18 Haziran 2024 Salı Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
10 30 AĞUSTOS 2020 PAZAR HABER EMEKLI GENERAL NEJAT ESLEN, ATATÜRK’ÜN ASKERI VE SIYASI DEHASINI ANLATTI: MILLI MÜCADELE’NIN 98. YILINDA ATATÜRK ANILARI: Atatürk büyük stratejisttir Sadece iki kere ağladığını gördüm Büyük stratejinin ulusal çıkarları esas aldığını belirten Eslen, “Halihazırdaki politikalar, Türkiye’nin ulusal çıkarlarına göre geliştirilen ve uygulanan politikalar değil. Türkiye’de bir ideolojik politika uygulanıyor. Yani Müslüman Kardeşler (İhvan). Bu da Türkiye’yi gerçekçi stratejik değerlerden uzaklaştırarak duygusal sapmalara götürebiliyor” dedi. Emekli General Nejat Eslen, Mustafa Kemal Atatürk’ün ülkemizi kurarken oluşturduğu üç ayaklı “büyük stratejisini” anlattı. Atatürk’ün, “çağının tek büyük stra tejisti olduğuna” dikkat çeken Eslen, “Samsun’a ayak bastığında kafasında yeni bir Türk devleti kur ma yönünde büyük stra tejisi oluşmuştu. Askeri güçle içerideki bozguncu ları temizledi. Misakımil SERTAÇ li ile millet egemenliğine EŞ dayalı Türk devleti inşa etti. Hedefi ise çağdaş ül keler seviyesine yükselmekti. Büyük stratejisinin hedefi açık seçiktir ve bu, çok önemlidir” dedi. Eslen, yıpranan ve yıpratılan düşünsel yaşamı nede niyle günümüzde Türkiye’nin bir bü yük strateji oluşturmasının ise zor ol duğuna dikkat çekti. Eslen, emperyalistlerin Anadolu’da yenilmelerinin 98. yıldönümünde, Türkiye’nin kuruluşunu sağlayan Atatürk’ün büyük stratejisini, günü müzde bu alandaki eksiklik ve yeter sizlikleri anlattı. Eslen’in sorularımı za verdiği yanıtlar şöyle: n Günümüzde büyük devlet lerin “büyük (grand) stratejisi” var. Türkiye bu kavrama yaban cı. Atatürk’ün büyük stratejisi var mıydı? Geçmişte Türkiye’nin gerçekçi ve rasyonel biçimde geliştirdiği, uygu ladığı bir büyük strateji var. Bu, Kur tuluş Savaşı’nda, Atatürk tarafından uygulandığında, o zaman henüz bu kavram ortaya çıkmamıştı. Samsun’a Nejat Eslen ayak bastığında Türk devleti inşa etme konusunda büyük stratejisi vardı; kendisi zaten büyük stratejistti. Üç ayaklıdır bu... Askeri güçle içerideki bozguncu ve işgalci güçleri temizlemek, Misakımilli coğrafyasında Türk milletinin egemenliğine dayanan bir Türk devleti inşa etmek, Türkiye’yi çağdaş ülkeler seviyesine yükseltmek. Ve hedefler açık seçik tanımlanmıştır, bu önemlidir. 30 Ağustos’ta Atatürk’ün büyüklüğünü bir daha hatırlamamız gerekir. n Nedir “büyük strateji?” Kavram, Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra gelişmiştir. Daha önce “generallik sanatı” anlamına geliyordu. Teknolojik ve savaş araçlarındaki gelişmeler, savaşların ekonomik boyutunun büyümesi, sivil halkla beraber ülke ekonomisinin zarar görmesi, savaş kavramını askerlerin ilgi alanının ötesine, politikacıların ilgi alanına taşınmasını gerektirdi. Politikacılar devreye girdi. Fransız devlet adamı Clemenceau, “savaşların generallere bırakılamayacak kadar önemli bir eylem” olduğunu ifade etti. Bugün büyük stratejiyi, askeri güçle beraber ekonomi, politik, diplomatik, teknolojik güç unsurlarının politik amaçlar doğrultusunda eşgüdümlü olarak kullanılması diye tanımlayabiliriz. n Günümüzde Türkiye’nin büyük stratejisi var mı, olmalı mı? Türkiye’nin bir milli güvenlik siyaseti kitabı var. Fakat içinde ne olduğunu bilmemiz mümkün değil. Türkiye’nin elbette bir büyük stratejisi olması gerekiyor. Yönlendirecek olan da devletin politikasıdır. Devlet politikası bu alanda ulusal çıkarları ve ulusal hedefleri tanımlar, detaylandırır. Gerektiğinde caydırıcı bir amaçla askeri gücün yanı sıra ekonomik, politik, diplomatik, psikolojik, teknolojik gücün aynı istikamette kullanılmasının planlanması gerekir. Büyük strateji, Türkiye’nin jeopolitik alanıyla belirlenmiş coğrafyanın tamamını kapsayabileceği gibi belli kısımlarını da kapsayabilir. Örneğin “Mavi Vatan Büyük Stratejisi” düşünülebilir, hatta düşünülmelidir. TürkAmerikan ilişkileriyle, Ortadoğu ilişkileriyle, hatta Suriye ilişkileriyle ilgili de bir büyük strateji olabilir... Türkiye’ye artık “Soğuk Savaş” döneminde olduğu gibi tehditler Kuzey’den, Doğu’dan gelmiyor. Tehditler artık Batı’dan ve Güney’den geliyor. ABD’nin Suriye’de Türkiye’ye doğrudan tehdit olan PKK/YPG devleti kurma gayretleri var. “Mavi Vatan” mücadelesine baktığımızda, yine NATO’dan müttefikimiz olan Fransa, Yunanistan’la beraber Doğu Akdeniz’de bize karşı tehdit oluşturuyor. Bu gerçekleri dikkate almadan büyük strateji yapılmaz. İdeolojik politika var n Mevcut politikaları bu kapsamda nasıl değerlendiriyorsunuz? Büyük strateji, ulusal çıkarları esas alır. Halihazırdaki politikalar Türkiye’nin ulusal çıkarlarına göre geliştirilen ve uygulanan politikalar değil. Türkiye’de bir ideolojik politika uygulanıyor. Yani Müslüman Kardeşler (İhvan). Bu da Türkiye’yi gerçekçi stratejik değerlerden uzaklaştırarak duygusal sapmalara götürebiliyor. Mısır, Türkiye için çok önemli ve Doğu Akdeniz’de işbirliği yapmamız gereken bir ülke. Bu işbirliğinden iki ülke de kârlı çıkar. Ancak Türkiye’de FETÖ nasıl bir terör örgütü ise Mısır’da da İhvan böyle. Türkiye “İhvancı” bir politika güttüğü için gerginlik yaşanıyor. Bu da Türkiye’nin ulusal çıkarlarına zarar veriyor. Bu nedenlerle, gerçekçi bir büyük strateji geliştirmek zorlaşıyor. n Önerileriniz neler? ABD, İkinci Düya Savaşı’ndan sonra, kendi çıkarları doğrultusunda, siyaseten BM, güvenlik olarak NATO, ekonomik olarak da IMF ve Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü’ne dayalı sistemi kurdu. ABD, küresel üretimin yarısını gerçekleştiriyordu. Şimdi giderek tüketim merkezine dönüşüyor, Çin gerçek bir üretim merkezine dönüşmeye başladı. Çin, bugün artık üretimde ABD’yi geçti ve jeopolitik yetki alanını genişletiyor. “Kuşak Yol Projesi”yle beraber Çin’in Avrasya jeopolitiğinde çok önemli hamleleri var. Bu şartları dikkate aldığımızda, salgın sürecinin de küresel değişimi hızlandırdığını düşündüğümüzde, büyük stratejinin geliştirilmesinde dünyadaki bu gelişmeleri dikkate almak gerekiyor. Jeopolitik olarak Türkiye çok önemli bir yerde. AfroAvrasya coğrafyası dediğimiz, AsyaAfrika coğrafyasının tam merkezinde. Türkiye merkezi bir konuma sahip ama güç açısından merkezi bir ülke değil. Konumu nedeniyle Türkiye, hızlı değişimlerle, yeni tehditlerle baş başa kalabilir. Önemli fırsatlar da yakalayabilir. Çin’in AfroAvrasya’ya hızlı yayılımı Türkiye’ye ihtiyacını artıracaktır. Bu nedenlerle büyük stratejiyi yapanların geleceği düşünmesi, “fütürist” olması gerekir. n Zorluklar var mı? NATO’ya girmesiyle zaman içinde Türkiye’nin dış politikası ve stratejik tutumunda önemli değişiklikler oldu. Türkiye, Amerika ve Atlantik yörüngesinin bir uydusu haline geldi. İçinde bulunduğu finansal koşulları da dikkate alındığında; mevcut anlayışla kendi çıkarları doğrultusunda ve gerçekçi tehditleri dikkate alarak Atlantik yörüngesini kıracak strateji üretmesi zor. Bu, Türkiye’nin en zorlu stratejik meselesidir. Bunun mutlaka aşılması gerekir. l ANKARA SARP SAĞKAL Cumhuriyetin kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün en yakın arkadaşlarından Ali Fuat Cebesoy, okul sıralarındaki günlerinden itibaren Atatürk’ün en samimi anlarını paylaştı. Cebesoy, anılarında Atatürk’ü “sadece iki kez” ağlarken gördüğünü aktarıyor. Bunlardan ilki, evi olan Selanik’in kaybedilmesi nedeniyle dökülen üzüntü yaşlarıydı. Diğeri ise Büyük Taarruz’dan önce Türk ordusunda gördüğü umudun ve inancın getirisiydi. Cebesoy’un aktardığına göre Atatürk, Milli Mücadele’nin rehberi olan ve 1920’de onaylanan Misakımilli’nin temellerini 1907’de hazırladı. O dönemde İttihat ve Terakki, meşrutiyeti ilan planları yapıyordu. Ancak Atatürk, ittihatçıların meşrutiyet sonrasını planlamadıklarını söylüyordu. Gelecek meşrutiyet rejimi için ise planlarını şöyle anlatıyordu: “Şu halde devlet gövdesinin çökmesiyle hasıl olacak enkazın altında ezilip perişan olmak mı, yoksa çoğunluğu Türk olan milli bir sınıra çekilerek burasını savunmak mı daha doğru ve hayırlı olacak? Ben selameti ikinci fikrin tatbik edilmesinde görüyorum.” Selanik özlemi Cebesoy’un anılarında anlattığı bir diğer dikkat çeken nokta ise Atatürk’ü sadece iki kere ağlarken gördüğünü anlatması. Bunlardan ilki Trablusgarp Savaşı zamanında yaşandı. Atatürk cepheye gitmeden Cebesoy’la son bir buluş ma yaptı. Bu buluşma boyunca yüzünden hep “keyifsizlik” okundu. Onun keyifsizliğini gören Cebesoy sordu: “Sende bir şey var, ne oldu?” Atatürk, başını kaldırmadan “Bir şey yok” yanıtını verse de bir süre sonra içindeki sıkıntısını, “Doğup büyüdüğüm Selanik acaba Türklerin elinde kalacak mı? Yine buralara gelebilecek miyim?” sözleriyle anlattı. “Onu hiç bu kadar üzgün görmemiştim” diyen Cebesoy, bu konuşmanın ardından Atatürk’ün gözyaşlarına hâkim olamadığını anlatır. Cebesoy, Atatürk’ün gözlerinden ikinci kez yaşlar döküldüğünü ise Milli Mücadele sırasında gördü. Tarih 29 Temmuz 1922. TBMM, Büyük Taarruz hazırlığında olan ordunun Kurban Bayramı’nın kutlanması ve orduya moral verilmesi için bir heyet gönderilmesine karar verdi. Ali Fuat Cebesoy’un başkanlığını yaptığı bu heyette, İstiklal şairi Mehmet Akif Ersoy da yer aldı. Askerlerin gözlerine bakarken gözleri dolan şair Akif, kendi yazdığı şu dizeleri mırıldanmaya başladı: “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım/Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım/Kükremiş sel gibiyim bendimi çiğner aşarım/ Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım...” Cebesoy, Ankara’ya döndüğünde gördüğü manzarayı ve bu olayı bütün detayıyla Atatürk’e anlattı. O da dinlerken gözyaşlarını tutamadı. Yaşların ardından konuşan Atatürk, Fuat Paşa’ya “Paşam muzaffer olacağız” diye seslendi. l ANKARA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear