücü, sezgi, ilham ve yaratma gibi insani melekelerin girmesi zorunlu oluyor. Tarih felsefecileri olmasaydı, bütün tarihlerimiz şekilsiz bir hikâyeden ibaret olurdu. yöndeki çeşitli ve hatta karşıt bakışlar da yerli yerinde zikredilmiştir. Ta ki okuyucular, konu hakkında ileri sürülmüş bütün fikirleri karşılaştırmalı bir biçimde düşünüp muhakeme edebilsinler. "Tarihin bilimi varken felsefesiyle neden uğraşmalı" diyecekler yok değildir. Fakat bunlar düşünmüyorlar ki, tarih felsefecileri olmasaydı elimizdeki bütün tarihler, tasnifsiz, şekilsiz, organik olarak birleşmemiş bir sürü hikayeden ibaret kalacaklardı. Günümüzde hemen bütün tarih alimlerinin kabul ettikleri,ilkçağ, ortaçağ ve yakınçağ tasnifi bile tarih felsefecileri tarafından yapılmıştır. Nerede kaldı ki, bütün bilimler en sonunda bir felsefeye indirgenmeye ve varoluşa çaresiz çarpmaya mecbur olduktan sonra tarih bilimi bundan nasıl ayrı kalacak? Büyük Fransız bilim felsefecisi M.Meyerson’un dediği gibi; "Felsefeyi bilimden ayıran fark, gerçeğe varmakta öncekinin ikincisinden daha aceleci olmasından ibarettir." Bu acele, olgulara hiç değinmeden alabildiğine olursa buna zaten felsefe de denemez. Bu nedenle gerçek tarih felsefesinin acelesi, ancak olgular topluluğuna mümkün olduğu kadar bir organik yapı ve anlam vermesinde olabilir ki, bu yapılmadıkça tarihten genel bir fikir almaya imkan kalmaz. Bu genel fikir gerçi soyuttur. Fakat soyut ve genel fikirler olmadıkça da Yazının devamı 22. sayfada TEORİSİZ GÖZLEM YÖNSÜZDÜR Pozitivizmin bu melekelere karşı olan isyanı, kendisinden önce gelen romantizm ve vitalizmin, öznelliği son dereceye götürmelerinden kaynaklanmıştır. Gerçek durumda, öncülük eden bir sezgi veya faraziye doğmadıkça, gözlem ve tecrübe hem düzensiz, hem de yönsüz kalır. İnsanlar ise tesadüf veya talih ile iş göremezler. Bilimin bütün tarihi, muhayyile veya sezginin çoğu keşiflere yapmış olduğu öncülüklerle doludur. Nerede kaldı ki, biz insanlar yalnızca olmuş ve olanı değil, olacağı da aramayı isteyenlerdeniz. Yalnız bu kadar da değil. Acaba bütün bu oluşların değerleri ve anlamları ne? İşte bu soruya çeşitli zaman ve mekanlarda verilen cevapların tamamı konumuzun kadrosu içine girmektedir. Acaba hayatın ve insanlığın geçmişleri neydi, şimdiki durumları nedir ve gelecekleri men zıddıdır. Eskilere duğu kadar hiçbir zaman açık göre "Altın Devir" yave şiddetli olmadığı düşünüleni ideal hayat gelecek olursa, doğanın ve tarihin cekte olmayıp geçgenel, sentezsel bir görüşünün miştedir. Bu nedenle en makbul hareket, asla değerden düşmemiş olduğu pek kolay tahmin edilebilir. Fazla olarak, ta inkılab ve yenileşme değil, tam tersine sükunu genç Osman’dan beri başlayan ilerlemecilik ve nizamı koruma ile geleneğe bağlılıktır. Yeeğilimlerimizin büyük Türk inkılabıyla hazırla niler ise ideal hayatı gelecekten ümit ederek dığı derin ve kuvvetli bilinçten sonra terakki en makbul hareketi yenilikte ve ilerlemede göfelsefesiyle, belki herkesten çok ilgileneceği rürler. Öncekiler için sükun, dönüşümsüzlük miz doğaldı. İşte milletimizin duyduğu bu bü asıl hayat ve gerçek iken, ikinciler için asıl hayük ihtiyaç üç yıl önce beni de terakki felsefe yat, harekette ve dönüşümdedir. Bunun için birinciler ne kadar sine sevk ederek bu ufacık uzak geçmişlere yaklainceleme tecrübesini bana Felsefeyi bilimden şırlarsa o kadar gelişeşevk ve heyecanla tamamlacekleri, ikinciler de tam yabilmek saadetini verdi. Buayıran fark, gerçeğe tersine bundan uzaknun için şu küçücük eserimi ulaşma konusunda laştıkları ölçüde ilerlebüyük milletime ithaf etmekten daha haklı bir şey yapa felsefenin daha aceleci yecekleri kanısındadırlar. mayacağım. olmasından ibarettir. Bugünkü tabiat Burada eserimi ne suve tarih felsefesi tamaretle oluşturduğumu ve benmen ikincilerin lehinezerlerinden nasıl farklı kılmaya çalıştığımı da söylemek isterim. Terakki dir ve bunun içindir ki, bütün yeniler, hareket fikrinin tarihi, değeri ve eleştirisi hakkında ve yenilik tutkunudurlar. Sükun ve dönüşümFransız lisanıyla yayınlanmış olan önemli eser süzlük bunlar için ölümdür. Keza eskiler nazaleri yorumladıktan sonra, bunlardan hiçbirinin rında en büyük adamlar geçmişte yetişmişleroluşum ve değerlendirme tarzlarını kendim dir. Bugünün ve geleceğin büyükleri bunların için yeterli bulmadım. Bunun üzerine tam iki yanında ancak cüce birtakım taklitçiler sayılır. yıl bu fikri kendi tezim çerçevesinde geliştire Terbiyenin ideal biçimi de hep geçmiştedir. bilmek için ana kaynakların en önemlilerini Bunun için alınacak örnek önde değil arkadabizzat gözden geçirmeye mecbur oldum ve an dır.Sonradan gelenlerin itaat ve taklitten baş986/18 11 Şubat 2006
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear