22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
2 4 MAYIS 2020 PAZARTESİ EDİTÖR: ÇAĞDAŞ BAYRAKTAR TASARIM: MEHMET AMAN OLAYLAR VE GÖRÜŞLER COVID19’dan eğitim için 14 ders 7MAYIS... NAZIM MUTLU E. Öğretmen Gezegenimizin yedi buçuk milyar dolayındaki insanları olarak son 100 yıl içinde yaşanan irili ufaklı birçok salgına karşın, bugünkü büyüklükte olanına ilk kez tanıklık ediyoruz. Salgın hastalıklarda dünya tarihinin en büyük yıkımı, 1918’de başlayıp iki yıl içinde 500 milyon insana bulaşan ve 50100 milyon dolayında insanın yaşamına mal olan “İspanyol gribi” ile yaşandığını anımsayarak son dört ay içinde yeryüzünü neredeyse bütünüyle kuşatan COVID19’a karşı çetin bir kurtuluş savaşı veriyoruz. Parakâr odaklı sistem Savaş, salgın, deprem gibi birçok yıkım, acılarla birlikte insanlığa sayısız dersler bırakıyor. Şimdiki salgınla birlikte oluşan iklimde “bir musibetin bin nasihatten evla olduğu” gerçeğiyle bir kez daha yüz yüzeyiz. Başta sağlık alanı olmak üzere ekonomiden eğitime, kentleşmeden iletişime dek toplumsal ve bireysel yaşamı oluşturan her bir parçada oluşan bozuklukları, sayrılıkları daha yakından görmeye başladık. Özellikle yönetsel düzeneğin isterleri doğrultusunda biçimlenen karmaşık yaşamsal yapılardaki çürümenin ayrımına varıp, yalın bir bakışla sağlıklı seçenekler geliştirme zorunluluğuyla karşı karşıyayız. Yaşadığımız süreç, para ve kâr hırsının insanlık için hangi tuzakları hazırladığını anlatıyor. Ülkemizin de içinde bulunduğu blokta son yarım yüzyıldır ama özellikle çeyrek yüzyıldır egemenlerce dayatılan parakâr odaklı sosyoekonomik sistemle, insanı, doğayı hiçe sayan tutumla varılacak yerin ne olduğu belirginleşmiştir. Aynı yolu sürdürmenin gelecekte yol açacağı yıkımları görmek için bilici (kâhin) olmak gerekmiyor. ‘Kılavuzumuz bilim’ Ağır bedellerle süren bugünkü durumdan çıkarılacak sayısız derslerden yola çıkarak zaman yitirilmeden uygulamaya konulması gereken eğitime ilişkin çözüm önerileri şöyle özetlenebilir: 1) Okul çağında olduğu halde iş yaşamında yer almak zorunda bırakılan 700 bini aşkın çocukla 4+4+4 yasasıyla bugüne dek açık öğretime itilen 2 milyon öğrenci, örgün eğitim kapsamına alınmalıdır. Yaşadığımız süreç, para ve kâr hırsının insanlık için hangi tuzakları hazırladığını anlatıyor. Ülkemizin de içinde bulunduğu blokta son yarım yüzyıldır ama özellikle çeyrek yüzyıldır egemenlerce dayatılan parakâr odaklı sosyoekonomik sistemle, insanı, doğayı hiçe sayan tutumla varılacak yerin ne olduğu belirginleşmiştir. 2) Eğitimin içeriği bütünüyle bilimsel olmalıdır. Çünkü gerek toplumsal gerekse bireysel yaşamın “kılavuzunun bilim olduğunu” bugün yaşananlar bir kez daha somut olarak göstermiştir. Siyasal erki ele geçirmek ve elde tutmak için başvurulan bilimdışı yol ve yöntemlerin bireye de topluma da hiçbir yarar sağlamadığı ortadadır. Bu kapsamda; Var olan ders izlencelerinin üçte birine yakınını oluşturan dininanç eksenli dersler yerine yaşamsal önemdeki bilimsanatzanaatspor eksenli dersler konulmalıdır. Devlet okullarında 250 öğrenciye bir adedi düşen, zaten oldukça yetersiz olması bir yana, son yıllarda bunların da kimisi makam odasına, kimisi mescide dönüştürülen laboratuvarlar çoğaltılmalı, kullanımı etkinleştirilmelidir. Kamucu eğitim 3) “Nitelikliniteliksiz okul” ayrımına yol açan eşitliksiz, piyasacı, özelleştirmeci eğitim siyasası terk edilmeli; kamucu ve tüm kesimleri kapsayacak nitelikli eğitim siyasası yaşama geçirilmelidir. 4) Ağırlıkları her bireyin ilgi ve yeteneğine göre değişen, ama şiirden müziğe, resimden öyküye, çizimden dramaya dek kişiliği besleyip güçlendiren birçok sanat dalı, eğitimin çekim gücüne dönüştürülmelidir. Yine ilgi alanına göre marangozluktan fidan dikmeye, yemek pişirmeden örgü örmeye dek birçok el becerisi edinerek yetişen birey, yaşamını üretimle varsıllaştırmanın yollarını bulacaktır. Dahası, bugünkü gi bi olağanüstü koşullarda yaşamını sınırlı bir alanda sürdürmek zorunda kalacağı birkaç gün ya da ayı, ruhsal çöküntüye uğramadan geçirebilecektir. 5) Sistemin odağına yerleşen sınavların her şeyi belirleyen gücü, yerini kişiyi bütünüyle yaşama hazırlama amacına bırakmalıdır. Medreselerden kalma ezberciliğin yerini düşünce geliştirme, aktarmacılığın yerini sorgulama, tartışma ve yaratıcılık almalıdır. Okuma sevgisi 6) Anaokulundan başlatılarak bütün eğitim aşamalarında uygulanacak etkili yöntemlerle her öğrenciye mutlaka okuma sevgisi, okuma alışkanlığı kazandırılmalıdır. Bu, yaşamsal gereksinmelerle ilgili bilinçlenmenin yanında, bugünlerdeki gibi olağanüstü koşullarda, ev içinde zorlanmadan zamanı değerlendirmenin en etkili aracıdır. Yanına eklenebilecek yazma sevgisi, yazma alışkanlığı ise kimseye “boş zaman” bırakmayacaktır. 7) Okul türleri, toplumsal yaşamın gereksinimleri doğrultusunda yeniden düzenlenmelidir. Siyasal beklentiler doğrultusunda gerçek gereksinimin kat kat üstünde açılan okullar, teknik ve akademik okullara dönüştürülmelidir. 8) Kademeler arası geçişte (ilkortayüksek) biçimsel sınavlar değil, temelden başlayan ilgieğilim saptaması ve yönlendirmeler belirleyici olmalıdır. 9) Öğretmen yetiştiren kurumlar, Köy Enstitüleri örneğinde olduğu gibi günümü zün gereksinimlerine uygun içerikle yapılandırılmalı; gerekli sayıda, çok yönlü ve işlevsel niteliği güçlü öğretmen yetiştirilmelidir. 10) Yıllardır atanmayı bekleyen, umudunu kesip başka iş arayışına düşen yarım milyonu bulan öğretmen adayının ataması yapılmalıdır. 11) Kadrolu, sözleşmeli, ücretli öğretmen gibi ayrımcı, meslek onurunu zedeleyen uygulamalara son verilmeli; öğretmenler özlük, sosyal ve ekonomik haklarıyla gelecek kaygısından kurtarılmalıdır. 12) Yönetsel görevlere gelmede başat ölçüt, işe uygunluk olmalı; bütün eğitim bileşenlerinin görevlendirme ve yönetim süreçlerinde söz ve karar sahibi olması sağlanmalıdır. Devrimsel dönüşüm 13) Bütün eğitim kurumları yapı, derslik, altyapı ve donanım yönünden eksiksiz olmalıdır. 14) Her açıdan güçlü, karşılaşılacak sorunların üstesinden bilimle, toplumsal yardımlaşma ve dayanışmayla gelineceği bilinciyle, yurt ve insan sevgisiyle donanmış kuşaklar yetiştirmek amaçlanmalıdır. COVID19 salgınının hem dünyada hem ülkemizde, geçmiş yüzyıllarda yaşanan büyük çaplı salgınların yarattığı zihinsel sarsıntılara, devrimsel dönüşümlere benzer etkiler bırakacağı açıktır. Geleceğe daha güvenli bakmak için eğitimdeki önceliklerimizi bu çerçevede oluşturmak ve bir an önce yaşama geçirmek zorundayız. Olcay Büyüktaş Av. Buket Yazıcı İpek Özbey Hazal Ocak Vedat Arık Fahrettin Altun olayında yaşananlar üniversitelerin iletişim fakültelerinde “gazetecilik dersi” olarak okutulacak noktaya doğru gidiyor. Cumhuriyet’in haberi yirmi gündür gündemi altüst etti... İki haftadır bu köşede bu konuyu yazıyorum, üçüncü yazıyla konuyu noktalayalım... Geçen hafta dört arkadaşımız “Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un Vakıflar’dan kiraladığı arsada izin almadan yaptırdığı çardak ve şöminenin İstanbul Büyükşehir Belediyesi ekiplerince yıkılmasını duyuran haberimize açılan terör soruşturması” kapsamında Emniyet’te sorgulandı. Arkadaşlarımıza yöneltilen soruları görünce, “gazeteciliğin” ne kadar özel bir meslek olduğunu bir kez daha anladık!.. Türkiye’nin gündemini değiştiren habere imza atan, Cumhuriyet’in ele avuca sığmaz muhabiri Hazal Ocak, Emniyet’teki ifadesinde şöyle diyor: “Bu haberi, gazetecilik görevi gereği kamuoyunu bilgilendirmek amaçlı yaptım...” HHH Üç haftadan bu yana iktidar yandaşı kalemleri okudukça düşünüyorum. Zamanında terör örgütü lideri Fethullah Gülen’e el pençe duran, sözünün üstüne söz söyletmeyen isimler, şimdilerde kızlıerkekli iktidarın gözüne girmek için ne yapacağını şaşırmış durumda. Bu bir meslek olsa gerek!.. Her dönem “iktidar yalakalığı” yapmayı başaranların mesleği!.. Yanar döner bir meslek ama hep dediğim gibi onların yaptığı mesleğin, işin adı “gazetecilik” değil!.. Bir yanda haberi yapan 29 yaşında genç bir kadın gazeteci, diğer yanda hayatları boyunca doğru dürüst bir habere imza atamamış bir zavallılar ordusu!.. İktidarın oyuncağı, sahibinin sesi olmuş kalemler!.. Ee, yazdıkları toplum nezdinde, kamuoyu vicdanında beş para etmeyince, kalemleri satılığa çıkarmak akıllıca iş!.. Kıracak değillerdi ya!.. Ancak bu süreçte aralarından biri öyle bir şey yazdı ki... Böylesi bir zavallılık görülmemiştir!.. Tarihe not düşmek için bu köşeden yanıt vermek şart oldu!.. İsmi lazım değil!.. Neymiş... “CHP Üsküdar İlçe Başkanı bölgeye gitmiş... Kuzguncuk’ta Altun’un arazisine bakmış... O da ne!.. Arsada hiçbir faaliyet yokmuş. Bu da Cumhuriyet’in yalan yazdığının belgesiymiş...” Evet... Yanlış okumadınız.. Böylesi özetlenebilecek rezil bir yazı yazıldı bu ülkede, hem de kâğıt üzerine!.. İktidar yalakalığını gördük de böylesi bir zavallılığı hiç görmemiştik doğrusu!.. Okurlarını aptal yerine koyan bir zavallılık... Şuraya belgesini koyalım ilk önce... Tarih: 13 Nisan 2020... Günlerden pazartesi... Yer: Kuzguncuk... “Üsküdar, Kuzguncuk Mahallesi .... parsel sayılı Abdullahağa Vakfı mülkiyetindeki yere şikâyet üzerine 13 Nisan 2020 tarihinde müdürlüğümüz (Boğaziçi İmar Müdürlüğü) teknik eleman ve zabıta ekibi ile gidildi. Halihazırda devam eden çalışma durduruldu, yetkililerin hazır olduğu görüldü, kendilerine izinsiz yapılan ahşap çardağın ve şöminenin kaldırılması gerektiği anlatıldı, yapılan konuşmalardan sonra ilgilileri ile beraberce söküm işlemi yapılarak aykırılık giderildi. İlgililerince çıkan malzeme tasnif edildi. Söz konusu yerden emniyetli bir şekilde ayrılındı. 13 Nisan 2020.” İşte Cumhuriyet bir gün sonra 14 Nisan 2020 tarihinde kimseden korkmadan Kuzguncuk’ta yaşananların haberini yayımladı. Peki, yandaşlar ne yaptı? Hiç çekinmeden okurunu aptal yerine koydu. Aptal yerine koymakla kalmadı, düpedüz kandırdı!.. Bu yıkım tutanağından günler sonra “acaba bölgede sökülen çardağın, yıkılan şöminenin yerine yenisi yapılıyor mu?” diye Kuzguncuk’a giden adamın, “Herhangi yeni bir faaliyet görmedim” ifadesinden “Bakın Fahrettin Altun’un arazisinde bir şey yokmuş, Cumhuriyet yalan yazmış” demeyi başardılar. Yahu!.. 13 Nisan’da yıkılan, sökülen çardağı, şömineyi günler sonra bölgeye giden adam nasıl görsün!.. Zamanda yolculuk mu yapsın? 10 gün önce yıkılmış arkadaş yıkılmış!.. Sahi!.. Adama sormazlar mı? Şimdi sen bu belgeyi nereye koyacaksın!.. HHH Üç gün sonra, kuruluş parasını Atatürk’ün verdiği, adını Atatürk’ün koyduğu çınarımız Cumhuriyet’in 96. yaşını kutlayacağız. Dün, Cumhuriyet’in gazeteciliği anlamlı bir ödülle taçlandırıldı. Basın Konseyi’nce 3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde gazetemiz Cumhuriyet, “Basın Özgürlüğü Ödülü”ne layık görüldü. Değerli yazarımız Barış Terkoğlu’yla birlikte cezaevindeki gazeteciler ile Cumhuriyet’e verilen bu anlamlı ödülü gazetemizin gerçek sahibi okurlarımıza armağan ediyoruz. Okurlarımız için, halkımız için gerçekleri yazmayı sürdüreceğiz. Gerçekleri eğip bükemezsiniz... Ne yazık ki koronavirüslü günlerde gazetemizin gerçek sahibi okurlarımızla bahçemizde buluşup geleneksel kutlamamızı gerçekleştiremiyoruz. Biliyoruz ki bu zor günleri atlatacağız, hep birlikte yeni yaşımız, yaşlarımız için kucaklaşacağız. O gün gelene kadar sen çok yaşa Cumhuriyet!.. ÇIKTI
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear