25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 30 EYLÜL 2020 ÇARŞAMBA gorus@cumhuriyet.com.tr OLAYLAR VE GÖRÜŞLER Denetleme ihtiyacı PROF. DR. HAKKI UYAR Modern Avrupa’nın temellerinin Batı Roma’nın çöküşü sonrasında merkezi otoritenin zayıflayarak feodalitenin ortaya çıkışı, çoklu sınıf yapısının gelişimi, kentlerin yükselişi ve bu süreçte gücün tek bir elde toplanmasını önleyecek dinamiklerin oluşumu, bu bağlamda kentlerin ve kentli sınıfların ağırlığının artması ile atıldığını söylemek gerekir. Bugünkü anlamda kuvvetler ayrılığının ve buna dayalı demokrasinin ortaya çıkışına zemin hazırlayacak olan Batı Avrupa’daki bu gelişimin bir benzerini Doğu dünyasında görebilmek mümkün olmadı. Bu nedenle de yürütme organının güç kazanması, otoriterleşmesi karşısında onu denetleyen ve dengeleyen kuvvetler ayrılığı mekanizmasının, toplumsal dinamiklerin genelde Doğu dünyasında, özelde Türkiye’de neden güdük kaldığı meselesi, tarihsel bir sorun olarak ortada durmaktadır. ‘Murakabe, murakabe...’ Çağdaş demokrasilerin temeli kuvvetler ayrılığına dayanır. Yürütme, yasama ve yargı organlarının birbirlerinden bağımsız olmaları ama birbirlerini dengelemeleri ve denetlemeleri (check and balances) esastır. Batılı bu terminolojiye karşı biz daha eski bir kelime olarak “murakabe” (denetleme) kelimesini kullanmaktayız. Geçen günlerde İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi toplantısında sevgili dostum Doğan Subaşı, yaptığı konuşmada, “Cumhuriyet Halk Partisi, bu ülkeyi çok partili sisteme geçirmiş bir partidir. Tek partili olmanın ne gibi hatalar yarattığını görmüş bir partidir. Bu tecrübeyle çok partili hayat geçmiştir. İsmet İnönü’nün, Atatürk’ün konuşmalarını okuyun, murakabe murakabe murakabe diyor; murakabe denetim demek. Biz de denetlenmeliyiz diyorlar. 1924’te, 1930’da parti kurduruyorlar. Olmuyor, 1939’da parti içinde Müstakil Grup kurduruyorlar. Siz ayrılın, bizi denetleyin diyorlar. Çünkü kontrol edilmeyen güç, güç değildir. Bütün ülkelerde iktidar vardır ama sadece demokratik ülkelerde muhalefet vardır” diyordu. Gerçekten de daha 1926 yılında Ahmet Ağaoğlu, hazırladığı ve Atatürk’e sunduğu bir raporda, bir karşı denetleme mekanizmasının (muhalefet) yokluğuna ve bunun eksikliğine dikkat çekmişti. Cumhuriyetin kurucuları Batı’nın siyasal kültürünün de temsilcisi ve mirasçısıydılar. Nitekim Atatürk, bir muhalefet eksikliğini 1930’da güdümlü bir muhalefet partisi denemesiyle gidermeye çalışmış ve Ağaoğlu’nun da burada yer almasını istemişti. Devrim süreci ve demokratik altyapıBugün Türkiye’de yürütmenin, yasama ve yargı organlarının üzerinde artan otoritesi karşısında yürütme organının denetlenmesine ve gücünün dengelenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Çağdaş demokrasiyi başta kuvvetler ayrılığı ilkeleriyle taçlandırmak, üretime dayalı bir ekonomiyi sosyal adaletçi yönüyle zenginleştirmek ve laiklikle desteklemek gerekmektedir. nın yetersizliğinin örgütlü bir muhalefete fırsat tanımaması dolayısıyla, TBMM’de denetleme/eleştiri eksikliğini gidermek için bağımsız milletvekilliği (19311939) ve Müstakil Grup (19391946) uygulamalarına girişildi. Bunların gerçek anlamda birer demokrasi örneği olduğunu söyleme imkânı yoktur. Bununla birlikte toplumsal tabanı olmayan, rejim ve iktidar için tehdit oluşturmayan denetleme mekanizması arayışları olarak değerlendirilmelidir. Denge ve denetim Denetlenme ihtiyacı, partinin kurultayında bizzat Atatürk tarafından da dile getirilmişti. 1931’de CHP’nin üçüncü kurultayında şunları söylüyordu: “Her biriniz vatanın bir bucağından, halkın içinden geliyorsunuz, memleketin ihtiyaçlarına, halkın yeni dertlerinden yakından vakıf bulunuyorsunuz. Partimizin ilkelerini uygulayan bakanlar kurulu üyeleri içinizdedir. Görüşme ve tartışmalar birlikte olacaktır. Bu görüşme ve tartışmaların faydalı sonuçlar verebilmesi için arkadaşların kayıtsız şartsız özgürce konuşmaları, eleştiri gerektiren noktalar görüldükçe hoşgörülü davranmamaları doğaldır.” Kurultay delegelerinin hükümeti denetlemesi ve eleştirmesi bekleniyordu. Parti içi eleştiri mekanizmasının işletilmesi, TBMM’de partileşmeyen denetim mekanizmaları arayışları, Cumhuriyetin kurucularının denetleme konusunda duydukları ihtiyacın bir ürünüydü. İnönü, daha 1939 yılının ilk aylarında Cumhurbaşkanı olur olmaz, en büyük eksiğimizin ikinci bir parti olduğunu demokrasinin temel şartı İstanbul Üniversitesi’nde yaptığı bir konuşmada dile getirmişti. Dolayısıyla 1945’teki çok partili hayata geçişin haberini erken bir şekilde vermişti. Gecikmeye yol açan İkinci Dünya Savaşı idi. Atatürk’ün başlattığı demokrasi devrimini 1950’de İnönü tamamlayacaktı. Demokrasinin temel şartlarından birincisi, elbette muhalefetin varlığı ve onun özgürce muhalefet edebilmesi, iktidara gelme imkânlarına sahip olabilmesidir. Ancak bugün, demokrasinin asgari koşulları bundan ibaret değildir. Yürütme, yasama ve yargı organlarının birbirini dengeleyebilecek ve denetleyebilecek imkânlara sahip olması, yani kuvvetler ayrılığı zorunluluktur. Yürütmenin yasama ve yargı üzerinde denetimi ve gücü, demokrasinin önündeki en büyük engellerden biridir. Üstelik bu, demokrasinin en temel kurallarından biri olan iktidarın seçimle değişmesi ve bunun gelenekleşmesi gibi basit bir ilkenin bile tahribine yol açabilmektedir. Sosyal adalet gerek Bugün Türkiye’de yürütmenin, yasama ve yargı organlarının üzerinde artan otoritesi karşısında yürütme organının denetlenmesine ve gücünün dengelenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Cumhuriyetin kurucu babaları, bu gereksinimin farkındaydı. Bunu çağdaş demokrasinin başta kuvvetler ayrılığı gibi ilkeleriyle taçlandırmak, üretime dayalı bir ekonominin sosyal adaletçi yönüyle zenginleştirmek ve laiklikle desteklemek gerekmektedir. Necati Cumalı kitapları 18 30 TL YER NE TL 21 35 TL YER NE TL 15 25 TL YER NE TL Turan Karakaş’tan nsanlar ve hayvanlar tarafından hep alay ed len keç ve ona öğüt veren kayanın h kâyes ... 25 TL 15 TL 18 30 TL YER NE TL 21 35 TL YER NE TL Fazlı Bulut, görünüşte küçük ama namı kl mle ötes ne yayılmış T mbuktu’ya yaptığı seyahat n h kâyes n bu k tapta anlatıyor. 45 TL 27 TL HASAN TAHSIN’LE BAŞLAYAN DIRENIŞ Emperyalizmden kurtuluşun ayı AV. EROL ERTUĞRUL işgal altında kaldı. O günlerde Aydın’da Kuvayi MilAsıl adı Osman Nevres’ti. 1888 yılında Selanik’te liye kuruldu. Yörük Ali Efe ve kızanları düşmana kardoğmuştu. Selanik Fevzişı yaman bir savaş verdi. ye Mektebi’nden sonra İt31 yaşında yaşama veda tihat ve Terakki tarafından eden Hasan Tahsin’in sıktıburslu olarak Paris Sorbon ğı ilk kurşun, Türk Kurtuluş ne Üniversitesi’nde siyasal Savaşı’nda diğer yerlerde örbilimler öğrenimi görmüşnek oluşturdu. Aydınlı efeletür. Paris’te İttihat ve Terak rin Hasan Tahsin’in eylemi ki Fırkası’nda ve Teşkilatı için “Bir genç, düşmana ilk Mahsusa’da görevlendirilmiş kurşunu sıkmış, bundan sontir. İstanbul’a döndükten son rası bize düşer” dedikleri bira Osmanlı Devleti aleyhine linir. Aydın’da da tüm halBalkanlar’da İngiltere adına çalışan Buxton kardeşlerin çalışmalarını önlemekle görevlendirilmiştir. Bükreş’te Buxton kardeşlere bir suikast düzenlemiş, on yıl hüküm giymiştir. 1916 yılında Almanya’nın Balkanlar’a girmesi sonucunda salıverilmiş ve İstanbul’a dönmüştür. Teşkilatı Mahsusa silahşoru olarak Hasan Tahsin adını almıştır. 1918 yılında İzmir’e yerleşen Hasan Tahsin, Hukuku Beşer gazetesini yayımlamaya başlamıştır. Gazetedeki yazılarında “Vatanperver Hasan Tahsin” adını kullanır. Hasan Tahsin, Türkiye’de kadın haklarını savunan ilk kişidir. İzmir’i Yunanlara teslim etmek istekın gençyaşlı, kadınerkek meyenlerce kurulmuş olan bu direnişe yürekten katıl“Reddi İlhak Heyeti Milliye dıkları bilinir. Menderes köpsi” üyesidir. 14 Mayıs’ı 15 rü başında, yaz sıcağında KuMayıs’a bağlayan gece bin vayi Milliyeciler Aydın’ı düşlerce İzmirli, eski Musevi me mandan geri almak için sazarlığında toplanmıştı. Havaşırken Menderes’e yasan Tahsin, mitingin ikinci kın Baltaköy’ün kadınlarının konuşmasını yapmış ve halkı kurşun yağmuru altında hiç direnmeye çağırmıştır. Gaze korkmadan ellerindeki testitesinde yazdığı yazılarda da lerle su, ekmek, peynir, ka“Burayı Yunana vermeyece tıklarla gelip savaşçılarımığiz” diyordu. za destek ve yürek verdikleBir günde 2 bin şehit ri bilinir ve dilden dile söylenir. Aydın’da Kuvayi Milliye15 Mayıs 1919 sabahı Yu cilerin Yunana karşı yaptıknan askerleri saat 08.55’te ları baskınlar ve yürekli sakaraya çıktı. Yuvaş, düzenli ordunan yetkililer, Aydınlı muza zaman kaİzmir’e girdiklerinde hiçbir direniş ile karşılaşmayacakefelerin, Hasan Tahsin’in zandırmış ve sonuçta ordumuzun 7 Eylül 1922 ları, Türklerin bu eylemi günü Aydın’a girişgale karşı çıkma için “Bir genç, mesiyle son bulyacakları güvencesini vermişlerdi. Hasan Tahsin Kordon Boyu’nda bekdüşmana ilk kurşunu sıkmış, bundan muştur. Cumhuriyet kurulduktan sonra TBMM, Yörük Ali Efe’ye İsliyordu. On binlersonrası tiklal Madalyası ce yerli Rum, elle bize düşer” vermiştir. Bugün rinde Yunan bayrakları ve çiçeklerle Yunan askerleridedikleri bilinir. Aydın’ın Yenipazar ilçesinde Yörük Ali Efe’nin yaşadığı ni karşılıyordu. İzevde güzel bir mümir metropoliti Hrisostomos ze yapılmış ve müzeye Yörük gelenleri kutsuyordu. Osman Ali Efe adı verilmiştir. lı yönetiminin istemi üzerine bu işgale kimse karşı çıkmı Kutsal emanet yordu. Ali Nadir Paşa, bütün 26 Ağustos 1922 günü orsubaylarını Sarı Kışla’da top dularımızın Büyük Taarruz’u lamış, silahlarını da almıştı. başlamıştır. Yabancı gözlemYunan konvoyunun yürüyüş cilerin “Türkler bu cepheyi kolunun baş tarafı kışla hiza yedi yılda bile yaramaz” desını geçip yola saptıktan son dikleri Yunan cephesi birkaç ra Hasan Tahsin, kalabalığın saat içinde yarılmıştır. 2 Eyarasından çıkarak öne geç lül 1922 günü Yunan generati. “Böyle bir şey olamaz, el li Trikupis, Uşak yakınlarınlerini kollarını sallayarak gi da Ahmet Çavuş tarafından remezler” diyerek elindeki si tutsak edilmiş ve Mustafa lahla Yunan konvoyunun bay Kemal’in karşısına çıkarılmışraktarını yere serdi. Böyle bir tır. Mustafa Kemal, Trikupis’e direniş beklemeyen Yunan çok iyi davranmıştır ve 9 Eyalayı şaşırmıştı. İlk şaşkınlık lül 1922 günü ordularımız ları geçince Hasan Tahsin’i İzmir’e girmiştir. Eylül ayı Ege şehit ettiler. Ve cesedini sün kentlerimizin emperyalizmgüleyerek metrelerce sürük den kurtuluş ayıdır. Manisa lediler. İlk gün İzmir’de 2 bin yönünden gelerek İzmir’e ilk Türkü şehit ettiler. Rum pis giren birliğin komutanı Yüzkoposu Hrisostomos, bu kat başı Şerafettin, yaralı olarak liamı destekliyor ve sürmesi hükümet konağına şanlı bayni istiyordu. Böylece Kurtuluş rağımızı dikmiştir. Başta MusSavaşı’nın ilk kurşunu Hasan tafa Kemal olmak üzere tüm Tahsin tarafından atılıyordu. şehitlerimizi ve gazilerimizi 27 Mayıs 1919 günü Aysaygıyla anıyoruz. dın işgal edildi. Acımasız kat Bize düşen, Cumhuriyeti liamlar burada da sürdürül gelecek kuşaklara aldığımız dü. Aydın, 3 yıl 3 ay 10 gün gibi teslim etmektir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear