20 Haziran 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
İNCELEME 11 22 AĞUSTOS 2020 CUMARTESİ 12 Mart’ın Cumhuriyet gazetesinde Nadir Nadi yönetimine dönük darbe operasyonunda, gazetede çalışmaktan uzak kaldığım bir yılı aşan süreçte yaşananları “Cumhuriyet’ten Tanıklıklar” olarak paylaşmaya kalkışmam gazetecilik etiğine uymaz.. Laik Cumhuriyet, Atatürk devrimleri, 27 Mayıs Anayasası, yaşamın her alanına dönük, örgütlü, özgürlüklere açılan yasalarla sol siyasal, sendikal, yaşamın her alanını kucaklayan patlama.. 10 yılda öylesine güçlü bir birikim yaratmıştı ki.. Sağdan güçlü, otoriter iktidar 1950 sürecinde olduğu gibi yetmemiş, iç ve dış odaklı destekle, sağ askeri darbe, şiddet odaklı operasyonların önü arkası kesilmemişti. 12 Mart’ın şiddette doruk atakları, Cumhuriyet gazetesi operasyonu ile gün gün çakışmış, eksikliği destek yapılmış gibi. Ancak Cumhuriyet aydınlanmacıları, örgütlenmeleri, okurlarının önlenemez dayanışması, boykotu sayesinde, 12 Mart’ın şiddetle yürütülen operasyonlarında, amaçlarına ulaşma sürecine nokta konulamadan yıllar öncesinde, Cumhuriyet gazetesi yönetiminin yeniden Nadir Nadi yönetimine teslim edilmesi gerçekleşiyor.. Üç fidanın idam infazları, en kanlı operasyonlar, işkencelerde Cumhuriyet’in tanıklığı eksik Dönemin tanıklıklarına gazetecilik üzerinden yükseköğrenim, aynı alanda doktora çalışması yapmış, halkla ilişkiler şirketlerinde çalışmış, Chicago Üniversitesi’nde “Türkiye’de fikir gazeteciliği tarihi ve Cumhuriyet gazetesi örneği” konulu bir konferans, çok sayıda makale yayını sonrası, 2004 yılında Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkmış, Aysun Köktener’in “Bir Gazetenin Tarihi: Cumhuriyet” başlıklı kitabından dönemimize ilişkin kimi bölümleri paylaşmakla söze girmek istiyorum. Cumhuriyet’e ilan boykotu Araştırmacı Köktener, kitap çalışmasının “Cumhuriyet’e reklam boykotu” başlıklı bölümü ne; “Çok partili döneme geçişle birlikte özel sektör de gelişmeye başlıyor ve gazete sayfalarında resmi ilanlardan çok özel sektör ilanları göze çarpıyor du” saptaması ile giriyor. Cumhuriyet’e dönük özel sektörün reklam boykotunu ise şu anlamlı satır başlarıyla özetliyor: “1960 yılında Cumhuriyet ga zetesinde yayımlanan özel sektör reklamları yüzde 15, resmi ilanlar yüzde 5 yer tutuyordu. 27 Mayıs ve 1961 Anayasası’nın getirdiği hak ve özgürlükler ile dünyada başlayan 1968 hareketi, sol söylemin toplumda yayılmasına yol açtı. Cumhuriyet gazetesi de bu konjonktür çerçeve sinde siyasi yelpazenin soluna doğru kayıyordu. 12 Mart 1971 askeri muhtırasıyla birlikte ülkede ki sağsol cephelerinin tarafları siluet halinden çıkı yor, gerçek boyutlarıyla arzı endam ediyorlardı. Bu cephelerin taraflarından biri de özel sektör dü. Doğal olarak Cumhuriyet sol kimliği ile karşı cephedeydi. Özel sektörün ‘patronlar kulübü’ TÜ SİAD, bu çatışma ortamında elindeki reklam sila hını kullanmaya karar veriyor ve Cumhuriyet’e reklam boykotu uyguluyordu. Bu boykot la birlikte gaze tede de yayım lanan özel ke sim ilanları yüz de 6.6’dan yüzde 2.1’e düşüyordu. Halbuki 1970 yılında se kiz sayfa olan Cumhuriyet’in reklam ora nı yüzde 32 gi bi oldukça yük sekti..” Sadun Tanju Araştırmacı söz konusu nok tada 12 Mart 1971 muhtırasından aylar geçmeden, gazete yö netimini altüst edecek, 5 Temmuz’da gerçekleşti rilen Cumhuriyet’e dönük darbenin etkilerine ge çiş yapıyordu. Nadir Nadi’nin istifasının 6 Ağus tos 1971 günü ilanından sonra, Cumhuriyet’in say falarında uzun süredir görülmeyen büyük boyutlu özel sektör ilanlarının görülmeye başlanmasının altını çiziyor. Öte yandan Nadir Nadi’nin istifası ile gazeteye yansıyan politika değişikliği ile yazarlar la birlikte çok geniş haberci kadrosunda da yaşa nan değişikliklerin altını çiziyor. Ancak gazetede ki politika değişikliği ile bazı iş çevrelerinden bek lenen ilanlar uzun ömürlü olmuyor. Birkaç “teşvik ilanı”nın arkası gelmiyor. Araştırmanın bu bölümünde yer verilen, o dö nemde gazetenin müessese müdürü olan Sadun Tanju’ya göre; “1969 ve 70 yıllarında 11’er milyon liralık rek lam geliri elde edilmişken, 1972 yılında 10 milyon lirayı dahi bulmuyor. Tanju, reklam gelirlerinde ki bu anlamlı düşüşü ‘Bunda, ilan ve reklam veren çevrelerin, Cumhuriyet’e karşı özellikle son yıllar da takındıklar tavran rolü vardı’ ” diye yorumlu yordu. Özel sektörle yaşanan reklam krizinden sonra ortakların Nadir Nadi’yi gazeteden uzaklaştırma ları, yayın politikalarındaki değişiklikler sonra sı alınmış radikal önlemlere karşın, krizin etkileri birkaç yıl daha sürecektir. Örneğin Nadir Nadi’nin dönüşü, okurun boykotunun sona erdirilip geri dönüşü sonrası süreçte de. Örneğin 1975 yılında Cumhuriyet 10 sayfa olarak çıkarken bile reklam yüzdesi 23.10’a düşüyordu. 1970’li yılların sonlarına gelindiğinde ise artık toplumda sağsol çatışması derinleşmiş, kamplaşmalar oluşmuştu. Cumhuriyet de sol kimliği ile taraf bir gazeteydi. Ve özel sektör ilanları, yerini sol grupların ilanlarıyla, ölüm ilanlarına bırakmıştı.. Nadir Nadi geri dönüyor Araştırmacı Köktener’in, Na dir Nadi’nin ge ri dönüşüne iliş kin bölümde yer verdiği gelişme lerin özetine ge lince; Nadir Nadi ekibinden yazar ları soğuk bakışın bir saptaması ola rak darbe sonrası tutuklu oldukla rı için yasalar ge reği hemen işten atılamamış İlhan Selçuk ve Yazıiş leri Müdürü Ok tay Kurtböke’nin davalarının ikin ci duruşmasında tahliye kararı bü 20 Temmuz 1972 tün gazetelerde birinci sayfadan verilirken, Cum huriyet gazetesinin iki mensubu ile ilgili “lehte ka rarı” dördüncü sayfasında tek sütun olarak veri liyor. Yetmiyor, haberin içinde Selçuk’tan yazar, Kurtböke’den yazıişleri müdürü olarak söz geçiril miyor. “Sanık iki gazeteci” tanımı ile yetiniliyor. Cumhuriyet’te yaşanan büyük değişime ilişkin Oktay Akbal’dan alınmış, kitaba taşınmış bölüm de ise Akbal’ın şu satırları paylaşılı yor: “Atatürk dev rimini savunan, çağdaşlığa, halk çılığa, laikliğe, ilerici görüş ve düşüncelere açık Cumhuriyet, 12 Mart’ın getirdiği gerici havayı benimsememişti.” Oktay Akbal Okur boykotu ile tiraj, 100 binden 3040 binlere düşüyor Yazarın boykota ilişkin saptamasını kendi cüm leleri ile paylaşalım: “Okur bu durumdan memnun değildi ve gazetesini protesto ederek almamaya başladı. 100 binin üstündeki günlük tiraj birkaç ay içinde 3040 binlere indi ve yeni yönetim Nadi Na di ile uzlaşmanın yollarını aramaya başladı. Sonunda Nadir Nadi, büyük kız kardeşi Leyla Uşaklıgil ile Mayıs 1972’de barıştı ve ardından Ley la Uşaklıgil, Haziran 1972’de ‘hissedarlar arasında öteden beri tahakkukunu istediğim anlaşma hazıl olmadı’ gerekçesiyle bir yıl önce oluşturulan şirket yönetim kurulundan istifa etti. Şirket denetçisi Şükrü Kaya Aktarı 6 Haziran 1972 tarihli bir başvuruyla ‘Şirke tin mali durumu, top lusözleşme müzakere lerinde TGS’nin teklif ettiği zamlar..!’ sonuç larını görüşmek üze re genel kurulu olağa nüstü toplantıya çağı rılmasını istedi. Aynı gün Leyla ve eşi Bü lent Uşaklıgil de aynı nedenlerle Leyla Uşaklıgil olağanüstü toplan tı çağrısı yaptılar. 12 Temmuz 1972 için olağanüs tü genel kurul toplantısı kararı alındı. Cumhuriyet darbesinde öncülük yapmış Niyazi Nun’un eşi ise gazetenin darbe sonrası izlediği politikanın eleştiril mesini gerekçe yaparak, yönetim kurulu üyeliğin den istifa ediyor. Eşinin istifasını gerekçe yaparak Niyazi Nun da, gayesinde ısrarcı olduğunu vurgu lamış olarak istifasını veriyor. 12 Temmuz’da yapılan olağanüstü genel kurulda yönetim kuruluna Reşat Ataberk, Leyla Uşaklıgil ve Cavit Orhan Tütengil seçildi. Yeni yönetim kurulu Sadun Tanju’nun müessese müdürlüğüne, Oktay Kurtböke’nin de yazıişleri müdürlüğüne getirilmesini kararlaştırıyor. 20 Temmuz 1972 günlü Cumhuriyet’te Nadir Nadi’nin geriye dönüşünün ilk anonsu yapılıyor..” Gazetenin sayfaları ve tanıklıklar üzerinden paylaştığımız araştırmada yer alan saptamaları elbette yinelememek gerekiyor. Yeri gelmişken, ga Cavit Orhan Tütengil zete içinde olamadığımız için tanıklık yapamayacağımız dönemin kupürlerini taramayı seçerek, kimi yok sayılamayan gelişmelerin satırbaşlarını paylaşalım.. Cumhuriyet’te 12 Mart’ın darbe sürecinde yaşananlar, solun tüm yaşam alanlarına dönük birikim, toplumsal patlamalarını püskürtmeye dönük, sağdan en ağır darbelerin kronolojik çakışmalarının ajandası gibi.. Sağ olsunlar Cumhuriyet’in arşivinin bilinçli emektarları, haber yapılmayacağı, sayfaya aktarılmayacağını bile bile, gerçekleri kendi gözlerimizle de görüp algılayabilmemiz, bilinçli sonuçlar çıkarabilmemiz adına üşenmeden, başta Nadir Nadi, en yakınları yazarları, her kademeden sorumluklarının bilincinde gazete çalışanlarının..gazetede çalışmadığmız, olmadığımız süreçteki sayfaların haberlerini ciltlerden taradılar.. Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının yargılanmalarının uzun süreçleri, dudak uçuklatan kaçak yöntemlerle, idam infazlarına giden süreçte dönen dolaplar elbette saklı tutulsa da sosyal deneyimleri, birikimleri olanlar için yapılmış kirli hamleleri ile sırıtıyorlar.. Madanoğlu ve Köksal’ın senatörlükten bir sorgulama ile düşürülmeleri, tutuklanmalarına dönük işletilen süreçler, sonunda Kaynak’ın iddianamesi üzerinden cezalandırmanın hukukun olanaksızlığının ortaya çıkmış olması anlamına da gelen 1971 yılı sonunda, duruşma günü verilmemiş tahliyelerin görüş gününde toplu verilmesi. Madanoğlu’nun sorgulamalara yanıt vermemesi, savunma yapmaması, tutuklu olduğu odanın dışına çıkmaması, tahliye istemek adına da inatla dilekçe vermeyip “içeri sokanlar nasıl yaptılarsa öyle çıkarsınlar” inadını kıramayıp bayram günü bahanesiyle çıkarılması trajik komedisi.. Hemen arkasından senatoya geri dönüş başvurusu.. Erim hükümetlerinin hakhukukanayasal, insan hakları ağır suç ihlaleri karşısında sayısız gelgitleri. Demirel’in bir o yana bir bu yana kendine yer bulamayan halleri.. Aralıksız 68 kuşağının çok farklı sol yelpazeden liderleri, örgütlerini hedef alan kanlı operasyon tuzakları ile, çıkmazda çıkış yolu bulamamanın yalpalamaları arasında kendilerini, canlarını hedef alan provokatif eylemlerin ağına düşmeleri.. Ordu içinden operasyonların haberleri ile, sıkıyönetim kararlarının uzatılması haberlerinin yarışması. TİP’lilerin, öğretim üyeleri, öğretmenlerin tutuklanmaları haberleri.. Arada sol örgütlenmelerin kırılamayan gücü, dinamiğinin yansımaları olarak. Türk Tabipleri Birliği’nde genel başkan Erdal Atabek’in 21. genel kurulu konuşmasında sağlıkçıların etik değerlerinde insana dönük sağlık sorunlarından ödün vermeyişini. Bülent Ecevit’in sosyal devlet, siyasal sorumluluklarından ödün vermeyen çıkış, söylemleriyle inatçı yol alışında İnönü’nün istifası, Ecevit’in genel başkanlığa seçilmesi gibi gelişmeleri de atlamadan.. Toplumsal örgütlenmelerin, birikimleriyle, dinamiklerin kökten kırılamayacağına ilişkin güzel, benim için de özel bir örnek: İnşaat mühendisleri odalarının ‘Teknik Güç’ dergisi. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı İzzettin Silier, net tarihini anımsamam olanaksız 1972’nin nisanmayıs ayları içinde olmalı, özel bir rica için görüşme çağrısı yaptı. Yönetim kurullarının çok amaçlı bir dergi çıkarma kararı aldıklarını, Cumhuriyet’ten kopuk işsiz kaldığım süreç içinde her işi yapabilecek sorumlu ki şi olarak yazıişleri müdürü olmamı önerdi. Genel sekreter Ersin Arıoğlu, Mete Akalın içlerinde muh teşem, yakından tanıdığım kadrolar vardı. Her tür teknik destek onlardan gelecekti.. Onurlu, sevindirici bir dayanışma örneği, tamam dı da.. Ama sayfa sekreterliği mizanpajdan haber siz bu işi kabul etmem olanaksızdı. Duyunca Ok tay Kurtböke çok sinirlendi. “Ne yani bütün yazıları, görselleri gönüllü mühendis yöneticilerin dayanış masında hazır bir dergi için bir gecelik destek me sai yeter de artarmış bile. Eşi Gufran, ilk kuşaktan çocuğumuz, göz ağrımız Pürlen koltuklarda uyuklar derginin teknik çizimini tamamlarmışız..” O kadar çok, oda yönetimini de arkasına alarak ısrarcı oldu ki..Hayır diyemedim. İyi ki dememişim.. Sayesinde hem kendime dönük hem de ileride Cumhuriyet’e dö nük meslek odala rı, uzmanlık alanla rına, ülkemizin en zorlu sorunların dan deprem günde mine bulaşmış olduk ki.. 1 Haziran 1972 Benim için de anlamlı birkaç sayfa örneğini pay laşmadan geçemem.. İlgili sayının birinci sayfasın da, meslek sorunları üzerinden aldıkları darbeler, meslek yeteneği çok güzel karikatürlerle destek lenmiş. İzzetin Silier sorunlar karşısında meslek sorunlarını ve toplumu çok yakından ilgilendiren bilgi paylaşım ağı için dergi çıkarma gereğini duy malarını da uzun uzun açıklıyor. Arka tam sayfa yı genel sekreter Ersin Arıoğlu kapmış. O tarihler de sabahın kör karanlığında inşaatları dolaşarak kapı önlerinde üretilen betonlardan yaş haliyle ör nekler alıp laboratuvarlara taşıdığını anmsıyorm. Bir yandan da inşaatların betonlarından örnek par çalar alarak, depreme dayanıklılık ölçümlerini ya pıyordu. Sayesinde çok yıllar sonrasında hiç değil se standartlara uygun beton üretimi düzenlemele ri yasallaşmış oldu. Bir yandan da meslek etiği adı na Sinan Enstitüsü projesini yaşama geçiriyorlar dı. Ülkenin kimlikte marka olmuş bilim insanla rı kurucular ara sına alınmıştı. Sonraki yıllarda Mimar Sinan’ın deha kimliği ile dünyanın en es ki, en bilimsel uzman deprem cisi kimliğini hak ettiğini kanıtlayacaklardı. 1 Haziran 1972 Benim için hiç unutulmayacak bir başka muh teşem tanıklıkta, inşaat mühendislerinin en bil gelerinin günümzde de, büyük hayranlıkla “Re is” lakabını verdikleri Fevzi Akkaya ile soruların hazırlanması İzzetin Silier’den yazılım röportajı benden, fotoğraf ve karikatürler bilemediğim yö netim kurulunun diğer üyelerinden.. Ağzım açık, Cumhuriyetin ilk yıllarının yüzünü ak çıkaran dâhi inşaat mühendisinin yaşamöyküsü, yaptık ları inanılır gibi değildi. Cumhuriyet döneminin en dev fabrikalarının, birçoğu Rus destekli en büyükleri içinde, teslim tarihlerinden önce, ya pılması işini üstüne alan Reis, fabrikanın bitme sini beklemeden aylar öncesi bazan, asla ilk ve rilmiş maliyet üzerine değil altında gerçekleştir meyle erken bitirmesi ile bağlantılı teknik sorgu lamadan çekilebiliyor. İnanılır gibi değil, 1 Ağustos 1972 tarihli Tek nik Güç’ün birinci sayfasında, Cumhuriyet gaze tesinin yeniden Nadir Nadi yönetimine geçmesi üzerine mühendislik örgütlenmelerinin bütünlük çatısı içinde, Nadir Nadi’ye toplu ziyaret etiklerinin bil gisi ile birlik te, örgütlü lükler olarak Cumhuriyet’in desteklenme si çağrısı bi le var. Hemen yanı başında ki büyütülmüş haberin içeri ği ise bugün 15 Temmuz 1972 leri aratmıyor. İnşaat işçilerinin sendika başkanı, SSK verileri ile yaptığı açıklamada, tek bir inşaat işçisinin bi le SSK’den emekli olma hakkı kazanamadığının dramının altını çiziyor.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear