14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 18 NİSAN 2021 PAZAR PAZAR YAZILARI Seçme özgürlüğüme gasp!.. Mahallemizin sağlık merkezinden gelen SMS mesajında aşı için internet üzerinden randevu alabileceğim bildirilince sevincimden kuş olup uçasım geldi. Aylardır dört gözle bekliyorduk. Pandeminin başından beri, her şeyi yüzüne gözüne bulaştıran İsveç’in yetkili organları kaplumbağa hızında da olsa aşılama sürecini yürütüyordu ve benim yaşımdakilere de sıra gelmişti. Heyecandan internet üzerinden, uygulama vs. ile vakit ayırma işini beceremeyeceğimi ya da hata yapabileceğimi, randevu saatini gelecek yıla falan ayırabileceğimi düşünerek oğlumdan yardım rica ettim. Tabii bu arada endişe duyduğum bir başka sorun da kafama takılmıştı. Birkaç gün önce ünlü epidemiyoluğumuz, yaşı 65 üstünde olanlara AstraZeneca aşısı yapılacağını açıklamıştı. Oysa, AstraZeneca’nın kan pıhtılaşmasına yol açabildiği ortaya çıkmıştı. İngiltere’de bu yüzden 19 kişinin öldüğü de biliniyordu. Epidemiyolog Anders Tegnell’e göre ise 65 yaşın üzerindekiler için bu aşı tehlike oluşturmuyordu. İstatistiklere göre bu aşıyı olup kan pıhtılaşmasından dolayı ölenlerin oranı sadece milyonda birdi. “Peki, o milyonda bir ben olursam” diye düşününce, göğsüme bir ağırlık çökmüştü. Kurbanlık koyun gibiydim Bu arada oğlum ertesi gün 13.58 için aşı saatini ayarlamıştı. Gece uyuyamadım. Kendimi boğazına bıçak dayanmış kurbanlık koyun gibi görüyordum. Nihayet, seçme özgürdi. “Yüksek risk grubunda olduğumdan AstraZeneca yapOSMAN IKIZ ma. BioNTech istiyorum” dedim. Ne de olsa İsveç’teyiz; lüğümü kullanarak Biseçme özgürlüğüm oNTech aşısını talep var, aşımı da seçeetmeye karar verdim rim diye kararlılıkla ve rahatladım. konuşmuştum. Öyle Seçme özgürlüdiyorum ama cümğü deyip geçmelenin sonuna doğru yin. 2006 seçiminde Aşı merkezleri önünde uzun kuyruklar oluştu. sanki bedenim “desosyal demokratları mir ökçe”nin altında bozguna uğratan sağ cephenin sloganıy eziliyormuş gibi sesim cılızlaşmıştı. Belki dı seçme özgürlüğü (Valfrihet). Kararımı hemşirenin yüzünden başıma ne geleceverince içim rahatladı. Aşı merkezine ya ğini anlamıştım. Asık suratlı hemşire “65 rım saat önce gittim. Kolay değil, güven üstü AstraZeneca” deyip bastırdı iğneyi. duygumuz kaybolmuş. Her türlü sürpriz Moralim bozuldu... olabilir. Çok uzun bir kuyruk vardı. Kimsenin yüzü gülmüyordu. Baktım, herkes Alışveriş hastası oldum önündekiyle, arkasındakiyle fısıldaşıyorBu satırları yazdığım sırada bir hafta du. Ben de fısıldaştım. geçmişti. Neyse, henüz milyonda bir olÖnümdeki çifte “Hangi aşıyı yapıyorlar” madım. Tabii, bir devlet, milyonda bir bile diye sordum. Bilmiyorlardı. İmtihan kapısın olsa vatandaşına bu aşıyı yaptırır mı dida bekleyen heyecanlı öğrenciler gibiydik. ye düşünmekteyim. Bence yaptırmamalı. “Hangi soru gelir” yerine “Hangi aşıyı yapa Ama AstraZeneca, İsveçİngiliz ortaklığı. caklar acaba” diye fısıldaşıyorduk. Arkam Fiyatı da sudan ucuz denilebilir. Bu dudakiler de bilmiyordu ama, AstraZeneca tah rumda devlet için ben mi önemliyim, şirmininde bulundular. “Anders Tegnell birkaç ket mi?.. İşin bu tarafı da var. Tuhaf olan gün önce boşuna konuşmadı” diye ilave etti bunu herkes biliyor ama sesi çıkmıyor. ler. Yüzleri gülmüyordu. Muhtemelen benim Kadercilik mi acaba? Benimki şanssızlık gibi endişeliydiler. belki de. Çünkü, benimle aynı gün ve daSıra çabuk yürüdü. Nihayet hemşire ha sonraki günlerde yaşıtım birçok kişinin karşısındaydım. Beklerken doldurye Biontech yapıldığını öğrendim. Neyse duğum kâğıda baktı, “Tamam, otur” de seçme özgürlüğüm gasp edildi diye karalar bağlarken oğlum sayesinde yeni meşgaleler buldum da beynimi kurcalayan sorulardan kurtuldum. Yeni meşgalem alışveriş. İnternet üzerinden sipariş veriyoruz, birkaç gün içinde geliveriyor. Annesiyle ilgilenmek zorunda olduğundan evde kalamayan eşim, durumu öğrenince fena halde çıkıştı. Güya oğlumla ben pandemi hastalığına tutulmuştuk. Eve kapananlarda görülen yaygın bir hastalıkmış. Marifetli dijital kol saatime taktı. Akıllı saat. Yürüdüğüm mesafeyi, nabzımı vs. her şeyi gösteriyor, mail kutuma mesaj geldiğini bile haber veriyor. Eşim, “Cebindeki telefon da gösteriyor” dedi. “Fazla mal göz çıkarmaz” dedim. Güneş gözlüğü almama da karşı çıktı. Oysa yeni katarakt ameliyatı oldum ve doktor mutlaka güneş gözlüğü kullanmamı söyledi. Ama evde birkaç güneş gözlüğüm varmış.. Ne yapabilirim, kullanmadığımdan unutmuş olmalıyım. Hem sipariş meselesi heyecanlı oluyor. Oğlumla çok eğleniyoruz. Yürüyüş için spor ayakkabısı da aldım. Ama eşime göre iki yıl önce aldığım paketinde duruyormuş. Zaten yürüme yerine oturma ayakkabısı almalıymışım. Taşlardan kafam paramparça oldu. En çok da tüketim ekonomisinin esiri olduğum yolundaki suçlamaya alındım. Zayıf yerimden vurdu. İdeolojik saldırının altından kalkamadım. Tabii ki ev için aldıklarımızı söylemeye cesaret edemedim. Yeni viski kadehlerimden hiç söz etmedim. Bu arada düşünmedim de değil. Alışveriş merakı gerçekten bir pandemi hastalığı galiba. Tedavisi var mı acaba? osmanikiz@gmail.com Gözler yalan söylemez Dubai sadece baş döndüren mimarisi, dolar milyarderleri ve çölleriyle ünlü değil. Onu diğer şehirlerden ayıran bir başBirleşik Arap Emirlikleri (Dubai) REMZI GÖKDAĞ ka özelliği daha var: Dubai Havalimanı. Uluslararası seyahatlerde dünyanın en yoğun hava trafiğine sahip olan bu havalimanı adeta şehir içinde bir şehir. 2019’da 86 milyon kişinin yolu buraya düşmüş. Üstelik bu rekoru en yakın rakibi Londra Heathrow’a altı milyon yolcu fark atarak ve aralıksız altı yıl tekrarlayarak korumuş. Yapay palmiyeleri, göz kamaştıran terminalleri, havuzları ve kutup bölgelerini aratmayan klima sistemiyle bambaşka bir dünya burası... Geçenlerde unvanlarına bir yenisi daha eklendi, bilimkurgu dünyasından aşina olduğumuz göz tarama sistemi hizmete girdi. İşlemler 122 akıllı kontrol noktasında yapılacak. Aslında Dubai Havalimanı akıllı kapı sisteminin yabancısı değil. Uzun zamandır kullanımda olan bu kapılar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) vatandaşları ve burada oturma izni bulunan yabancılar tarafından kullanılıyordu. Parmak izimizi okutup ya da kimliğimizi taratıp kimseyle muhatap olmadan ülkeye giriş çıkış yapabiliyorduk. Yeni hizmete giren göz tarama sistemini ise kaydını bir kez yaptıran bütün yolcular kullanabilecek. Pasaportlarımızı artık insan temasını ortadan kaldıran iris tarayıcılar onaylayacak. Yapay zekâ, gözlerimizin içine bakıp dokuz saniyede ülkeye girip giremeyeceğimize karar verecek. Amaç, havalimanında bekleme süresini azaltmak, temassız yolculuğa geçişin önünü açmak. Geleceğin dünyasında var olma mücadelesi Halka açık her noktada göz ve yüz tanıma teknolojisini yıllardır kullanan Birleşik Arap Emirlikleri, dünyada kişi başına en çok güvenlik kamerası düşen ülkelerden. Yeni teknolojileri uygulama konusunda uzun süredir dünya devleriyle yarışıyorlar. Kaynakları da bu tür yatırımlara oldukça müsait. Para çok olunca harcamak da sorun olmuyor. BAE’nin hedefi geleceğin dünyası Mars misyonu. 19 Temmuz 2020’de gönderdikleri uydu, 9 Şubat 2021’de Kızıl Gezegen’in yörüngesine ulaştı. Bağımsızlıklarının 50’nci yıl kutlamalarına denk gelen bu başarının zamanlaması tesadüf değil. Uzayda pay kapma yarışında ABD, Rusya ve Çin’in yanında yer alıyorlar. Üç yıl içinde aya gitmeyi planlıyorlar ve çalışmalarını NASA’yla ortaklaşa yürütüyorlar. Çölde pirinç yetiştiriyorlar, deniz suyunu sulama kaynağına çeviriyorlar. Yağmur için artık dua etmiyorlar, insansız hava araçlarıyla bulut tohumlaması yapıp yapay yağmuru yağdırıyorlar. Sadece uzay, havacılık ve tarımda değil, sürdürülebilir enerjiden nano teknolojiye, akıllı kentlerden yapay zekâyla hizmet veren robotlara kadar her alanda geleceğe yatırım yapmaktan geri kalmıyorlar. Çünkü bir gün petrolün tükeneceğini, sınırsız gibi görünen doğal kaynakların kuruyacağını herkesten iyi biliyorlar ve o gün gelmeden önlemlerini alıyorlar. BAE’nin petrolden sonra gelen en önemli geliri turizm. Pandemi döneminde bu gelirden yoksun kalsalar da gelecekte insanların seyahat etmekten vazgeçmeyeceğini biliyorlar. Zamanı geldiğinde hayatı kolaylaştırabilecek adımları böyle durgun ortamlarda atmayı alışkanlık haline getirmişler. 2050’nin dünyasında var olmanın tek yolunun geleceğe yatırım olduğunun farkındalar. BAE kadar zengin diğer komşuları bu vizyonun bir hayli uzağında. Eskiden bilimkurgu filmlerinde izlediğimiz teknolojik yenilikler bugünkü hayatın ayrılmaz bir parçası. Akıllı telefonlarda kullandığımız parmak izlerinden sonra göz tarama teknolojisini de pek çok alanda kullanıyoruz. Dünyanın dört bir yanındaki havalimanları göz bilgilerimizi depolamaya hazırlanıyor. Yakın gelecekte, güvenlik kontrolünden geçerken pasaporta ihtiyacımız kalmayacak. Yapay zekâ gözümüzün içine bakıp hükmünü verecek. Yalan nedir bilmeyen gözlerimiz sadece duygularımıza ayna olmayacak, mahrem bilgilerimizi saklayan gizli kasa görevini de üstlenecek. remgok@gmail.com Prens Philip’e son veda 99yaşında hayatını kaybeden İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth’in eşi Edinburgh Dükü Prens Philip için cenaze töreni dün düzenlendi. Yeni tip koronavirüs önlemleri gölgesindeki törende Prens Philip’in naaşı defnedileceği St. George’s Şapeli’ne getirildi. Tabutu, bizzat Philip tarafından kendi cenaze töreni için tasarlanan zeytin yeşili bir Land Rover Defender TD5 model araç ile taşındı. Kraliçe 2. Elizabeth bu aracı bir otomobilin içinden takip ederken, tahtın vârisi Prens Charles ile diğer üst düzey hanedan mensupları kortejin ardından yaya olarak yürüdü. İngiltere’deki mevcut yeni tip koronavirüs düzenlemeleri çerçevesinde, törene katılanların şapelin içine girdikten sonra maske taktığı görüldü. Şapeldeki törene, ilk başta davet edilmesi planlanan 800 kişinin yerine sadece 30 kişi alındığı açıklandı. Bu 30 kişi, Kraliçe 2. Elizabeth ile, ElizabethPhilip çiftinin çocukları, torunları ve hanedanın diğer bazı üyelerinden oluştu. Kraliçe sosyal mesafe kuralları gereği törende tek başına oturdu. Aile ile arası iyi olmadığı haberleri basına yansıyan Prens Harry de cenaze törenine katılmak için ABD’den geldi. Harry’nin hamileliğinin son döneminde olan eşi Meghan Markle’ın ise doktorlarının tavsiyesi üzerine uçakla seyahat edemediğinden törene katılamadığı belirtildi. Prens William ve Harry, tören öncesi Prens Philip’in naaşının arkasında birlikte yürüdü. Aralarında kuzenleri Peter Phillips yer aldı. Törenin ardından William ile Harry, birlikte yürüyerek şapelden ayrıldı. B Geçmişin belleği ir sonbahar sabahı, okyanus sahili boyunca yürüyüşe çıkmak için en uygun saat. Dipdiri turuncu sabah güneşinin mevsim geçişlerinde usul usul değişen ışığının su yüzeyinde yarattığı tonlar ve gölgeler büyü saca DDT olarak bilinen zehirli bir ta nallar ile suyu çevre topraklara kontleyicidir. Bölge bitki örtüsü fynbosla rım ilacı kullanmaya karar verir. Ze rollü şekilde yayan kunduzların yaşarın arasından okyanusa açılan tahta hir sivrisinek nüfusunu azaltır, sıtma dığı bölgeler orman yangınlarından en geçitin bir ucunda ben, diğer ucunda salgını kontrol altına alınır. Bir müd az etkilenir. Bu yüzden ABD’nin Idaho kafasına şapkaları üst üste geçirmiş det her şey yolunda gider. Süregelen eyaletinde 1950’lerde erozyona uğsokak satıcısı bir kadın... Ufak tefek ekolojik avavcı zincirinde kediler ge ramış alanları canlandırmak için baama kafasındaki şapka kulesi ile hey ko kertenkeleleri, kertenkeleler bö raj kurma ve sulama dehası mühenbetli görünüyor. Elleriyle şapkadan cekleri, böcekler eşekarılarını, eşe dis “kunduz çiftler” pilotların eşlik etkulesini okyanus esintisinin yarattı karıları tırtılları, tırtıllar sivrisinekle tiği bir operasyonla paraşütle su kayğı sarsıntıya karşı sabitleme çabası ri yer. Bölgedeki evlerin palmiye yap naklarının yanına indirilir. içinde. Tam birbirimize selam vermek raklarından yapılma çatılarının çöküzereyken ayak bilek hizamızdan son mesi ile birlikte planda bir terslik olsüratle bir karaltı geçiyor ve fynbos duğu anlaşılır. Saz ve yapraktan yaYağmalanan doğal döngü ların arasında gözden kayboluveriyor. pılma çatılarda yaşayan tırtılları ye1960’lı yıllar, Peru Güney Pasifik Ben donakalıyorum, satıcı kadın pa mesi gereken eşekarılarının DDT uy Okyanusu akıntılarının taşıdığı banikliyor. Anlık görüntünün kedi bü gulamasından sonra sayıları azalmış lık sürüleri ile beslenen pelikan ve yüklüğünde bir fare olduğunu, kadı tır. Arı, sivrisinek ve böceklerle bes martılar yıllar boyunca azot, amonnın korkudan sıçramasıyla yerlere da lenen geko kertenkelesi şanslıdır, yak, fosfat ve alkali tuzlar açısınğılan şapkalarını toplamasına yardım her nasılsa zehirden etkilenmez. An dan zengin olan dışkılarını (guano) etmek için eğildiğimde anlıyorum. cak aynı şey kediler için geçerli de anakaraya çok yakın adalara yığar. Az önce kahvaltı ettiğim kafeterya ğildir. Kertenkele ile beslenen ada 1850’li yıllarda organik gübrenin güya dönüp, gördüğümü anlatıyorum. daki kedi nüfusu kırıma uğrar. Kedi cünü kavrayan Avrupalı tüccarların Güney Afrika’da hijyenin ve sosyal ler azalırken, meydanı boş bulan fa ithal ettikleri bol miktarda guano, Kıhizmetlerin yetersiz olduğu teneke relerin istila ta Avrupa’nın verimsiz topraklarının ev yerleşim bölgelerinde kedilesı başlar. Sıt şifası olur. Verimleşen toprak açlığa ri bile kaçıran farelerin, yatağında madan kur çare olur. Gel zaman git zaman 1960 uyuyan bebeklere dönem dönem musallat olduğunu öğreniyorum. Güney Afrika (Cape Town) tulan halk, yılında ABD ve Avrupa’daki hayvan bu kez veba çiftliklerinin beslenme ihtiyacı balık İlaçlama ve kapan gibi çözümler ELIF GÜNSEL ve tifo has ununa olan rağbeti artırır. Peru kıyıile sorunun üstesinden gelemeyen talıklarının larındaki ringa sürüleri balık unu yabelediye yetkililerinin başvurduğu pençesine pımı için kontrol dışı avlanır. Kuşlar son çare muazzam yaratıcı! Ekolojik düşer. Dünya Sağlık Örgütü acil gün besin bulabilmek için balıkçı tekne“pençeli baykuş” projesi... demle toplanır ve adaya farelerle do lerini izler, bir süre sonra da yorgunÇevredeki okulların çatılarına yer ğal mücadele timi olan kedilerin gön luktan suya düşüp boğulur. Önce baleştirilen baykuş yuvalarının kemirgen derilmesine karar verilir. Ancak böl lıklar gider ardından kuşlar... Doğalere karşı başarılı olabilmesi için ilk ge sarp ve yoğun ormanlıktır. Bu yüz nın döngüsü yağmalanır. O tarihleradımda yerel halkın bilinçlendirilmesi den İngiliz Hava Kuvvetleri kedileri de Lima şehrinin ana caddelerinde gerekiyor. Keza halk kemirgenlerden ormanın derinliklerine paraşütle in yiyecek ararken ölen pelikanları görziyade batıl itikatlarında şeytani ruh ve dirmeye karar verir. 1960’ta Borneo mek günlük hayatın bir parçası halicadılık ile özdeşleştirdiği baykuşlardan Adası gökyüzünü düzinelerce para ne gelir. daha çok ürküyor. Safsatalara inanıp şütlü kedi kaplar. Hava indirme birli Geçmişin belleği görmek isteyene, kaçırdıkları baykuşlar nedeniyle hız ği mensubu “kediler” yerel halk tara dinlemeyi bilene ders alınması gereken la artan kemirgen nüfus ancak üç yıl fından kahramanlar gibi karşılanır. örneklerle dolu. İnsanoğlunun büyük sonra kontrol altına alınıyor. Bir başka hikâye ise hayvanlar ale başarı olarak gördüğü sinsi imha araç‘Kedi indirme’ minin tasarım ve mühendislik dehası larının, asri zamanların talan mekanizkunduzlara ait. Ekosistem içinde kun malarının ve yağma kültürünün neden operasyonu duzlar evlerini akarsuların içine ya olduğu devasa kayıplar dehşet verici Tarihte buna benzer en trajikomik örneklerden bir diğeri “Operation Cat Drop Kedi İndirme Operasyonu.’’ 1950’li yıllarda Dünya Sağlık Örgütü sıtma hastalığıyla mücadele etmek için Borneo Adası’nda kıpar. Kızıl dişli kunduzlar (dişlerinin yapı taşlarındaki demir nedeniyle) kemirdikleri ağaçlar ile akarsuyun önünü keserek, debisini azaltır. Yığdıkları ağaç parçaları ile baraj kurarak durgun bir gölet oluşturur. Açtıkları kaboyutlara ulaşmış durumda. İnsanoğlunun doğa ile girdiği üstünlük oyununun kazananı olur mu? Bu öyle bir oyun ki oyunda bir taraf galip gelince, artık iki tarafın da mağlup olduğu kesinleşir. elifgunsel@yahoo.com ‘Seçkin okul’ tartışması Fransa’da Strazburg çarşısının ilk kurulduğu yer oldukça popüler ve bir o kadar turistik. Kentin ilgi çekici noktalarından biri de La Petite France bölSÜLEYMAN gesi. Ortasından TOSUNOĞLU geçen Ren Nehri’nin kıyısında, ada biçimindeki yer farklı tatlardaki restoran ve kafeleriyle de ünlü. Nehrin karşı kıyısına baktığınızda ise Alsace mimarisi biçiminde yapılmış, görkemli bir yapı gözünüze çarpar. Bu yapıda Ulusal İdare Okulu (École Nationale d’AdministrationENA) yer alır. ENA, halihazırdaki beşinci Cumhuriyet dönemine, aralarında Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ve Başbakan Jean Castex’in de bulunduğu dört cumhurbaşkanı ve dokuz başbakanın yanında, çeşitli bakan, siyasetçiler yetiştirdi. Türkiye’nin Paris Büyükelçiliği’ne atanan Refik Ali Onaner de bu okuldan mezun. Birçok yoruma göre ENA bir “Fransız seçkinler” okuludur. Okulun istatistikleri, buradaki öğrencilerin yalnızca yüzde birini emekçi çocuklarının oluşturduğunu gösteriyor. ENA, toplumda eşitsizlikler yarattığı gerekçesiyle her zaman Fransa’da eleştirilerin odağında oldu. 1960’ların hareketli siyasal atmosferinde ENA’nın durumuyla ilgili ateşli tartışmalar yaşanırken sosyologlar Pierre Bourdieu ve JeanClaude Passeron, 1964’te yayımladıkları Les Heritiers (Mirasçılar) kitabında benzeri diğer eğitim kurumlarıyla birlikte bu okulun da egemen kültürün mirasçılarının tekelinde olduğunu savunuyorlardı. Fransa’da üç yıl önce başlayan “Sarı Yelekliler” protestolarında talepler arasında bu okulun bütünüyle halka açılması da vardı. Macron eylemcilerle, Elysee Sarayı’nda yaptığı görüşmede kendisinin de mezun olduğu bu tarihi okulu kapatacağı sözünü vermişti. Hükümet yetkilileri, Macron’un tartışmalı ekonomik reform paketine tepki olarak başlayan ve ülke geneline yayılan “Sarı Yelekliler” protestolarını dindirmek için eylemcilerle birkaç kez Elysee Sarayı’nda bir araya geldi. Ayrıca Macron, eski Fransa Futbol Ligi Başkanı Frederic Thiriez’i kamu görevlilerinin eğitimi konusunda bir çalışma yapması için görevlendirdi. Thiriez’in 25 Nisan 2019’da sunduğu raporda “protestoların eşitliksiz ve adaletsiz bir yaşamın sonucu olduğu, bu nedenle toplumda ayrımcılığın merkezine dönüşmüş olan ENA’nın kapatılması gerektiği” yazıyordu. Yeni okul girişimi Macron’un geçen perşembe günü okul yöneticileriyle yaptığı telekonferansta yeni tip koronavirüs salgınında protesto eylemlerine ara veren “Sarı Yeleklilere” sözünü yerine getirerek ENA’nın yıl sonunda kapatılacağını açıklaması Fransa’da bir anda gündeme oturdu. Macron bu okulun yerine yine Strazburg’da Kamu Hizmetleri Enstitüsü adında yeni bir okul kurulacağını da duyurdu. Bu çıkışı halkın büyük kesimi desteklerken eleştiriler de eksik olmadı. Kimileri bunun çok geç alınmış bir karar olduğunu söyledi. Ulusal İdare Okulu’nu 1945 yılında Fransa’yı Nazi işgalinden kurtaran önder olarak bilinen General Charles de Gaulle ve devlet adamı Michel Debre ülkede üst düzey devlet memurluğu için nitelikli personel yetiştirmek amacıyla kurdu. Son dönemlerde ise okul nüfusunun üçte birini dünyanın dört bir yanından gelen öğrenciler oluşturuyor. Fransa’da bu okula her yıl en az üç yıllık bir yüksekokul mezunu olan, yaklaşık 80100 öğrenci sınavla girebiliyor. Okulun yönetim kurulu başkanlığını danıştay başkan yardımcısı yürütüyor. Her bir öğrenci için devletin yaptığı yıllık harcama yaklaşık yüz bin Avro. Macron’un ENA’yı kapatma adımını, aşırı sağcı siyasetçi Marine Le Pen 2022 cumhurbaşkanlığı seçimleri için atılmış bir adım olarak yorumlayıp eleştirdi. Ancak hükümetin kararı ister seçim kampanyası isterse başka bir gerekçeyle alınsın, ayrımcılığı önlemek adına önemli bir çaba olarak değerlendiriliyor. Fransa’da aylarca süren bu protesto eylemleri halkı böldü mü, yoksa birleştirdi mi dersiniz? tosunoglu.sul@gmail.com
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear