25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 6 AĞUSTOS 2020 PERŞEMBE YORUM Suriye’nin petrolü Suriyelilerindir ABD’li Delta Energy şirketinin Suriye’nin kuzeydoğusunda PKK’nin uzantısı PYD/YPG ile petrol anlaşması yapması, göstere göstere geldi: ABD Başkanı Donald Trump bir yıl önce “Kürtlerin petrol bölgelerine yönelme zamanı gelmiştir” diyerek işareti vermişti (24.10.2019). Aynı gün, ABD’li Senatör Lindsey Graham Beyaz Saray’da ABD Genelkurmay Başkanı Org. Mike Milley’den brifing aldıktan sonra gazetecilere konuşmuş ve “Pentagon, Suriye petrolü için plan hazırlıyor” demişti. Nitekim ertesi gün ABD Savunma Bakanı Mark Esper, “Suriye’nin kuzeydoğusundaki bazı ABD birliklerinin, bölgedeki petrol yataklarını korumak amacıyla burada kalmaya devam edeceğini” açıklamıştı (25.10.2019). Ardından Beyaz Saray, Trump’ın “Suriye’deki petrol sahaları için askeri operasyonlara onay verdiğini” duyurdu (6.11.2019). Sonrasında ABD, bölgede yeni bir askeri üs daha kurdu (5.12.2019) ve Deyr ez Zor’da YPG kontrolündeki doğalgaz sahası yakınlarına alçak irtifa hava savunma füze sistemi konuşlandırdı (28.05.2020). Yani petrol anlaşması adım adım, göstere göstere geldi... Hatta ABD, bu süreçte PKK’nin Suriye kolu PYD/YPG ile Barzani’nin Suriye’deki kolu ENKS arasında bir anlaşma yapılmasını da sağladı. Erdoğan’ın ABD’ye petrol teklifi Peki, tüm bu süreçte Türkiye ne yaptı? Yapılacak olan en kötü taktik hamleyi yaptı! Erdoğan ABD’ye işbirliği çağrısında bulundu: “Gelin Deyr ez Zor’dan ve Kamışlı’dan çıkan petrolün satışını yapalım ama buradan hep güvenli bölge diyorsunuz, güvenli bölgeyi buradan elde edeceğimiz gelirle inşa edelim. Biz bu işin müteahhitliğini yaparız. Parasal kaynağını da buradan elde ediyorsak, biz plan, proje çalışmalarını yaptık” (15.12.2019). Yani AKP hükümeti ABD’ye, “petrol anlaşmasını PYD’yle değil, benimle yap” diyordu. Tıpkı ABD’nin IŞİD stratejisinin esasını anlamayarak, “IŞİD’e karşı PYD’yle değil, benimle çalış” dediği gibi... Esad’ın işbirliği teklifi Hatta Şam yönetimine göre ABD tarafından çalınan Suriye petrolü zaten Türkiye’ye satılıyordu. Esad’ın konuyla ilgili Çin televizyonuna yaptığı açıklama, aslında altında işbirliği teklifi olan bir uyarıydı: “Türk rejimi, önce Nusra, sonra IŞİD ve bugün de ABD ile bölgenin petrolünün satışı konusunda doğrudan bir rol oynuyor” (16.12.2020). Meselenin yanlışı işte burada: Suriye petrolünün Şam yönetiminin egemenliğine aykırı olarak çıkarılıp satılmasını siz yaptığınız takdirde meşru görürseniz, başkası yaptığında da eliniz kolunuz bir ölçüde bağlanmış olur! ABD’nin petrolü AKP ya da PKK ile çıkarıp satması arasında sonuçları bakımından bir fark yoktur. İkisi de uluslararası hukuka aykırıdır. Çünkü Suriye’nin petrolü Suriyelilerindir. Uluslararası hukuka uygunluğun ölçütü Şam’ın rızasıdır. Ankara’nın Şam karşıtlığı, ABD’nin PKK’yle anlaşarak Suriye petrolünü çalmasını pratikte kolaylaştırmaktadır! Şam’la anlaşmak, sorunların anahtarı Buradan dönüş yolu kapalı mı peki? Elbette hayır. AKP’nin yanlış dış politikasını Türkiye’nin kaldırması gün geçtikçe zorlaşmaktadır ve Türkiye bu iç sorununu er geç çözecektir. Dönüş yolu da şudur: Şam’la anlaşmak artık pek çok meselenin anahtarıdır: Şam’la anlaşan Ankara, ABDPKK ortaklığını bozar, yalnızlaştığı Doğu Akdeniz’de müttefik kazanır, TürkiyeSuriye yakınlaşması Mısır’ı kazanır, TürkiyeSuriyeMısır işbirliği de Libya’da büyük aktörleri devre dışı bırakan bir çözüm getirir... ABD’nin ‘Kürt kanı’ üzerine kurduğu oyun Bitirirken belirtelim. Dün benzerini Irak’ta Barzani yapmıştı; Irak petrolünü “Kürt petrolü” varsayarak, AKP hükümeti desteğiyle İsrail’e pazarlamıştı. PYD’nin de benzer şekilde Suriye petrolünü “Kürt petrolü” varsayarak ABD’yle birlikte satmaya kalkması, Kürtlere büyük kötülüktür. Bu coğrafyada ABD emperyalizmine güvenerek Türk ve Arap düşmanlığı kazanmanın Kürtlere bir hayrı olmayacaktır. Ankara ve Şam ise ABD’nin “Kürt petrolü” dediği ama aslında “Kürt kanı” üzerine kurduğu bu oyunu bozabilecek potansiyele sahiptir: Önce ABD karşıtı işbirliği yaparak, ardından da vatandaşları olan Kürtlerin yararını gözeterek... 6 AĞUSTOS 2020 SAYI: 34634 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 04:16 05:58 13:15 17:08 20:22 21:56 Ankara 04:06 05:45 13:00 16:51 20:04 21:36 İzmir 04:36 06:11 13:22 17:11 20:24 21:52 Beni takip eden değişmez sorular vardır. İster Rio de Janeiro’da plajda, ister Tokyo’da bir gece kulübünde, ister bir Paris kafesinde, hep karşıma çıkarlar. Şimdi Ege’de tatildeyken de pek değişmiyor durum! Öncelikli iki soru hep aynıdır: “N’olcak bu CHP’nin hali?” veya “N’olcak bu Fener’in hali?” Ben de ayaküstü çözüm bulmak zor olduğu için, biraz şakaya vurarak, biraz geçiştirerek, soruyu yönelten dostumu tatmin edemeden mecburen o ortamı terk eden adam olurum. CHPMuharrem İnce ve kurultay sonrası “Sol duyulu” insanlar olarak kurultayın ertelenmesi için adeta yalvardık. Hem daha geniş bir yerde coşkuyla yapılması hem de pandeminin tekrar yükseldiği Ankara’da kaçınılmaz bulaşma riskleri üstlenilemez bir sorumluluk teşkil ettiği için... Ne yazık ki parti yönetimi bu yolu takip etmedi. Örgütün, halkın, onur üyelerinin katılamadığı bir kurultay salonunda COVID19 rüzgâr gibi esti ve medyada çıkan haberlere baktığımızda şu ana kadar bilinen 78 kişinin hastalığa yakalandığını öğrenmiş olduk. Tabii gerçek rakam nedir, bu kişiler ayrıca kaç kişiye bulaştırdı? Sonuçta bu ısrarın hiç doğru bir karar olmadığını da hayat bize teyit etmiş oldu. Zoraki bir şekilde yapılan kurultayın 9 milyon TL’ye mal olduğu söyleniyor. Buna karşın neredeyse hiçbir yerde dezenfektan yoktu. Salona alınmayanlara ayrılan tuvalet neredeyse 10 dakika yürüme mesafesindeydi, insanlar oraya gidip ellerini bile yıkayamadılar ve adeta Covid19 aynen plajlarımızda olduğu gibi yok sayıldı. Kimse “İşte biz o yüzden kurultaya az kişi aldık” demeyi sakın denemesin, çünkü CHP, bunu istediği stadyumda ferah bir alanda, sağlık koşullarına dikkat ederek yapabilirdi. Onur kurulu üyelerine ayrılan yer, bu sözde kampusun en uç noktasında tecrit edilmiş bir alandı. Yani oraya giren, halkı da girip çıkan insanları da uzaktan bile göremiyordu. Bir ay süren şikâyet ve baskılarımızdan sonra hasbelkader onur üyelerine 5 dakikalık konuşma lütfedildi, ben de inat ve sebat edenler arasında konuşabildim! Tabii Genel Başkan ve yakın ekibinin hiçbir eleştiri konuşmasını dinlememesi üzücü ötesi bir umursamazlıktı. Şu ana kadar CHP yönetiminden ne Covid’e yakalanan kurultay katılımcıları hakkında ne de kurultaya harcanan para ve sağlanamayan güvenli ortam hakkında bir yanıt geldi. Kurultay sonrası, siyaset ortamını hafif çaplı sarsan olayların başında Muharrem İnce’nin parti aç ‘N’olcak bu CHP’nin/ Fener’in halleri?’ ma kararı geliyor. Medyada ve sosyal medyada herkesin açıkça söz ettiği bu yeni parti oluşumunu, İnce yarı açık bir şekilde basınla paylaştı ve çıkan haberleri de yalanlamadı. Yani niyeti çok ciddi. Ömrüm boyunca sosyal demokrat, Kemalist, sol partilerin birleşmesi için bir savaş verdim. 1993’te kurduğumuz Taban Operasyonu’nun öngördüğü somut önerilerini Sayın Karayalçın ve Sayın Baykal yaşama geçirmiş olsaydı, DSP reddettikten sonra bile SHPCHP beraberliği Tayyip Erdoğan’ın yükselişini daha 1994 yılında durdurabilirdi. Dolayısıyla bugüne kadar her ayrı parti kurma olayına karşı çıkmış bir insan olarak konuşuyorum: “İnce niye ayrı parti kuruyor, bence büyük hata yapıyor” diyemiyorum: Kılıçdaroğlu ve ekibinin seçimlerdeki katılıklarını, kimseyi dinlememelerini ve partinin genel dengelerini (özellikle seçmen katında) gözetmeyişlerini maalesef takip ediyoruz. CHP’nin izlediği ideolojik çizgi ve seçmen tabanının tercihleri arasındaki makas bu kadar abartılı şekilde ayrıldığı zaman bu tartışmalar ve oluşumlar kaçınılmaz hale gelir. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın tek adam rejimini durmadan halka şikâyet ederek, kendi partisinde aynı senaryoyu uyguladığında, toplumda da inanılırlığı kalmıyor. Fenerbahçe’nin yeni 3 Temmuz’u, 4 Ağustos! Fenerbahçe sanki 3 Temmuz 2011 krizini, 4 Ağustos’ta tekrar yaşadı... Bu sözlerim abartılı görünse de aslında ortaya atılan harcama limitlerinde ana hedefin Fenerbahçe’ye zarar vermek, hatta adeta Ali Koç yönetimini pes ettirmek olduğu çok net olarak görüyor. Bütün Türkiye sarılacivertli camiada büyük beklentilerle başkan olan Ali Koç’un şimdi üçüncü yönetim yılında nasıl bir sonuç ala cağına odaklanmışken, Fenerbahçe’nin potansiyel harcama bütçesini üçe bölmekten beter ederek 64 milyon Avro’dan 18 milyon 800 bin Avro’ya düşürmek gerçekten Fenerbahçe’nin geleceğini karartmak ve şu andaki yönetimi, sezon başlamadan adeta yok etmek anlamına geliyor. Yani bu açıkça bir savaş ilanı oluyor! Federasyon Başkanı Nihat Özdemir’in Fenerbahçe ile yaşadığı polemikleri ülkede duymayan kalmadı. UEFA “financial fair play” kriterleri ile bütün ülkelerin takımlarına mali bilanço üzerinden onlara çeşitli tahditler koyuyor. Kendi takımlarına bu kadar karışarak, neredeyse, “kaç simit alıp alamayacaklarının kararını önden kafasına göre verdiği” başka kaç ülke federasyonu var merak ediyorum! Rahmetli babamın siyasette de karşılığını çok gördüğü ve sık tekrarladığı bir cümle vardı; “Zor, oyunu bozar” diye... 3 Temmuz’da FETÖ çetesinin ağır saldırısına uğramış, başkanı hapse atılmış, daha sonra bütün takımı yok etmek üzere Rize deplasmanı dönüşü otobüsü kurşunlanmış, üç yıl haksız yere Avrupa şampiyonalarından men edilmiş ve hakemlerin abartılı çifte standart uygulamalarına bu yıl ısrarla maruz kalmış bir takımdan söz ediyoruz! Şimdi herhalde bu takımın usluca 4 Ağustos manevrasına sorun çıkarmadan boyun eğip futbol sezonu başlamadan kendi fişini çekmesini aklı başında hiç kimse beklemiyor, değil mi? Beklerse de aklına şaşarım! Peki, Fenerbahçe’nin kullanacağı hangi “kart” oynanan bu oyunu bozabilir? Daha önce atılmış imzalar yüzünden ligden veya havuzdan çekilmek çok zor ya da imkânsız olabilir. Ancak 21 yaş altı takımıyla maçlara çıkma kararı alınırsa ve kaçınılmaz şekilde yüz binlerce belki milyonlarca Fenerbahçeli yayın izleme paketlerini terk ederlerse oluşacak mali kaos, Türk futbolunu göçük altında bırakır. Fenerbahçe yöneticileri harcama limitlerinde gerçek haklarının 436 milyon TL olduğunu iddia ediyorlarsa, bunu 154 milyon olarak belirleyen federasyonun yerinde olsam, bir an önce inat etmeden hatamdan dönerim ve Fenerbahçe ile masaya otururum. Aynı şekilde diğer takımlara haksızlık yaptıysam onu da düzeltirim. Şu anda yapılan uygulama bazı bankaların seçilmiş kulüplere adeta el koyması için yapılmış münasebetsiz bir yönetmelik! Hiçbir borcu olmayan Kasımpaşa’ya da en kabul edilemez şekilde cezalandırılırcasına komik bir harcama limiti verilmesi, aynı uygunsuz ihtirasların açığa çıkmasından başka bir şey değil. Bu yazıda detayına inmedik, ancak siyasetin bir an önce futboldan elini eteğini çekmesi şart! DSİ yetkilileri AYM’de Samsun’daki sel faciası soruşturulmalı dosyası yeniden açıldı Anayasa Mahkemesi, Samsun’da Samsun’un Canik ilçesinde 34 Temmuz 2012 tarihlerinde yaşanan sel felaketi sonucunda, dere yatağı üzerine inşa edilen Kuzey Yıldızı TOKİ bloklarında 11 kişinin ölümüyle ilgili Devlet Su İşleri (DSİ) yetkililerinin yeniden soruşturulmasına karar verdi. Bilirkişi raporuna göre, dere ıslah çalışması ile yatağın güzergâhı değiştirilerek elde edilen saha dolduruldu ve buraya TOKİ blokları yapıldı. Ancak taşkınları önlemek için gerekli duvar örülmedi. Bodrum katlara iskân verildi. Yılanlıdere üzerinde yapılan sel kapanı gövdesinde kaya dolgusu kullanılmadı. Savcılık, bunun üzerine DSİ 7. Bölge Müdürlüğü yetkilileri ve dönemin Samsun Belediye Başkanı ve belediye yöneticilerini şüpheli olarak belirledi. Belediye yöneticileri, karşı dava açtı. Danıştay, olayda belediyenin değil DSİ’nin sorumlu olduğunu kaydederek, soruşturma izni kararını kaldırdı. Savcılık, belediye yetkilileri hakkındaki dosyayı işlemden kaldırdı. DSİ yöneticileri hakkındaki soruşturmada ise takipsizlik kararı verildi. Savcılık, şüphelilerin ihmali ve kusuru bulunmadığını öne sürdü. Bodrum katını su basması sonucu hayatlarını kaybeden baba ve iki çocuğunun yakınları, bunun üzerine AYM’ye başvurdu. AYM, yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine karar verdi. İki başvurucuya 40’ar bin TL manevi tazminat ödenmesini kararlaştırılırken, kapatılan soruşturma dosyasının yeniden açılması için karar örneğinin Samsun Başsavcılığı’na gönderilmesine hükmedildi. Kararın gerekçesinde, şu değerlendirmede bulunuldu: “İçişleri Bakanlığı’nın bir kısım kamu görevlileri hakkında soruşturma izni verilmesine dair kararında; dere ıslahının seli önleyici şekilde yapılmadığı, imar plan değişikliklerinde taşkın önleme sınırına riayet edilmediği tespitleri yapılmıştır. Ceza soruşturması kapsamında yapılan bu belirlemelerle birlikte devam etmekte olan tam yargı davası sırasında İdare Mahkemesi tarafından aldırılan bilirkişi raporunda da DSİ’nin yüzde 50 kusurunun olduğu belirtilmiştir. Bilirkişi raporlarındaki tespitler, idari ve yargısal merciler tarafından yapılan değerlendirmeler ve kamu makamlarının sorumluluklarını ortaya koyan verilere rağmen Başsavcılık tarafından DSİ yetkilileri hakkında takipsizlik kararı verilmiştir. Gerçekleşen ölüm olayında önlem alması gereken kamu görevlileri hakkında cezasızlık sonucunu ortadan kaldıracak şekilde etkili bir ceza soruşturmasının yürütülmemesi pozitif yükümlülük bağlamında ihlale neden olmuştur.” l ANKARA/Cumhuriyet ‘KAZA DEĞIL KASTEN ÖLDÜRME’ Van Gölü’nde, 27 Haziran’da 61 kaçak göçmene mezar olan teknenin batmadan önceki son görüntüleri ortaya çıktı. Görüntülerde göçmenlerin teknedeki sıkışık hali dikkat çekti. Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu’nun paylaştığı görüntülerin tekne batmadan 15 dakika öncesine ait olduğu belirtildi. “Göçmen/sığınmacı katliamı”na ilişkin inceleme raporu, baronun Tahir Elçi Konferans Salonu’nda düzenlenen ba sın toplantısında avukat Mahmut Kaçan tarafından açıklandı. Raporda yargı makamlarının cezasızlık tutumunun göçmen kaçakçılarına cesaret verdiği belirtildi. Raporun tespit bölümünde, 61 insanın bir kaza sonucu hayatlarını kaybetmediği, olayın tamamıyla olası kastla insan öldürme suçu olduğu belirtilerek “Olayı kaza olarak nitelendirmek, olayın maddi oluş şartları incelendiğinde failleri aklama anlamına gele cektir” denildi. Raporun öneriler kısmında ise şu ifa delere yer verildi: “Olay Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nca ‘kasten insan öldürme suçu’ temelinde etkin, eksiksiz, süratli ve düzenli bir şekilde soruşturma yürütülmelidir. Van’daki sığınmacılar sınır dışı edilme korkusu yaşamadan uluslararası koruma imkânlarından yararlanma olanaklarına kavuşmalıdır.” l Haber Merkezi KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com 1 KORUCU ŞEHIT OLDU Sınır ötesinde devam eden Pençe Kaplan Operasyonu bölgesinde güvenlik korucularının görev yaptığı mevziye teröristler tarafından atılan havan mermisinin patlaması sonucu güvenlik korucusu Sait Üzmen şehit oldu. Milli Savunma Bakanlığı, dün teröristlerle çıkan çatışmada bir güvenlik korucusunun yaralandığını, hastanede yapılan tüm müdahalelere karşın kurtarılamayarak şehit olduğunu bildirdi. l ANKARA/ Cumhuriyet Kötü muameleyi DURDUR ERDÇOAĞĞARIN: ’A Avrupa İşkence ve Kötü Muameleyi Önleme Komitesi’nin (CPT), dün kamuoyuna sunduğu raporunda Türkiye’de cezaevleri ve polis merkezlerindeki olumsuz koşullar ve kötü muamele eleştirildi. Komite, 2019 raporunda, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan da gözaltındakilere kötü muameleyi durdurmasını talep etti. Raporda, gözaltında veya cezaevlerinde kötü muamele yapılmasına kesinlikle müsamaha gösterilmediğine dair güvenlik güçlerine açık ve net mesaj verilmesi gerektiğinin altını çizildi. Raporda, işkenceye müsamaha gösterilmeyeceğine dair mesajın da ülkenin en üst siyasi makamından gitmesi gerektiği, bunun da Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğuna işaret edildi. CPT raportörleri, kendilerine aktarılan vakaların çoğunda dayak veya kötü muamelenin ya kişileri itirafa zorlama amacıyla ya da cezalandırma amacıyla yapıldığına da dikkat çekti. l Haber Merkezi BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1 1 2 3 4 5 6789 1/ Tanrı ile ev 2 reni bir 3 kılan, her şeyi 4 Tanrı 5 olarak 6 gören öğretile 7 rin genel 8 adı. 2/ Düşünce 9 birliği içerisinde olma; konsensüs. 3/ Panama’nın 1 234 5 678 9 1 Ş AMB A B A K 2 I R AL İ VRE 3 L İ KRA ŞAR plaka kodu... 4 L U Ç K A V A Sadrazamın bir 5 I H L A R A İ M sorunu kendi düşünceleriyle birlikte özet olarak yasıp 6 7 8 K İ KAR İ YE L A T AROT BARKAROL padişaha sun 9 U L A N A N İ K duğu kâğıt. 4/ Madenleri yontmada kullanılan çelik araç... Kapı, pencere ya da kapak kenarlarına açılan, genellikle dik açılı girinti. 5/ Sayıları göstermek için kullanılan işaretlerden her biri... Rütbesiz asker. 6/ Küçük mağara... Kadınların genellikle başlarının arkasına taktıkları ek saç. 7/ Kalın kafalı, anlayışsız... İlgi eki. 8/ Cin ve vermutla yapılan bir içki. 9/ Eylem... Ticaret mallarını saklamak için rıhtımda yapılan büyük depo. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Geçim sıkıntısının gittikçe artması, yoksul laşma. 2/ Kurumuş ama devrilmemiş ağaç... Bağışlama. 3/ Neodim elementinin simgesi... İlave.. Bir renk. 4/ Kekeme ya da dilsiz kimse... İradesizlikten ileri gelen sürekli cansızlık. 5/ Üretilen mal değerlerinin iniş çıkışına göre saptanan ücret ödeme ölçümü. 6/ Yazım... “Sana ibret gerek ise / Gel göresin bu ’lerin” (Yunus Emre). 7/ Sıkıntı, güçlük, eziyet... İlkel benlik. 8/ Su koymaya yarayan kulplu ve emzikli kap. 9/ Yürürken dayanmak için kullanılan kalın sopa... Tanrı’ya eş koşma.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear