22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR 13 11 EYLÜL 2020 CUMA Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası’nın ‘İspanyol Akşamı’ konserinin başlama saati öne alındı Myra ve Limanı Andriake Kazıları 65 üstü dinleyiciye konser! Yazgülü Aldoğan Bu pazar akşamı İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda Cemal Reşit Rey Senfoni Orkestrası bir konser düzenleyecek. “İspanyol Akşamı” temalı konser saat 18.30’da başlayacak. Orkestrayı Şef Cem Mansur’un yöneteceği konserde çok ödüllü bir genç keman virtüözü de sahne alacak: Naz İrem Türkmen! Konserde İspanya’ya adeta müzikal bir yolculuk yapılacak ve öncesinde Cem Mansur programı anlatacak. Tabii ki konser sosyal mesafe kurallarına uygun olarak düzenleniyor ve izleyicilerin maske takma zorunluluğu var. Buraya kadar her şey normal. Dikkatimi çeken ayrıntı ise bu tür konserlerin normalde saat 20.00’de başlamasına alışıkken bu kez 18.30’da başlayacak olması. Acaba pazar günü diye mi? Yöneticilere soruyorum ve yanıta şaşırmıyorum! Klasik müzik dinleyicilerinin yarıdan çoğu 65 yaş ve üstüdür. Bilindiği gibi pandemi önlemleri içinde bu yaş kuşağına bazı illerde kısıtlamalar getirildi. Pek çoğunu üzen ve kızdıran uygulamaya göre akşam saat 20.00’den sonra evde olmaları gerekiyor. Belediye elbette genelgeleri değiştiremiyor ama en azından bu anlamsız yasak yüzünden geleneksel klasik müzik dinleyicilerini konserden mahrum etmemek için başlama saatini öne çekiyor: 18.30! Tabii aslında nedenini biliyoruz. Genel düşünceye göre 65 yaş ve üstü, kamuda emekli edilen yaş. Madem emeklisiniz, çalışmıyorsunuz, evde oturun da ortada kalabalık et Karantinadaysan evde ölürsün! Londra’da yaşayan yönetmen Barış Celiloğlu, pandeminin yarattığı karantinanın yükünün yine kadının üzerine yüklendiğini, bunun da şiddet Londra’da yaşayan Türk yönetmen Barış Celiloğlu, 8 ülkede yaptığı araştırmalar sonunda, karantinada evde kalan kadının şiddete uğrayıp ölümden kaçamadığını ortaya çıkararak bu acı gerçeği ve cinayetlere yol açtığını görün uluslararası bir dijital tiyatro projesinde anlattı. ce uluslararası bir tiyatro proje si geliştirdi. Kurucusu olduğu ti yatro kumpanyası Theatre East N Bull bünyesinde, karantina döneminde artan kadın cinayet leriyle ilgili “Lockedown Locked In / Karantinada Hapis” adlı diji tal tiyatro oyununu hazırlayabil mek için nisan ayından başlaya rak İngiltere, Yunanistan, İspan ya, Rusya gibi ülkelerdeki kadın örgütleriyle ilişkiye geçen Barış Celiloğlu, dünyanın hemen her yerinde, kadın cinayetlerinin pandemi döneminde artış göster diğini saptadı. Karantinanın de vam ettiği üç hafta içinde sadece Londra’da kadın cinayetlerinin üç katına çıktığını ve 14 kadının öldürüldüğünü öğrenen Celiloğ lu, bazı ülkelerde bu cinayetlere kadınların yanı sıra çocukların da muhatap olduğunu gördü. Türkiye’de daha çok Aslı Özgönül Türkiye’de bu sayı ne yazık ki cuları katan Barış Celiloğlu, Dilek Yorulmaz, Naz Yeni, As çok daha fazla oldu ve her gün monologların araştırma bulgula lı Özgönül ve Ezgi Bakışkan gi birden çok kadın öldürüldü. rına uygun yazılmakla birlikte bi oyuncuların yanı sıra, Onsun Barış Celiloğlu, araştırmalarını birbirinden farklı hikâyeler oluş Meryem, Yapıncak Gürerk, Be tamamladıktan sonra sekiz ül turulmasına da önem verdi. tül Dünder gibi şair ve yazar keden yazarları Zoom toplantıla rında bir araya getirdi ve Oyuncular farklı lar da var. Projenin teknik ekibinde ise Çiğdem Boru (video ar araştırma sonuçlarını paylaşıp yazım sürecini başlattı. Projeye İngiltere, Türkiye, Yunanistan, İspanya, Rusya, İtalya, Polonya ve Avustralya’dan yazar ve oyun Montse Gili ülkelerden Bu sürecin sonunda 8 farklı ülkeden 25 oyuncu ile Zoom üzerinden provolar başladı. Türkiye’den katılan sanatçılar arasında Füsun Demirel, Halide Eşber, Ada Burke, İrem Sayılgan, tist/editör), Şeref Özdemir (video artist/editör), Ceren Ayşe Özbudun (ses tasarımcısı), Berna Vardar (çevirmen) ve müzisyen olarak Ezgi Günüç bulunuyor. “Lockedown Locked In / Karantinada Hapis” sekiz ayrı bölümden oluşuyor. Projenin sekiz bölümden oluşmasının nedeni, ilk anda akla geldiği gibi sekiz ayrı ülkeyi kapsamasından kaynaklanmıyor. meyin deniliyor! Oysa emekli maaşıyla yaşamak imkânsız. Çoğu emekli çalışmaya devam ediyor. Ayrıca çağımızda artık insanlar 65 yaşında fizik ve akıl sağlığı açısından olgun ve üretken durumda. Özellikle üst yönetimlerde çoğu çalışan 65 üstü. Esnafa, kişisel işi olanlara çalışma izni getirildi ama konser izni getirilmedi. Gerçi denetleme de yok ama polisin aklına eser de konser kapısında durup gelenlerin kimliklerine bakarlarsa yarısı giremez! Bu önlemler 65 yaş üstünü canından bezdirdi. Ruh, hatta fizik sağlığını bozdu ama işte onlar için konser saatlerini değiştiren bir kurum çıktı. Teşekkürler İBB Kültür! ? Yönetmen Celiloğlu kimdir Barış Celiloğlu Türkiye’deki tiyatro eğitimini Şahika Tekand’ın Stüdyo Oyuncuları’nda aldı. İstanbul’da Genç Oyuncular ve Bilsak Tiyatro Atölyesi’nin yapımlarında rol almakla beraber Tunç Başaran (Uçurtmayı Vurmasınlar) ve Derviş Zaim (Tabutta Rövaşata) gibi önemli yönetmenlerle çalıştıktan sonra 1997’de Londra’ya yerleşti. İngiltere’de The Central School of Speech and Drama’da tiyatro üzerine master eğitimi alan Celiloğlu, Londra’nın çeşitli tiyatrolarında sahnelenen oyunlarda önemli roller oynadı ve oyun yönetti. 2017’de Londra’da Ariel Dorfman’ın “Ölüm ve Kız” adlı oyununu hem yönetip hem de başrol olan Paulina’yı oynadı. Bu rolle kendisine 2018’de Direklerarası Seyirci Ödülleri tarafından En İyi Kadın Oyuncu ödülü verildi. Birçok ödülü olan Celiloğlu, Londra’daki bir yükseköğrenim kurumunda on iki yıldır Tiyatro Bölüm Başkanı olarak çalışmakta. Celiloğlu’nun açıklamasına göre proje kurgusu, aile içi şiddetin “cinayet zaman çizelgesi”ni kopya etmesiyle bağlantılı. Kadın örgütlerinin belirlemelerine göre, kadına yönelik cinayetler sekiz aşamada gerçekleşiyor. Bu gerçekten yola çıkan Celiloğlu, projeyi sekiz bölümde geliştirmeye karar verdiğini belirtiyor. Proje, tamamı dijital platformlarda yayımlanmak üzere, ekim sonunda gösterime girecek. l Kültür Servisi (LOCKEDOWN LOCKED IN / KARANTİNADA HAPİS) 2100 YIL SONRA sevindiren ziyaret ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Prof. Dr. Nevzat Çevik, hiç durmadan çalışan, deyim yerindeyse mesleğine âşık bir arkeolog... Myra ve Limanı Andriake Kazıları’nı sürdüren Çevik, bu yıl olağanüstü bulgular müjdesini sosyal medya hesabından, “Hoş geldiniz çocuklar. 2100 yıl sonra hep beraber ziyarete gelmenize de çok sevindik” yazısıyla paylaştı. Telefon ile ulaştığım Çevik’i havaalanında yakaladım. Çevik, bu yılı olağanüstü diye tanımlıyor ve süreci anlatıyor: “Myra tiyatro kazılarında Roma tiyatrosu öncesinde alandaki erken varlıklar araştırılırken Helenistik dönem yapılarına ait duvarlar ortaya çıkarıldı. Bulgulara göre Helenistik dönemde Roma tiyatrosu altında kalmış bir küçük tiyatro ve Helenistik tiyatro zamanından ve öncesinden yapılar bulunmaktaydı.” Bu önemli mimari sonuçların heyecanıyla ekibinin kazmaya devam ederken bir mekânın içine dökülmüş halde çok sayıda terra cotta (pişmiş toprak) heykelcikler, çeşitli seramikler, bronz, kurşun ve gümüş objeler bulduğunu söyleyen, Çevik, “Kadın, erkek, tanrı, tanrıça, koç, atlı süvari, adak plakaları gibi çok zengin bir çeşitlilikte ele geçen figürlerin nitelikleri ve orijinal bo ya kalıntılarını korumuş olmaları da ayrıca dikkat çekmiştir. Heykellerin giysilerinde kırmızı, mavi, pembe renklerin farklı tonlarda yoğun olarak kullanıldığını gördük. Böylesine zengin bir koleksiyon olarak ilk kez bir arada keşfedilen ve dönemin sanat, kültür ve inançları hakkında önemli bilgiler veren eserlerin içinde bazı örnekler de ilk kez görülen ünik eserlerdir. Yoğunlukla MÖ 2. ve 1. yüzyıla tarihlenen müthiş koleksiyonun temizliği, korunma ve onarım çalışmaları ve yüzlerce küçük parçanın birleştirilerek yeni heykelcikler tamamlama işi kazı ekibi tarafından sürdürülmekte. Eserler toplu olarak kazı ekibi tarafından yayımlanarak bi lim dünyasına sunulacak. Demre Likya Uygarlıkları Müzesi’nde sergilenmesi için teşhir tasarımları yapılmaya başlandı” diyor. Opera ve balenin yıldızları geceyi aydınlattı 77. Venedik Film Festivali’nden notlar: Kahraman mı, sorumlu mu?.. Ana jürinin başkanı Cate Blanchett, kendisine verilen özel bir onur ödülünü alırken, La Mostra’nın yöneticisi Alberto Barbera’yı, salgın sonrası ilk büyük sinema etkinliğini fiziki olarak yaşama geçirmeyi başardığı için, “kahraman” olarak niteleyerek gönülden kutluyor. Cannes’dan iki yıl sonra, Venedik’te de aynı göreve getirilen Avustralyalı yıldız oyuncuya içtenlikle teşekkür eden Barbera’nın yüz çizgileri daha gergin. Altı aydır mahpus kalan sinema dünyasının profesyonelleri, yaşamlarının ayrılmaz parçası olan yolculuklara çıkıp film alıp satmaya, söyleşiler vermeye maskeli de olsa yeniden başlamanın, toplantılara ve küçük davetlere katılabilmenin heyecanı içinde mutlular ama, O, “12 Eylül’e kazasız belasız ulaşmayı iple çekiyorum” anlamına gelen dolaylı sözleriyle, çok boyutlu sorumluluğunun bilincinde olduğunu hemen vurguluyor. Festival sonrası, katılımcıların bir bölümü hastalanır da, her davetlinin kendini karantinaya alması gerekirse, bunun sorumluluğu nasıl paylaşılacak? “Yok abi bir şey olmaz. En kötü ihtimalle, beş kıtadaki farklı köklerden gelen virüs türleriyle tanışıp, en sağlam aşıyı olmuş sayılırız, boşver!...” diyebildiği için, sorumlu aramayı anlamsız bulacak olan bu ‘zararsız sorumsuzlar’ azınlığı dışında kalan çoğunluğun tepkisi ne olacaktır o zaman? Gündeme gelme olasılığı hiç te düşük olmayan bu sorununun bilinciyle alınan önlemlere (salonlarda iki yanınızdaki koltuğu da boş bırakarak mesafeyi korumak, her giriş çıkışta ateş ölçmek, film izlerken bile maskelerin burun altına dahi düşürmemek kurallarına) uyulup uyulmadığı, çok sıkı biçimde, sürekli denetleniyor... Bu bağlamda, ana jüride görev almayı kabul eden Romanyalı yönetmen Christi Puiu’nun, “Maske takarak bu koşullarda film izlemeyi ka bul edemem. Jüriden çe ronları hedef alan virüs kiliyorum” diyerek al lere karşı aman çok dik dığı tavır sonrası, yeri katli olun ! Aşısı var ger ne Amerikan aktör Matt çi ama, hergün yaptır Dillon’un getirildiğini de mak gerekiyor : Bol bol anımsayalım... okumak, izlemek, göz İzlediğimiz güzel, önem lemlemek, tartışmak, li, anlamlı başarılı ya da düşünmek, önyargıla en azından ilginç filmler rı kovmak, acaba diye kadar, içinde bulunduğu bilmek, hemen suçlayıp muz bu “acayip” ortamın yargılamanın şehvetine etkileri de yer yer kayda kapılmamak, her şeyle değer olabiliyor. Örneğin, Cate Blanchett ödül dalga geçebilmek, özel adı büyük bir Amerikan sinema dergisinin aklı ev almadan önce yaptığı konuşma sırasında. likle de kendimizle alay edebilmek vb... vel bir kalemi, bu yıl ka Bundan böyle, hem dınların Venedik ana jurisinde %60, film seçkilerini hem de jüri üyelerini, Altın Aslan yapay zekası geliştirilmiş ve ‘’politi yarışında da %44 oranında yer al cally correct” eşitlikçi paradigmalar masına sevinmekle yetinmeyip, jüri la koşullandırılmış akıllı bilgisayarla lerdeki etnik ve ırksal çoğunluğu da ra bırakıp, sanal festivaller düzenle sorgulamaya kalkmış. Oturup, son mek en iyisi galiba, ne dersiniz? beş yılın Cannes, Venedik ve Ber Bu soruyu yanıtlamadan önce, lin festivallerindeki tüm jürileri ta Fransız müzisyen, yönetmen ve se rayıp, Asyalılar dışında diğer ırkla naryo yazarı Quentin Dupieux’nün rın, özellikle de Siyah Afrikalıların (1974), festivalde yarışma dışı sunu hemen hemen hiç temsil edilmedi lan, saçma güldürü türünün incelikli ğini saptayarak(!) en kötü notu da bir pırlantası sayılacak kadar çarpı Venedik’e vermiş... cı filmi “Mandibules”ü izleme fırsatı Beyin hücrelerini, özellikle de nö bulmanız dileğiyle... İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), pandemi dönemi önlemleri eşliğinde 20202021 sanat sezonunu tüm birimlerinin yer aldığı “Kolaj” ile yeni mekânı Zeytinburnu’nda yer alan Büyükyalı Fişekhane’ de 9 Eylül Çarşamba akşamı açtı. İDOB opera, bale, modern dans topluluğu, koro, çocuk korosu ve çocuk balesi sanatçıları, birlikte hazırladıkları bir saate sığdırılmış güçlü bir kolaj ile seyirci karşısına çıktı. Aylardır ev ve sınırlı atölye ortamında prova yaparak sahneye çıkmaya hazırlanan sanatçılar ve onları seyirciyle buluşturmak için imkân yaratmaya çalışan idareciler açık havada sahne açmanın bütün güçlüklerine rağmen seyirciyle canlı temsil yapmanın mutluluğunu paylaştılar. İDOB Çocuk Korosu ve balesinin J. Brahms’ın “Guten Abend, gut’ Nacht” şarkısı ile başlayan gecede bale ve operanın solist sanatçıları korrepetitörleri eşliğinde veya yaylı sazlar eşli ğinde art arda sahneye çıktılar. İDOB Korosu da Volkan Akkoç yönetiminde W.A.Mozart’ın “Ave verum corpus” eserini seslendirdi. Gecede koreografisi Berk Sarıbaya, müziği Erik Satie ait olan “Sen” adlı parça ile dans eden İlke Kodal buluşmanın heyecanını şu sözlerle ifade etti; “Geçirmekte olduğumuz bu zorlu süreçte, tam altı ay sonra sanatçı arkadaşlarımızla ve seyircimizle buluşmuş olmak her birimizi çok mutlu etti. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü programında pandemi öncesi en son sahne aldığım ve aylar sonra açılış gecemizde de bu özel parçayla sahne almak benim için ayrıca çok anlamlı oldu. Sanatın iyileştirici ve birleştirici gücünü paylaşmanın hepimizi şifalandırdığını düşünüyorum. Umarım ki önümüzdeki günlerde devam edebiliriz.” Bu özel temsil 11 Eylül Cuma akşamı saat 20.30’da Zeytinburnu Büyükyalı Fişekhane’de izlenebilecek.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear