14 Kasım 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER 3 6 AĞUSTOS 2020 PERŞEMBE 340/1 7 0 350/2 8 0 280/1 7 0 340/2 2 0 340/1 8 0 320/1 1 0 300/1 1 0 340/1 7 0 380/2 2 0 380/2 3 0 330/1 9 0 310/2 3 0 310/1 7 0 350/2 6 0 320/1 5 0 250/1 6 0 370/1 7 0 400/2 0 0 290/1 4 0 320/1 7 0 330/2 1 0 280/2 1 0 TARİHTE BUGÜN 1915: İtilaf Devletleri orduları, Anafartalar’da karaya çıktı. 1924: Lozan Barış Antlaşması yürürlüğe girdi. 1938: Times gazetesi, Atatürk ve Atatürk Türkiyesi özel sayısı yayımladı. 1956: Turhan Selçuk, İtalya’da düzenlenen yarışmada Altın Palmiye Ödülü’nü kazandı. Tüm yurtta eylem yaparak İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıktılar Kadınlar sokakta Kadınlar, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmemesi için tüm yurtta eşzamanlı eylemler gerçekleştirdi. İzmir’deki eylemde ise 17 kadın, polis tarafından müdahale edilerek gözaltına alındı. AKP iktidarının İstanbul Sözleşmesi’ni hedef almasına karşı “Büyük Kadın Buluşması” çağrısıyla kadınlar, tüm yurtta eşzamanlı eylem yaptı. Kadınlar sözleşmenin tam olarak uygulamasını istedi. İstanbul Kadıköy, Beşiktaş İskelesi’nde bir araya gelen binlerce kadın, “Haklarımızdan ve hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz”, “İstanbul Sözleşmesi’ni uygula”, “Eşitlik ve özgürlük için mücadeleye”, “Tesadüf değil kadın cinayeti” sloganları attı. Öldürülen kadınların isimleri tek tek okunduktan sonra yapılan açıklamada da şu ifadelere yer verildi: “Eğer İstanbul Sözleşmesi uygulansaydı bu kadınlar hayatta olabilirlerdi. Kadına yönelik şiddet her gün arttığı halde, İstanbul Sözleşmesi’nin etkin bir şekilde uygulanmasını değil, kaldırılmasını gündeme getirenler bu cinayetlerin ortaklarıdır. Her gün uğradığımız şiddetin failidir. Biz kadınlar yaşamak istiyoruz.” ‘Suç ortağıdır’ Ankara’da ise kadınlar Çankaya’daki Sakarya Meydanı’nda bir araya geldi. Kadınlar Ellerinde “İstanbul Sözleşmesi uygulansın” pankartları taşıdı. Kadınlar, ortak açıklamalarında şunları kaydetti: “İstanbul Sözleşmesi’ne ilişkin karalama kampanyalarına göz yumanlar, kadınların, LGBTİ +’ların, çocukların haklarını tarikat ve cemaat çevreleriyle pazarlık konusu haline getirenler; kadın cinayetlerinin, nefret cinayetlerinin, çocuk istismarlarının suç ortağıdır.” İzmir’de 17 gözaltı İzmir Alsancak’ta toplanan kadınlar “İstanbul Sözleşmesi Uygulansın” diye seslendi. Buradan Türkân Saylan Kültür Merkezi’ne yürümek isteyen kadınlara polis sert müdahalede bulundu. Yürüyüşte 17 kadın, polis tarafından ters kelepçe yapılarak gözaltına aldı. Alandaki diğer kadınlar ise gözaltına alınan kadınların serbest bırakılması için oturma eylemine başladı. Kadınların eylemi bittikten sonra ara sokaklara dağılan kadınlara polis tekrardan sert müdahalede bulundu. Öte yandan Adana, Çanakkale, Kocaeli ve Samsun’da ise kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nin tartışılmaya açılmasına tepki gösterdi. l İSTANBUL ANKARA İZMİR / Cumhuriyet ‘Al Yazma Anıtı’nda meclis toplantısı Antalya Muratpaşa Belediyesi, kadın cinayetlerine dikkati çekmek ve toplumsal duyarlılık oluşturmak için, dün Belediye Meclis toplantısını, öldürülen 467 kadının adının bulunduğu ‘Al Yazma Anıtı’ yanında yaptı. Muratpaşa Belediye Başkanı Ümit Uysal, son bir ay içerisinde 47 kadının erkekler tarafından öldürüldüğünü vurgulayarak, “Şiddeti yaşamımızdan dışlayalım. Biz bu tehdit altında toplumsal yaşamımızı sürdürmeye mahkum değiliz. Bütün toplum kesimlerinin, siyasi fikirlerin, kurumların seferber olması gerekir. Bu gidişe bir dur dememiz lazım” diye konuştu. l DHA İhmal iddiasına takipsizlik Ordu Cumhuriyet Başsavcılığı, Türkiye’yi sarsan Ceren Özdemir cinayetinde, katil Özgür Arduç’un açık cezaevine alınması, firarı ve yakalanma sürecinde kamu görevlilerinin ihmali iddialarıyla ilgili takipsizlik kararı verdi. Ceren Özdemir’in ailesi takipsizlik kararına itiraz etti. l DHA İSTANBUL NECATİ ANKARA SAVAŞ TTB, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmenin doğuracağı sonuçlara dikkat çekti ‘Sonu korkunç olur’ Türk Tabipleri Birliği (TTB), iktidarın tartışmaya açtığı İstanbul Sözleşmesi’ne destek açıklaması yaptı. Açıklamada “İstanbul Sözleşmesi’nden Türkiye’nin imzasını çekmesinin doğuracağı sonuçların, sözleşme yürürlükteyken dahi olup bitenlerden yola çıkarak ‘korkunç’ olacağını ısrarla belirtiyoruz” ifadeleri kullanıldı. Açıklamada, şunlar kaydedildi: “Türkiye sözleşmeden çekilirse; kadın cinayetleri katlanarak artmaya devam eder. Şiddet sarmalı tüm aileyi ve toplumu içine alır. Şiddetin gerekçesi olur. Mağdur şikâyetçi olmazsa soruşturma yapılamaz. Ev içi her türlü şiddet suç olmaktan çıkar. Şiddet mağdurunun beyanı esas olmaktan çıkarak hayati önem taşıyan korunma sağlanması süreci, bürokratik işlemlerde boğulur. Cinsel taciz ve psikolojik şiddet cezasız kalır. Evlilik içi tecavüz meşrulaşır. Israrlı takip karşısında yasal korunma ortadan kalkar. Kadına karşı ayrımcılığı önlemek ve toplumsal cinsiyet eşitliği hayal olur.” l ANKARA 153 KADIN EDEBİYATÇIDAN TEPKİ 153 kadın edebiyatçının imzasıyla yayımlanan bildiride İstanbul Sözleşmesi’nin tartışmaya açılmasına tepki gösterildi. Aralarında gazetemiz yazarları Zeynep Oral, Özge Mumcu Aybars ile yazarlar Eren Aysan, Jale Özata Dirlikyapan ve Sibel Oral gibi isimlerin bulunduğu 153 kadın edebiyatçı, “Şiddete hayır, İstanbul Sözleşmesi’ne evet” başlığıyla bildiri yayımladı. Bildiride, “Her geçen gün çoğalan taciz, tecavüz ve ölüm vakaları ile en temel ihtiya cımız olan şiddetsiz bir toplum ideali paramparça ediliyor. Böyle bir süreçte sessiz kalmamız mümkün değil” denildi. İstanbul Sözleşmesi’nin tam olarak uygulanmadığına dikkat çekilen bildiride, şunlar kaydedildi: “Bizler, yazarak var olmaya çalışan kadınlar, Gülten Akın’ın ‘Yanlış mı belledim, insan sorumluluktur’ dizesini omuzlayarak İstanbul Sözleşmesi’nin ivedilikle uygulanması için sorumluluk ve yetki sahiplerini sözleşmeye taraf olmaya davet ediyoruz.” l ANKARA İKİ KADIN, EŞLERİ TARAFINDAN KATLEDİLDİ İŞYERİNDE SOKAKTA Ankara’da Bekir A., eşi Dilek A’yı çalıştığı benzin istasyonunun kafesinde tabancayla vurarak öldürdü, istasyon sahibi Mehmet Akif B’yi de ağır yaraladı. Olay sonrası kaçan Bekir A., polis ekiplerince yakalanıp gözaltına alındı. Bekir A’nın, eşi Dilek A’yı benzin istasyonu sahibi Mehmet Akif B.’den kıskandığı öne sürüldü. l DHA Mehmet Akif B.’nin kızı olay yerine gelerek uzun süre gözyaşı döktü. Balıkesir’in Edremit ilçesinde, Yonca Tatarka (27), boşanma aşamasındaki eşi Sercan Tatarka (30) tarafından sokak ortasında tabancayla vurularak öldürüldü. Sercan Tatarka emniyete giderek teslim oldu. l İZMİR / Cumhuriyet ÖLMEM Mİ GEREKİYOR? Antalya’da yaşayan 3 çocuk annesi E.S, hakkında uzaklaştırma kararı bulunan eşi G.S’nin kendisini bıçaklayarak yaraladıktan sonra serbest bırakılmasına “Benim can güvenliğim yok, tutuklanması için ölmem mi gerekiyor?” diye isyan etti. Annesi S.O ise “Camdan girip kızımı bıçakladı. Devlet büyüklerine sesleniyorum, bize yardım etsinler. Benim çocuğum öldüğünde mi sahip çıkacaklar? Biz ecelimizi bekliyoruz” dedi. l DHA ÇOCUĞUN PENISI KOPTU, ŞEHIR HASTANESI MÜDAHALE EDEMEDI Yaşamı zedelendi ARİF ANBAR Eskişehir Şehir Hastanesi’nde acil serviste görevli doktor Z.B.Ş ile kimliği tespit edilmeye çalışılan çocuk cerrahi servisi doktorunun, inşaat alanında bulunan kapının aniden kapanması sonucu penisi kopan çocuğa müdahalede bulunmadıkları ve bu yüzden çocuğun üreme organında tedavisi imkânsız zedelenme gerçekleştiği iddia edildi. Söz konusu olay üzerine çocuğun ailesi, Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Şehir Hastanesi doktorlarının ağır ihmalinin ve kusurunun bulunduğu savunulan dilekçede, olay şöyle anlatılıyor: “3 yaşındaki çocuk S.K., annesi ile babasının işte oldukları saatlerde Şehir Hastanesi’yle aynı mahallede bulunan 71 Evler Mahal lesi’ndeki evlerinin önünde oynarken topu evlerinin bitişiğindeki inşaat şantiyesine kaçıyor. Çocuk, topun peşinden giderek hiçbir güvenlik önlemi alınmayan şantiyeye giriyor. Şantiyenin giriş kapısının rüzgârın etkisiyle kapanması sonucu çocuğun penisi kapı arasına sıkışıyor ve penisin uç kısmı kopuyor. Olay yaşanır yaşanmaz eve gelen çocuğun dayısı R.Ö. ile arkadaşı N. Ö., çocuğu Eskişehir Şehir Hastanesi Acil Servisi’ne götürüyor. Acilde doktor Z.B.Ş çocuğu muayene etmiyor, pansuman yapmıyor, yaralanmanın boyutunu incelemiyor, penisinin uzaktan fotoğrafını çekerek kimliği araştırılan ve şüpheli olarak görülen çocuk cerrahi servisi doktoruna gönderiyor. Bu sırada acilde görevli doktor Z.B.Ş çocuğun dayısına, kendisinin pratisyen hekim ol duğunu ve bir şey yapamayacağını, reçeteye yazdığı kremi almasını söylüyor. ‘Kurtarılabilirdi’ Bunun üzerine dayısı, çocuğu Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ne, ambulans tahsis edilmediği için kendi imkânlarıyla götürüyor. Çocuk, muayene ediliyor ve penisin uç kısmının koptuğu tespit ediliyor. Doktorlar, kopan dokunun bulunmasını istiyor. Dayı R.Ö. dokuyu buluyor. Ancak doktorlar, geç kalındığını, operasyon yapamayacaklarını söylüyor. Eğer Şehir Hastanesi’nde zamanında müdahalede bulunulsaydı, çocuğun üreme organın kurtarılabileceği ifade ediliyor.” Yoğun bakımda tedavisi tamamlanan çocuk S.K’nin ise servise alındığı öğrenildi. A101 nasıl kurtuldu? Pek de kolay değildi. Film bobinlerini makineye yerleştirmekle başlar, negatiflerini banyo etmekle biterdi. Bir fotoğraf karesi saatler alırdı. Şimdi öyle mi? Çekiyorum, çektim, bir tane daha çekeyim diye birikiyor. Nasıl çıkmışım demeye bile zaman kalmıyor. Son iki yazıda Ayasofya açılışında Nurcuların Meşveret kolunun önderi Hüsnü Bayramoğlu’nun Genelkurmay Başkanı ile çektirdiği fotoğrafın ardındaki ilişkileri anlattım. “Saidi Nursi’nin Ayasofya kehaneti” diyorlardı, bir uydurma olduğu kendileri tarafından da kabul gördü. Bir zamanlar Gülen’e mektup yazarak Nurculuğun hizmetkârı ilan eden Saidi Nursi’nin takipçileri, durum değişince yollarını ayırmış görünüyordu. Ama peygamberin kendilerini işaret ettiğini söyledikleri uydurma hadislerle aynı zihniyeti sürdürüyorlardı. Yazıların ardından Nurcu hocaların ağızlarının pek de Nurlu olmadığını görmüş oldum. Sözlerine başlarken ettikleri hakaretleri yazmaya gerek yok. Alıştık, küfrü yenmek isteyenler küfrün üstüne yürümek zorundadır. Yine de ne kadar söylesek eksik kalır. Cumhurbaşkanı’yla, Savunma Bakanı’yla, Genelkurmay Başkanı’yla aynı fotoğraf karesine girmeyi seven Hüsnü Bayramoğlu’nun durumunu daha kritik hale getiren bir mesele var. A101’e 3 günlük gözaltı Hatırlayın, daha önce Türk Emniyeti’nin mahkemelere gönderdiği raporlara giren “renklendirme” öyküsünü anlatmıştım. Polis, FETÖ mensuplarının başta diğer Nur grupları olmak üzere değişik tarikatlara girerek kendilerini renklendirdiğini söylüyor, yargıyı uyarıyordu. Bir sebebi var. Zira, başta Nurcular olmak üzere kimi tarikat şeyhleri “o FETÖ’cü değil, bizim tarikattan” diyordu. Kimi isimleri yargının ağından “Hüsnü şahadet” dedikleri, “iyi çocuktur sistemi” ile kurtarıyordu. Hepimizin mahallesinde var. A101 denilen ucuzluk marketlerinden söz ediyorum. Sahibi, FETÖ’nün işadamları örgütü TUSKON üyelerine yapılan operasyonda, 16 Ağustos 2016’da gözaltına alınan, Bank Asya’nın da kurucusu olan Turgut Aydın. Turgut Aydın 3 gün sonra serbest kalmıştı. Şimdi yandaş medyada tam sayfa reklamlarını görüyorsunuz. Size 1620 Ağustos 2016 aralığında, Sabah gazetesinin ilgili haberlerinin sadece başlıklarını sıralayayım: “A101 sahiplerine FETÖ operasyonu”, “Bank Asya’yı kurtaran FETÖ’cüye operasyon”, “FETÖ soruşturmasında işadamları serbest kaldı!”. Sabah editörüne bile sonunda ünlemli başlık attıran elbette “birileri korunuyor” düşüncesiydi. Haksız da değil, bazıları nasıl oluyorsa elini kolunu sallayarak çıkarken, bazıları yakasını kurtaramıyordu. Gelelim konumuza... Ayasofya’daki Nurcunun kurtardıkları Ayasofya’daki fotoğrafın ardından Nurcuların arşivlerini bir daha açtım. Tam da A101’in patronlarına soruşturma başladığında Hüsnü Bayramoğlu devreye girmiş, resmi bir açıklama yapmıştı. Bayramoğlu, başta Turgut Aydın’ın kardeşi Yaşar Aydın olmak üzere A101’in sahiplerinin “paralel” değil, “Nur talebesi” olduğunu söylüyordu. Salı günleri A101’in patronunun evinde cemaatin Risale dersleri yaptığını söyleyen Bayramoğlu, “Cumhurreisimizin hemşerisi ve aile dostudur” notunu düşmeyi de ihmal etmiyordu. Fotoğraf diyoruz ya, Hüsnü Bayramoğlu, Aydın Kardeşler ile birkaç da fotoğrafını paylaştı. Masada önlerindeki Risalei Nurlar dikkat çekiyordu. Hüsnü Şahadet işi bir değil ki... Geçen yıl Milli Eğitim Bakanlığı’na ait bir okulda, sınıfta öğrencilere Saidi Nursi propagandası yapılan görüntüler izlettirildiği haberlerini hatırladınız mı? Görüntülerde vaaz veren isme kimse dikkat etmedi. O kişi yeni kuşak Nurcu hocalardan Uğur Akkafa’ydı. İnternette hâlâ Fethullah Gülen’in öğretisini anlattığı, onun dinler arası diyalog projesini eleştirenlere “cahil”, “saftirik” diye hakaret ettiği videolar dolaşıyor. Akkafa’nın Nur Mektebi İlim Kültür Derneği, FETÖ propagandası yaptığı gerekçesiyle 15 Temmuz sonrasında kapatılmıştı. Derken yine Hüsnü Bayramoğlu ortaya çıktı. Akkafa’nın derneğinin FETÖ’cü olmadığını söyledi. Bayramoğlu’nun kapatılan dernekte ders verdiği fotoğraf ortaya saçıldı. 2017 yılının başında yayımlanan yeni bir KHK ile kapatılan dernek açıldı. Erdoğan’a verilen liste Bu isimler uzun listenin küçük bir bölümü... Kimseye suçludur demiyorum. Bizim işimiz bu değil. Asıl mesele, mahkeme önünde yıllarca aranan adaleti, cemaat liderlerinin başka yollarla dağıtmaya devam ediyor oluşu. Bu o kadar aleni hale gelmiş durumda ki... Nurcularla ilgili yazdıklarıma tepki gösterenlerden biri yine Nurcu profesör Ahmet Akgündüz’dü. Bir zamanlar Rotterdam’da Avrupa İslam Üniversitesi’ni yöneten Akgündüz’ün hem Nurcu “ağabeyler” ile hem de AKP ile arası bozulmuştu. Hüsnü Bayramoğlu’na “yalaka” diyen Akgündüz’ün açıklamalarında dikkat çeken ilginç bir nokta var. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Bayramoğlu’nu dinlerken Akgündüz’ü pek de dinlemediğini gösteriyor. Akgündüz şöyle söylüyor: “Muhterem Cumhurbaşkanımıza 1 ay sonra (15 Temmuz’dan) ulaşarak 526 tanıdığım mazlum ve mağdur Nur talebeleri listesini verdiğim halde, çoğunun mazlumiyetleri devam etmektedir.” FETÖ krizinden sonra iktidara yanaşan ancak kendisine yakın isimleri tasfiyeden kurtaramayan Akgündüz belli ki AKP’ye de küsmüştü. Akgündüz’ün şahitlik nefesi Bayramoğlu kadar kuvvetli tesir etmemişti. Ah şu fotoğraflar... Çekiyor, bir tuşla dağıtıyoruz. Oysa sonsuz zamanın bir anını simgeliyor. Farkında mıyız? Kişilerden çok ilişkileri belgeliyoruz. Hepimizin hikâyesinin olduğu resmin ışığını, nursuz fotoğraflarla söndürecek miyiz? Bayram tatilinde 60 can İçişleri Bakan Yardımcısı ve Bakanlık Sözcüsü İsmail Çataklı Kurban Bayramı tatilindeki kaza sayısını açıklayarak “30 Temmuz3 Ağustos 2020 tarihleri arasındaki 5 günlük bayram tatilinde, 28 ilde 44 trafik kazasında 60 can kaybı yaşanmıştır. Can kayıpları en fazla Ankara’da 11, Hakkâri’de 6 ve Niğde’de 6 olarak gerçekleşmiştir” dedi. Çataklı, bu yıl 6284 sayılı kanun kapsamına giren kadın cinayetlerinde hayatını kaybeden kadın sayısının 142 olduğunu bildirerek “Geçen yılın aynı döneminde bu sayı 193’tü. Yani yüzde 26’lık bir azalış söz konusu” dedi. l DHA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear