26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
14 30 MAYIS 2020 CUMARTESİ EDİTÖR: ÖZGÜR ÖZKÜ l Burak Ergin l Murat Özmenek S DAMDAKİ evgili “Damdaki Mizahçı” okurla kardığım “Geyik Muhabbetleri” kitaplarıy MİZAHÇI rı, bu haftadan başlaya rak iki buçuk ayı bulan dı. Yazı anlamında geyik muhabbeti ustasıy bir süredir bizi bunal dım belki ama 1992’de tan şu korona dipli dün Cihan DEMİRCİ daha bir tek söyleşi yanın gündeminden ya si olmayan, sadece iki ni Covid19’dan uzaklaşarak, mizah dünyasın Dam imza gününe katılmış bir yazarçizerdim. Üstünden dan anılara, dam üstün den geçmişe dalacağız Gerçek bir muhabbet ustası olan Orhan Anılar1 birlikte… Dam üstünden anılar, Boran’ın karşısında adeta sınava çıkmış bir bu ülkede StandUp mi öğrenci gibi hissetmiş zahının öncüsü olan sevgili Orhan tim kendimi. Kolay iş değildi. Or Boran ile başlıyor. 26 Mayıs 1928 han Ağabey’in babacan ve samimi doğumluydu, eğer yaşasaydı 4 gün tavırları olmasa, heyecandan ner önce 89 yaşında olacaktı, biz onu 8 deyse hiç konuşamayacaktım. Sor yıl önce yitirdik. O bir sunucu, rad duğu soruların dışında yanıtlar ver yocu, gazeteci, şovmen, yazar ve diğimi bu programın kaydını ge televizyoncuydu... Ancak bütün ye çenlerde 28 yıl sonra yeniden izler tenekli o eski ustalar gibi, öylesi ken bir kez daha gördüm ve kendi ne mütevazıydı ki sahnede yaptı me güldüm. ğı şova, büyüdüğü o güzel döne O gün programdan sonra eve git min Türkçe tutkusunun da etkisiy tiğimde, konuşma ve sohbet yete le “Ayaküstü Gırgır” derdi. İnsanın neğimi geliştirmek için söyleşilere, kendi konuştuğu anadile yakışan, imza günlerine ve okurla diyalog ne güzel bir tanımlamadır aslında: kurmaya daha fazla ağırlık vermem “Ayaküstü Gırgır”... gerektiğine inandım ve birkaç yıl Orhan Boran, Türkçeyi ustaca içinde ciddi anlamda etkinliklerde kullanan, müthiş bir sohbet usta koşturan biri oldum, 1990’dan bu sıydı. Bundan 28 yıl önceydi. O za yana geçen 30 yıl içersinde 1250’yi manlar adı İnter Star olan TV kana aşan bir sayıya ulaştı gerçekleştirdi lında “Orhan Boran’lı Dakikalar” ğim kültürel etkinlikler… adlı bir sohbet programı yapıyor Kalem erbabı olmak başka, soh du. Daha önce ayaküstü tanıştığım bet erbabı olmak başka bir şeydir. bu büyük usta 3 Eylül 1992 tarihli Günümüzde katıldığım söyleşiler programa beni de konuk olarak ça de artık bana zaman yetmiyor, be ğırdı. 4 konuktan biriydim. Henüz ni susturamıyorlar, dilimin açılma 30 yaşına yeni adım atmış, şuan ki sı ve bu işi incelikle öğrenmem de kadar konuşmaya hâkim biri değil Orhan Boran ustanın bir programı dim. Üstelik beni çağırma nedeni o na konuk olmanın bile bana ufuk dönem özellikle genç okurdan cid açtığını düşünürüm, anısına sevgi di bir ilgi gören ve sayısını ikiye çı ve özlemle… l Murat Sayın YÜKSEK YERİLİM HATTI Erdinç UTKU Piyangodan ikramiye çıksa da Loto oynasak... H Diyeti tadında bırakmak la zım... H Dünyada “aşırı sağ”, Türkiye’de “aşırı sığ” tırmanışta... H Yassıada, “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” oldu. Ülkenin adını da “demokrasi ve özgürlükler açık cezaevi” olarak değiştirelim... H Ne sosyalizm Ne liberalizm YAŞASIN “SELFIE”İZM! H Sana sarı sendikalar aldım, serbest çile pa zarından... l Oğuz Gürel l Zafer Temoçin l İbrahim Tuncay l Cemalettin Güzeloğlu l Ahmet Öztürklevent l Dr. Kadir Doğruer l Raşit Yakalı CUK Günel ALTINTAŞ Her Sabaah’ın bir gecesi vardır. H Gazetede “Bakan yolsuzluktan gözaltına alındı” diye bir başlık gördüm. Hayretle okumaya başladım. Meğer Bolivya’daymış. l Birol Çün l Mehmet Selçuk HÜSREV BEY’İN GÜNLÜĞÜ Günhan AYDIN Salıncakta Bir Polis... 27 MAYIS: Gökyüzünde kıvrılan renkler vardı ve kaldırımlarda tek tük insanlar. Aklıma bazı kelimeler geldi, sesler ve sonra Attilâ İlhan. Açtım; okuyayım bari... “Akşam alacası, Kanlıca. Ukrayna bandıralı tanker, sicim gibi yağmurun pırıltılı perdesi arkasında, usulca kayboluyor. Yolculuk nereye? Odessa’ya mı, Sivastopol’a mı?..” diye başlamış 25 Ekim 1996 günü Cumhuriyet’te “Rusya ve Yugoslavya Niçin Bölündü?” başlıklı yazısına. Bizim nesil, kaptanı mavi bir duman’ın ardından hatırlar, aynada bir belirip bir kaybolan sisin içinde... Yugoslavya ise gümbür gümbür ormanda gürül gürül partizanlar ve “Yugoslavya ve bir fikirdir,” diyen Tito; küçücük bir büstünü görmüştüm küçücük bir denizin kıyısında, Pula’da. Ve Türkiye, bir 27 Mayıs sabahında, akşama nasıl varacağını bilmeyen insanlarla, ekmeğimiz, suyumuz, son yurdumuz. “Yeni Dünya Düzeni’nin sahipleri, yalnızca sosyalizme düşman değildi. Büyük ve milliyetçi bir ülke işlerine gelmiyor. O yüzden liberalizmin en yoz biçimlerini seçmiş de olsalar ‘bölmeyi’ çıkarlarına uygun buluyorlar,” diye devam etmiş Attilâ İlhan... 27 MAYIS: “Arka Pencere” deki James Stewart gibiyim. Endam itibarı ile değil de ev halleri açısından. O bacağını kırmıştı, ben asosyalim ve tabii Grace Kelly de gelmiyor ziyaretime. Ara sıra çaycı Muzaffer uğrayıp ekmek ve yoğurt bırakırsa şükrediyorum... Tuhaf şeyler oluyor... Tam komşudan gelen Tamburi Cemil Bey’e kulak kabartırken, ey işvebaz, telefonda Rolling Stones konseri başlıyor. Tabakta biraz zeytin, iki parmak rakı, mendil kadar balkonuma çıkıyorum; derken yağmur indiriyor… İçeri girdiğimde dışarıda güneş açacak biliyorum; ben bu havaları tanıyorum. Biraz gözlerimi yumayım belki bir rüya görürüm diyorum, zil çalıyor, kapının önünde bir tencere tarhana çorbası, Çaycı Muzaffer bırakmış... Sokağa çıkma yasağında bir polis bomboş parkta, salıncakta bir başına sallanıyordu ve yıllar önce yüzünü ışığa verip sallanan küçük çocuğu hatırladım... yani tuhaf şeyler oluyor... İki yavru köpek ve bir karga, hiçbir şey umurlarında değil, neşe içinde oynuyorlardı; salıncakta bir polis ve komşuda Tanburi Cemil Bey... Yaşamak çok güzel aslında...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear