01 Haziran 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER 3 30 AĞUSTOS 2020 PAZAR İbni Haldun’u iki türlü okumak AKP horantası, yandaşları, beslemeleri, tarikat sapkın ve sapıkları her gün halifeliği, şeriatı gündeme getirdikleri için bir tanım yapmamız kaçınılmaz oluyor: Zaman ve mekânı reddeden İslamcılık, İslamın bedensel ve zihinsel hastalığıdır. Dolayısıyla AKP de hastadır ve sözümüzün muhatabı meclis dışındadır. Sağlıklı zihin (akıl) dünya işlerinde zaman ve mekân değerlerini ölçü alır, almak zorundadır. Kutsal ya da değil eski metinlerin bu bağlam içinde değerlendirilmesi gerekir. Örnek olması için İbni Haldun’un bir metni üzerinde deneme yapacağız. HHH “İçinizden herhangi birinize önemli bir yetki verildiğinde, başka bir deyişle, Tanrı’nın takdiriyle ya da Tanrı’nın hazırlamasıyla, halkın işi, yönetimi ona bırakıldığında, güçlü ve yüce Tanrı’yı unutmamalıdır, ona boyun eğmeyi yeğ tutmalı, güçsüze arkadaş (destek), zulme uğramışa ‘insaflı’ olmalıdır; çünkü halk, Tanrı’nın ailesidir. Tanrı’nın en çok sevdiği kimseler, onun ailesine en arkadaşça (en iyi) davrananlardır. Kendisine yetki verileniniz adaletle hükmetmeli, onurlulara saygı göstermeli, ‘ganimet’ten alınanları yeterince dağıtmalı, ülkeyi bayındır yapmalı, halk için birleştirici olmalı, halka sıkıntı vermekten uzak durmalı, birileriyle bir araya geldiğinde alçakgönüllü, yumuşak huylu olmalı, haraç (vergi) buyrultularında, kamu hukukuna ilişkin hakların alınışında, dostça tutum göstermelidir.” (Mukaddime 2, Kaynak Yayınları, s.153. Çev: Turan Dursun) HHH Belalı bir işe (siyasal iktidar) bulaştığımın farkındayım. Bu nedenle lafı uzatmayacağım ve rahmetli dostum Prof. Dr. Erdoğan Teziç’in Anayasa Hukuku (Beta Yayınları) adlı kitabının “Siyasi İktidar” bölümünden yararlanacağım: Kabile şefleri, antikçağda site yöneticileri, feodal senyörler, krallar, imparatorlar, modern milletlerin hükümetleri siyasi iktidara sahiptirler. İnsanlığın varoluşundan bu yana iktidar olgusu ortaya çıkmış ve değişik siyasi yapılara yol açmıştır. Uzun bir süre, iktidar ve büyü birbirlerine sıkı sıkıya bağlı kalmışlar; büyü ve din, iktidarın temelini oluşturmaktaydı. Bu oluşum, neredeyse 19. yüzyıla kadar iktidarın kaynak, dayanak ve meşruiyet kaynağı oldu. HHH Teokratik görüşler göre (Doğaüstü kutsal hukuk doktrini): Tanrı, toplum düzenini ve onun korunması amacıyla iktidarı yaratırken, aynı zamanda iktidarı kullanacak olanı da belirler. Bu görüşe göre, belli bir ülkede iktidar, “Tanrı’nın seçtiği” hükümdara ya da hanedana verilmiştir. Bu görüşün bir safsata olduğunu biliyoruz artık: İlkel insan topluluklarında silah zoru ve güç siyasal iktidarı yaratmış; bu iktidar büyü ve din sayesinde doğaüstü kutsallık kazanmıştır. Tanrı iradesi söz konusu olamaz. Çünkü seçtiklerinin suçlarına ortak olur ve Tanrılığını yitirir. İbni Haldun’dan alıntıladığımız metin teokratik kutsal hukuk anlayışını temsil etmektedir. HHH Meşruluk anlayışı görecedir, çünkü dönemlere göre değişmiştir. Avrupa’da ilahi hukuka bağlı krallıklar 17. ve 18. yüzyıla kadar dönemin inançlarına göre meşru idi ve monarşiden başka siyasal sistem kabul edilmiyordu. Ancak iktidarın kaynağının ilahi güç olmayıp halka ait olduğu anlayışı ortaya çıkınca meşruluk anlayışı da değişti, laikleşti ve hukuki bir temele oturdu. İlahi hukuka dayanan dinsel meşruluk sona erdi ve halk iradesine dayanan meşruluk anlayışı yerleşti. İlahi ve monarşik egemenlik yerini demokratik egemenliğe bıraktı. Yani halkın egemenliğine. Şimdi İbni Haldun’un metnini “halkın egemenliği”ne uygun olarak okuyalım: HHH “İçinizden herhangi birinize önemli bir yetki verildiğinde, başka bir deyişle, halkın takdiriyle halkın işi, yönetimi ona bırakıldığında, güçlü ve yüce halkı unutmamalıdır, ona boyun eğmeyi yeğ tutmalı, güçsüze arkadaş (destek), zulme uğramışa ‘insaflı’ olmalıdır; çünkü halk bir ailedir. Halkın en çok sevdiği kimseler, onun ailesine en arkadaşça (en iyi) davrananlardır. Kendisine yetki verileniniz adaletle hükmetmeli, onurlulara saygı göstermeli, üretilen değerleri hakça dağıtmalı, ülkeyi bayındır yapmalı, halk için birleştirici olmalı, halka sıkıntı vermekten uzak durmalı, birileriyle bir araya geldiğinde alçakgönüllü, yumuşak huylu olmalı, vergi buyrultularında, kamu hukukuna ilişkin hakların alınışında, dostça tutum göstermelidir.” HHH AKP ve İslamcıları, İbni Haldun’un metnini laik ve demokratik halk egemenliğine göre okuyamadıkları için meşruiyet sınırı dışında kalmışlardır. Bakan Soylu GIRESUN’DA SELDE KAYBOLAN BIR KIŞININ DAHA CESEDI BULUNDU Can kaybı 10’a yükseldi Giresun’da hafta sonu yaşanan sel afetinde, kayıp olarak aranan 7 kişiden birinin daha cansız bedenine ulaşıldı. Arama kurtarma ekiplerince bulunan cansız bedenin Kemal Akar’a ait olduğu belirlendi. AFAD, Kemal Akar’ın cenazesinin olay yerinden 14 km. aşağıda, Duroğlu beldesinde dere içinde bulunduğunu açıkladı. Selde yaşamını yitirenlerin sayısı 10’a yükselirken 2’si asker 6 kişiyi arama çalışmaları sürüyor. Haberi alan İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bölgeye gitti. Bakan Soylu, çalışmaları yerinde inceleyerek yetkililerden bilgi aldı. l GİRESUN / DHA Twitter’dan yaşamına son vereceğini söyleyen ve kayıplara karışan kadın bulundu Avukata cinsel saldırı suçlaması Sosyal paylaşım sitesi Twitter’da B. kullanıcı isimli bir kadın, avukat Ünal Işık tarafından cinsel saldırıya maruz bırakıldığını iddia ederek yaşamına son vereceğini açıkladı. İstanbul Barosu’na kayıtlı avukat Ünal Işık’ın geçen yıl iş görüşmesi için ofisine gelen bir kadına cinsel saldırıda bulunduğu da iddia edildi. B., paylaşımında, “Yaşamıma son vermeden önce birkaç şey yazmak istiyorum: 19 yaşındayım.. Avukat Ünal Işık’ın cinsel saldırısına uğradım. Ailesi ve arkadaşları tarafından defalarca tehdit ve taciz edildim. Bu olayı yaşadığımdan beri ölmek istiyorum. Onurum, gururum incindi. Kalbim kırıldı... Beni dizlerimin üstüne çöktüren bu vahşi insanlarla daha fazla mücadele edemiyorum. Bu dünyayı terk ediyorum” ifadelerini kullandı. Nazlıaka duyurdu Sosyal medya gündeminde yankı bulan paylaşımlardan sonra B.’yi tanıyanlar uzun süre kendi sine ulaşmaya çalıştı. CHP Kadın Kolları Genel Başkanı ve Parti Meclisi üyesi Aylin Nazlıaka, önceki gün akşam saatlerinde yaptığı paylaşım ile B.’ye ulaştıklarını söyledi. Twitter hesabından açıklama yapan Nazlıaka, “Çok şükür! Kız kardeşimiz sağ salim bulundu. Kadın dernekleri, barolar, Emniyet, duyarlı olan herkes müthiş bir çaba harcadı. Emeği geçen herkese teşekkürler” dedi. l Haber Merkezi Ölümün uyuşturucu kullanımına bağlı olma ihtimali üzerinde durulurken Duman’ın kesin ölüm nedeni İzmir Adli Tıp Kurumu raporuyla ortaya çıkacak. Cesedi evde bir gün bekletmişler İzmir’in Bornova ilçesinde, Ceren Duman’ın (16) cesedinin moloz döküm alanında bulunmasından sonra gözaltına alınıp adliyeye sevk edilen S.Ö. (22) ve T.Y. (23), savcının ek ifade istemesi üzerine tekrar Emniyet’e getirildi. S.Ö. (16), ifadesinde, “Uyuşturucu kullandık. Ceren ile ilişkiye girdim. Ceren fenalaştı ve ağzından köpükler gelmeye başladı. Daha sonra nefes almadığını fark edince öldüğünü anladım. Ceset evde bir gün boyunca kaldı. Arkadaşım T.Y’yi aradım. Birlikte Naldöken Mahallesi’ndeki moloz döküm alanını gidip gündüz vakti çukur kazdık. Gece de battaniyeye sarıp götürüp gömdük. Vicdanım el vermedi, kendimi rahat hissedemedim ve buraya gelip teslim oldum” dedi. T.Y. de aynı ifadeyi Duman verdi. l DHA MemurSen İstanbul Sözleşmesi’ni hedef aldı İstanbul Sözleşmesi’nin kadına yönelik şiddeti körüklediğini savunan MemurSen, şiddeti önlemek için en makul çözümün sözleşmeden çekilmek olduğu savundu. MemurSen Kadınlar Komisyonu, sendika genel merkezinde düzenlediği basın toplantısı ile “İstanbul Sözleşmesi Raporu”nu açıkladı. Sözleşmenin şiddeti körüklediğini iddia eden MemurSen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, son 20 yılda kadına yönelik ayrımcılığı kaldırmakta önemli adımlar atıldığını iddia ederek hükümetin kadınların dezavantajlı konumlarını reformlarla değiştirdiğini savundu. Şiddeti önlemek için ise en makul çözümün sözleşmeden çekilmek olduğunu iddia eden Aydın, “Şiddeti doğuran kumar, içki, kapitalizm, işsizlik, yoksulluk, maneviyattan uzaklaşma görülmüyor” iddialarını öne sürdü. l Haber Merkezi BOŞANMAK İSTEDİ Cezaevi firarisi eşini öldürdü Diyarbakır’da cezaevi firarisi Veysi Yoldaş (31), eşi Remziye Yoldaş’ı (29) sokak ortasında pompalı tüfekle öldürdü. Remziye Yoldaş’ın 4 gün önce boşanma davası açtığı öğrenildi. Bir kız çocuğu annesi Remziye Yoldaş, 9 yıldır hırsızlık suçundan kapalı cezaevinde kaldıktan sonra, sevk edildiği Diyarbakır Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda bir süre önce firar eden eşi Veysi Yoldaş tarafından takibe alındı. Annesinin evinde kaldığını tespit ettiği Remziye Yoldaş’ın önünü önceki gün kesen Veysi Yoldaş, tartışmanın ardından beraberinde getirdiği pompalı tüfekle eşine 4 el ateş etti. Hastaneye kaldırılan Remziye Yoldaş yaşamını yitirdi. Polis, olayın ardından kaçan Veysi Yoldaş’ı arıyor. l DHA OĞLU BULDU Kadını öldürüp intihar etti Kartal’da birlikte yaşadığı Türkmenistan uyruklu Arzu Gül Komekova’yı (35) tabancayla öldüren Necati Yılmaz (51), aynı silahla intihar etti. Önceki akşam saatlerinde babasından haber alamayan oğlu, cep telefonundan evdeki güvenlik kamerasını açtı. Kamerada babasının yerde yattığını gören oğlu, bir arkadaşıyla birlikte eve geldi. Arkadan kilitli olan çelik kapı açılmayınca polisten yardım istedi. Olay yerine gelen polis ve sağlık ekibi çilingir yardımıyla kapıyı açarak daireye girdi. Ekipler, Necati Yılmaz ve Arzu Gül Komekova’yı kanlar içinde yerde yatarken buldu. Sağlık ekiplerinin kontrolünde, 2 kişinin de hayatını kaybettiği belirlendi. Komşuları, 3 el silah sesi duyduklarını bildirdi. l DHA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear