22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 22 AĞUSTOS 2020 CUMARTESİ l Ahmet Öztürklevent l Murat Sayın CUK Günel ALTINTAŞ Atatürkçüler ikiye ayrılır: Ekmeleddin İhsanoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı’na aday gösterilmesini içine sindirenler ve ellerinden gelse aday göstereni partiden ihraç edecek olanlar. H Okuryazarlar ikiye ayrılır: Gazete/kitap okuyanlar ve okumayanlar. H Gazete/kitap okuyanlar ikiye ayrılır: Okuduğunu anlayanlar ve anlamayanlar. H Medya ikiye ayrılır: Yandaşlar ve candaşlar. H Milli Eğitim Bakanı, “Okuduğunu anlamayanlar liselerden mezun olabiliyor” demiş. O kadarla kalsa yine iyi. İktidar da oluyorlar! l İbrahim Tuncay l Burak Ergin YÜKSEK YERİLİM HATTI Erdinç UTKU Balon uçurmak çok kolay. Önemli olan uçurduğun balonu havada tutabilmek... H Çifte standartlara da artık bir standart getirilsin! H Hayatımızın “sol anahtarı”nı yamulttukları için böyle akordu bozuk... H Ben yakmazsam Sen yakmazsan Nasıl dönüşür ormanlar imar alanlarına... H Tarikat ve cemaatlerle AKRABA EVLİLİĞİ yapan ülkelerde SAKAT DEMOKRASİler doğar! H Her şey KUResel... l Zafer Temoçin l Kadir Doğruer l Cem Koç l Oğuz Gürel l İsmet Lokman l Akın Önder l Cemalettin Güzeloğlu l Şevket Yalaz HÜSREV BEY’İN GÜNLÜĞÜ / Günhan AYDIN Kayıp kırmızı balıklar 19 AĞUSTOS: Çok erken bir saatte, sabah serinliğinde Cüce Ragıp ve Roket Nuri ile Kurtuluş Parkı’nda yürüyorduk. Cüce Ragıp, muhtemelen dünyanın en şık cücesi. Tiril tiril krem bir keten pantolon, acı kahve bir keten gömlek, bağcıklı süet ayakkabılarıyla sabahın erken saatlerinde Kurtuluş Parkı’nda iki geçkin korumasıyla dolaşan bir eski İtalyan orta saha gibiydi. Ragıp da, Nuri de pek konuşkan değillerdi; sohbet faslını tek başıma üstlendim… Beni dinlediklerini de pek sanmıyorum. Nuri, günlerdir biraz dalgın zaten, salgın ya da döviz kurları ile alakalı olduğunu zannetmiyorum; daha derin bir derdi var sanki çocuğun… Hani durmakla olmuyor, gitmekle de olmuyor; öyle sanki. Ragıp, tatlı bir hayale dalmış gibiydi ve ben de, ben de konuşmuyordum belki… İçime içimi anlatıyordum… Katherine Mansfield’in bir hikâyesini okudum, o kadar mutlu oldum ki bir hikâyesini daha okudum, dediğimi duysa tarihçi İhsan Bey, beni geçen yüzyılın talihsiz, mahzun İngiliz mürebbiyelerine benzetirdi herhal de. Açlığın karşısında hissettiğimiz utanç olmalı, merhamet başka mesele… Dedim mi onlara eski havuzun, kayıp kırmızı balıkların ve bir bankta serilip kalmış adamın önünden geçerken? Dönüp dolaşıp çocukluğumuza varıyoruz, demiştim belki de… Belki de suya mektup bırakmıyorum, suya bir taş atıyorum… Şu meşenin altında durup dinlensek mi biraz, dedim galiba ama çok kısa boylu İtalyan orta saha ile kıymeti anlaşılamamış mucit bir yere yetişecekmiş gibi yürümeyi sürdürdüler. “Baba şuraya bir meşe dikelim, iyi olur oğlum altında beklersin…” diyen şairi hatırladım ve bunu onlara söylemedim. Simit alalım mı, dedim… Demin kâğıt helva yedik ya, dedi Roket, iyice saldın kendini… Elvis’in son günleri ya da Cahide Sonku’nun, onlar geliyor aklıma, dedi Cüce Ragıp… Mucit ile cüce, canım simit isteyince aniden coştular… Kurtuluş Parkı’nda yapraklar ve arkadaşlarla iyi bir sabahtı. Keşke park sonrasında beni berbere götürmelerine müsaade etmeseydim. Milletvekili aday posterine benziyorum artık. Aydede gibiyim.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear