16 Haziran 2024 Pazar Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
6 18 NİSAN 2021 PAZAR HABER Cumhuriyet’in sorularını yanıtlayan Akşener, Erdoğan’ın gece yarısı kararlarını değerlendirdi: Kendi kendine yetki veriyor 4 Akşener: Amirallerin bildirisiyle ilgili olarak ilk dakikadan itibaren dikkatimizi çeken bir nokta var. Emekli Amiral Ergun Mengi üzerinden, konuyu İYİ Parti’yle ilişkilendirmeye çalıştılar. Bunu 28 Şubat’ta, tankların karşısında durmuş Meral Akşener’e rağmen yapmaya kalktılar. Baktığınızda “ölü doğmuş” bir siyasi çirkinlikti, tezgâhtı. 4 Din görevlilerinin alanları dışında “siyasete ayar vermelerini” Cumhuriyet rejiminin kabul edemeyeceğini söyleyen Akşener, “cüppeli amiral” için “Cumhurbaşkanı da ‘Rahatsızız’ dedi ama o günden beri maşallah pek rahatlar. Bir karar duymadık. İnsanların inançlarına karışmanın da din temelli ilişkilerin devlet yönetiminde etkin ve belirleyici olmasına da karşıyız” dedi. SERTAÇ EŞ İYİParti Genel Başkanı Meral Akşener, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul ve Montrö sözleşmeleri gibi konularda, “gerçekte olmadığı halde kendi kendine yetki verdiğini” vurguladı. Montrö tartışmaları ile başlayan ve emekli amirallerin bildirisiyle gelişen sürecin “muhalefeti kapsayan bir girişim olduğunu” savunan Akşener, “Bir kişi kendine bir yetki veriyor, sonra da o yetkiye dayanarak milletin Meclisi’nin attığı imzayı çekiyor. Bu, milli irade gaspıdır. Montrö’nün konuşulmasına sebep olan Meclis Başkanı, ‘yanlış anlaşıldığını’ belirterek durumu toparladı. Orada bir deneme mi yaptılar, bilemem” dedi. Vesayetin her türlüsüne karşı olduklarını sürekli dile getirdiklerini anlatan Akşener, “Cumhurbaşkanı da (takkeli amiral konusunda) ‘Rahatsızız’ dedi ama o günden beri maşallah pek rahatlar” ifadelerini kullandı. Akşener, “yargının sinmiş durumda olmasına karşın muhalefetin sinmeyeceğine” de işaret etti. Akşener’in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle: n Geçen seçimde Millet İttifakı birden çok aday çıkarmıştı. Muhalefetin önümüzdeki seçimlerde stratejisi ne olmalı? İYİ Parti olarak seçimlere parti odaklı değil, Türkiye odaklı bakıyoruz. Seçim sözü edilmeden, ülke o atmosfere girmeden yapılacak tüm değerlendirmelerin bir ayağı eksik olur. Bizim hedefimiz milletimizden yetkiyi alıp, iktidar olmak. İktidar olup, AK Parti’nin ve Erdoğan’ın keyfiyetinden doğan hasarları onarmak. Öncelik bu liyakatsiz, beceriksiz ve her geçen gün ülkemize, milletimize yük olan iktidardan kurtulmak. Bunu sağlayabilmenin yolu neyse, İYİ Parti olarak konuşmaya değer buluruz. Zaten Millet İttifakı’nın genel olarak bakışı, tespitleri de bu yönde. Millet İttifakı, ortak aklın etrafındaki bir beraberlik. Değerlerimizi korumak kaydıyla, milletine yabancılaşmış ve sadece şahsi ikbalinin peşine düşmüş bu iktidardan kurtulmak için gereken neyse İYİ Parti onu yapacak. ‘Bahçeli sorgulamıyor’ n MHP lideri Devlet Bahçeli, bir emekli amiralin ismini de vererek yayımlanan bildirinin “sizinle bağlantılı olup olmadığını” sorguladı, ilginiz var mı? Sayın Bahçeli’nin önüne bir şeyler koyuyorlar, o da okuyor. Önüne konanı sorgulamıyor ki bizi sorgulasın. Amirallerin bildirisiyle ilgili olarak ilk dakikadan itibaren dikkatimizi çeken bir nokta var. Kısa bir dönem partimizde görev almış ancak sonra kendi isteğiyle ayrılmış bir emekli amiral üzerinden bu meseleyi “İYİ Parti ile birlikte anılsın” istediler. Dikkat buyurun, MHP’nin gazetesi, televizyonu, yandaş yayın organlarında, ortak bir dille, emekli Amiral Ergun Mengi üzerinden, konuyu İYİ Parti’yle ilişkilendirmeye çalıştılar. Bunu 28 Şubat’ta, tankların, apoletlerin karşısında durmuş Meral Akşener’e rağmen yapmaya kalktılar. Bu gerçek ışığında baktığınızda “ölü doğmuş” bir siyasi çirkinlikti, tezgâhtı. ‘Kurmay hata yapmaz’ n Bildiriye yönelik değerlendirmeniz bir kesimden tepki çekti. “Zevzeklik” nitelemeniz için sonradan “Söylemeseydim iyi olurdu” diye düşündünüz mü? Bakın; İYİ Parti olarak biz, diğer muhalefet partileri, Montrö ve Silahlı Kuvvetlerimizdeki bazı gelişmelere dair en yüksek tondan görüşlerimizi beyan ettik. Hatta Montrö’nün konuşulmasına sebep olan Meclis Başkanı da tepkiler üzerine “yanlış anlaşıldığını” belirterek durumu toparladı. Orada bir deneme mi yaptılar, bilemem. Ama şu bir gerçek ki siyaset kurumu devrede ve gereğini yapmış. Bu konuda iktidara geri adımı da attırmış. Türkiye’deki her kişinin, kurumun, alanı ile ilgili görüş beyan etmek hakkı vardır elbette. Fikir hürriyeti, her vatandaşımızın hakkı. Ancak bu hürriyeti kullanırken sorumlu ve dikkatli davranmak gerekir. Türkiye’ye uzun yıllar hizmet etmiş, kurmay akla sahip bir grup emekli amiralimizin bu hakkı kullanırken, “muhtıra NECATİ SAVAŞ TÜRKİYE BÖYLE CİDDİYETSİZLİK GÖRMEDİ 940 milyar lira nerede? n 128 milyar dolar konusunda AKP Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli ve diğer AKP yetkililerinin açıklamaları sizce tatmin edici mi? Görünen o ki milletimiz bu haklı soruyu özümsedi. Üstelik sadece muhalefet partilerine oy vermiş vatandaşlarımız değil, iktidar partilerine oy vermiş vatandaşlarımız da bu haklı sorunun yanıtını bekliyor. İktidar, bırakın soruyu cevaplamayı, hata üstüne hata yapmaya devam ediyor. Nurettin Canikli gibi tecrübeli bir siyasetçi çıkıp, “Nerede olacak, milletimizin cebinde” diyebiliyor. İşin şirazesi kaydı. Muhalefet iktidara “128 milyar dolar nerede” diye soruyor, iktidar “Milletin cebinde” diyerek milleti itham ediyor. Tıpkı Sağlık Bakanı’nın salgından milleti sorumlu tutması gibi... Bakın, çok daha vahim bir şey oldu. AK Parti’nin “trollükte mahir” bir ismi çıktı, yapılan sosyal yardımları ve pandemi desteklerini sıralayıp “128 milyar işte burada” dedi. Güler misin, ağlar mısın? Biri çıkıp, “Kaybolduğu yok, kasada” diyor, diğeri çıkıp, “Milletin cebinde” diyor. Bir başkası da “Sosyal yardım ve pandemide destek olarak dağıttık” demeye getiriyor. Birbirlerinden haberleri yok ki milletten haberleri olsun. Sosyal yardım ve destek dediklerinin toplamı da 60 milyar lira. Millet, “1 trilyon lira nerede” diyor, bunlar “60 milyar lira senin cebinde” diye cevap veriyor. Peki, 940 milyar lira nerede? Türkiye böyle ciddiyetsizlik görmedi. Hayaller Ay’a çıkmak ama... n Aşı çalışmaları, salgın olunca; tarım, patatessoğan üreticinin elinde kalınca iktidarın aklına geliyor. Geleceği planlamak konusunda iktidarı nasıl değerlendiriyorsunuz? Yönetemeyen iktidarların genel hastalığı budur. Planlı hareket edemezler. Uzun vadeli düşünemezler. Günü kurtarmanın hesabını yaparlar. Aşı konusunda verdikleri taahhütler yalan oldu. Esnafın kepengini indirip, yaş almışlarımızı, çocuklarımızı eve kapatırken, lebaleb kongrelerle sorumsuzluğun dik âlâsını yaptılar. Aylardır tarımla ilgili, üreticimizin perişanlığıyla ilgili uyarılarda bulunduk, kulak asmadılar. İş şova gelince de en önde koşanlar onlar. İşin özeti şu: Hayaller Ay’a çıkmak, gerçeğimiz önlerine bayrak asılmış patatessoğan kamyonları... İktidarın karnesi budur. n CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu hakkında hazırlanan fezleke konusunda ne düşünüyorsunuz? Bu hamle de muhalefeti korkutma, sindirme amacının bir parçası. Ama en başta söyleyeyim, Sayın Kılıçdaroğlu bizzat çıkıp, “Getirin” demiş, meydan okumuştu. Dolayısıyla, korkutabileceği ya da sindirebileceği biri yok karşısında. Ama vahim olan şu: Türkiye’de sorumluluk makamında olmayan herkes için fezleke hazırlanabiliyor. Ama sadece bütün bu kötü gidişin, kanunsuzlukların, soygunların tek sorumlu hakkında tek bir hukuki hamle yok. Tuz kokmuş ki koca ülkede, Cumhuriyetin tek bir savcısı çıkıp, bir soruşturma başlatmıyor. Muhalefeti sindirmek için her adımı atacaklarını biliyoruz. Doğru değil ama sıradan bir durum. Muhalefet sinmeyecek ama daha vahimi, yargı sinmiş. ve darbe” konularında acı tecrübele maya açabilirler. Biz orada başka bir ri dikkate alarak daha akıllıca davran test etmeyi gördük. Bu pencereden bamaları gerektiğine inanıyorum. Mille kıldığında, benim çıkışımdaki tonun, timizin acı hatıraları var ve hafızalar bir büyük oyunu bozduğunu bugün da çok taze. Bu gerçek ortadayken, ge herkes kabul ediyor. İYİ Parti; gece yace yarısı ilan edilen bir bildirinin nasıl rısının seçildiği, Cumhurbaşkanı’nın etki yapacağı, nasıl bir algı yaratacağı Marmaris’te olduğu, besleme basıve iktidar tarafından da nasıl kullanı nın manşetlerinin bile hazır olduğu ve lacağı belli. Bugün, “Böyle algılanaca amiraller üzerinden oynanmak istenen ğını düşünemedik, bir iletişim kazası bir oyunu bozmuştur. Siyaset tarihioldu” diyorlar ya işte ben de tam ola miz bunu böyle yazacak. rak bunu dedim: Kurmay akıl, bu hayati noktayı düşünemiyor, hesap ede Cumhurbaşkanı ‘rahatsızız’ miyorsa, yapılan iş yanlıştır. Bir kur dedi ama rahatlar may zekâ, sonuçlarını kestiremeden bir adım atmaya kalksa, muhtemelen komutanı da ona aynı tarifi yapar. Bakın, biz İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararına bambaşka bir noktadan itiraz ettik. Dedik ki: Erdoğan Cumhurbaşkanlığı kararıyla, yani kendi kendine verdiği yetkiyle uluslararası bir sözleşmeden çıkamaz. Hukuken mümkün değil. Aynı konu Montrö için de geçerli. Şimdi bu meseleyi sadece İstanbul Sözleşmesi ya da sadece Montrö üzerinden tartışmak, yapılabilecek en büyük hatadır. Ondan önn Emekli amirallerin gözaltı sonrası orduevlerine sokulmamaları, korumalarının çekilmesi ve lojmanlardan çıkarılmasını nasıl yorumluyorsunuz? Ben, olayın ardından Sayın Cumhurbaşkanı’nın pazartesi günü yaptığı ilk açıklamayı daha dikkatli ve isabetli buldum. Çok kırmadan, dökmeden konuştu. Ancak iki gün sonra, çarşamba günü gördük ki Saray bürokrasisi yine devreye girmiş, videolar hazırlatmış ve “İşte darbeci CHP” başlıklı bir konuşma metni hazırlace anayasa ve yasalar açısından sorun mış. Yani bir anlamda, “İYİ Parti olvar. Bir kişi kendine bir yetki veriyor, madı, CHP verelim” demiş. Uzun zasonra da o yetkiye dayanarak milletin mandır Sayın Erdoğan’ı uyarıyorum: Meclisi’nin attığı imzayı çekiyor. Bu, “Saray’ın duvarlarını aş, çevrendeki iş milli irade gaspıdır ve asıl büyük so bilmezleri uzaklaştır. Bu sana da ama run budur. Eğer bunu daha önemlisi Türkiye’ye ve milletimigörmezden gelirseze de zarar veriyor” diyorum. Amiralniz, aynı hukuk dılere ilişkin kararları doğru bulmuyoşı yetkiyi öne sürum. Silahlı Kuvvetler’in kendi içinde rüp, Montrö’yü bazı kuralları olabilir. Ancak ülkeleride Lozan’ı da hatne yıllarca hizmet etmiş, bu hizmetler ta anayasamızın dolayısıyla bazı ülkelerin, terörün heilk dört maddedefindeki emekli komutanların korusini de tartışmalarının çekilmesini, lojmandan çıkarılarak ailelerinin mağdur edilmesini ayıplıyorum. Hukuki olarak bir sorun varsa, yasalar ışığında gereği yapılır. Ama bu iş, mahalle aralarındaki çocuk kavgaları gibi yapılmaz. Ciddiyetle yapılır, özenle yapılır. n TSK’de görevli bir amiralin takkeli fotoğrafı, bir geMeral Akşener neralin dinsel içerikli mesajı kamuoyuna yansıdı. İktidarın bu konudaki tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Öncelikle bizim fikrimizi paylaşayım. Bundan 5 yıl önce, bu tür ilişkilerin ya da yapıların güvenlik bürokrasimize, yargımıza sızmasının ne kadar tehlikeli olduğunu yaşayarak öğrendik. Dini mevzular, insanların özelidir. Dilediklerine inanır, içlerinden geldiği gibi de yaşarlar. Buna kimse itiraz edemez. Ancak dinimiz bile emreder ki mesele devlet idaresiyse, gereği neyse o yapılacak. Silahlı Kuvvetlerimizin kendini “cemaat” olarak kabul ettiren bir yapının kontrolüne geçtiğinde başımıza neler gelebileceğini, 15 Temmuz ihanetinde yaşayarak gördük. Bu konuda da milletimizin hafızası taze. Dolayısıyla kanunlar, kurallar neyi gerektiriyorsa, sistem o şekilde işleyecek. Bakın, Cumhurbaşkanı da “Rahatsızız” dedi ama o günden beri maşallah pek rahatlar. Daha tek bir adım görmedik, bir karar duymadık. İnsanların inançlarına karışmanın da din temelli ilişkilerin devlet yönetiminde etkin ve belirleyici olmasına da karşıyız. n Bazı din görevlilerinin toplumun bir kesiminin tepkisini çekecek şekilde açıklamalar yapması sizce doğru mu? Din görevlileri bazen toplumun bir kesiminin tepkisini çekeceğini bilse de aldıkları eğitim ve misyonları gereği sözlerini esirgememeli. Ancak bu, alanlarının dışına çıkmalarını, hatta saçmalamayı gerektirmez. Aldıkları eğitim, gördükleri terbiye ışığında vatandaşları bilgilendirmek gibi bir görevleri var evet, ama siyasete ayar vermek, milletimiz arasına nifak sokacak türden laflar etmek, alan ihlali yaparak ekonomiden diplomasiye, siyasetten güvenliğe her konuda “bilen cakası satmak,” Cumhuriyet rejiminin kabullenebileceği bir şey değildir. Kaldı ki burada ilk ders çıkarması gereken Sayın Erdoğan’dır. Sözgelimi Ayasofya İmamı, partisinin üst düzey isimlerine, milletvekillerine bile ayar vermeye kalktı. Bu ne demek? Çok açık, “vesayet” demek. l ANKARA Çok üzücü ve onur kırıcı.. Amirallere yapılan, işkencedir   Emekli 104 amiral yurttaş, Montrö ve ordudaki tarikatçı generaller üzerine endişelerini belirten bir açıklamayı hazırlarken, çoğu şüphesiz ki başlarına gelecekleri hissetmişti. WhatsApp haberleşme grubundaki 140 küsur emekli amiralden 104’ü açıklamaya imzasını verdi. Kimi imza verirken eşine “Bavulumu hazırla” dedi. Kimi “Listede görüşlerine katılmadığım bazı kişiler var ama olsun” dedi. Şuna katılıyorum: Başka ülkelerde de emekli subayların, ülkeyi derinden ilgilendiren ve üstelik uzmanlıklarıyla ilgili konu ve konular üzerine böyle ortak bir açıklaması, şüphesiz ki ses getirir ve önemli haber olur. Şüphesiz etkileyici olur ve tartışılır ama onları apar topar zindanlara atan bir akıl hiçbir zaman çıkmaz. Bizde, emekli amiraller ne diyor diye bir tartışmaya bile zaman kalmadan, onlara yapılan büyük siyasi haksızlığı gündeme getiriyoruz. Onur kırıcı işlemler İçeri alınan emekli amiraller 8 gün demir parmaklıklar ardına atılıyor, üstelik FETÖ’cü ve terörden gözaltına alınan kimselerle aynı odalara konarak. Mücadele ettikleri “düşman”larının yanlarına atılarak, kendilerine en büyük hakaretlerden biri daha yapılıyor. Soruşturmada bir şey çıkmayınca, mahkeme hepsini “adli kontrol” şartıyla serbest bıraktı. Bu bile çok büyük ayıp, ama siyasi kontrol altındaki mahkemelerin bu aşamada verebilecekleri tutuklamama kararlarına, bu davalarda “adli kontrol”ü ekledikleri biliniyor. Çünkü gözler üzerlerinde! Ne demek serbest bırakmak! Fakat başka bir onur kırıcı karar devreye giriyor: İktidarın idari “Denetimli Serbestlik Müdürlüğü”, mahkemenin kararında olmayan bir önlemi devreye sokuyor ve serbest bırakılanlara “elektronik kelepçe” taktırıyor. Ömürlerini bu ülkeyi savunmak için geçirmiş, üstelik türlü çeşitli haksızlıklara uğramış, bu ülkeden başka gidebilecekleri hiçbir yer olmayan emekli amirallere “elektronik kelepçe”! Kent içinde nereye giderlerse izlenecekler! İnsan onurunu yerle bir eden bir uygulama daha! Fakat ilk soruşturmadan bir şey çıkmaması iktidarı memnun etmemiş ki, imzacı emekli amirallere ikinci dalga soruşturma başlatılıyor. Hepsinin hayatları darmadağın ediliyor, telefonlarına, elektronik tüm cihazlarına el konuyor. Bitmeyen kin Normal bir ülke, yönetim olsa, anayasa ve yasalar doğal halleriyle yürürlükte olsa, başlarına hiçbir şey gelmemesi gereken emekli amiraller, Balyoz ve Ergenekon davalarının destekçisi, yürütücüsü, avukatı ve o dönem FETÖ’nün ortağı olan iktidar tarafından şimdi ikinci kez büyük bir haksızlıkla yasal takibe uğruyor. Neden? Çünkü hiçbiri bu iktidarın sevdiği, biat edilmesini istediği insanlardan değil. Hepsi Mustafa Kemal’e bağlı, anayasanın başlangıç ilkelerini benimsemiş, laik, yaşadıklarımızdan huzursuz, vatansever insanlar. Öyle ki çoğu, vatanı savunmayı iktidardan çok daha başarılı sürdüren bu kez büyük entelektüel çalışmalarıyla toplumda öne çıktılar! Ama ne de olsa Atatürkçüler! Yani iktidarın hem ülkeden hem ordudan tasfiye etmek için elinden geleni yaptığı, maşalar kullandığı düşüncenin ve kimliğin, dışarıdaki etkin sivil savunucularıydı. İktidar, hiçbir zaman onları sevmedi! Ve eline geçirdiği ilk fırsatta, “Vay açıklama yaparak orduda darbe yapma hevesini canlandırıyorlar” gibi bir bahane ile tekrar hayatı dar etmeye koyuldu. Bu emeklilerin çoğu, Balyoz ve Ergenekon’da, iktidarın düşmanıydı ve tasfiye edilmişlerdi. Şimdi de toplumdaki etkin konumlarından rahatsızlıkları nedeniyle ikinci bir “Balyoz soruşturması” ile FETÖ yargılamaları zamanında eksik bıraktıkları eylemlerini tamamlıyorlar! HHH Ama siyasi hırslarının kurbanı oldukları ve artık akli düşünmeyi tamamen terk ettikleri için, kendi ayaklarına baltayı indirmeyi sürdürüyorlar: Araştırma sonuçlarına bakıldığında, halkın büyük çoğunluğu, açıklamalarında darbe iması falan görmüyor. İktidar biraz daha kendini çukura attı... Mücadeleyi sürdürüyoruz! Desteğinizi bekliyoruz. Bilgi hattı: 0312 231 1923
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear