25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
KÜLTÜR EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 13 27 MAYIS 2020 ÇARŞAMBA Evlerinden evimize bayram ziyaretine geldiler, bu zor günlerde sanatçılar yanımızda oldular! Bayramı sanatla geçirdik Bayramı nasıl geçirdiniz? Tabii ki ekran karşısında! Aslında ne güzel değil mi, telaş yok, koşuşturma yok, trafikte sıkışma yok, annenlere gittik, babama gidemedik, halana koştuk, teyzeme yetişemedik kavgası yok! Baklava almayı unuttun, kalmamış tartışması da! Herkes baklavasını evde kendi yaptı, kendi yedi, kendi YAZGÜLÜ ALDOĞAN filmini, konserini izledi, hem de bilet almadan, yolda kalmadan, evde çekirdeğini çitleyip kanepede uzanarak! Ama Instagramına da “Ah nerede o eski bayramlar” yazmayı ihmal etmedi. Oysa bu özlemimizi gidermek, bizi sanatla meşgul etmek için ne çok uğraş, ne çok iş vardı, hatırlamadan olmaz: Müzisyenler için konser POPSAV, korona virüs kısıtlamaları başladığından beri işsiz ve zor durumda kalan müzisyenlere yardım sağlamak amacıyla bayramın üç günü boyunca süren bir konser dizisine imza attı. 70 sanatçı, evlerinden, evlerinin önünden çektikleri müzikli videolarını yolladı. POPSAV Yönetim Kurulu ve üyelerinden oluşan büyük bir gönüllü ekip çalıştı. Konserler YouTube’da her akşam 2022.00 arasında yayımlandı. Aralara ünlü sanatçıların canlı sohbetleri katıldı, bağlantıları sa natçılar kendileri yaptı. Başta sanata önem veren DENİZBank olmak üzere P & G ve bazı firmalar sponsorluk yaptı, yüz binlerce kişinin izlediği bir konserler dizisi oldu. En hoşu, sanatçıların evlerini ve ev hallerini görmekti. Ne kadar mütevazi yaşıyor bizimkiler! Nükhet Duru’nun mor kanapesi, Orhan Baba’nın desenli gömleği pek hoştu, konserleri izleyen gençlerin yorumları komik: kimini tanımıyor, kimini beğenmiyor, “Bu dede de kim” gibi sorular soruyor, ama izliyorlardı! Söz Senettir Filmi, İKSV Film Festivali’nde Marmaris’te garsonluk yapan bir delikanlının tek hayali olan bir yabancı kadınla evlenip Avrupa’ya gidebilme hayalini anlatıyor. Hayli gerçekçi ve iç burkan bir öykü. İKSV’DEN FILM DEVLET IŞI RISK ALMA Bir başka konser ise tam da devlet işiydi: Bir TRT klasiği olan Bayram Konseri’ni orkestra eşliğinde ve bir ören yerinde çekmek için TRT ile anlaştığı fısıldanan Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü Murat Karahan, bunun için orkestra bulmakta zorlandı. Bulaşı riski gerekçesiyle konsere karşı çıkan Antalya Devlet Opera ve Balesi Müdürü Ziya Güçkan görevden alındı. Orkestra üyeleri ise Hierapolis antik kentinde aynı zamanda tenor da olan Genel Müdür Murat Karahan’a Türk sanat müziğinin sevilen parçalarında eşlik ettiler. Orkestra üyelerinden sa Orkestra üyelerinden sadece bir kişinin maske takması dikkat çekti. dece birinin maske taktığının görüldüğü konserde üflemeli çalgıları çalan sanatçıların birbirine hayli yakın oturması ise konserin eleştirilen noktalarından biriydi. Temmuza ertelediği Film Festivalini 15 seçkilik bir film paketiyle bayram öncesi devreye sokan İKSV ise bu sürede sinemaseverleri fethetmeyi başardı. Her akşam saat 19.00’dan başlayarak izlemeye açılan ve sadece 5 gün kalan filmleri izlemek için sanal kuyruklar oluştu, biletler bitti, ek seanslar açıldı. Filmleri bu sürede izleyemeyenler kaçırdı! Bana sorarsanız çok da fazla bir şey kaçırmadı, çünkü filmler, sinema eleştirmenleri nin çok övmesine ve bol bol yıldız vermesine karşın, gerçekten tam festivallikti. Şimdiye kadar izleyebildiğim 7 filmin çoğunda bir hastalık, bir umutsuzluk vardı. Evet, oyunculuklar ve sinematografik anlatım muhteşemdi ama hayli bunalımdı! Biraz kafa dağıtmak için arada Yeşilçam’ın eski filmlerine takılmak ve bu kadar başarıyla absürd komedi örneklerini nasıl sergilediklerini görmek hiç de fena olmuyordu! SÖYLEŞI, GEZI Bayram süresince hemen herkes Instagram üzerinde söyleşi yaptı, çoğu zaman kim kimi ağırlıyor, karıştı. TV’lerdeki bayram sohbetlerini de buna eklerseniz, hiç olmadığı kadar çok söyleşmiş ve dinlemiş olduk. Kısıtlama süresince gidemediğimiz seyahatlere ise rehberlerin sayesinde yeniden gittik. Gezi notlarını çevrimiçinden dolaşıma sokan gezginler Peru’dan Okyanusya’ya her yeri gezdirdiler. Bunlarla da oyalanamayanlar köylü kardeşlerimizin, olmayan mutfak malzemeleriyle bile ne yemekler yapıp sergilediği yemek tariflerine takıldılar ve yenmeyecek tatlar yarattılar kendi mutfaklarında! Bir bayram böyle geçti! Ama sağlıklı kaldık, emeği geçenlere teşekkürler... İBBŞT’NİN OYUNLARINI YOUTUBE KANALINDAN ONLINE OLARAK SEYREDEBILIRSINIZ Yine, yeniden ‘İstanbul Efendisi’... ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Yıl, 2009 Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Sahnesi’ndeyiz... İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyaroları’nın (İBBŞT) oyunu “İstanbul Efendisi”ni seyrediyoruz. O günden sonra bu oyunu tam 5 kez daha seyrettim. Açıkhava, kahkahalarla yankılanıyordu. Gülmekten gözümden yaşlar gelmişti. Oyunun ritmi çok iyiydi. Her karakter birbirinden ustaca rolünü sahiplenmişti. Çağlar Çorumlu, canlandırdığı karakter ile oyunun sonunda en büyük alkışı almıştı. Tiyatrosuz kaldığımız bu zor korona virüs günlerinde İBBŞT YouTube kanalından oyunu online yayımladı. Büyük bir heyecanla yeniden seyrettim. Ama ses kayıt çok kötüydü. Şive kullanan oyuncuların söyledikleri neredeyse hiç anlaşılmıyor, sadece salondakilerin kahkahası işitiliyordu. Ekran başındakilere ise “demek komik sahneler var” demek düştü. Sahnenin bütününü gösteremeyen kamera ise oyunu iyice dibe çekti. İkili sahnelerde kamera bir oyuncuyu çekerken diğerini ara ara göstererek hem oyuncuyu hem de sahnenin bütünlüğünü harcadı. İBBŞT’nin niyeti güzel ama prodüksiyon ve uygulama kötüydü. Bu oyunu tekrar eski kadro ile Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda seyretmek istiyoruz. Oyuna dönersek, Musahipzade Celâl’in yazdığı, Engin Alkan’ın yönettiği oyunda; Engin Alkan, Mahperi Mertoğlu, Çağlar Çorumlu, Volkan Ayhan, Zafer Kırşan, Hüseyin Tuncel, Ümit Daşdöğen, Emrah Özertem, Tuğrul Arse ver, Cihan Kurtaran, Serkan Bacak, Murat Üzen, Derya Çetinel, Sevinç Erbulak, Selin Türkmen, Berna Adıgüzel, Reyhan Karasu, Çiğdem Gürel, Senem Oluz, Hamit Erentürk, Esra Karabaş, Murat Güreç, Utku Akıncı rol alıyor. Oyunda, kızına uygun bir damat adayı bulmak için dönemin batıl inançlarına bel bağlayan bir babanın düştüğü gülünç durumlar anlatılıyor. Oyunu ilk seyrettiğimde, Çengi Afet karakterini rolüne tam uyan Kalabalık oyuncu kadrosuyla uzun yıllar sahnelenen ‘İstanbul Efendisi’ni Engin Alkan yönetti. Sevil Akı canlandırıyordu. Oyunculuğu doğal, sesi de oyunculuğu gibi çok iyiydi. Youtube’da yayımlanan oyunda da Mertoğlu’nu seyrettik. Sevinç Erbulak ve Çağlar Çorumlu’nun enerjisi ve oyunculuğuna ise tekrar hayran kaldık. Canlı orkestranın çaldığı oyunda hepimizin bildiği şarkıları seslendirdi oyuncular. Kostüm tasarımı, dönemi yansıtıyordu. Oyuncuların abartılı makyajları ise yine bütüne çok uymuştu. Davuldan Kahveye Kadar Osmanlılar mehter bandosunu savaşta olduğu kadar, barışta da uzak diyarlara, yanlarında taşırlarmış. Mehter, savaş sırasında askere güç verir, barış zamanında ise Avrupa başkentlerindeki resmi törenlere katılırmış. Örneğin bir antlaşma imzasında veya elçi değiştirme töreninde yer alır; bu süreç içinde o kentin caddelerinde dolaşarak konserler verirmiş. Mehterin giysileri, yürüyüşü, vurma çalgıları ve ritmik ezgileri o ülke insanlarını, müzisyenleri ve birçok dalda Batı sanatçısını etkilemiştir. 18. yüzyıldan başlayarak Batı’nın pek çok bestecisi mehter müziğinin vurmalı karakterinden, aksak ritimlerinden, gizemli tınısından ve bando üyelerinin anlı şanlı giysilerinden etkilenmiştir. O tarihlerden sonra bu özellikleri içeren ve konusunu Doğu’dan alan senfoniler, opera, bale ve kantatlar bestelenmiştir. Batı orkestrasına giren vurma çalgılarda, ritmik dokuda, minör tondaki ezgilerde; opera ve bale yapıtlarının tiplemelerinde Türklere has ortamlar dikkat çeker. Bu arada her besteci kendi hayal gücüne göre bir Türk kimliği yaratmıştır. Bugün Batı orkestrasının yerleşik çalgıları arasına giren davul, nakkare, kös, çelik üçgen, zil ve çevgan gibi nice vurma çalgı, Türk mehter müziği kökeninden gelmedir. Bunlara bağlı olarak mehter müziğinin ritimleri ve tınısı da Avrupa müziğindeki “alla turca” akımını etkilemiştir. Kahve Avrupa’ya Nasıl Girer? 1670’te, henüz ikinci Viyana kuşatması yapılmadan önce, “Fransız besteci JeanBabtiste Lully, Moliére ile ortak yazdığı teatral yapıtı Kibarlık Budalası (Le Bourgeois Gentilhomme) adlı komedi balesinde mehter adımlarını, vurma çalgıları ve Türkçeye benzer uydurma sözcükleri kullanmıştır. 1683’teki ikinci Viyana kuşatmasından sonra, başta Viyana olmak üzere tüm Avrupa’da “Türkomanya” akımı ortaya çıkar. İngiltere’ye dek uzanan bu akım, kahveden lokuma, günlük giysilerden maskeli balolara, ip cambazlarına, karnavallara, kuklalara, binaların üstüne işlenen rölyeflere ve kruvasan çöreğinin ay şekline kadar yansır. Viyana kuşatmasından geri çekilen Osmanlılar arkalarında kahve çekirdekleriyle dolu çuvallar bırakırlar. Kenti savunan Avrupalılar ordusu, bu çuvalların içindeki çekirdeklerin ne olduğu üstüne fikir yürütürler. Sonradan birisi der ki: “Ben gördüm, Türkler bunları değirmende çekip kaynatıyorlardı.” Böylece Avrupa’da o yıllarla beraber müthiş bir kahve içme modası başlayacaktır. Müzikte bu modayı en güzel canlandıran örnek, bütün çağların en büyük bestecisi Johann Sebastian Bach’ın 1735’te bestelediği “Kahve Kantatı”dır. Kendi çağında opera yazmak modasını izleyen Handel, Rameau, Vivaldi gibi bestecilerin yanı sıra, J.S. Bach, hiç opera bestelememiştir. Oysa onun nice kantatı zamanın operalarından çok daha dramatik ve insan sesiyle çalgıları özenle bağdaştıran niteliktedir. Kahve Kantatı’nda kullandığı teknik ve tını, çağdaşlarının çok ilerisindedir. Flüt, keman, viyola, çello, kontrbas, klavsen ve doğal kornonun yer aldığı çalgı grubuna soprano, tenor ve bariton sesleri katılıyor. Kahve Kantatı’yla aslında bir “mini opera” örneklemiş: Kahve tutkunu olan kızına nasihat eden bir baba, onu oldukça pahalı olan kahveden vazgeçirmeye çalışmaktadır: ”Bu kadar çok kahve içersen, koca bulamazsın, evde kalırsın” diye yakındığına göre, kahve o yıllarda mutlaka çok pahalı olmalıdır. Institut Français’den çevrimiçi etkinlik: Salon Edebiyat Mart ayından bu yana kültür etkinliklerini çevrimiçi olarak sürdüren Institut Français Türkiye, yeni konferans serisi edebiyat sohbetleri düzenliyor. Institut français Türkiye’nin çevrimiçi edebiyat konferansı serisi, “Salon Edebiyat” başlığı altında ve yazar Yiğit Bener’in evsahipliğinde düzenlenecek. Konferansların her birinde Bener’e edebiyat dünyasından bir konuk eşlik edecek. Yiğit Bener ve konukları 217 Haziran tarihleri arasında her salı Fransızca ve her çarşamba Türkçe olarak üç tema işleyecek. Başlıklar şöyle: Serra Yılmaz ile “Camus salgın kıskacında”, JeanMarie Laclavetine ile “Edebiyat eve kapanmanın yalnızlığına derman olabilir mi?” Doç. Lale Özcan ile “Hekimliğinden vazgeçemeyen yazar: Louis Ferdinand Céline”. Zoom sitesi üzerinde gerçeklesecek olan SALON Edebiyat konferanslarına katılım ücretsiz olacak, konferansı izlemek isteyenlerin Institut français Türkiye’nin “http://www.ifturquie. org” adresli internet sitesinden etkinliğe kayıt olmaları gerekiyor. 47 YIL SONRA SES BULAN MARŞ... ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK Bir dönem tangolarıyla, daha sonra da marşlarıyla ülkemiz müzik literatürüne büyük katkıları olmuş Halid Recep Arman’ın hiç seslendirilmemiş eseri, “Samsun’dan Anayurda Doğan Güneş” 19 Mayıs’ta gençlerle ses buldu ve ilk kez yayımlandı. Koro Şefi Mete Gökçe’nin genel yönetmeni olduğu ve 100 Ses Ulusal Gençlik Korosu, Türkiye’nin 32 ilinden eskiyeni 70 üyesi; Arman’ın “Samsun’dan Anayurda Doğan Güneş” adlı eserini, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın 101. yılında seslendirmiş oldu. Öğretim görevlisi ve koro şefi Mete Gökçe’nin çalıştırdığı, çalışma kampların da Doçent Ahter Destan’ın ve Dr. Nikolay Mercanov’un emek verdiği, yurdun dört bir yanından müzik öğretmeni, müzik bölümü öğrencileri ve akademisyenlerin buluştuğu 100 Ses Ulusal Gençlik Korosu, eseri müzik öğretmeni Levent Dağ’ın yazdığı piyano eşliği ve Korrepetitör Zornitsa Getova ile seslendirdi. Ses birleştirmeyi Kenan İşan’ın, proje yönetmenliği ve kurguyu Ahmet Toklu ile Özgür Kılıç’ın üstlendiği eserin klibi, 18 Mayıs’ta video paylaşım sitesinde de yayınlandı. Müzikolog Ersin Antep... NTV Radyo’da yayınlanan çok sesli programının yapımcısı ve sunucusu da olan uzman müzikolog Ersin Antep, besteciye ve esere dair şunları söyledi, “Belki kendisinin de hiç dinlemediği bu eserin sözünü ve müziğini, 1981 yılında hayata veda eden Türk besteci Halid Recep Arman, aslında 1973 yılında ve ‘TSK 50. Yıl Marşı’ olarak yazmıştı. Arman’ın oğlu Türkay Arman ile profesyonel müzisyen ve eğitimci olan torunları da; eserden ‘bu sayede yeniden haberdar olduklarını ve bundan çok mutlu olduklarını’ ifade etti. İlk görüşmede Mete Gökçe, bu esere hayran kaldı ve sözleriyle müziğinin duygusal yoğunluğundan etkilendiğini belirtti. Uzaktan kayıtlarla çok iyi bir iş çıkardılar. Ömrü eser yazmak ve onların seslendirilmesine çaba sarf etmekle geçen Halid Recep Arman’ın hatırasına yakışan bir yapım olduğu için, tüm 100 Ses Ailesi’ni kutluyorum. Arman’ın ruhu şad olsun!” Pera’dan Kostantinopolis’te bir Pazar günü Pera Müzesi, koleksiyon sergileri kapsamında düzenlediği etkinliklere tarihçi ve akademisyen Koray Durak ile devam ediyor. “Konstantinopolis’te Ticari Yaşam ve Gündelik Hayat: Mahsuli Hayal Konstantin Bey’in Pazarda Bir Günü” bugün sa at 18.00’de canlı yayınla, Pera Müzesi YouTube kanalında. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Koleksiyonu’ndan geniş bir seçkiyi sanat ve tarih meraklılarıyla buluşturan Müzesi, koleksiyonda yer alan eser ve objeleri mercek altına almayı sürdürüyor. Sandaletin üzerindeki yazının anlamı: Sağlıkta kullan Hanımefendi. Güzellikte ve mutlulukta olup bunu giy. Dostlar Tiyatrosu bayramda Simyacı’yı erişime açtı Paulo Coelho’nun aynı adlı romanından uyarlanan oyunu Mehmet Ulusoy yönetiyor. Oyunda, Tülay Günal, Emre Kınay ve Genco Erkal rol alıyor. Dostlar Tiyatrosu prodüksiyonunda ilk kez 199697 tiyatro sezonunda sahnelenen, Paulo Coelho’nun aynı adlı romanından uyarlama Simyacı, bayramda Genco Erkal’ın YouTube sayfası üzerinden erişime açıldı. Sırayla, Marx’ın Dönüşü, Sivas 93, Yalınayak Sokrates, Aymazoğlu ile Kundakçılar ve Nereye Gidiyoruz?’u seyirciyle buluşturan Dostlar Tiyatrosu’nun, Simyacı’yı erişime açtığını Genco Erkal Twitter hesabından; “Simyacı şimdi YouTube kanalımda yayına girdi. https://www.youtube.com/ watch?v=pxFHUfJZZJE … Lütfen abone olun. Paulo Coelho’nun aynı adlı romanından uyarlanan oyunun kadrosu, Tülay Günal, Emre Kınay, Genco Erkal sevgili yönetmenimiz unutulmaz Mehmet Ulusoy’la birlikte” diyerek duyurdu.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear