26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
12 30 MAYIS 2020 CUMARTESİ YORUM/HABER Maalesef Üniversitesi! 12yaşındaki kız çocuklarının “mükemmel vücutları” ile “çocuk doğurmak için ideal” olduklarını söyleyen Muttalip’in, AKP iktidarının YÖK Başkanlığı’na atadığı Yusuf Ziya Özcan döneminde “doçent”, Yekta Saraç döneminde de “profesör” olduğunu yazmış; Muttalip’i “AKP dönemi üniversitelerinin yere göğe sığdıramadıkları”nı anlatmaya çalışmıştık. YÖK Basın Danışmanı aradı. YÖK’ün doçentlik ve profesörlük atamalarına karışmadığını anımsattı ve üniversitelerden Muttalip gibilerin de maalesef çıka bildiğini aktardı. Danışmanını bize ara tan YÖK Başkanı Yekta Saraç da, AKP döneminde maaleseflerin bir rastlantı olmadığının ayrımında mıdır, bilemeyiz. AKP dönemi üniversitelerinden birkaç örnek vermekle yetineceğiz: “Cumhurbaşkanı’na itaat etmek farzı ayn’dır. İtaat etmemek savaştan kaçmak gibi haramdır” diyen Prof. Dr. Ramazan Taşaltın, Harran Üniversitesi Rektörü yapılmıştır. “Teyze kızı, amca kızı, hala kızı, dayı kızı, hepsi caiz olan evliliklerdir” diyen Nihat Hatipoğlu, Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörlüğü’ne getirilmiştir. “Görücü usulüyle kız istemeye giden bir kişinin abladan vazgeçip kardeşine talip olabileceği” fetvasını veren AKP’nin “akil adamı” Hayrettin Karaman’ın damadı, Prof. Dr. Ahmet Saim Kılavuz Uludağ Üniversitesi Rektörlüğü’ne atanmıştır. Cahil ve okumamış halka daha çok güvendiğini açıklayan Prof. Dr. Bülent Arı, Sabahattin Zaim Üniversitesi Rektör Yardımcısı olmuştur. İzmirlilere “Bu kadar mı haysiyetsiz gâvur olunur, azıcık efendi gâvur olun” diyen Zekiye Çomaklı’nın oğlu, Prof. Dr. Şafak Ertan Çomaklı Anadolu Üniversitesi Rektörlüğü’ne seçilmiştir. Kanserden ölen Neslican Tay’ın ölümü üzerine “Neslican kızımız seküler dünyasallaşma rüzgârına kapılmasaydı, hastalığı düşman gibi görmezdi” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan Üsküdar Üniversitesi Rektörlüğü’ne oturmuştur… Üniversitede işte böyle bir dönem yaşanmaktadır. Maalesef! Demokrasi Havarileri İçin 27Mayıs’ın yıldönümünde övgüyle anılan Demokrat Parti iktidarı döneminden kimi anımsatmalar: Yıl 1954: Gazeteci Cemal Sağlam 65 ay, Fuat Arna 8 ay hapse mahkum oldu. Bedii Faik tutuklandı. 79 yaşındaki Hüseyin Cahit Yalçın cezaevine konuldu. Yıl 1955: CHP’nin Lozan Antlaşması’nı kutlama toplantısı yasaklandı. CHP Genel Sekreteri Kasım Gülek, Zonguldak’ta işçilere yaptığı konuşma nedeniyle tutuklandı. İstanbul’da Rumların dükkânlarına, evlerine, kiliselerine ve mezarlıklarına saldırıldı. Yıl 1958: Menderes, muhalefeti “…şunu bunu yapacağız derlerse demokrasiye paydos olacaktır” diye tehdit etti. Yıl 1959: Uşak’ta, Topkapı’da, Çanakkale’de, Konya’da, Kayseri’de İsmet İnönü’ye ve CHP’lilere saldırıldı, onların hayatlarına kastedildi. DP’li İbrahim Arvas, “Bir fesat ve melanet yuvası haline gelen CHP’yi kapatın” diye bağırdı. Yıl 1960: DP Grubu, CHP’nin “hücre örgütü kurduğu, silahlandığı, isyan hazırladığı” gerekçesiyle Meclis’te Tahkikat Komisyonu kurdu. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’e, “Şimdi tenkil (topluca ortadan kaldırma) zamanıdır” dedi. Görüldüğü üzere, tıpkı bugün olduğu gibi, o dönemde de “ileri demokrasi” uygulanıyordu! Kurtuluş Yok Seçim yasalarını kendilerine yontsalar da, sahaya inseler de, baskın seçime gitseler de hazin sondan kurtuluşları yok. Kendileri de görüyor ve ürküyorlar. Çünkü, gidiciler… 30 MAYIS 2020 SAYI: 34566 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ALEV COŞKUN Genel Yayın Yönetmeni AYKUT KÜÇÜKKAYA Yayın Koordinatörü Serkan Ozan Yazıişleri Müdürleri İpek Özbey / Olcay Büyüktaş Akça (Sorumlu) Hakan Akarsu (Ek Yayınlar) Görsel Yönetmen Münevver Oskay Reklam Genel Müdürü Ayla Atamer Törün l Haber Merkezi: Murat Hantaş l Gece: Ayça Bilgin Demir l Dış Haberler: Mine Esen l Ekonomi: Jale Özgentürk l İç Politika: Ali Açar l Kültür Sanat: Yazgülü Aldoğan l Fotoğraf: Uğur Demir l Spor: Sami Gürel l Ankara Temsilcisi: Sertaç Eş Güvenevler Mah. Güneş Cad. No: 8/1 Çankaya 06690 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 l Ege Bölge Temsilcisi: Tuncay Mollaveisoğlu Halit Ziya Bulvarı 1352 sok. 2/3 Pasaport İzmir. Tel: (0232) 441 12 20 Yayın Kurulu: Alev Coşkun (Başkan), Ali Sirmen (Bşk. Yrd.), Aykut Küçükkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Kemal Işık Kansu, Orhan Bursalı, Mine Kırıkkanat, Miyase İlknur, Ataol Behramoğlu. l Mali ve İdari İşler Müdürü: Osman Selçuk Özer Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 251 98 68 eposta: [email protected] Yaygın süreli yayın Baskı: İleri Basım Mat. Amb. Reklam Tanıtım Yay. ve Teknik Hiz. Tic. A.Ş. Yenibosna Mah. 29 Ekim Cad. No:11A/41 Bahçelievler İstanbul Tel: (0212) 454 32 55 Dağıtım: Turkuvaz Dağıtım Pazarlama A.Ş. Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. NAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İkindi Akşam Yatsı İstanbul 03:33 05:28 13:07 17:05 20:35 22:21 Ankara 03:25 05:16 12:51 16:47 20:16 21:59 İzmir 03:57 05:43 13:14 17:07 20:35 22:13 Gündemde salgın hastalık var. Ekonomi var. Belediyelere ilişkin yeni dü İkincisi, liderler çok önemli konuları baş başa görüşürler. Çok önem zenlemeler var. Parti değiştir li sorunların, siyasi risk al menin zorlaştırılması var. Gü mayı gerektiren meselele cün tek elde toplanmasının sa rin çözümü için, doruk top kıncaları var. Dış politika var. lantılarında muhataplarıyla Demokrasi ve özgürlükler var. Yani, gündem yoğun. Bu yoğunluk içinde, öncelik sıralamasının nasıl yapıldığı ise ideolojik, sınıfsal tercihlere Devlet nedir? Diplomasi neye denir? doğrudan, bire bir, yüz yüze müzakereyi tercih ederler. Üçüncüsü, çok gezerek, çok konuşarak yapılan dayanıyor. Sıralama nasıl yapılırsa yapılsın devlet, devletin gücü ve işleyişi öne çıkıyor. geleneği ve üslubu da köklü bir alandır diplomasi. bir iş değildir diplomasi. Her alanda olduğundan çok daha ağırdır bu alanda verilen sözler. Konuyu tartışalım. Hukukta ve siyaset biliminde, devletin pek çok tanımı yapılır. Bu tanımlar da ide Doruk diplomasisi ve sakıncaları Devleti bağlar çünkü. Söz, ağızdan bir kez çıkar. Geri dönüş kolay olmaz. Bu nedenle diploma olojiktir şüphesiz. En teknik, en iş Bu iki tanımı anımsatmamızın si sadece bir disiplin, bir meslek, levsel görüneni bile öyledir. Bir ta nedeni, dışişleri bakanlığının ağır bir uzmanlık değildir. Aynı zaman nıma göre devlet, “sınırları bel lığının, kadrolarının, kurumsal hafı da bir sanattır. O yüzden devlet li bir toprak parçası üzerinde yaşa zasının yok sayılmasına koşut ola adamları ne kadar deneyimli, bil yan insanların oluşturduğu, siyasi rak, dış politikadaki sorunların ço gili, zeki olurlarsa olsunlar, diplo olarak örgütlenmiş en üstün ege ğalması ve çözümün zorlaşma masi gibi, çok zengin kültür, derin men otoritedir”. Halk, toprak, ör sı. Bu açığı lideri öne çıkarıp, onun bilgi, engin deneyim gerektiren bir gütlülük, egemenlik unsurları öne diğer devletlerin yöneticileriyle alanda, mutlaka meslekten diplo çıkar bu tanımda. Marksist tanım kurduğu yakınlığa bel bağlayarak matlarla yakın çalışırlar. Yanların da devlet, “egemen sınıfların baskı kapatmak da olanaksız. Çünkü bu da onlar olmadan diplomasi ko aracıdır”. Sınıf kavramı, baskı vur yapılan, doruk diplomasisi değil. nuşmazlar. Muhataplarıyla müza gusu öndedir. Bir diğeri, devleti, Dahası, doruk diplomasisi, kimile kere yürütmezler. Çünkü diploma “zor kullanma tekelini yasayla elin rinin sandığı gibi diplomasinin tek tik konular çok teknik, çok ayrıntı de bulunduran güç” şeklinde ta yolu, tek yöntemi, tek biçimi, tek lı, çok kapsamlıdır. rif eder. Yaygın tanımlardan birine türü değil. Dördüncüsü, meslekten dip göre devlet, “milletin hükmi şah Devlet ve hükümet başkanla lomatlarla yakın işbirliği yapmak, siyet kazanmış halidir”. Alman dü rı eliyle yürütülen, onlar arasındaki onlara akıl danışmak, politikacı şünür Hegel de devleti, bütün si görüşmelere dayanan doruk dip ların, devlet adamlarının sırtından yasal kurumların en büyüğü olarak lomasisine ülkeler, zorunlu olma hem bu zorlu yükü alır hem de si görür. Devletin meşruluğunu hu dıkça, acil durum söz konusu de yasi sorumluluğu çok ağır olan kuka, kurumlara, kurumsallaşma ğilse, kolay kolay başvurmazlar. konularda risklerini asgariye indi ya dayandırır. “Devlet, kurumların Çünkü uluslararası ilişkilerde lider rir. Hata yapmalarını engeller. Ka kurumsallaşmasıdır” der. lerin, devlet başkanlarının, cum muoyunda zor duruma düşüp iti Diplomasi ise dış politikayı, hurbaşkanlarının, başbakanların bar, güç, destek kaybetmeleri uluslararası ilişkileri düzenleyen muhataplarıyla çok sık bir araya ni önler. kuralları, uygulamaları, kurumları, gelmesi, bütün meseleleri doğru Kısacası, doruk diplomasisini antlaşmaları içerir. Sorunların ba dan, bire bir, baş başa görüşme çok abartmamak, buna fazla bel rışçıl yollardan çözümü amaçlan si, fazla tercih edilmez. Bu tercih bağlamamak gerekir. Büyük güç dığından, müzakere esastır. Milat edilmeyişin birkaç nedeni vardır. lerin liderleri ile dost olmak müm tan önce 13. yüzyılda, Mısır Fira Birincisi, çok sık seyahat et kün değildir. Kişisel ilişkilerin dip vunu ile Hitit Kralı arasında imza mek, her ülkenin lideriyle görüş lomaside etkisi sınırlıdır. Dış po lanan Kadeş Antlaşması’ndan bu mek, her isteyenle buluşmak, ça litikada liderler en büyük kazığı, yana, yazılı antlaşmalarla yürütü ğıran herkesle konuşmak, yarar ve “dostum” diye hitap ettikleri mu lür. Kuralları ve kurumları yanında, itibar getirmez. hataplarından yerler. Türkiye, yıldönümü mesajında bölgenin Rusya tarafından ilhakına atıfta bulundu Moskova’yla Kırım gerilimi Türkiye ve Rusya’nın Suriye’de sağlanan mutabakatlar doğrultusunda işbirliği sürerken iki ülke arasında Kırım nedeniyle düşük yoğunluklu gerilim yaşanıyor. Türkiye’nin İkinci Dünya Savaşı’nın son döneminde yaşanan Kırım Tatar sürgününün yıldönümünde ya yımladığı mesajda, Kırım’ın Rusya tarafından ilhakına da atıfta bulunması Moskova’da rahatsızlık yaratırken Rusya Dışişleri Bakanlığı, Türkiye’den gelen açıklamaların “kaygı verici” olduğunu bildirdi. Kırım’ın 2014’te Rusya tarafından ilhak edilmesini tanımayan Türkiye, Kırım’da düzenlenen referandumun yıldönümlerinde yaptığı açıklamayla bunu vurgulasa da son dönemde Kırım Tatar sürgününün yıldönümünde yaptığı açıklamalarda ilhaka atıfta bulunmamayı tercih etmişti. l ANKARA/ Cumhuriyet BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Toprakların fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceleyen bilim dalı. 2/ Kesimi pantolona benzeyen bir tül şalvar... Vücutta biriken azotlu bileşik. 3/ Gönül, yürek... Olanaklı, mümkün. 4/ Trabzon’un bir ilçesi... Az kavrulmuş un ve dövülmüş tavuk etiyle yapılan bir yemek. 5/ Bir mantarla bir suyosununun ortak yaşamıyla ortaya çıkan bitkilerin genel adı. 6/ Yüz metrekare tutarında yüzey ölçüsü birimi... Kırklareli’nin İğneada beldesinde, göçmen kuşların uğrak yerlerinden biri olan göl. 7/ Yahudilerde, elli yılda bir Tanrı’ya ve dinlenmeye ayrılan yıl... Tümör. 8/ “Süsen” de denilen ve güzel kokulu çiçekler açan bir süs bitkisi... Badana ve boya yapmakta kullanılan silindir biçimli fırça. 9/ Elektrik akımını ileten ve tıpta sinir sistemini, kasları uyarmak için kullanılan nesne. 1 234 5 678 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 K ADOGO A Ş 1 2 AMORO F OB İ 2 3 4 SEL L İM L T R İ P DEME 3 5 R NAB İ GAA 4 6 7 AL M İ ZANA T AŞ İ ZM İ Z 5 8 OVATA ELA 6 9 İ TRRASA T 7 YUKARIDAN AŞAĞIYA: 8 1/ Çocukbilim. 2/ “Beşparmak” da denilen, pamuklu 9 bir kumaş... Sakarya iline özgü bir tür tatlı. 3/ Lisan... Afganistan’ın başkenti. 4/ “Bir çeksem karşıki dağlar yıkılır” (Türkü)... “Keşkek” de denilen bir yemek. 5/ Kaşındırıcı bir deri hastalığı. 6/ Güzel sanat... Sözü nün eri, güvenilir kimse. 7/ Bir meslekte uzun bir süre başarılı olarak çalışanlar onuruna düzenlenen tören... Mezopotamya’da kurulmuş en büyük sitelerden biri. 8/ Yeşilırmak’ın antik dönemlerdeki adı... Dürülerek boru biçimi verilmiş deri ya da kâğıt tomar. 9/ İletken bir ortamın, genellikle metalden yapılan iki ucundan her biri. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] 27 Mayıs ve 28 Şubat Siyasal iklimler önemlidir; bazılarını yanlış zamanda doğru şeyi söylemekten alıkoyar, bazılarına bile bile yanlış olanı söyletir, çoğunluğu da kendisine uydurtur! Örneğin dün ekranlarda Fethullah Gülen’i eleştirenlere “Hocaefendimizle ilgili böyle konuşamazsınız” diye medya avukatlığı yapanlar, bugün önüne gelene “Fethullahçı” diye saldırabilmektedir. Örneğin 12 Eylül şartlarında 12 Eylül’ü savunanlar, sonrasında 12 Eylül darbesine karşı olduğunu iddia ederler. Bunu neden mi belirtiyorum? 28 Şubat sürecinin Genelkurmay Başkanı em. Org. İsmail Hakkı Karadayı’nın ölümü ile 27 Mayıs’ın yıldönümünün peş peşe gelmesi siyasal iklimle birleşince, konuyla ilgili çok sayıda yorum yapıldı, yazıldı. Ancak yorumların büyük bir kısmı, yukarıda anlatmaya çalıştığımız siyasal iklime uygundu. Bu nedenle bir karşıyorum yazısı ihtiyaç oldu: 27 Mayıs: Sandık korundu Üç idam büyük yanlıştı, tartışılacak yanı yok. Ancak bunun üzerinden toplam bir 27 Mayıs değerlendirmesi yapmak hem bilimsel olmayacaktır hem de “sonucun nedenini” gizleyecektir. O nedenle, nedene bakmak ve 27 Mayıs öncesi BayarMenderes “diktatörlüğünün” uygulamalarını çok kısaca özetlemek gerekir: ABD’nin Marshall Yardımı’nın karşılığı olarak ve NATO’ya girebilmek için Kore’ye Amerikan askerlerini koruma görevi ile Mehmetçik gönderdiler. Kendilerine yakın yargı üyelerine yer açabilmek için yasa değiştirip yüksek yargı üyelerini gerekçesiz parça parça emekli ettiler. İktidara karşı her haberi cezalandıracak mekanizma kurdular; öyle ki 27 Mayıs’tan önce 800’e yakın gazeteci hapisteydi. Vatan Cephesi kurdular, muhalifleri vatan haini ilan ettiler. DP’ye oy vermeyen Kırşehir ilini ilçe yaptılar. CHP’nin mal varlığına el koydular. İsmet İnönü birkaç kez linç edilmeye çalışıldı. Meclis Tahkikat Komisyonu kurarak, yargının işini de üstlendiler; istedikleri gazeteleri yasakladırlar, istedikleri matbaalara el koydular, istedikleri kişileri tutukladılar. Ülkeyi yanlış ekonomi politikalarıyla iflasa sürüklediler; 1958’de devalüasyon oldu ve TL’nin değeri üç kat azaldı. Kısacası demokrasiyi kullanarak iktidar olan bir parti, demokrasiyi ortadan kaldırıyordu. Bu “nedenleri” görmeden “sonucu” bugünkü siyasal iklimle değerlendirmek bilimsel olmayacaktır. Bu nedenler üzerinden sonuç değerlendirildiğinde de ortaya şu gerçek çıkacaktır: 27 Mayıs sandıkla/seçimle diktatörlük kurulmasını önlemiş ve seçimlerin devam edebilmesini sağlamıştır! 27 Mayıs’ın “demokrasiyi kurtaran” bu özelliği, nitekim 1961 Anayasası’na da yansımıştır. Öyle özgürlüklerle dolu bir anayasadır ki, Kenan Evren, “27 Mayıs anayasası bize bol geldi” deyip, 12 Eylül Anayasası’nı getirmiştir! 28 Şubat: Fethullah’la mücadele 28 Şubat ise bugünkü siyasal iklimde “Amerikancı” diye yaftalansa da Amerikancı değildi, nesnel olarak antiAmerikancıydı: Birincisi, ordu içerisinde ABD’nin kullanımına açık Fethullahçılar başta olmak üzere tarikat örgütlenmelerine tırpan vurdu. İkincisi, ABD’nin Ortadoğu planına karşı siyasi ve askeri olarak konumlandı. Üçüncüsü, silahlanmada ABD’ye bağımlılığı kırabilmek ve sonrasında milli silah üretebilmek için, ABD/NATO dışı ülkelerden silah alımına yöneldi. 28 Şubat sürecindeki Fethullahçı tasfiyeler sürdürülebilseydi, Türkiye 2016’da 15 Temmuz darbe girişimini yaşamayacaktı! Ancak siyasi iktidarın desteğiyle önce YAŞ’ta ihraçlar zorlaştı, ardından da tamamen ortadan kalktı. Ve tersine Fethullahçılar siyasi iklimin avantajıyla, sızmak yerine sınav sorusu hırsızlığı ile orduya topluca girmeye başladılar! Unutmadan, 28 Şubat davası da ErgenekonBalyoz kumpasları ile birlikte yürütülen Amerikancı kumpaslardan biriydi! Erdoğan ve Bahçeli’nin bagajı Siyasal iklim böyledir işte… Duruma göre 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat ve 15 Temmuz aynı kefeye konur, duruma göre 27 Mayıs ve 28 Şubat darbe diye dövülürken, 12 Martçılar ve 12 Eylülcüler övülür! Örneğin MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, fiilen 27 Mayıs ve 28 Şubat’tan en fazla yarar gören kişidir: Genel başkanlığını yürüttüğü MHP’yi kuran, yıllarca liderliğini yürüten Alparslan Türkeş, 27 Mayıs bildirisini okuyan albay değil midir? Bahçeli, 28 Şubat sürecinin sağladığı koşullarda oy oranını artırıp MHP’yi iktidar ortağı yapmadı mı? Kendisi 28 Şubat sürecinde başbakan yardımcısı olmadı mı? Örneğin AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan 1998’de Kenan Evren’e aynen şöyle demedi mi: “Sizin zamanında belediye başkanı olacaktım ki, İstanbul’u uçururdum.” Erdoğan, AKP iktidar olduktan sonra da birkaç kez Evren’le görüşmedi mi? 2003’teki ilk görüşmeyi daha sonra Evren şöyle özetlemedi mi: “Bana saygılarını, sevgilerini sundu. Bu ülkeye yaptığım iyiliklerden söz etti.” Ölçü: Kemalist Devrim Kısacası 27 Mayıs ile 28 Şubat’ı, Amerikancı 12 Mart, 12 Eylül ve 15 Temmuz ile aynı kefeye koymak eşyanın tabiatına aykırıdır. 27 Mayıs ve 28 Şubat, kimi hatalarına rağmen Kemalist Devrim’in devamıdır; 12 Mart, 12 Eylül ve 15 Temmuz ise Kemalist Devrim’e karşıdarbedir! En ağır siyasal iklimler bile tarihsel gerçekleri silemez…
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear