29 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EKONOMİ TASARIM: SERHAN EREN ekonomi@cumhuriyet.com.tr 11 20 TEMMUZ 2020 PAZARTESİ Prof. Kara, kredi büyümesiyle ilgili bu noktadan sonra risklerin daha fazla artmaması için uyardı: Gazdan ayağı çekme vakti Merkez Bankası’nın eski başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara: Dış açıkla oluşan kur baskısının enflasyonist süreçle birleşerek sarmala dönüşmemesi için, para politikasında daha temkinli duruş ve kredilerde normalleşme gerekiyor. Bilkent Üniversitesi öğretim üyesi ve eski Merkez Bankası Başekonomisti Prof. Dr. Hakan Kara, yüksek enflasyon ve düşük istihdamın bir süre daha gündemde kalacağına dikkat çekti. Kara, hızlı kredi artışının döviz rezervleri ve enflasyon üzerindeki yan etkilerinin yakından takip edilmesi gereken bir döneme girildiğini vurguladı. Bu dönemde döviz kurunun şeffaf olmayan yöntemlerle kontrol edilmeye çalışıldığını anlatan Prof. Dr. Hakan Kara ile koronavirüsün ekonomi üzerindeki etkilerini, Merkez Bankası kararlarını ve son gelişmeleri konuştuk. n Koronavirüs salgınının ekonomik boyutu ne olacak? Salgının ekonomik maliyetinin nereye varacağı henüz tam olarak bilinmiyor. Mevcut yapılan projeksiyonlar işlerin büyük ölçüde yolunda gideceği ve ekonomilerin tekrar kapatılmayacağı varsayımına göre yapılmakta. Küresel ekonominin yüzde 5 küçülmesi bekleniyor. İstihdam kayıpları ve yoksulluk artışı bu yıl önemli boyutlara ulaşacak. Önümüzdeki döneme dair en ciddi risklerden biri yüksek borçluluk. Eğer işler yolunda gitmez ve ikinci dalga ekonomileri tekrar kapatırsa zincirleme iflaslar görülebilir. n Türkiye’nin salgına karşı ekonomide aldığı tedbirleri nasıl buluyorsunuz, yeterli mi sizce? İlk aşamada sağlık tarafında faydalı işler yapıldı. Makroekonomik tedbirlerin ise yan etkilerini yakından takip etmemiz gerekiyor. Kredi genişlemesinde hızlı gittik ve bazı riskler birikmeye başladı. Cari denge hızla bozulurken enflasyon yükseldi, uluslararası rezervler azaldı. Para ve kredi politikalarıyla verilen destekleri biraz normalleştirmek sağlıklı olabilir. Bunun yerine kayıt dışında işini ve gelirini kaybetmiş kesime ulaşacak nokta atış gelir transferlerine ve şirketlerin mali bünyesini iyileştirecek mekanizmala ra odaklanmak gerekiyor. Asıl sorun çözülmeli n Türkiye’nin ekonomide ana sorunu dolar kuruymuş gibi yansıtılıyor, sizce ekonomik sorunların temelinde neler var? Dışarıdan bakıldığında mevcut durumda kurun istikrarlı olması ve faizin düşük tutulmasına odaklı bir strateji uygulanıyor gibi görünmekte. Bu da asıl sorunu çözmek yerine semptomları gidermeye çalışmak anlamına geliyor. Oysa bu iki hedefi bir arada kalıcı olarak tutturmanın tek yolu fiyat istikrarını sağlamak. Son 10 yılda yaşanan süreç enflasyonla mücadele konusunda daha samimi ve kararlı olmanın önemine işaret etmekte. Bu konuda bir başarı hikâyemizin olmaması bugün yaşadığımız bazı açmazlarının temelini oluşturuyor. Enflasyonla mücadele makro bakış gerektiren oldukça teknik bir konudur. İşin teknik kısmını ehil kurumlara delege edilmeli. Kurumsal yapının güçlendirilmesi kritik önemde. n Türkiye’nin ciddi bir dış borcu söz konusu, bu soruna nasıl çözüm bulunabilir? Kalıcı çözüm için cari işlemler dengesinde sürdürülebilir fazla sağlamamız gerekiyor. Öngörülebilir ve kendi içinde tutarlı bir politika çerçevesi oluşturup enflasyonla mücadelede daha kararlı bir perspektif ortaya koyabilirsek dış borçların vadesi ve kalitesi artar. Prof. Dr. Hakan Kara DENENMEMIŞ ILAÇLARI FAZLA DOZDA KULLANDIK n Bu kriz süresince Merkez Bankası ve BDDK’nin attığı adımlar var. Bunlar ne kadar etkili? Krizle oluşabilecek tahribatın önlenmesi için ekonomiye her türlü para ve kredi desteğinin verildiği, bir nevi ilk yardım müdahalesi gerekiyordu. Bu reçete hızla uygulandı. Ancak bünyemiz yeterince güçlü olmadığı için bu tedavinin yan etkilerine maruz kaldık. Burada bünye ile kastettiğim enflasyon, tasarruflar ve verimlilik gibi temel iktisadi konular daki göreli konumumuz. Yan etkilerle mücadele etmek için de uzun vadede ciddi maliyetleri olabilecek denenmemiş ilaçları fazla dozda kullandık. Mesela döviz kurunu şeffaf olmayan yöntemlerle kontrol etmeye çalıştık. Merkez Bankası’nın rezervlerini hızlı bir şekilde kullandık. İç ve dış yatırımcıyı tedirgin eden kısıtlamalar ve işlem maliyetleri uyguladık. Bu uygulamalar ekonomimize dair risk algısını artırdığı için önemli miktarda sermaye çıkışı oldu. SORUNLU KREDILERI ARTIRABILIR n Başta kamu bankaları olmak üzere bankacılık sektöründe ciddi oranda kredi sıçraması yaşanıyor, nasıl değerlendiriyorsunuz? Faydaları ve riskleri doğru tartmak lazım. Talebin toparlanması ve nakit akışlarının desteklenmesi açısından kredi artışının genelde yararlı ve gerekli olduğunu söyleyebiliriz. Kredi faizleri negatife çekilince, birçok yurttaş ev ve araba almak için kredi kullandı. Bu süreç bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Bankalar ne kadar çok kredi verirse o kadar iyidir, bunun kamuya bir maliyeti yok gibi bir algı oluşabiliyor. Oysa hızlı kredi genişlemesi enflasyon ve cari denge gibi göstergeleri bozarak topluma maliyet yaratıyor. Bankalar hızlı kredi dağıtmak durumunda kaldığında yeterince seçici olamayabiliyor. Bu da ileride geri dönmeyen sorunlu kredileri artırarak finansal istikrarı olumsuz etkileyebiliyor. Covid sonrasında hızlı kredi artışı ilk planda gerekliydi ve bir ölçüde faydalı oldu; ancak bu noktadan sonra riskleri daha fazla artırmamak için kredi büyümesinde gazdan ayağımızı çekme zamanı geldi. Yüksek enflasyona devam n Enflasyonda genelde TCMB hedefleri ve tahminlerinin tutma ihtimali düşük oluyor, piyasa bu defa neden Merkez’in tahminlerine inansın? Son dönemde yaptığımız bir çalışmada piyasanın beklentilerini oluştururken TCMB hedeflerini ve tahminlerini pek dikkate almadığı bulgusuna ulaşmıştık. TCMB’nin yüzde 7.4’lük tahmininin tutması için ikinci altı aylık birikimli enflasyonun yüzde 1.6 olması gerekiyor ki bu imkânsıza yakın. Para ve kredi artışının mevcut hızını da dikkate alırsak, enflasyonun yılı tek hanede bitirme olasılığının epey azaldığını söylemek mümkün. Özetle, yüksek enflasyon ve düşük istihdam bir süre daha gündemde kalmaya devam edecek. İstihdama bakın n Ekonomi yönetimi ‘V’ şeklinde büyüme senaryosu üzerinde duruyor, sizin öngörünüz ne, işsizlik nereye varır? İç talepte ciddi toparlanma var ancak dış talep, turizm ve diğer hizmet sektörlerinde iyileşmenin kademeli olması büyümedeki toparlanmayı sınırlayabilir. Öncü veriler işgücü piyasasında yakın vadede bir iyileşmeye işaret etmiyor. İşsizlerin iş bulma ümidini kaybettikleri için artan şekilde işgücünden çıkmaları kaygı verici. Bu dönemde işsizlik oranını değil, istihdam oranını izlemek lazım. İşsizlik oranları bilgi değerini yitirdi. KISA VADELI BAKIŞ RISK BIRIKTIREBILIR n Merkez Bankası (TCMB) rezervleri eriyor, mayısta 90.9 milyar dolar olan TCMB rezervinin yüzde 61’i swap’la sağlandı, bu ne tür riskler getiriyor? TCMB rezervlerinin önemli bir bölümünün bankalarla yapılan swap’lardan oluştuğunu görüyoruz. Son dönemlerde bankalar artı TCMB toplam net döviz pozisyonunun hızlı bir şekilde azalması ülkemizin dış finansman ve kur şoklarını karşılama kapasitesine dair kaygıları beslemeye başladı. Bu da risk algısını artırarak devletin ve şirketlerimizin yurtdışı borçlanma maliyetini yükseltiyor. Bu süreçte hem sermaye çıkışı yaşanıyor hem de piyasalarımız dış şoklara karşı daha hassas hale geliyor. Kısa vadede semptomları gidermek için uzun vadeli riskler biriktiriyor olabiliriz. n Cari açık geçen yıl fazlaya geçmişti, bu yıl ekonomi küçülürken neden hızla arttı, bu durum kalıcı olur mu? Yılın ilk beş ayında 16.7 milyar dolar cari açık vermişiz, nette de sermaye çıkışı var. Yani açığı finanse edecek sermaye girişi olmamış. Peki, cari denge neden bu kadar hızlı bozuldu? Birincisi pandemi sonrasında ihracattaki düşüş. İkincisi altın ithalatındaki artış. Üçüncüsü de hızlı kredi büyümesine bağlı olarak iç tüketimin ve ithalatın beklenenden güçlü seyretmesi. İkinci yarıda ihracatın toparlanması dış açıktaki bozulmayı sınırlayacak. Yine de yıllık cari açık artmaya devam ederek 30 milyar dolara yaklaşabilir. Dış açıkla oluşan kur baskısının enflasyonist süreçle birleşerek olumsuz bir sarmala dönüşmemesi için para politikasında daha temkinli duruş ve kredilerde normalleşme gerekiyor. Kurban pazarlarında sahte para uyarısı Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu (TESK) Genel Başkanı Bendevi Palandöken, bayram yoğunluğunun yaşandığı kurban pazarlarında sahte paraya karşı çok dikkatli olunması ve bu konudaki denetimlerin sıklaştırılması gerektiğini bildirdi. Palandöken, yoğunluğun yaşandığı pazarlarda sahte paraların piyasaya daha çabuk yayılabileceğine işaret ederek söz konusu satış noktalarında zabıta ve polis ekipleri tarafından yapılan sahte para denetimlerinin sıklaştırılmasını talep etti. Kredi kartıyla harcama salgın öncesine döndü İstanbul Ticaret Odası’nın (İTO) Merkez Bankası verilerinden yaptığı araştırmaya göre, 19 sektörün 12’sinde banka ve kredi kartları ile satışlar koronavirüs öncesine döndü. İTO’nun araştırmasına göre, tüketicilerin kartla yaptıkları harcamalar elektronik eşya ve bilgisayarda yüzde 47 artarken, müteahhit işlerinde artış yüzde 33, mobilya ve dekorasyon ile yapı malzemeleri, hırdavat, nalburiyede ise yüzde 27 yükseldi. Harcama kalemlerini yüzde 24 artışla araç kiralama, yüzde 14 artışla doğrudan pazarlama izledi. Market ve alışveriş merkezleri, bireysel emeklilik, hizmet sektörleri, kuyumcular, yemek, sağlıksağlık ürünlerikozmetik, eğitimkırtasiyeofis malzemeleri harcamalarının da pandemi öncesi seviyesine hızla yaklaştığı belirtildi. l Ekonomi Servisi Karantina oyun sektörüne yaradı Türkiye Oyun Geliştiricileri Derneği (TOGED) Yönetim Kurulu Başkanı Ali Erkin, Covid19 salgını sonrasında kısıtlanan sosyal faaliyetler dolayısıyla oyun sektörünün ortaya koyduğu ürünlere ilginin ciddi biçimde arttığını söyledi. Karantina sürecinde pek çok yerli geliştiricinin evlerinden şirket kurduğunu anlatan Erkin, ortaya konulan performansa bakıldığında oyun geliştirme sektörünün bu yıl için ihracat hedeflerini aşmasını beklediklerini dile getirdi. Ya Trump gitmezse? Covid19 salgını başladığından bu yana kamuoyu yoklamaları Trump’ın toplumsal desteğinin giderek zayıfladığını düşündürüyor. Bu sırada, Trump döneminde başlayan “süreç olarak faşizmi” hızlandıran gelişmeler, Trump’ın Beyaz Sarayı terk etmeye niyetli olmadığını, kasım seçimlerinde bir “hukuk darbesi” olasılığını gündeme getiriyor. Süreç olarak faşizm Trump, artık denetimden çıkan Covid19 salgını üzerine konuşmuyor, yerine ırkçı, dinci bir “hukuk ve düzen” söylemini yoğunlaştırıyor: Irkçılığın ve köleciliğin simgesi olan Güney’in bayrağını savunuyor. “Siyah Yaşamlar Önemlidir” hareketini bastırmaya çalışıyor; polisin siyahlardan çok, beyazları öldürdüğünü iddia ediyor. Onu Mesih olarak gören dinci evanjelik seçmenin fantezilerine kendisinin de inanmaya başladığı, “kültürel Marksizm” denen bir komployu yayan kimi fanatikleri Beyaz Saray’da yanına aldığı görülüyor. Bir The Nation araştırmasına göre, Trump’ın maşası olarak çalışan, artık uluslararası ilişkiler konusunda da demeçler vermeye başlayan (büyük ABD şirketlerini Çin konusunda uyarıyor, hatta tehdit ediyor), Başsavcı William Bar’ın emriyle Federal Hükümet (merkezi hükümet) 17 yıl sonra idamları yeniden başlatmış. İki kişi idam edilmiş, ilk sırada iki kişi daha ve ondan sonra da 60 idam mahkumu var. Bu sırada Trump, CIA’nın gizli operasyon yapma yetkisini genişletmiş. The Guardian ve Los Angeles Times’ın aktardıklarına göre, Trump’a bağlı Gizli Servis personeli Oregon’da plakasız arabalarla, kimliksiz üniformalarla dolaşıyor, insanları herhangi bir gerekçe göstermeden alıp götürüyor, daha doğrusu kaçırıyorlarmış. Kısacası “süreç olarak faşizm” ilerliyor. ‘Yasal darbe’ tehlikesi var! Trump’ın 2016 yılında başkan seçilmesini sağlayan koalisyonun, dinci, ırkçı çekirdek seçmeni hâlâ sadakatini sürdürüyor. Cumhuriyetçi Parti’nin Senato ve Meclis seçimlerine katılacak adayları da Trump’a bağlı kalmaya devam ediyorlar. Buna karşılık, Trump’ın pandemiyi yönetmedeki başarısızlığı, “Siyah Yaşamlar Önemlidir” hareketine karşı düşmanca tutumu, Güney’in bayrağını savunmadaki ısrarı, vatandaşları ırkçılık üzerinden kutuplaştırma çabaları, beyaz seçmenden yaşlıların, eğitimlilerin ve kadınların bir kesiminin Trump’ı terk etmeye başlamasına yol açmış. Ancak, kamuoyu yoklamalarında Trump’ın aldığı destek belirgin biçimde gerilerken, Demokrat Parti’nin desteği şimdilik aynı oranda artmıyor. Bu durum, Demokratların kasım seçimlerini ancak çok az bir farkla kazanabileceğini düşündürüyor. Trump ve Cumhuriyetçi Partili Ulusal Komitesi de (RNC) bu olasılığa yatırım yapıyorlar. Olası bir Demokrat Parti zaferinin meşruiyetini daha şimdiden sorgulamaya başladılar. “Postayla oy verildiğinde büyük hileler olacak” iddiaları hiçbir maddi temele dayanmadan hızla yayılıyor. RNC avukatları postayla oy vermeyi sınırlamak için kritik eyaletlerde davalar açıyorlar. RNC bu davalar için bugüne kadar 20 milyon dolarlık bir fon yaratmış. Rolling Stone dergisinin aktardığına göre bu fon yaratma kampanyasını, perakende mağazalar zinciri L.L. Bean, finans sektöründen, ilaç sanayinin, kömür sektörünün devlerinden kimi isimler, ünlü Madison Square Garden’in sahibi James Dolan ve Marvel Entertainment (kültür endüstrisi) şirketinin yönetim kurulu başkanı Ike Perlmutter gibi kimi “plütokratlar” destekliyorlar. RNC, postayla oy verme işlemine karşı dava açmaktan seçmen listeleriyle oynamaya kadar türlü yöntemlerle seçimlere katılımı düşürmeye çalışıyor. Muhafazakâr The Heritage Foundation’un kurucularından Paul Weyrich bir defasında bir grup evanjelik lidere yaptığı konuşmada, “Herkesin oy vermesini istemiyorum” … “Oy veren nüfus arttıkça seçim kazanma şansımız zayıflıyor” demiş. Demokrat Parti adayı Biden kıl payı kazanırsa, RNC, Trump kampından büyük bir tepki gelmesini, hatta silahlı kitlelerin sokaklara inmesini, kararın, çoğunluğu Cumhuriyetçi hâkimlerden oluşan Yüksek Hâkimler Kurulu’na kalmasını bekliyor. Bu durumda Trump, seçimleri kaybetmiş olsa bile bir “hukuk darbesiyle” Beyaz Saray’ı elinde tutmaya devam edebilecek. Bu senaryo gerçekleşirse, yeni Trump hükümetinin, “hukuk ve düzen” sloganıyla daha da sertleşmesini, silahlı milislerin etkinliğinin artmasını “süreç olarak faşizmin” hızlanmasını beklemeyebiliriz.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear