29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 20 TEMMUZ 2020 PAZARTESİ EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: SERHAN EREN HABER/YORUM 15 Temmuz tiyatrosu 15Temmuz 2016 tarihinde gerçekleşen darbe girişimi bir tiyatro değildi, gerçek bir darbe girişimiydi. Ancak o tarihten sonra 15 Temmuz hakkında AKP iktidarı tarafından halka anlatılanların önemli bir kısmı bir tiyatrodur! CHP zaten söz konusu darbe girişiminin bir tiyatro olduğunu söylemiyor, darbe girişimini bir gerçek olarak kabul ediyor, ancak bu sürecin yönetilme biçimini ve sonrasındaki siyasi uygulamaları eleştiriyor; iktidarın, darbe girişimini önceden haber aldığı halde, baskı ortamını artırmak amacıyla darbeyi zamanında önlemediğini ve darbe girişiminin gerçekleşmesine kontrollü bir biçimde izin verdiğini savunuyor. O nedenle, darbe girişiminin tiyatro olup olmadığı tartışmasını bir kenara bırakıp, darbe girişimi sonrasında sergilenen tiyatro gösterisine odaklanmak gerekir. HHH Bu tiyatro gösterisinin birinci perdesinde, 15 Temmuz, “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” ve resmi tatil ilan edildi. Oysa Türkiye’de daha önce de hem askeri darbe girişimleri hem de askeri darbeler gerçekleşmişti, ancak darbelerin mağdurları hiçbir zaman, kendi mağduriyetlerini gündemde tutmak amacıyla, böyle bir gün icat etmek gereği duymamışlardı. Örneğin 1960, 1971 ve 1980 darbelerinin mağdurları olan Demokrat PartiAdalet PartisiDoğru Yol Partisi, Cumhuriyet Halk Partisi, Milliyetçi Hareket Partisi, Milli Selamet PartisiRefah Partisi ve onların liderleri olan Süleyman Demirel, Bülent Ecevit, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, sonrasında iktidar veya iktidar ortağı oldukları halde, darbe tarihlerini, darbeleri kınamak amacıyla, resmi tatil ilan etmediler. Zaten etselerdi, darbe enflasyonu yaşanan Türkiye gibi bir ülkede, yılda üç kere darbeleri anmak durumunda kalacaktık. Yani darbeleri anma günleri, 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim gibi ulusal bayramlarımızın sayısıyla neredeyse eşitlenmiş olacaktı. Darbe girişimleri de bu anmalara katılsaydı, darbeleri ve darbe girişimlerini anma günlerimiz, ulusal bayramlarımızın sayısını geçecekti! AKP iktidarı ise geçmişte yaşanan tüm darbeleri ve darbe girişimlerini yok sayarak, kendisini evrenin merkezine koyan megaloman ve narsist bir yaklaşımla, 15 Temmuz’u, “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” günü ilan etti. Böylece Türkiye’deki tüm diğer darbeler ve darbe girşimleri de 15 Temmuz’un gölgesinde kaldı, “milli birlik” unsuru ortadan kalktı, sanki darbe ve darbe girşimlerinin tek mağduru kendileriymiş gibi, kişisel unsur ön plana çıktı, “millilik”, AKP iktidarının desteklenmesi ölçütüne indirgendi! Oysa, Türkiye’nin tarihindeki tüm darbeleri ve darbe girşimlerini kınamak amacıyla tarafsız ve ortak tek bir gün belirlenseydi, “Demokrasi ve Milli Birlik Günü” çok daha anlamlı olurdu. HHH 15 Temmuz sonrasında ortaya konan tiyatro eserinin ikinci perdesinde, darbe girişimi bahane edilerek, sivil dikta yönetimi kurma aşamasına hız verildi. Olağanüstü hal ve baskı koşullarında bir anayasa değişikliğine ve referanduma gidildi; referandumla anayasanın kendisi ihlal edildi; anayasaya aykırı bir referandum yapıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin ve bağımsız yargının bazı yetkileri kısıtlandı; yasama, yürütme, yargı arasındaki güçler ayrılığı ortadan kaldırıldı; Hâkimler ve Savcılar Kurulu ile Anayasa Mahkemesi üyelerinin bir kısmının, yürütme organı, yani hükümet tarafından atanması sağlandı. Böylece yargı hükümetin emrine girdi; TBMM’nin de denetleme ve yasa çıkarma yetkisi budandı, milletvekilleri sembolik figüranlar haline dönüştürüldü. FETÖ’nün bombaladığı Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir darbeyi de AKP vurdu, laik düzenin monarşik yöntemle yıkılması süreci hız kazandı! Böylece, tiyatronun ikinci perdesinde, “Demokrasi ve Milli Birlik” gününün, “millilik” unsuruyla birlikte, “demokrasi” unsuru da tamamıyla ortadan kalktı. Bu tiyatronun yönetmeni, oyunun adını, “Monarşi, Teokrasi ve AKP Günü” olarak değiştirse, kötü bir oyun ortaya koymuş olsa da daha dürüst ve tutarlı olurdu! Seyfi Dursunoğlu’nu yayına davet etmek için ilk aradığımda, “Seni izliyo Türkiye üstüne çok konuşuldu. Doğrusu yaşadığımız her ne varsa, tümünü AKP’ye havale etmek kolaycılık oldu rum, akıllı adamsın, ekranda biraz ğu kadar yanlıştır. AKP hazır bulduğu takip edeyim, öyle karar verece zeminde Cumhuriyeti yıktı. Ona gele ğim” demişti. Yaz boyu defalar ne dek, bu sürece katkı verenleri unut ca konuştuk, her seferinde biraz mamak gerek. Tüm NATO şakşakçı daha içtenleşti dilimiz. Sonun Ayrıntılar sı sağ iktidarlar, gerici TSK (12 Mart, da yayına katılmaya karar ver 12 Eylül, 28 Şubat, EMuhtıra), TÜ Kral çıplak diyen di. Araçla aldırttık, kanala gel di, konuk odasında beni bekli SİAD milliyetçi, dinci çizgide uzlaştı. Yine de anlıyoruz ki “eski” Türkiye yordu; hemen koştum yanına, günlerinde asgari nezaket, değerler Huysuz! söyleşmeye başladık. Duyarlı, keskin zekâsı diri, sivri dilli, ölçülü ve bana ka bugüne göre çok ileriydi. Dursunoğlu o zaman da “öteki”ydi, şöhret ona farklı meşruiyet sağlamasaydı, bel lırsa kolay güvenmeyen biriy ki yürek ağrısı daha derin olacaktı. di. “Senin karşına çıkmak için birinin ölümünde çok daha derin yara Gariptir, halkımız her tür güce boyun çok düşündüm” dedi. Ülkenin en zorlu vardır, o kanamaya başlar. eğer; para, şöhret de bir tür iktidardır programını yaptığını, asıl onun karşı Seyfi Bey sırlarıyla ayrıldı aramız sonucunda! Diyeceğim; şimdi özlemle, sında bulunmanın güçlüğünü dile ge dan. Bir gün, “Kimseler üzülmesin, ra övgüyle Seyfi Dursunoğlu’nu ananla tirdim. İtiraz etti; “Ben gösteri yapıyo hatsız olsun istemem” demişti. Ya ra da samimiyet testi yapmak gerekir. rum, burada söyleyeceklerim tarihe ge şamını kitap haline getirmek üstü Sosyal medyada “Aykırı Sorular” çecek” dedi. Ülkenin gidişinden en ne konuşuyorduk, bazı anlattıkları ir programından bölümler dolaşıyor. Bi dişeliydi, kırgındı, belki biraz öfkeliy kiltti, üzdü. “Bunları yazmalıyız” de ri Huysuz’un bilgece sözlerinden ke di de! Bir de boyun eğmeyenlerdendi. yince, “olmaz” diye itiraz etti. Kendi silerek paylaşılmış, düşündürücü. Di Ölümüne dek aralıklarla konuş ni nasıl yetiştirdiğini, hangi dönemeç ğeriyse benim bir soruma verdiği ya tuk. Ben rahatsız etmemek için bek lerden geçerek son güne dek geldi nıtla ilgili, bana saldırmak için kurgu lerdim, o arardı. Belli ki siyasal orta ğini biraz öğrendim. Gösteri yapıyor lanmış. İnsanlar olayları bağlamından mı yakından takip ediyordu, özellikle du, siyasal inceliği olan şakaları çok kopararak tamamıyla kötücül biçim basının halinden hoşnut değildi. Ek tu; dahası, toplumun yüzüne, “maske de neler yapabileceğini yine gösterdi. ranların vasata eyvallah etmesinden li balo”yu inatla sürdürdüklerini gös Seyfi Bey’le dostluğumuz vardı. Kolu de mutsuzdu. Toplumsal meseleler terdi. Aynaydı. İnsanlar sahnede Ze kanadı kırık olduğu zaman başını çe hakkında fikrini söylerdi. Bir de sanı ki Müren’i, Bülent Ersoy’u ve ben virenler, sesi kesildiği zaman kafası rım vefasızlıktan yakınıyordu, onu se zer isimleri alkışlıyor, hayranlık duyu nı kuma gömenler şimdi ucuz kahra venler unutmadı belki ama yeterince yordu, ama cinsel yönelimi kendinden manlık peşinde. O güç günlerde ya direnmediler de! Huysuz, çok sevdi farklı olanı komşu istemiyordu örne nında olmak önemliydi. Ölüleri pek ği sahneye, ekranlara erken veda et ğin! Buradan başlayın, üst üste koyun seviyoruz, keşke yaşarken de hal ha ti. Uzun bir ömrün ardından öldü. Bu işte… Elbette malvarlığını ÇYDD’ye tır sormayı bilsek, adil olsak… kadar yaşamak kolay değildir. Uzun bırakması, bedeninin kadavra olması Ülkenin renkleri bir bir soluyor. İfa yaşamış biri için üzülsek de esas ke nı istemesi de politik tutumdur. İnsan de özgülüğü daralıyor. Düşünseni derimiz içinde bulunduğumuz du lar yaşarken de öldükten sonra da ta ze “eski” Türkiye’yi bile arar olduk… rumdan kaynaklıdır. Ölümle yüzleş vır alıyorlar, bunun örneği oldu! Sorun sadece AKP de mi? Yoksa bu mek rahatsız eder insanı; Huysuz gibi AKP’li yıllarla birlikte “eski” ve “yeni” ikiyüzlülük mü nefessiz bırakıyor bizi? Mehmet Baransu’ya 19 yıl 3 ay hapis cezası Mersin 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, aralarında gazeteci Mehmet Baransu’nun da bulunduğu 70 sanığın yargılanmasına devam edildi. Son sözü sorulan sanık Baransu, tahliyesini talep etti. Mahkeme, sanığın ‘gizliliği ihlal’ suçundan 2 yıl hapsine, ‘Yasaklanan bilgileri açıklama’ suçundan ise 4 yıl hapsine hükmetti. Mahkeme heyeti, Baransu’ya ayrıca ‘silahlı terör örgütüne üye olma’ suçu kapsamında da 13 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Baransu’nun 3 suçtan toplam19 yıl 6 ay hapsine hükmedildi. l DHA İstanbul’da IŞİD operasyonu: 27 gözaltı İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, terör örgütü IŞİD adına faaliyette bulunan ve sosyal medya üzerinden Hz. Muhammet’e hakaret edildiği iddiası üzerine eylem arayışı içerisine girdikleri belirtilen şüphelilerin yakalanması için çalışma başlattı. Polis ekipleri, dün sabah saatlerinde 15 ilçede eş zamanlı operasyon düzenledi, 27 şüpheli gözaltına alındı. Şüphelilerin evlerinde yapılan aramalarda dijital malzeme ve av tüfeği kartuşları ele geçirildi. l İHA Sahte kimlikle hücre evi kiralamış Adana’da, FETÖ’den 9 yıl 9 ay hapse mahkum edilen sözde “İncirlik Üssü mahrem imamı” hakkındaki gerekçeli kararda, sanığın örgüt mensuplarının saklanması için sahte kimlikle “gaybubet evi” denilen hücre evi kiraladığı belirtildi. 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin kararında, M.K’nin, örgüt içi tayine tabi tutularak FETÖ ile iltisaklı kurumlarda çalıştığı, “Abdülsamet” kod adıyla İncirlik Üssü’ndeki subaylardan sorumlu mahrem imam konumunda örgüte eleman temin ettiği bildirildi. l AA BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ İpten düğümlü saçaklarla oluşturulan bir el sanatı. 2/ İsveç’te kış sporları merkezi olan bir yer... Bitkisel tellerden yapılmış, kaba örgülü büyük çuval. 3/ Mersin ağacının, nohut büyüklüğünde ve morumsu siyah renkli meyvesi. 4/ Romanya’nın plaka kodu... Eski Türklerde çocukları koruyan tanrıça. 5/ Gümüşbalığı. 6/ Bir nota... “Saçlarıma ak düştü / Sana bulamadım” (Şarkı)... Afrika’da bir ırmak. 7/ Kantoda Doğu giysileriyle yapılan dansın adı... Eski Mısır’da güneş tanrısı. 8/ Kamufle etmek. 9/ Uygun bulma, tasdik... İpekli peştamal. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kimi bölgelerde kadınların sokağa çıkarken manto üstüne örtündükleri işlemeli geniş 1 23 4 5 6789 1 234 5 678 9 1 1 2 3 G İ L İ ND İ RE ÖREN EDA T DOK A T AMA 2 3 4 EN K LOR 4 5 6 Ç İ TA KETE AYAS UR 5 7 Ş I NAV AL İ 6 8 9 ASES UTUK T I NAZTEPE 7 8 örtü. 2/ Bir etkinliğin geçici olarak durdurulduğu süre... 9 Zorba hükümdar. 3/ Gübre, tezek... Kekliğin boynundaki siyah halka. 4/ Amasya’nın Taşova ilçesinde, doğal güzelliğiyle tanınmış bir göl. 5/ Tanrıtanımaz... Kır ya da köy yaşamını anlatan kısa şiir. 6/ Tanrı tarafından lanetlenmiş olan... Kolaylıkla aldatılabilen. 7/ Bir toplulukta çalışan insanların her biri... Yaklaşık on iki bin yıl önce Pasifik’e gömüldüğüne inanılan kıta. 8/ Bir peygamber... Gelir. 9/ Harekât merkezi... Dalkavuk. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr 20 TEMMUZ 2020 SAYI: 34617 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: reklam@cumhuriyet.com.tr Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:51 05:42 13:15 17:13 20:39 22:22 Ankara 03:42 05:30 13:00 16:55 20:20 22:00 İzmir 04:14 05:57 13:23 17:15 20:39 22:15 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com Ayrıntılar Kafkaslar için 3+3 modeli Türkiye ile Rusya, Suriye’de “işbirliği ve rekabet”, Libya’da ise “rekabet ve işbirliği arayışı” içinde. Yine Karadeniz de işbirliğinin öne çıktığı bir alan. Ukrayna ise iki ülkenin karşıt cephelerde konumlandığı bir alan. Kafkasya ise çıkarların çeliştiği alanlardan. Doğalgaz boru hattı, nükleer santral, füze savunma sistemi, turizm, tarım ürünleri ticareti gibi konular, işbirliği alanları. Ayasofya ve Kanal İstanbul konuları ise şimdilik geçiştirilmiş potansiyel sorunlar. Bu girişi, Azerbaycan Ermenistan sınır çatışması konusunda Ankara ile Moskova’nın yaklaşımlarını analiz edebilmek için yaptık. Başlayalım: Amerikancılar Rusya’yı işaret ediyor Türk basınında ağırlıklı olarak bu son çatışma, Moskova’nın Ankara’ya mesajı olarak yorumlanıyor. Yorumcuların ağırlıklı olarak TürkAmerikan işbirliğinin yeniden başlamasını savunan kesimler olduğunu da belirtelim. Erdoğan ve Trump’ın Libya’da “ortak çalışma” mutabakatına varmasıyla birlikte Türkiye’nin çıkarlarının Rusya’yla değil ABD’yle hareket etmekten geçtiğini yüksek sesle savunmaya başlayan bu kesim, “milli duyguları” da körükleyerek açık bir Rusya ve Ermenistan düşmanlığı kışkırtıyor. Bu yorumcuların Rusya’yı işaret edebilmesinin maddi zemini ise Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki son çatışmanın işgal altındaki Dağlık Karabağ’da değil de oraya 250 km uzaklıktaki Tovuz’da yaşanıyor olması. Zira Tovuz, TANAP ve BTC boru hatları ile BakuTiflisKars demiryolu hattı üzerinde. Buradan hareketle meseleye ayrıca “enerjipolitik” açıdan da bakılarak daha kapsamlı bir Rusya hamlesi yorumu yapılıyor. 2018’de Ermenistan’da ‘kadife devrim’ Bize göre konu, çizilen “büyük resme” ait bir konu değil. Daha çok Ermenistan’ın, bir parça da Azerbaycan’ın iç politikasıyla ilgili… Ne demek istediğimizi anlatabilmek için kısa bir anımsatma yapmalıyız: Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan, 20082018 yılları arasında iki kez cumhurbaşkanlığı yaptı; ardından ülkeyi başkanlık sisteminden parlamenter sisteme geçirdi ve başbakan oldu. Rusya yanlısı Sarkisyan’ın bu girişimi haliyle toplumsal bir tepkiye dönüştü. O tepkiyi fırsata dönüştüren Batı’nın desteğiyle Nikol Paşinyan 8 Mayıs 2018’de Ermenistan başbakanı oldu. Batı’nın bu değişimdeki rolü o kadar açıktı ki, Paşinyan ilk günden beri başbakanlığını “kadife devrim kazandı” diye formüle etti sürekli. Renkli devrimler, biliyorsunuz, ABD’nin SSCB’nin dağılmasından sonra Rusya’yı çevrelemek için eski SSCB ülkelerinde yaptığı darbelerdi: 2003’te Gürcistan’da “gül devrimi”, 2004’te Ukrayna’da “turuncu devrim”, 2005’te Kırgızistan’da “lale devrimi” yapıldı; bir de Azerbaycan’da başarısız bir renkli devrim girişimi oldu… Paşinyan’ın, zaferini bu çizgi içinde “kadife devrim” olarak nitelemesi, ABD yanlısı ve Rusya karşıtı konumuyla ilgilidir. Kullanışlı çatışma Son sınır çatışmasını anlayabilmek için Paşinyan’ın durduğu yeri iyi anlamak gerekiyor. Paşinyan, Azerbaycan’la “düşük dozda” bir çatışmayı, ülkesini Batı limanına demirleyebilmenin aracı olarak görüyor. Şöyle: Eğer Rusya Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün tüzüğü gereği Ermenistan’a yardım ederse, Paşinyan hem Azerbaycan’a karşı hem de Türkiye’ye karşı başarı kazanmış ve bunu iç politikada kullanmış olacak. Eğer Rusya, Türkiye’yle karşı karşıya gelmemek için meseleye karışmazsa, Paşinyan, iç kamuoyunu ABD’yle hareket etmenin zorunluluğuna ikna edebilecek. Üstelik “milliyetçi duyguların” köpürtüldüğü bu şartlarda iki yıl önce “kadife devrim” sürecinde söz verilen ama yapılmayan vaatler de unutturulmuş olacak… Konuştuğum Azerbaycanlı uzmanlar, aynı ölçülerde olmasa da Baku açısından da tablonun “kullanışlı” olduğuna işaret ediyorlar. Bu “düşük dozlu” çatışmanın doğuracağı “milliyetçi duyguların”, 2017’de cumhurbaşkanı yardımcısı olarak ülkeyi kocası İlham Aliyev ile birlikte yönetmeye başlayan Mihriban Aliyeva’ya yönelik tepkileri frenlemekte kullanılacağına işaret ediyorlar. Her iki başkentte de ciddi “yolsuzluk” dosyaları konularının olduğunu önemle belirtelim! Bölgesel işbirliği zemini: Astana Platformu Kuşkusuz bunlar kesinlik kazanmamış, ham yorumlar. Üstelik Erivan ve Baku açısından bakıldığında, bu analiz düzleminde büyük risk aldıklarını da söyleyebiliriz. Bizim için önemli olan Türkiye’nin çıkarıdır. Türkiye’nin toplam çıkarının ise komşularıyla ve Rusya’yla işbirliği yapmasından geçtiğini savunan biri olarak, her gelişmeyi, bu işbirliğine yaptığı olumluolumsuz etki ile değerlendirmekteyiz. O nedenle de geçen yıllarda Tahran’ın Kafkaslar için önerdiği 3+3 formülünü oldukça önemsiyoruz: Türkiye, İran ve Rusya üçlüsü yan yana gelirse, Kafkaslar’daki Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan üçlüsünün sorunları çözülür. Bugün bu öneri Astana Platformu ile kısmen hayata geçmiş durumda. O nedenle ErmenistanAzerbaycan çatışması üzerinden Türkiye ile Rusya’nın karşı karşıya getirilmesi değil, tersine Türkiye, Rusya ve İran’ın daha da geliştirilebilecek işbirliğinden hareketle Kafkaslar’daki sorunları bölge yararına çözmenin zemini var…
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear