22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR ‘Şeylerin Boktanlığı’ EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 19 8 MAYIS 2020 CUMA Karantina sürecinde dijital platformların üye sayıları arttı, sinema evde izlenmeye devam edildi ‘93 Yazı’ Film izlemeye ENGEL YOK Koronavirüs salgını nedeniyle evlerine kapanan insanlar, şu sıralar göremedikleri filmleri, takip edemedikleri dizileri dijital platformlar aracılığıyla izlemeye başla dı. Öyle ki, Netflix’in ilk çeyrek raporlarına göre normal şartlarda bu yılın 3 ayı için 7 milyon yeni abone kazanmayı öngöORHUN ren şirket, bu beklentinin ATMIŞ 2 katından fazlasına ulaştı. Toplamda ise üye sayısı 183 milyon oldu. Diğer dijital platformların da üye sayılarını artırdığını tahmin etmek zor değil. Biz de bu süreçte dijital platform MUBI’de gözümüze çarpan, ilgi çekici, “yedinci sanat”ın etkileyici filmlerinden bazılarını sıraladık. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı’nın 1021 Nisan tarihlerinde düzenlemeyi planladığı ama ertelenen İstanbul Film Festivali’nin (İFF) “Mayınlı Bölge” Tema Sponsoru MUBI’de 12 filmlik bir seçki yayımlanıyor şu sıralar. MUBI’nin, kaçırmış olanlar ya da yeniden izlemek isteyenler için bir araya getirdiği bu özel seçki, festivalin ulusal ve uluslararası yarışmalarında Altın Lale, Jüri Özel Ödülü ve FIPRESCI Ödülü kazanmış filmlerden oluşuyor. Ayrıca, bu seçkiyi izleyebilmek için “mubi.com/istanbul” adresinden 30 günlük ücretsiz deneme süresi de hediye ediliyor. Normalde 7 gün olan bu süre, İstanbul Film Festivali’ne özel olarak uzatıldı. Adrese girip üyelik işlemleri tamamlamak yeterli. Bu 30 günlük ücretsiz deneme üyeliği ayrıca Sinematek’in işbirliği ile getirildi. MUBI’de vizyon benzeri bir sistem olduğundan filmler 30 günden geriye sayıyor, her gün yeni bir film listeye dahil olurken, 30. gününü dolduran film de listeden çıkıyor. İstanbul Film Festivali seçkisininde ilk yayımlanan filmlerin son günleri... ‘Frida’nın 93 yazı...’ Bahsedeceğimiz ilk film, 36. İFF Jüri Özel Ödülü’nü kazanan 2017 yapımı “’93 Yazı” filmi. Genç Katalan yönetmen Carla Simon’un Berlin Film Festivali’nde “En İyi İlk Film” ödülünü kazandığı ’93 Yazı, büyük ölçüde Simon’un kendi yaşam hikâyesinden yola çıkıyor. Yönetmenin filmi annesine ithaf ettiğini görüyoruz... 80’li yıllarda ortaya çı ‘İşe Yarar Bir Şey’ kan ve 90’lı yılların başlarında halen daha hakkında çok fazla bir şey bilinmeyen AIDS, küçük Frida’nın ebeveynlerini de çekip almış. Bu nedenle şehirdeki hayatını bırakıp kırsaldaki dayısı ve yengesinin yanında yaşamaya başlıyor Frida. Yaşadığı travma, onu haliyle biraz huysuz ve asi bir çocuk yapıyor, kuzeni Anna’yı çok kıskanıyor. Ebeveynlerinin AIDS’ten ölmesi, kırsal kesimde yalnızlaşmasına da yol açıyor. Frida’nın yeni ailesine uyum sağlama mücadelesini izliyoruz. Gazetemiz sinema yazarı Sungu Çapan, “’93 Yazı” filmini şöyle özetliyor: “...Kırılgan Frida’nın 93 yazı boyunca süren iç burkucu dönüşümünü perdeye başarılı bir görsellikle yansıtıyor ’93 Yazı, en sıcak, canlı ve etkileyici tonlardan ve sevgi dolu bir atmosfer kurmanın üstesinden gelerek hem de...” Bir büyüme hikâyesi... Seçkideki bir başka büyüme hikâyesini anlatan film de “Şeylerin Boktanlığı”. 2009 yılı yapımı film, Cannes dahil birçok festivalden ödülle dönmüştü. Belçikalı başarılı yönetmen Felix van Groeningen’in üçüncü filmi, Belçika’nın taşrasında alkolik, serseri, tembel 3 amcası ve babasıyla birlikte yaşamaya çalışan 13 yaşındaki Gunther’in hikâyesini anlatıyor. Bu film de yarı otobiyografik bir romandan uyarlama. Gunther’in, yaşadığı evde kalırsa onlar gibi olacağı apaçık ortada. Bu süreçten çıkma mücadelesinin nereye varacağını görüyoruz. İzlemesi çok eğlenceli bir film, ancak aynı oranda ağır ve rahatsız edici. Sungu Çapan bu filmin kritiğinde şunları söylüyor: “...Van Groeningen, Gunther’in hikâyesini, içerdiği insani özellikleri öne çıkararak, didaktik yavanlığa düşmeksizin anlatıyor...” ‘İşe Yarar Bir Şey’ Yönetmen Pelin Esmer’in senaryosunu yazar Barış Bıçakçı’yla birlikte kaleme aldığı “İşe Yarar Bir Şey”, 2017 yapımı. Şair ve avukat Leyla ile oyuncu olma hayalleri kuran genç hemşire Canan, Mavi Tren’de tanışıyorlar. Leyla, 25 yıl sonra lise arkadaşlarıyla buluşmaya, Canan ise doktor üstünün verdiği bir görevi yerine getirmeye İzmir’e gidiyorlar. Film, etkileyici tren sahneleriyle dikkat çekiyor. Öyle ki tren yolculuğu yapasınız geliyor. Yolculuğun sonunda Canan’ın bir insanın kaderini belirlemekle ilgili aldığı görevin yaşanma ihtimaline karşı koyamayan Leyla, Canan’ın peşine takılıyor... Sungu Çapan filmi şöyle anlatıyor: “...Kabaca iki bölümde geçen filmin belirgin bir atmosfer kurmanın üstesinden gelen ve usta yönetmen dokunuşları içeren tren bölümü, sinemamızdaki belki de en başarılı tren çekimlerinden oluşuyor. Yalın ve yer yer şairane bir üslup da tutturan filmin, edebi göndermelerle bezeli diyalogları da oldukça iyi ve ikna edici...” MUBI’nin vizyonunda İstanbul Film Festivali seçkisi dışında da şu an çeşitli filmler bulunuyor. Bunlardan bazıları şöyle: “Kare” y: Ruben Östlund, “Laurence Anyways” y: Xavier Dolan, “Surf Nazis Must Die” y: Peter George, “Hoffmann’ın Sihirli Masalları” y: Michael Powell... Odunpazarı Modern Müze, sanatçılarını ağırlıyor Koronavirüs nedeniyle sosyal izolasyonun hâkim olduğu karantina döneminde OMM Odunpazarı Modern Müze Instagram hesabı üzerinden, ses getiren sanatçıları konuk ediyor. Canlı söyleşi serilerine @ommxart hesabından nisan ayında başlayan OMM’nin 10 Mayıs Pazar günü saat 21.00’deki konuğu OMM’de şubat ayında ziyarete açılan etkileşimli kinetik heykel “ADA”’nın yaratıcısı sanatçı Karina SmiglaBobinski olacak. Bobinski ile sanatçının interaktif sergisi “ADA”, etkileşimli eserleri ve izolasyon süreci üzerine bir sohbet gerçekleşecek. (Karina SmiglaBobisnki ile gerçekleşecek sohbetin dili İngilizce olacaktır.) İnternet Sitesi: www.omm.art Bobinski’nin “ADA” sergisinden... T.C. RİZE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ’NDEN Sayı: 2020/55565758596061 ESAS (İLAN METNİ) Davacı Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından Mahkememizde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında verilen ara kararı gereğince; Mahkememize açılan iş bu dava ile aşağıdaki isimleri yazılı malikler adına kayıtlı bulunan taşınmazların davacı idare lehine kamulaştırılmasına karar verildiği, 4650 Sayılı Yasa ile değişik8. maddesine göre oluşturulan kıymet takdir komisyonu tarafından taşınmazların tahmini bedellerinin tespit edilmiş olduğu,aynı madde uyarınca davalılar ile hiçbir şekilde taşınmazların idare adına devri konusunda anlaşmaya varılamadığından bahisle kamulaştırmayı yapan idarece 2942 sayılı yasanın 10. maddesi gereğince taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespiti ile tesciline dair mahkememizde dava açılmıştır. 1İşbu ilanın gazetede yayınlandığı tarihten itibaren 30 gün içinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal ve maddi hatalara karşı da adli yargıda düzeltme davası açılabileceği, 2Açılacak davalarda husumetin davacı idareye yöneltileceği, 3Kamulaştırma kanunun 14. maddesinde ön görülensüre içerisinde kamulaştırma işlemine karşı idari yargıda iptal davası açanların, dava açtıklarını ve yürütmenin durdurulması kararı aldıklarını belgelendirmedikleri takdirde, kamulaştırma işleminin kesinleşeceği ve mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedeli üzerinden taşınmaz malın kamulaştırma yapan idare adına tescil edileceği, 4Mahkemece tespit edilen kamulaştırma bedelinin hak sahipleri adına Rize Vakıflar Bankası Şubesine yatırılacağı, 5Mahkememizce karar gereğince duruşma gününün 07/07/2020 gününe bırakıldığı, Mahkememize yapılacak itirazların ve sunulacak belge ve bilgilerin duruşma tarihe esas alınarak mahkememize sunulması, 2942 Sayılı Yasanın 4650 S.Y. ile değişik10. Maddesi 4. fıkrası gereğince ilan olunur. 29/04/2020 DOSYA NO İLİLÇEKÖY ADA PARSEL NO TARAFLAR 2020/55 Rize,Ortapazar Mah. 171 ada 7 parsel AHMET SOYGAN VE DİĞ. 2020/56 Rize,Ortapazar Mah. 171 ada 3 parsel AYNUR ŞİŞMAN VE DİĞ. 2020/57 Rize,Veliköy Mah. 157 ada 91 ve 110 parsel FATMA TOPÇU VE DİĞ. 2020/58 Rize,Veliköy Mah. 157 ada 123 parsel ALİ TAŞKIRAN VE DİĞ. 2020/59 Rize,Veliköy Mah. 157 ada 159 ve 196 parsel MUHAMMET KOPUZ VE DİĞ. 2020/60 Rize,Veliköy Mah. 157 ada 200 parsel MAKBULE KOPUZ VE DİĞ. 2020/61 Rize,Veliköy Mah. 130 ada 32 parsel HANİFE KOPUZ VE DİĞ. Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de (Basın: 1163706) Eczacıbaşı’na büyük onur Türkiye çağdaş sanatı nın tanınırlığı nı ve bilinirliğini artırmayı amaç layan ve bu doğrultudaki projelere kar şılıksız destek veren SAHA’nın kurucularından ve derneğin yö netim kuru lu başkanı Fü sun Eczacıba şı, New York’un önde gelen güncel sanat müzesi New Museum’un Füsun Eczacıbaşı mütevelli heye tine katılmak üzere davet edildi. New Museum direktörü Li sa Phillips ve heyet başkanı James Keith, Füsun Eczacıbaşı, Patricia Blanchet, Tommie Pegues ve Jamie Singer’ın katılı mının müze için önemini vurguladı: “Misyonumuza kendisi ni adamış bu dört kişinin New Museum kuruluna katılımları için heyecanlıyız. Kurul üyelerinin farklı coğrafya ve nesiller den geçmişleri, önemli bir değişim zamanında müzeye yeni bakış açıları kazandıracak.” ‘Kalbimdeki yeri ayrıydı’ Eczacıbaşı, New Museum mütevelli heyetine dahil olmasını gazetemize şu sözlerle değerlendirdi: “Benim kendime misyon edindiğim konu Türkiye’den sanatın uluslararası kültürel iletişimin sözü geçen bir katılımcısı olması, tanınırlığının, görünürlüğünün artması. Bunun için kendi coğrafyamızdaki ekosistemin bütün paydaşları ile kuvvetlenmesi, köklenmesi ve içselleştirilmesinin yanı sıra dışarıda da sözcülüğünün tutarlı bir şekilde yapılması gerekiyor diye düşünüyorum. Şahsen Dünya’daki bütün güncel sanat müzeleri içinde kalbimde ayrı bir yeri olan New Museum’un mütevelli heyetinde olmak kişisel olarak bir onur olmakla birlikte asıl bu bağlamda bir platform olacağı için mutluyum.” New York’taki yalnızca güncel sanata odaklanan tek müze olan New Museum, dünyanın dört bir yanından yaşayan sanatçılar hakkında sergi, bilgi ve belgeleme merkezi. 1977’de Hudson Caddesi’nde tek odalı bir ofis olarak başlangıcından, 2007 yılında SANAA tarafından tasarlanan Bowery’deki ilk bağımsız binanın açılışına kadar New Museum, bir deneme yeri ve yeni bir sanat ve yeni fikirlerin merkezi olmaya devam ediyor. (https://www.newmuseum.org) Acı Portakal Stendhal günümüzde de ilgi odağı olan Kırmızı ve Siyah romanının alınlığında, “Roman, uzun yol üzerinde dolaştırılan bir aynadır. Bu ayna, bize göklerin maviliğini de, hendeklerde biriken çamurları da gösterir” der. Romanın somut verilere dayanan tanımıdır bu. Yazar, “göklerin maviliği”, “hendeklerde biriken çamur” söz öbekleriyle, Kırmızı ve Siyah’ın, insanın iç dünyasını yansıttığını da vurgulamış oluyor. Dostoyevski’de, Tolstoy’da, Victor Hugo’da, Dickens’te, Yaşar Kemal’de, Márquez’de, Umberto Eco’da olduğu gibi, roman, yalnızca yansıtaç değil, yazıldıkları çağın en belirleyici tanığıdır da. Önemli bir roman İnsancıl değerlerin ayağa düşürüldüğü dönemlerde, duygu, düşünce ürünü romanların yerini, üslubu tekdüze, sözcük yığınlarıyla abartılan kuru anlatılar doldurur. Bu bağlamda “bestseller” yaftası yapıştırılan romanların çoğu, genellikle plajlarda, taşıtlarda zaman geçirmek için okunan, ışımasıyla sönmesi bir olan anlatı yığınlarıdır. Yiğit Bener’in Acı Portakal adlı (Can Yayınları) romanı, konuyla özdeşleşen sağlam kurgusu, özeleştirisel yapısı, gerçeği yansıtan ironik söylemi, anlatım yalınlığıyla okurda düzeyli bir romana ulaşıldığı izlenimi uyandırıyor. Kurgu sağlamlığı Romanın arka kapağında yer alan şu tanıtım, Bener’in, hangi suyu berrak havuzlarda kulaç attığının kanıtıdır: Acı Portakal iki ayrı eksende ilerliyor: “Otuz yıl önce, dünyanın dört bir yanından gelen devrimci militanların eğitim gördükleri Amsterdam’daki bir merkezde yaşanan cinsel saldırıyı, olayın tanıklarından ‘El Turco’ lakaplı bir adamın anlatısıyla keşfediyoruz. İkinci eksende ise günümüz İstanbulunda bir baba, üniversite çağındaki kızıyla bu yaşananları tartışıyor.” Bener, dünyanın dört bir yanından gelen devrimci militanların adlarını anarak, sonunda nasıl bir dünyanın içinde olduklarının bilinçli tutumlarını yansıtıyor romanında: “Her şeyin altüst olduğu ‘sosyalist’ etiketli bürokratik diktatörlüklerin, azgın kapitalizmin arsızca zafer ilan ettiği, faşizan popülizmin her yerde yükselişe geçtiği bu yeni çağda kim bilir neler geçti başlarından? Hiçbiri değerlerinden vazgeçmemiştir eminim. Ama nasıl direndiler, neler yaşadılar? Hatta acaba hâlâ yaşıyorlar mı?” Kurgusal açılım Yiğit Bener, romanların birçoğunda uygulandığı gibi, yaşanılanların sonunu başa alarak düzenlediği kurguyla, kızgın güneş altında yananlara serinletici gölgeler açıyor. Sonunda, öbür yoldaşlarının, hatta büyük aşkları andıran bir duyguyla bağlandığı Sanité’nin ne durumda olduğunu bilmeyen hoşgörülü bir baba ile önceki kuşakların taş devrinde kaldığını dile getiren kızı barınıyor o gölgenin altında... Romanı daha da ilginç kılan; Bener’in, çift katmanlı kurgusuyla, bir çıkış yolu bulmak için insanlığın nice engelleri aşıp, sıkıntılara katlandığını öne çıkarmış olmasıdır. Acı Portakal bu yönüyle bir acılar destanıdır. Koronavirüsün yarattığı ev tutsaklığı döneminde, yalnızlık duygusunu yüreğinizden atmak istiyorsanız; gençliğini arayış içinde geçirdikten sonra ülkesine dönüp yaşadıklarını gerçek bir roman kurgusuna oturtan Yiğit Bener’in ironisi ölçüsünde aşkı, aşkı ölçüsünde düşündürücü dünyasını yansıtan Acı Portakal romanının dünyasına sığınabilirsiniz. Roman, yeri geldikçe şu tür sözler üzerinde düşünmeyi de gerektiriyor: Hata yapmak değildir sorun olan. Hata kolay. Düzeltilir. Telafi edilir. Bir daha yapmazsınız olur biter. Ama ya pusulanız şaşmışsa. Daha yola bile çıkmadan olan olmuşsa nafile. Bunun telafisi yoktur... Freud’un Londra’daki müze evi çevrimiçi... Nörolog ve psikanaliz kuramının kurucusu Sigmund Freud’un müzeye dönüştürülen evi, doğum günü olan 6 Mayıs’ta çevrimiçi ziyarete açıldı. Müzede Freud’un terapilerinde kullandığı halı kaplamalı antika koltuk, çalışma odası, kütüphanesinde bulunan kitapları ve notları, Salvador Dali’nin çizdiği Freud portresi de dahil toplam iki bin eser bulunuyor. 1923’te kendisine üst çene ve damak kanseri tanısı konulan Freud, 33 kez ameliyat oldu. Sürekli protez takması gerektiğinden, uzun yıllar konuşma ve yeme sıkıntısı çekti. 1938’de Nazilerin Viyana’ya girmesiyle en küçük çocuğu Anna’ yla Avusturya’yı terk ederek Londra’ya yerleşti. Ölümüne dek tedavi ve çalışmalarına burada devam etti, 23 Eylül 1939’da bu evde yaşamını yitirdi. 1982’yılında yaşamını yetiren Anna Freud evin müze olmasını istemişti, müze 1986’da halka açıldı. Prensipleri gereği kişisel belge, anı defteri, mektup bırakmayıp hepsini yakan Freud’a dair en kapsamlı bilgiler yakın dostu İngiliz psikaytr Ernest Jones’un 1953’te yayımlanan üç ciltlik “Sigmund Freud’un Yaşamı ve Yapıtları” adlı kitabıyla ortaya çıkarıldı.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear