23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 13 18 HAZİRAN 2020 PERŞEMBE Bergama Sunağı’nın frizlerinde gigantlar ile tanrılar arasındaki savaş sahneleri betimleniyor. Cevdet Erek’in eserinde ise bu frizin yerini hoparlörler alıyor. Cevdet Erek’in Arter’deki eseri, kaldığı yerden ziyaretçilerini ORHUN ATMIŞ ağırlamaya devam ediyor Bergama’yı duyun! Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde gerek padişahların hediye etmesiyle gerek gizlice birçok tarihi eser Avrupa’ya kaçırıldı. Bunların belki de en göz alıcı olanı İzmir’deki Bergama Sunağı’ydı. Zeus Altarı olarak da bilinen yapı o kadar görkemliydi ki Almanya’nın başkenti Berlin’de herhangi bir müzeye sığmadığı için kendisine özel bir müze yapıldı. Sunak, MÖ 2. yüzyılda yani Helenistik dönemde, Pergamon Krallığı’nın Galatlara karşı kazandığı savaşın ardından inşa edildi. Sunağın antik dönemde içinde kurban törenlerinin yapıldığı düşünülüyor. Anıtı çevreleyen “Büyük Friz”in (friz: taban kirişi ile çatı arasında kalan, kabartmalarla bezeli ya da düz şerit) üzerinde mitolojik bir hikâye yer alıyor: Gigantlar ile gökyüzündeki Olimpos tanrıları arasındaki savaşın tasvirleri... İşte bu noktada koronavirüs salgını öncesi 27 Şubat’ta Arter’de açılan Cev tek dinlediğimizde neler mi duyuyoruz? det Erek’in “Bergama Stereotip” sergisi Örneğin tekrar tekrar davul çalıyor bir devreye giriyor. hoparlörden, bir diğerinden metal mü zisyenlerinin gırtlaktan çıkardığı ses Sesli bir mimari yerleştirme leri ya da hayvan seslerini duyuyorsu Galeri 1’deki sergi, sanatçı nuz. Yapıtın çevresinde aynı nın mekân için yeniden tasar bir sunakmış gibi dolaşılabili ladığı sesli bir mimari yerleş yor, merdivenlerle üstüne çı tirmeden oluşuyor. Bu mimari kılabiliyor. yerleştirme, gigantlar ile tanrı Yapıttan uzaklaştığınızda lar arasındaki savaştan sahne ise yanlarından geçerken tek lerin betimlendiği Büyük Friz’i tek duyduğunuz seslerin hep sergi mekânına farklı sesler ya sini birlikte dinliyorsunuz. Ya yan hoparlörlerle yeniden yo ni yaklaşın, uzaklaşın, üzerin rumluyor. Yani tasvirlerde gör de yürüyün, hatta karşısına düklerimizi, Erek’in yapıtın geçip oturun, gözlerinizi kapa da bu kez duyuyoruz. “Sesli su tın. Bir savaşa hazırlığı, ordu nakta” yanlarından geçtiğiniz Cevdet Erek ların yürüyüşünü hissedecek de farklı sesler duyduğunuz 13 siniz. Benim zihnimde direkt adet hoparlör var. Hepsi, büyük konser olarak “Yüzüklerin Efendisi” filminden ler için yapılmış, özel hoparlörler. Bun sahneler canlandı. lardan en uzunu 35 saniye, en kısası “Bergama Stereotip”, sanatçının ise bir saniye süren sesler çıkıyor. Tek Almanya’nın Bochum şehrinde ilk kez 2019 yılında sergilediği, ardından Berlin’deki Hamburger Bahnhof Müzesi’nin tarihi binasında gösterilen “Bergama Stereo” başlıklı yapıtının devamı ve bir varyasyonu niteliğinde. Sunağın tarihi Küratörlüğünü Selen Ansen’in üstlendiği sergi, hareket noktası olarak aldığı Büyük Bergama Sunağı’nın mimarisini ve serüvenini yeniden yorumluyor. Sunağın tarihini oluşturan yerinden edilme hikâyelerinden yola çıkan “Bergama Stereotip”, dünyanın farklı yerlerindeki diasporaların güncel meselelerine de işaret ediyor. Bochum’daki sergide yer alan yapıt, kentin madencilik geçmişine atıfla simsiyah. Ancak Erek’in büyüdüğü, çalışmalarını sürdürdüğü İstanbul’daki yapıtı ise şehrin geleneksel ahşap evlerinin aşı boyası rengini benimsiyor. “Bergama Stereotip”, 15 Kasım’a kadar ziyaret edilebilir. Yürümek... Haziran ayı bana en çok yürümek sözcüğünü anımsatıyor... “Yürümek” sadece bir sözcük, bir fiili belirleyen sözcük değil... “Yürümek” sadece bir eylemi anlatmıyor. Aynı zamanda bir kavram... Yürümek, yani ileriye bakmak... Yürümek, yani ilerlemek... Yürümek, yani amaca ulaşmak, hedefe varmak için harekete geçmek... Yürümek, aynı zamanda cesaret işidir... Bir meydan okumadır... Tıpkı sevgili Sevgi Soysal’ın “Yürümek” romanındaki gibi... Dostluğun, aşkın, cinselliğin, toplum baskısının, değer ölçülerinin sınıfsal açıdan sorgulandığı; Ankara sokakları aracılığıyla ülkedeki toplumsal ve kültürel değişimi irdeleyen Ela ile Mehmet’in öyküsü gibi... 1970 TRT Roman Başarı Ödülü’nü kazanan kitap az çekmedi bu devletin elinden. Müstehcenlik gerekçesiyle yasaklandığını, toplatıldığını bile anımsıyorum... HHH Yürümek deyince elbet 1516 Haziran işçi sınıfının yürüyüşü geliyor aklıma ve yüreğime... Müthiş bir direniş, bir isyandı! Sendikal hakların yok edilmesiyle ilgili yasa Meclis’te kabul edilince, 15 Haziran 1970’te on binler yürüyüşe geçti... Sanki bütün İstanbul yürüyordu! O gün Cağaloğlu’ndaydım. Valilik önündeki protestoları unutamam. Polisle çatışmayı, yolların kapanmasını, köprülerin açılmasını, 16 Haziran’da katılımın çoğalmasını, Türkiye’nin her yanına yayılmasını... Yasa ancak 1971’in ilk aylarında kaldırılacaktı... 2020 Emmy Ödülleri Sunucu Jimmy Kimmel... Televizyon Akademisi, bu yıl 72.’si düzenlenecek olan Emmy Ödülleri’nin sunucusunun ünlü talk show’cu Jimmy Kimmel olduğunu Twitter’dan duyurdu. Açıklamada, “Jimmy Kimmel’in 20 Eylül’de yapılacak olan 72. Emmy Ödülleri sunuculuğuna döndüğünü duyurmaktan mutluyuz” denildi. 2012 ve 2016 yıllarında da Emmy Ödüllerini sunan Kimmel da kendi Twitter hesabından haberi doğruladı. Salgına atıfta bulunarak “Nerede, nasıl ya da neden bunu yaptığımızı bilmiyorum ama yapıyoruz ve ben de sunuyorum” yazdı. Akademi, birkaç ay önce salgın nedeniyle seçim ve oylama kurallarının değiştiğini bildirmişti. Buna göre Emmy adaylığı duyurusu 14 Temmuz’dan 28 Temmuz’a alındı. Ödül oylaması ise 2 Temmuz 13 Temmuz tarihleri arasında yapılacak. Sosyal mesafeli bale kostümü Hollanda Ulusal Balesi, tasarım şirketiyle işbirliğine giderek 1,5 metrelik sosyal mesafeyi korumayı sağlayan dans kıyafeti üretilmesini sağladı. 1,5 metrelik sosyal mesafeyi koruyarak dans etmek mümkün mü? GStar RAW adlı Hollandalı şirket ile Hollanda Ulusal Balesi dikkat çekici bir işbirliğine imza atarak yeni dönemin sosyal mesafesini sanatsal bir yorumla hayata geçirdi. 3 metre çapında denim kumaşan tütü ile yapılan bale kostümü, sanatçılara 1,5 metrelik sosyal mesafeyi koruma fırsatı sağlıyor. The Doors’un efsanevi albümü çizgi roman oluyor The Doors’un 1970 yılında çıkardığı “Morrison Hotel” albümü, 50. yılında çizgi roman olarak sanatseverlerle buluşacak. Z2 Comics tarafından yayımlanacak kitabın, albümün özel koleksiyon baskısıyla ekim ayında piyasaya sürülmesi bekleniyor. Morrison Ho tel çizgi romanını, Watchmen ve V For Vendetta gibi çizgi romanlara imza atan Alan Moore’un kızı Leah Moore yazıyor. Grubun yaşayan üyeleri gitarist Robby Krieger’la davulcu John Densmore da romanın yazımında Leah Moore’a destek veriyor. Ünlü 2020 yılının en üretken isimlerinden birisi olan ABD’li R&B yıldızı Teyana Tay yıldızın lor, 22 Mayıs’ta çıkardığı teklisi “Bare sahne With Me”nin üzerinden çok geçmeden 12 Haziran’da “Wake Up Love” isimli şarkı arkası sını yayımladı. Bu ay içinde yeni albümü “The Album”u çıkarmaya hazırlanan sa natçı dans performansları, Kanye West ve Beyonce gibi isimlerle işbirlikleri sayesinde biliniyor. Taylor, koronavirüs salgını sonrası, 2019 yılında Red Bull Music Festival New York’taki “House of Petunia” isimli performansının perde arkasını aktaran belgeselini RedBull.com’da yayımladı. Devlet Tiyatroları 2 Temmuz’da ‘perde’ diyor Salgınla mücadele kapsamında yaklaşık 3 aydır kapalı olan Devlet Tiyatroları, 2 Temmuz’da yeniden açılıyor. Kültür ve Turizm Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Ankara Macunköy Yerleşkesi’nde açık havada kurulan sahne ve seyirci koltuklarıyla sanatseverleri selamlamaya hazırlanan Devlet Tiyatrolarının ilk oyunu, İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun eseri olan “80 Günde Devri Âlem” olacak. Oyun 2, 3 ve 4 Temmuz’da sahnelenecek. Ardından İzmir ve Antalya Devlet Tiyatroları yine “Açık Hava Yaz Oyunları” kapsamında Ankara’da tiyatroseverlerle buluşmaya devam edecek. İzmir Devlet Tiyatrosu, 9, 10 ve 11 Temmuz’da “Türkiye Kayası” ile Antalya Devlet Tiyatrosu ise 23, 24 ve 25 Temmuz’da “Buzlar Çözülmeden” adlı oyunla perdelerini açacak. Temmuz ve ağustos boyunca birçok oyun sahneleyecek olan “Açık Hava Yaz Oyunları” 21.00’de tiyatroseverlerle buluşacak. Biletlere ve program detaylarına “www.devtiyatro.gov.tr” adresinden, Sanat Cepte uygulamasından ulaşılabilecek. HHH Sonra 1 Mayıs yürüyüşlerini anımsıyorum. Taksim’e akışları... Kanlı ve kansız olanlarını... Genco Erkal’ın yüz binlere aydınlığa çıkma yollarını göstermesini... Ve o güzel insanları... Yukarıdaki fotoğraftaki gibi çooook genç Tarık Akan ve Müjdat Gezen gibi sanatçıların hiç eğilmeyen başları, ilkelerinden ödün vermeyen onurlu duruşlarıyla her daim emekten yana, haklardan yana, dayanışmadan yana tavır almalarıyla taçlanan yürüyüşleri... HHH Bundan 3 yıl önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun başlattığı “Adalet Yürüyüşü”... Ankara’dan İstanbul’a, ADALET talebiyle 15 Haziran’da başlayan herhalde Cumhuriyet tarihindeki en büyük, en görkemli sivil yürüyüş... O günlerin anısına da canım, biricik Gülriz Sururi’yle katılımımızı gösteren bu fotoğrafı, sevgiyle saygıyla buraya bırakıyorum. Herkesin gazete okurluğu farklıdır. Ben Cumhuriyet’i henüz basılı gazete elime ulaşmadan, ilkin internetten okuyorum. Belki birçoğunuz da böyle okuyordur, bilemem. Bir an önce, Türkiye’de dünyada gerçek olan biteni, yazılan çizileni, köşe yazılarını göreyim isterim. Sabah ilk işim cumhuriyet.com.tr adresinden gazetemin web sitesini açmak olur. Açılan sayfada gazetenin rengârenk web arayüzü, bilgisayar ekranını kaplar. ‘İlhan Abi’ Gazetemiz Cumhuriyet, Türkiye’nin en köklü gazetesidir. 96 yaşındadır. Gelişen teknolojiye uygun olarak 1998’den beri 22 yıldır da internet gazetesi yayımlamaktır. Gazeteyi bilgisayardan görmek, okumak çok kolaydır, ama kâğıda basılı gazeteyi okumak, ayrı bir keyiftir. Bunları biriktirmekse geleceğe belge sunmaktır. Gazetenin internetten açılış sayfasının sonunda, künye sırasında şu yazıyla karşılaşırsınız: “İlhan Selçuk’un Yazıları 21 Haziran 2010 tarihinde yitirdiğimiz Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk’un yazılarından seçmeleri okurlarımızla buluşturuyo İlhan Abi’yi okumak... ruz. Bu köşede aydınlanmanın bilgesi Selçuk’un günümüze ışık tutan yazılarını bulabileceksiniz.” Bu vefa, hiçbir gazetede yoktur. İlhan Abi bu vefayı fazlasıyla hak etmiştir. Çünkü İlhan Selçuk, yalnızca Cumhuriyet için değil, Türkiye basın tarihi için de önemli, saygın, yıldız bir gazeteci yazardır. Cumhuriyet gazetesini kuran Yunus Nadi, kurumsallaştıran Nadir Nadi, yıldızlaştıransa İlhan Selçuk’tur. En önemli, en güvenilir gazetecileri Cumhuriyet yetiştirmiştir. Cumhuriyet deyince de önce akla İlhan Selçuk gelir. İşte bu Cumhuriyet okulunda yetişenlerden Miyase İlknur, pazar günü aramızdan ayrılışının 10. yıldönümünde anacağımız İlhan Selçuk’un yaşamöyküsünü “İlhan Abi” adıyla kitaplaştırmıştı (Cumhuriyet Kitapları, 1. Basım 2012, 676 sayfa). Bu eşsiz yapıtı, yeniden okuyorum. 15 bölüm, 200 başlıktan oluşan biyografya, İlhan Selçuk’u her yönüyle çok içten bir dille anlatıyor. Basın tarihimiz için de çok önemli bir kaynak oluşturuyor. Ayrıca bu haftanın Cumhuriyet Kitap dergisinde Miyase İlknur, Gamze Akdemir’e kitabın yazılma öyküsünü ve diğer biyografi kitaplarından farkını anlatıyor. Türkiye siyasetine yön verdi İlhan Abi, özlemini duyduğu çağdaş, laik, aydınlık Türkiye’nin kurulması için yazdı, yaşadı. Bu nedenle Türkiye siyasetine yön veren gazeteci yazarların başında yer alır. Bir ara sol grupları birleştiren siyasal bir lider olarak da düşünüldü, önerildi, ama o istemedi. Çünkü başyazarlığını yaptığı Cumhuriyet, her dönemde gerçeğin, güvenirliğin, siyasetin Kutupyıldızı, Çobanyıldızı; kültür ve sanatın öncüsüydü. Onun yaşamı her ne pahasına olursa olsun, gerçeği yazmakla, karanlı ğa karşı savaşımla başlar. Gerçekleri yazdığı için suçlandı. Oysa dikkate alınsa, ne Ergenekon, Balyoz davaları birer kumpas davası olarak açılacaktı ne de 15 Temmuz hain darbe girişimi olacaktı. Bu gerçekler, iş işten geçtikten sonra anlaşıldı. Ama İlhan Abi’nin kalbi de gördüğü adaletsizliklere, haksızlıklara, sorgulara ve baskılara dayanamadı. Onun geride bıraktığı saygın yaşamı, savunduğu temel düşünceler, Atatürk Cumhuriyeti için, demokrasi, insan hakları ve hukukun üstünlüğü için verdiği büyük savaşım, Türkiye siyasal yaşamında her zaman saygın yerini koruyacak, onu aramızdan ayıranlar lanetle anılacaktır. “Yaşamak güzel şeydir kuşkusuz... ama gelişen dünyaya ayak uydurarak yaşamak... rezil olmadan yaşamak... kafa yeteneğini kaybetmeden yaşamak... genç kuşakların devrimcilik heyecanlarına tarla korkuluğu gibi engel olmaya çabalamadan yaşamak...” diyerek, benimsediği devrimci yaşam çizgisini gazeteciliğinin daha ilk yıllarında bir yazısında (15 Eylül 1969) ortaya koymuş, bundan da asla vazgeçmemiştir. Onu, 10 yıl önce aramızdan ayırdılar. Sevgi, saygı, özlemle anıyorum. HHH Üç günden beri HDP’nin Edirne ve Hakkâri’den Ankara’ya başlattıkları “Demokrasi Yürüyüşü”nü, daha doğrusu yürüyüşün engellenmesi için yapılanları görüyoruz. “Hak, hukuk, adalet” sözlerinin karanlığa boğulmak istenmesini; vazgeçtim hak ve hukuktan, yasaların, anayasanın yok sayılmasını izliyoruz. Ve siz hâlâ buna demokrasi mi diyorsunuz? Ya da içinde yaşadığımız sisteme hâlâ “demokrasi” diyebilen var mı??? Sözü Nâzım Hikmet’in “YÜRÜMEK” şiirine bırakıyorum: “Yürümek;/ yürümeyenleri/ arkanda boş sokaklar gibi bırakarak,/ havaları boydan boya yarıp ikiye/ bir mavzer gözü gibi/ karanlığın gözüne bakarak/ yürümek!.. Yürümek;/ dost omuzbaşlarını/ omuzlarının yanında duyup,/ kelleni orta yere/ yüreğini/ yumruklarının içine koyup /yürümek!.. Yürümek;/ yolunda pusuya yattıklarını,/ arkadan çelme attıklarını/ bilerek yürümek... Yürümek;/ yürekten/ gülerekten/ yürümek...” Siz siz olun yürümekten vazgeçmeyin...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear