22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
EKONOMİ ekonomi@cumhuriyet.com.tr TASARIM: SERPİL ÜNAY 11 27 MAYIS 2020 ÇARŞAMBA Yeni dönemin kazananı, ülke ve sektör ayrımı yapmadan süreci yönetenler olacak Güven veren kazanır İş dünyasının gözü Avrupa’da. DEİK’e göre, salgın sonrasında AB ülkelerinin Türkiye ile işbirlikleri artabilir. İş dünyası bir yandan salgının yaratacağı yeni bir döneme hazırlanmaya çalışırken, diğer yandan da salgın öncesinde çözüme kavuşmamış siyasi sorunların akıbetinden endişeli. Salgın sonrası dönemde tüm dünyanın güven veren ülkelere ih tiyaç duyacağını dile getiren Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Başkanı Nail Olpak, “Pandemi sürecinde her ne kaGAMZE dar gündemden düşmüş olsa BAL da Suriye’de 10 yıla yaklaşan iç savaşın umarız ki artık sona ermesi ve ülkede nihai bir çözümün ortaya konması hem Türkiye hem de AB ülkeleri için büyük öneme sahip” dedi. Diğer yandan, AB ülkelerinin salgın sürecinde iyi bir sınav vermediğini, İngiltere’nin ardından İtalya’da da AB’den ayrılmaya yönelik söylemlerin sıklaştığını gördüklerini kaydeden Olpak, “AB ülkelerinin kendi aralarındaki sürece bağlı mutsuzluğun hız kazanabileceğini, Türkiye’nin ise bu ülkelerle işbirliğini daha da artıracağını öngörüyoruz” diye konuştu. Yeni dönem kapıda Bu süreçte ülkelerin içine kapandığını da ifade eden Olpak, “Tüm ülkeler öncelikle gıda, tarım, sağlık ve teknoloji anlamında yeni politikalar geliştirecek. Siyasi değişimler, ekonomi politikalarındaki yenilikler, arztalep dengesi ve tüketim alışkınlarının dikkatle izleneceği bir dönem bizleri bekliyor” dedi. Salgının en önemli sonuçlarından birinin, tedarik zincirlerinin tek bir kaynağa bağlı olmasının yanlışlığının anlaşılması olduğunu kaydeden Olpak, şöyle devam etti: “Bu kapsamda, önümüzdeki dönemde, firmalarımız için hem yurtdışında şirket evlilikleri ve şirket satın almaları hem de ülkemize yabancı yatırımların artışıyla devam devam edeceğini bekliyoruz. Biliyoruz ki, yeni dönemin kazananı, ülke veya sektör bazında ayrımlara girmeden, tedarik ve arz zincirini kopartmadan, muhataplarına güven vererek süreci yönetebilenler olacak.” Nail Olpak İtalya ile ilişkiler güçlenebilir Türkiye ile İtalya arasındaki yaklaşık 20 milyar dolarlık hacme sahip ticari ilişkiler, pandeminin etkisiyle sert düştü. DEİK Türkiyeİtalya İş Konseyi Başkanı Zeynep Bodur Okyay, “İtalya ile olan ticari ilişkilerimizdeki daralmanın, salgının başladığı ilk günden hazirana kadar artarak devam edeceğini öngördük. 9 Mart’ta karantinaya giren İtalya ile olan ihracatımız, martta yüzde 37.9, nisanda ise beklediğimiz üzere yüzde 51 oranında düştü” dedi. “Hazirandan sonra da tamamen eskiye döneceğimizi söylemek zor” diyen Okyay, “Bu süreç illa geçecek. Ardında bizi bekleyen yeni düzene tüm sektörlerin kendini hazırlaması, daha güçlü bir şekilde bu düzende yer almak için sektörlerin eylem planlarını devreye sokmaları gerekiyor. Daha çok ürünü üretip yerimizi sağlamlaştırmalıyız. Ancak bu şekilde İtalya ile olan ticari ilişkilerimizi kaldığı yerden devam ettirebiliriz” diye konuştu. Aynı zamanda Kale Grubu Başkanı ve İstanbul Sanayi Odası Meclis Başkanı olan Okyay, şöyle devam etti: “Avrupa’da en ağır darbeyi alan İtalya’nın Türk iş dünyası ile işbirliğine ihtiyaç duyacağını düşünüyorum. İtalya birçok ürün için vereceği fiyat oranlarını düzenleyecektir. Bu kriz, İtalya ile ekonomik ilişkileri güçlendirmek için fırsata çevrilebilir.” l AA Zeynep Bodur Okyay FKB Başkanı Yurttaşın market dışı Aynur Eke, yeni alışverişi canlanıyor yasal düzenleme talep etti. ‘Aktif rasyo’ banka dışı finansı olumsuz etkiliyor Finansal Kurumlar Birliği Başkanı Aynur Eke, BDDK’nın “aktif rasyo”, Merkez Bankası’nın “zorunlu karşılık” düzenlemelerinin sektörlerini olumsuz etkileyeceğini açıkladı. BDDK’nın, aktif rasyoyla ilgili hesaplamaya bankaların finansal kiralama dışındaki bankacılık dışı finans şirketlerine kullandırdığı krediler ile bunların ihraç ettiği menkul kıymetleri dahil etmediğini vurgulayan Eke, Merkez Bankası’nın da finansal kuruluşlara kullandırılan kredileri kredi büyümesi hesaplamasına katmadığını hatırlattı. Eke şöyle devam etti: “Bunlar kaynak maliyetimize olumsuz yansıdı. Bankaların sektörümüze kullandırdığı kredilerde belirgin bir azalma, var olan limitlerin kullandırılmaması ya da yüksek oranların teklif edilmesi sonucu doğdu. Bu süreçte Covid19 nedeniyle reel sektörden gelen erteleme ve yapılandırma taleplerini karşılayan sektör firmalarının, kaynak tarafında ortaya çıkan bu gelişme nedeniyle müşterilerinin yapılandırma taleplerini karşılamakta zorlanmaya başlaması kaçınılmaz.” l Ekonomi Servisi Pandemi sonrası satın almalar yolda Ödeme ve Elektronik Para Derneği Başkanı Burhan Eliaçık, tüm dünyada fintech’lerin uzun zamandır yakın işbirliği içerisinde olduğunu belirtti. “Pandemi döneminde değişen ödeme tercihleri nedeniyle güç kazanan finans teknolojileri sektöründe, haziranda başlayarak satın almaların olduğunu ve birleşmelerin sayılarının giderek artacağını duyacağız. Normalleşmenin başlaması birlikte talep artışına karşılık vermek bunu tetikleyecektir” dedi. l Ekonomi Servisi Perpa karantinada çalışmaya devam etti Bünyesinde 4 bin 500 işyeri bulunan Perpa Ticaret Merkezi, karantina döneminde işyerlerinin yüzde 60’ını açık tuttu. Ateş ölçerden termal kameraya, maskeye kadar birçok ürünün temin edildiği Perpa’da pandemi sürecini değerlendiren Perpa A Blok Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Sezgin,“Karantina süresince de kurallara uyarak ticaretin güvenli merkezi olduk” dedi. Perpa, 650 milyon dolarlık ticarete imza attı. Ziyaretçi sayısı aylık 750 bin civarında oldu. Sahurda online arayış Sahibinden.com’un Ramazan ayı verilerine göre, sahur saatlerine kadar geçen sürede (01.0004.00), geçen yıla kıyasla site ve mobil uygulamalardaki toplam trafik yüzde 31 arttı. Sahur saatlerinde en çok ziyaret edilen kategoriler emlak, vasıta ile ikin ci el ve sıfır alışveriş oldu. En çok aranan kelimeler ‘kiralık ve satılık’, ‘karavan’ ve ‘dubleks.’ İl bazında ise İstanbul, Ankara ve İzmir ilk sıralarda. Ayrıca ilan görüntülenmesinde iOS’da yüzde 21, Android’de yüzde 34 artış oldu. l Ekonomi Servisi Evde sebzemeyve yetiştiriciliği arttı Banka ve kredi kartlarıyla, 15 Mayıs haftasında yapılan harcamalar yüzde 4 arttı Türkiye Ekonomi Araştırmaları Vakfı’nın (TEPAV) , güncel “COVID19’un Tüketici Harcamalarına Etkisi” bültenine göre, banka kartı ve kredi kartı kullanılarak yapılan harcamalar, 15 Mayıs haftasında 8 Mayıs haftasına kıyasla yüzde 4 artarak 17.3 milyar lira oldu. Ancak bu harcamalar Covid19 öncesini ifade eden 13 Mart haftasına göre halen yüzde 19 geride. O hafta yapılan harcamalar 21.3 milyar liraydı. Ayrıca 15 Mayıs haftasında 8 Mayıs haftasına göre işlem adedi de yüzde 10 artarak 99 milyon oldu. AVM’ler 11 Mayıs’ta açılmasına rağmen en büyük alışveriş kalemi olan market ve AVM’de 15 Mayıs haftasında değişim olmadı. En fazla oransal artış ise havayolları (yüzde 51), BES (yüzde 43) ve araba kiralamada (%43) görüldü. 15 Mayıs haftasında, sınırlı sayıda harcamada azalış görülürken en fazla azalış (yüzde) benzin ve yakıt istasyonlarında. l Ekonomi Servisi Koronavirüs salgınıyla birlikte kendi evinde kendi sebzesini yetiştiren yurttaşların sayısı arttı. Eminönü’nde fide satan bir esnaf, “Geçen sene bu zamanlar iş bitmiş oluyordu ama bu sene arttı” dedi. “Eski ayakkabıların içine bile domates, biber ekenler var” diyen esnaf, “Fiyatlar 2 liradan başlıyor, 100 liraya kadar çıkıyor” diye konuş tu. Esnafın aktardığı na göre, İstanbullular en çok balkon ve pen cere önlerinde kolay lıkla yetiştirilen çeri Bir fideden 2 kilo domates alınabili domates ve biber fi yor. Bahçeye dikilirse 5 kilo. Yetiş delerini satın alma mesi iki ayı buluyor. yı tercih ediyor. Ar pacık soğan, tere ve var. Bunlarla ilgileniyor marul satışlarında da ar lar. Yazlığına gidenler de tış yaşandığını kaydeden “kendi meyvemi, sebzemi esnaf, “İki ay daha yoğun kendim alayım” diye dü luk bekliyoruz. İnsanlar şünüyor” dedi. evde, sokağa çıkma yasağı l Ekonomi Servisi Sol’un ‘alternatifler’ meselesi “Covid19 salgınının etkileri küresel ekonomide kapitalizmin sonunu getirir mi?” “Küreselleşmenin yeni bir dönüşümüyle, başka bir kapitalizm (‘yeni’ normal) oluşacak mı” ve buna benzer sorular, salgının ekonomik ve sosyal tahribatının boyutları şiddetlendikçe daha sık duyulur oldu. Salgınla mücadele, kuşkusuz, salt bir sağlık hizmetleri mücadelesinden ibaret değil, küresel ekonomi politik dönüştürülmesine yönelik tahayyül ve tartışmalarımızı da uyarmış durumda. Bu doğrultudaki çabalardan birisi geçen hafta yaklaşık 4 bin uluslararası akademisyen, düşünür ve aktivistin imzasıyla yayımlanan “işin demokratikleştirilmesi” (https:// democratizingwork.org) çağrısı idi. Meslektaşlarımız Halil Sabancı ve İmge Kaya Sabancı tarafından “İş: Demokratikleştirme, Meta Olmaktan Çıkarma Ve Çevresel Sürdürülebilirlik” başlığıyla Türkçeye çevrilmiş olan metin, özü itibarıyla “umutsuzca beklemektense, dünyadaki yaşamın sürdürülebilirliğini sağlamak için şirketleri demokratikleştirmek, işi meta olmaktan çıkarmak ve insanı ve emeğini sadece bir ‘kaynak’tan ibaret görmekten vazgeçmek” çağrısını yapmaktaydı. İlgili metinde geçen birçok öneriye katılmakla birlikte, metnin çağrılarının daha radikal öğeler içererek, kapitalist sistemin daha sert ve tutarlı eleştirileriyle zenginleştirilmiş; ve hedefine kapitalist sistemden çıkışı koyan; kısacası, sosyalist toplum tahayyüllerimize odaklanan bir biçimde sunulmasını kuşkusuz arzu ederdik. Ancak, Sol’un alternatiflerinin sunulması, yaşamın somut gerçekliğinde her zaman bu kadar basit ve yalın bir eylem olamıyor. Öncelikle vurgulayalım ki, kapitalizmi idare etmek niyetinde veya iddiasında değilim; zaten böyle bir becerim de yok. Ama sadece beklentileri karşılamak adına, bir köşe yazısı sınırları dahilinde bu alternatif meselesi konusunda bir deneme yapmak arzusundayım. ‘Alternatif’ tasarımı ne için? Kim için? “Alternatifleriniz ne?” sorunsalı karşısında Sol’un şöyle bir tehlikeli ikileminin söz konusu olduğunu gözlüyorum: Verili koşullar altında, aciliyet gerektiren gerçekçi ve somut alternatif öneriler çoğu kez “sistemiçi” olarak eleştirilmekte. Bunlar “kapitalist sistemin yıkılması ve sosyalizmin gerçekleştirilmesi” hedefleriyle örtüşmüyor suçlaması yapılmakta. Ancak, krizin bahane edilerek emeğin sosyal kazanımlarına yönelik saldırıların püskürtülmesi ve krizin bedelinin emekçilere ödettirilmesi çabalarına karşı önerilen birçok politikanın “sistemiçi” unsurlar içermesi de kaçınılmaz. Kuşkusuz ki bir yanda da sınıf pusulasını yitirmek tehlikesi var. Hedeften sapma ve nihai çözümün kapitalist sistemin dışında, sosyalizmde olduğu ufkunu yitirmemek gerekli. Ancak, burada söz konusu olan “bu sistemde hiçbir şey değiştirilemez, sosyalizm gelecek sorunlar çözülecek” yaklaşımı da sorunlara karşı çok soyut düzeyden bakmak ve emekçi insanlara herhangi bir umut aşılayamamak tehdidiyle yüzleşmek zorunda. Üstelik bu yaklaşımla kitleleri ikna etmek, onları soyut idealler uğruna harekete geçirmek çok zor gözüküyor. Diğer yandan da emekçilerin acil çözüm bekleyen sorunları var; onların sorunlarına göz kapayıp her şeyi uzun döneme havale etmek taktiği Sol’u kitleler nezdinde yalnızlaştırıyor, yabancılaştırıyor ve giderek marjinalleştiriyor. Bu arada “sistem içi” diye nitelendirilen önerilerin bam başka bir işlevi de olabileceğini düşünmekteyim. Çok somut olarak, sistemiçi nitelendirilebilecek önerileri sıralayalım: Emek gelirlerinin işsizlik sigortası veya başka kaynaklarla korunması, istihdamın korunması, emekçilerin ve ailelerinin sağlık, eğitim ve sosyal hizmetlerden dayanışma ve kamucu bir paylaşım içerisinde yararlanabilmesi... Biraz daha “radikalleşmek” gerekirse: İmar rantlarının vergilendirilmesi; finansal işlemlerin düzenlenmesi, spekülatif finansal akımların dizginlenmesi... Mesela koronavirüs salgını boyunca spekülatif işlemlerin azaltılması için tüm dünyada borsaların kapatılması... Zaten bir kumarhane oyununa dönüşmüş finansal işlemlerin ana merkezi olan borsalardan reel ekonomiye kaynak aktarılması durmuş ve finansal sistem reel ekonomiden kopmuş iken, bunların salgın boyunca kapatılması son derece devrimci bir adım olmaz mı? Şimdi gerçek şu ki, bu tür somut politikaların hiçbirine sermaye örgütleri ve onun teknikerleri tahammül dahi edemeyeceklerdir. Finansın ve imar rantlarının vergilendirilmesi önerilerine hemen “ama sermaye kaçar, yatırımcının hakkı” vs. vs. diye karşı çıkılacaktır. Çünkü artık kârların ve sermaye birikiminin ana kaynağı rant ve finansal spekülasyona indirgenmiş haldedir. Bu ana damarın kesilmesi kapitalizmi susuz bırakacak, sermayenin küresel ölçekte birikim kanallarını kapatacak niteliktedir. İlk bakışta masum ve “sistem içi” gibi duran bu tür önerilere kapitalizmin tahammülü dahi yoktur. İşte bu noktada, kanımca Sol’un kitlelere dönüp, “kapitalizm artık sistem içi ve son derece haklı biçimde savunulmuş dahi olsa, bu tür politikalara tahammül edemiyor” diyebilmesinin de çok önemli olduğu görüşündeyim. Kapitalizmin kendi hukukuna, kendi sisteminin rasyonalleştirilmesine ve “insancıllaştırılmasına” tahammülü kalmamıştır aslında hiçbir zaman da olmamıştır. Bu nokta bir görsel efekt gibi kullanılıp, buradan hareketle sosyalizmin tek alternatif olduğu teması daha gerçekçi ve somut olarak işlenebilecektir. Lenin’den sol komünistlere V.I. Lenin 1920’de, Bolşevik Devrimi’nin ölüm kalım günlerinde Sovyet iktidarının almak zorunda kaldığı çoğu reformist sayılabilecek öneriyi eleştiren sol örgütlere karşı kaleme aldığı “Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı” başlıklı çalışmasında Engels’in BlankistKomüncülerin manifestosuna eleştirisinden şu alıntıyı paylaşıyordu: BlankistKomüncüleri, “biz amacımıza ve zafer gününü uzaklaştırmaktan ve kölelik dönemini uzatmaktan başka bir sonuç vermeyen aradaki aşamalardan, uzlaşmalardan geçmeden ulaşmak istiyoruz” demektedirler. (Blankistkomüncüler) Aradaki aşamaları ve uzlaşmaları yakıp kül ettikleri anda sorunun çözümleneceği ve günün birinde “ihtilal yeniden başladığı” ve iktidar ellerine düştüğü takdirde “komünizmin hemen ertesi gün kurulacağını” hayal etmekteler. Eğer bu iş hemen yapılamıyorsa, diğerlerini yeterince komünist olmamakla suçlamaktalar... Lenin ekliyor, “kendi sabırsızlığını teorik iddia olarak ileri sürmek ne çocukça bir saflık!” HHH Değerli sosyal bilimci hocamız, sevgili İşaya Üşür’ü kaybettik. Ailesine, tüm sevenlerine, dostlarına başsağlığı ve sabırlar diliyorum. Şimdi yaşıyor olsaydı bu yazıma kim bilir ne çok katkı yapardı; ışıklar içinde uyu İşaya Hocam. İş insanı Bahçeci yaşamını yitirdi Dünya Bakliyat Konfederasyonu Yüksek İstişare Ku Hakan Agro markasıyla 6 kıtada yılda toplam 6 milyon ton rulu Üyesi ve Hakan Agro Yö ticaret hacmine ulaşmıştı. Ev netim Kurulu Başkanı Hakan li ve 4 çocuk babası Bahçeci, Bahçeci (50) Dubai’de geçirdi Dubai’deki evinde dün sabah ği kalp krizi nedeniyle yaşamı kalp krizi geçirerek yaşamını nı yitirdi. Mersin’de 1989’da Bahçeci yitirdi. Bahçeci’nin cenazesi kurduğu Hakan Gıda şirketini, Türkiye’ye getirilerek topra 1996’da Dubai’ye taşıyan Bahçeci, ğa verilecek. l DHA
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear