25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
8 12 EYLÜL 2020 CUMARTESİ DİZİ TEMEL İDEOLOJIK DEĞIŞIM VE ABDÜLHAMIT’E KARŞI OLUŞ Korku imparatorluğu MODERNLEŞME İnsanlar tutuklanabilir, cezaevlerine atılabilir, boğularak öldürülebilir ancak özgürlük düşüncesi durdurulamaz. Bu nedenle HİKÂYEMİZ Genç Osmanlılar, Şinasi, Namık ALEV Kemal, Ali Suavi, Agâh Efendi ve ardından Tevfik Fikret dönemi COŞKUN’un kaleminden 3 başladı. Osmanlı dünyasında ilk kez ulus, vatan, hürriyet, adalet hukuk gibi kavramlar yazılmaya, konuşulmaya başlandı. Din devletinde ilk kez vatandaş kelimeleri ortaya çıkıyordu. II. Abdülhamit, bir yandan laik ve çağdaş eğitim veren okullar açıyor, ancak öte yandan da özellikle basın yaşamında en sert önlemleri uyguluyordu. YENI OSMANLILAR banka kısa sürede 400 şube açtı. • 1888’de Bursa İpekçilik Enstitüsü VE YAYGIN ETKINLIĞI kuruldu. • Ulaşım konusunda, özellikle demir Yeni Osmanlılar, özellikle aydınlar yollarının yapımına önem verildi. II. Ab arasında izleniyordu ve geniş bir etki dülhamit demiryolu yapımına İngilte alanına sahiptiler. Örneğin, 18291880 yıllarında yaşayan Ziya Paşa: re ve Fransa’dan sonra, Almanya’nın da katılımını sağladı. 1888’de ülkede 1780 km’lik bir demiryolu şebekesi vardı. “Diyarı küfrü gezdim beldeler kâşaneler gördüm Dolaştım mülki İslamı bütün viraneler gördüm” Tanrıyı tanımayanların ülkelerini gezdim (Hıristiyan Avrupa’yı kastediyor) 1908’de ülkedeki demiryolunun uzunluğu 5 bin 883 km’ye ulaştı. Bunun anlamı şuydu: 20 yıl içinde demiryolları 3 mislinden fazla artmıştı. • 1881’de Sanayii Nefise Mektebi (Güzel Sanatlar Okulu) açıldı. Ayrıca yurtiçinde çok sayıda kütüphaneler açıldı. İDEALIZE EDILIYOR BASIN VE SANSÜR Kentler ve yapılar gördüm / İslamın va tanını dolaştım, yıkılmış yapılar, bina lar gördüm, diyen Ziya Paşa, Batı’nın Doğu’ya karşı elde ettiği üstünlüğü belirtiyordu. İLK KEZ VATAN II. Abdülhamit bir yandan laik ve çağdaş eğitim veren okullar açıyor, ancak öte yandan da özellikle basın yaşamında en sert önlemleri uyguluyordu. Yukarıda laik eğitim kurumlarının ge Osmanlı toplumunda ilk kez “va lişmesinde Sultan Abdülhamit’in durak tan” bir kavram, bir değer olarak halkın samadan yaptığı reformların payı oldu önüne konuluyordu. Namık ğunu belirttik. Kemal’in Vatan Yahut Silist Nasıl oluyor da laik okul re oyunundaki vatan sevgisini ların gelişimini sağlaması canlandıran parçalar, sahnede na karşın, o dönemde yeti Türk askerinin söylediği vatan şen gençler Abdülhamit’e ve kahramanlık marşları hal karşı çıkıyorlardı? kı coşturdu. Seyirciler “Yaşa Abdülhamit, evet, dış ko sın Kemal” , “Yaşasın Vatan” şullar nedeniyle çok zor diyerek bağırıyordu. bir durumla karşı karşı Oyun, halkı çok etkilemişti. yaydı. Ama bu zorlukları Halkın padişaha, İslam ümme aşmak uğruna özgürlükle ti ile onun yetkili temsilcileri ri acımasızca kısıtlaması ne değil de “vatan” denilen so na gerek var mıydı? Abdül yut bir varlığa bağlılık göster hamit, ülkede ağır bir “giz mesi, padişah ve hükümeti ha 2. Abdülhamit li jurnalcılık” sistemini et rekete geçirdi. Bu heyecandan kin bir biçimde yürütüyor ürken hükümet, oyunun sah du. Korku imparatorluğu neye konulmasından beş gün sonra, 6 deyimi, Abdülhamit için kullanılmıştır. Nisan 1873’te Namık Kemal ve arkadaş Aslında, “Abdülhamit’in en büyük ha ları Ahmet Mithat ve Ebüziyya Tevfik’i tası, kendi geliştirdiği eğitim kurumla tutuklattı, hepsini sürgüne gönderdi. Namık Kemal’in başyazarlığını yaptığı İbret gazetesi kapatıldı. Kıbrıs adasında Magosa kentinde sürgüne giderken Namık Kemal: rından çıkmış yeni bürokrat ve subay kuşaklarına, yeni Osmanlı aydın zümresini kendisine bağlayamamasıydı.” Çünkü unutulmasın ki bu yetişen eğitimli aydınlar, imparatorluğun dağıl “Zalim olsa ne’rütbe biperva Yine bünyadı zulmü biz yıkarız! Merkezii hâke atsalar da bizi Kürrei Arz’ı patlatır çıkarız” masını istemiyordu. Hanedanın bir tarafa itilmesini istemiyordu... Osmanlı Devleti’nin bir meclisle birlikte “Meşruti Monarşi” modeliyle sürmesini istiyordu. Bugün Türkiye’de dinci ve aşırı muhafazakâr çevreler, ne yazık ki Cumhuriyet devrimlerine karşı Abdülhamit’i idealize ederek tepki gösteriyorlar. Abdülhamit dönemindeki siyasal düşünce hareketlerine ve edebiyat alanındaki gelişmeler şöyle özetlenebilir: Çöküntünün tüm belirtileriyle görüldüğü Osmanlı’nın son döneminde devletin kuruluşunu sağlamak, imparatorluğun yaşamını sürdürmek yönünde düşün akımları da gelişmişti. Bu akımların başlıcaları: Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük ve Batıcılık akımlarıdır. Bu akımların hepsi, imparatorluğun yıkılışını durdurmayı amaçlıyor, hepsi de kendine göre çıkış yolları arıyordu. OSMANLICILIK Bu akım, Osmanlı Devleti’nin güçlenmesini ve yaşamını sürdürmesini, imparatorluk sınırları içinde yaşayan toplulukların mezhep, din ve soyları ne olursa olsun kaynaştırılmasında ve bir “Osmanlı ulusu” yaratılmasında görüyordu. Osmanlı Devleti içinde, Türk, Rum, Kürt, Yahudi, Ermeni, Arap, Arnavut, Gürcü, Çerkes, Bulgar her soydan topluluk eriyecek, “Osmanlı” olacaktı. Osmanlıcılık, tüm değişik unsurları bağlayan, birleştiren bir çimento olarak kabul ediliyordu. İSLAMCILIK İslamcılık akımına göre, devlet işlerinin kötüye gitmesinin tek nedeni din kurallarının bütünüyle uygulanmamasıdır. O nedenle dine dayalı devlet mode lini öngörüyordu. İslamcılık akımı, Osmanlıcılık akımıyla hiçbir zaman zıtlaşmaya girmedi. En önemli çelişkisi Batıcılık akımıyla oldu. Çünkü Batıcılar, Batı’nın din ile devlet ayrımını benimsiyorlardı. Oysa, İslamcı akımın gözünde Batı’nın en kötü yanı işte asıl bu noktasıydı. Batı karşısında yenik düşen, orduları yenilen, toprak kaybeden padişahlar, yeni silahlar satın alarak, top döktürerek, gemi yaptırarak, askerin giysisini değiştirerek, bir anayasa yaparak Batı düzeyine ulaşacaklarını, böylece Osmanlı Devleti’ni çökmekten kurtaracaklarını sanmışlardı. Ancak tüm bu gayretlere karşı çöküntü durmadı. TÜRKÇÜLÜK Türkçülük akımı, önceleri dil, tarih, edebiyat alanlarındaki çalışma ve araştırmalarla başladı. Osmanlıcılık ve İslamcılık akımının geçerli olduğu dönemlerde Türkçülük akımı gelişemedi. Bu iki akımın imparatorluğu kurtarmaya yetmediği görülüp anlaşılınca, özellikle II. Meşrutiyet’ten sonra gelişti. ULUS BILINCI Ulus bilinci, Osmanlı Devleti’nde temel unsur olan Türklerin en son anlayıp özümseyebildiği bir olgu olmuştu. Bütün uluslar teker teker imparatorluktan ayrılırlarken, devletin dinsel yapısına ve dinsel kurallarına bağlılıkları nedeniyle Türkler, ulus olma düşüncesine uzak kaldılar. Hıristiyan olan Balkan toplulukları öncelikle ulusçuluk eylemine girmeleri, daha sonra Müslüman olan Arap ların uluslaşma çabalarına başlamaları, Osmanlı Devleti’ni yöneten devlet adamlarını uyandırmamıştı. “Ulusçuluk” düşüncesi, her ne kadar aydınlar arasında yer almış olsa bile, aslında İstiklal Savaşı ile somutlaşmış ve Cumhuriyet’ten sonra “hukuksal” bir çerçeveye bürünmüştür. ‘ÜÇ TARZI SIYASET’ Burada kısaca Akçuraoğlu üzerinde durmalıyız. Yusuf Akçuraoğlu, “Üç Tarzı Siyaset” başlığıyla yayımladığı yazı dizisinde Osmanlıcılık, İslamcılık, Türkçülük hareketlerini bilimsel olarak tartıştı. Akçuraoğlu, 1903’ten sonra artık Osmanlı birliğinin çözülme yoluna girdiğini, Osmanlı’nın içindeki milletlerin ulusal amaçlarına ulaşmalarının önüne geçilemeyeceğini anlamıştı. Sürgün olduğu için kaçtığı öz yurdundan, Kazan’dan, 1904’te Kahire’de yayımlanan Türk gazetesine “Üç Tarzı Siyaset” adını taşıyan çok önemli bir yazı gönderdi: “İslam Birliği”, “Osmanlı Birliği” ve “Türk Birliği” olarak ayırdığı üç politikayı anlattı. Yusuf Akçura, asıl sorunun sadece yönetimi düzeltme, Osmanlı deyimiyle “ıslah etme” değil, geniş kapsamlı bir devrim olduğunu savunuyordu. Özetle, İnkılap, sadece Kanunu Esasi’yi yürürlüğe koymaktan ibaret değildi. Daha sonraları, bu akım Ziya Gökalp tarafından Batıcı İslamcımilliyetçi karması bir ideoloji haline dönüştürüldü, İttihat ve Terakki tarafından desteklendi. (Zalim ne kadar korkusuz olursa olsun / Zulmün temelini biz yine de yıkarız / Yerin dibine atsalar da bizi / Yerküreyi patlatır çıkarız) diyordu. Genç Osmanlıların Türkiye’de, Türki ‘Dünyadan ayrı yaşamayı düşünemeyiz’ ye dışında özellikle İslam dünyasında önemli etkileri oldu. ABDÜLHAMIT DÖNEMI VE DÜZENLEMELERI Padişah Abdülhamit’in saltanatı tam 33 yıl sürdü ve bu dönem çok tartışmalıdır. II. Abdülhamit, bir yandan dış etkileri, Osmanlı’dan toprak koparma girişimlerini dengelemeye çalışırken, öte yandan devletin devamını sağlamak için Tanzimat’la birlikte başlayan reform hareketlerini de sürdürdü. Bu konuda verilecek örnekler özetle şöyledir: • Haberleşme alanında önemli yatırımlar yapıldı. 1882’de 23 bin 830 km. olan telgraf hatları, 1904’te 49 bin 716 km’ye ulaştı. 1883’te telgrafçılık öğrenimi için yurtdışına öğrenci gönderildi. • Bu dönemde, tarım öğrenimi için Avrupa’ya öğrenci gönderildi. 1892’de Halkalı Ziraat Mektebi açıldı ve zamanına göre ileri bir okul niteliğine kavuştu. Tarım işleri, 1893’te kurulan OrmanMaadin ve Ziraat Bakanlığı’na bağlandı. 1895’te Veteriner Okulu açıldı. Ardından Bursa ve Selanik’te ayrıca modern tarım okulları açıldı. • Konya, Adana, Sivas, İzmit, Şam, Halep ve Manastır’da örnek çiftlikler kuruldu. İngiltere ve Almanya’dan tarım makineleri getirildi. • İstanbul’da 6 ilkokul varken, on yılda 50’ye çıkarıldı. 1876’da 250 olan Rüştiye sayısı, 33 yılda 900’e çıktı. • 1888’de Ziraat Bankası kuruldu ve MONDROS SONRASI 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması, Birinci Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’nin kaybettiğini tespit eder. Ondan sonraki gelişmeler, İstanbul’u Ege, Trakya, Adana, Urfa, Maraş, Antep’in işgali, 4.5 yıl süren Milli Mücadele ve 9 Eylül 1922’de emperyalizme karşı dünya ölçeğinde, bağımsızlık savaşının kazanılmasıdır. Önce artık köhnemiş olan padişahlık 1 Kasım 1922’de kaldırıldı. Bir yıl sonra 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi. Bunlar aslında çok büyük devrimlerdi. Daha sonra Aydınlanma Devrimleri birer birer gerçekleşti. Batı’nın emperyalizmine karşı savaşan Atatürk, Batı uygarlığının temel ileri gelişmelerini alıyordu. Atatürk, uygarlıkları ayırma yoluna gitmez. Batı ve doğu uygarlıkları aslında insanlığın ortak malıdır. Atatürk bu düşünceden hareket ediyordu. Aydınlanma felsefesi bütün içinde Batı toplumlarında etki yaratmıştı. Temel unsur, arayan, araştıran, eleştiren ve konuyu akıl süzgecinden geçiren bir insan yaratmaktır. ATATÜRK NE DIYOR? Kurtuluş Savaşı’ndan hemen sonra 27 Ekim 1922’de Atatürk, Bursa’da şunları söylüyordu: SONUÇ Bu yazı dizisinde gerek Batı dünyası, gerekse Osmanlı dönemindeki re form hareketleri üzerin de kısaca duruldu. Bura da uzun yazı dizisini son landırıyoruz. Şimdi sor mak gerekiyor; Sayın Kalın, “yeni bir hikâye yazmak gerekir” derken neyi amaçlıyor? Yoksa 1839’da bun dan 181 yıl önce, ilan edilen Gülhane Hat tı Hümayunu’nda “Yüce Atatürk’ün en büyük devrimi, eleştirel aklın eğitime sokulmasıdır. devletimizin kuruluşun da uygulanan şeriattan “Akla uygun hiçbir kanıta dayanma rimlerinin başlama noktasıdır. vazgeçildiği için bu hal yan birtakım geleneklerin ve inanışların korunmasında direnip duran ulusların ilerlemesi çok güç olur (...) Bunun için öğretim programımızda, bilgisizlik giderilmelidir” diyordu. Atatürk, “Dünyadan ayrı yaşamayı düşünemeyiz... İleri ve uygar bir ulus ola Kuşkusuz, Atatürk’ün aydınlanma devrimlerinin uzun uzun anlatılması, bu yazının konusu değildir. Ancak Atatürk gerek Osmanlı’nın geçirdiği deneyleri, gerekse Batı dünyasının durumunu çok iyi biliyordu. Yaptığı en büyük devrim “aklın öne lere düştük... Şeriat kurallarına uymayan devlet payidar olamaz” denilen zihniyeti mi temsil etmektedir? Böylesi bir “hikâye” mi, yoksa “akla rak çağdaş uygarlık akını ortasında yaşayacağız” diyordu. çıkarılması”, “eleştirel aklın eğitime sokulması”dır. dayanan hikâye” mi?.. Bu nedenle, Mart 1924’te ön Kaynaklar: celikle Dünya Savaşı’nda hiçbir işe yaramadığı anlaşılan halifelik kaldırıldı. Eğitim Birliği Yasası ka 1. Alev Coşkun, Özgürlük Mücadeleleri Tarihimiz Devrimin İlk Karşıtları, Cumhuriyet Kitapları, 2013. 2. İlber Ortaylı, Osmanlı’da Değişim ve Anayasal Reform, İş Bankası Kültür Yayınları, 2008. 3. Carter V. Findley, Modern Türkiye Tarihi, Timaş Yayınları, 2011. bul edildi. Ortaçağın tüm unsurlarını taşı yan medresenin ortadan kaldırıldığı bu tarih, aslında Atatürk dev 4. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Osmanlı Tarihi, C.IV. 5. Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, YKY, 2002. 6. Bernard Lewis, Modern Türkiye’nin Doğuşu, Arkadaş Yay., 2008. 7. Ahmet Rasim, Osmanlı İmparatorluğu’nun Reform Çabaları, Çağdaş Yay., 1987. 8. Erick J. Zürcher, Modernleşen Türkiye’nin Tarihi, İletişim Yay., 2009. BİTTİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear