25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Months
Days
Pages
HABER EDİTÖR: ELİF TOKBAY 3 20 NİSAN 2020 PAZARTESİ MANIPSarçAalı’BDulutAlu DEPREAçMık Manisa’nSaığnanak iKlçıreksainğadçeBudlutülun 4.1 büyüklüğKaürlınde deprem meydana geldi. DeYpağrmeumr , yerin yakKalralaşKı.kYa7ğmur km. derinliğinde gerçekleSşislti i. İstanbul 17/11 İzmir 26/13 Ankara 24/12 Antalya 24/20 Mersin 24/16 Bursa 230/1 1 0 Atina 230/120 TARİHTE Trabzon 22/11 Adana 260/1 2 0 Berlin 160/3 0 BUGÜN Artvin 240/9 0 Girne 240/1 4 0 1841: İlk dedektif Kars Çanakkale 220/1 2 0 Londra 150/9 0 romanı Morgue 16/0 Balıkesir 250/7 0 Moskova 80/ 1 0 Sokağı Cinayeti Diyarbakır 24/8 Sivas Erzurum Eskişehir 220/6 0 130/2 0 230/8 0 Paris 240/1 2 0 Madrid 180/9 0 Amsterdam 17070 yayımlandı. 1902: Marie ve Pierre Curie, Paris’teki laboratuvarlarında Aydın 270/1 3 0 Roma 200/1 2 0 radyoaktif radyum Gaziantep 250/1 1 0 New York 140/7 0 tuzlarını ayrıştırma Konya 240/1 1 0 Tokyo 180/1 1 0 yı başardı. Zeki Müren ‘Paşa’nın madalyası VIRÜS GÖÇMENLERE SIÇRADI İzmir Barosu, Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nde kalan göçmenlerle ilgili araştırma yaparak rapor hazırladı. Raporda, 30 göçmen ve 1 güvenlik görevlisinin Covid 19 testinin pozitif çıktığı belirlendi. Hazırlanan raporda, kurumda, koronavirüs için gerekli önlemlerin alınmadığı, idari gözetimde tutulan mültecilerin sadece ateşlerinin ölçüldüğü ve rahatsızlanan kişilerin izole edilmediği, yeterli hijyen malzemelerinin kurumdaki mültecilere verilmediği, odalarda 5 ile 15 kişi arasında değişen sayılarda kişilerin tutulduğu yer aldı. Pozitif vaka sayısını da açıklayan komisyon üyeleri, 30 göçmen ve 1 güvenlik görevlisinin Covid19 testinin pozitif çıktığını, 30 göçmenin geri gönderme merkezinin A2 katında izole edildiğini raporladı. Önlemlerin yetersiz olduğu be lirtilen raporda, “Hastalığın kurumda tutulan diğer mültecilere ve kurum personeline bulaşma riski oldukça yüksektir. Bu durumun önlenmesi açısından İzmir Harmandalı Geri Gönderme Merkezi’nin kontrollü şekilde kurum içinde karantina bölgesi oluşturularak boşaltılmasını, Covid19 pozitif olan göçmenlerin derhal alınmasını şart” denildi. l İZMİR / Cumhuriyet 44’e çıktı MUHTAR GİZLEMİŞTİ Van’ın Başkale ilçesine bağlı Örmetaş Mahallesi’nde koronavirüs taşıyan hasta sayısı 21 artarak 44’e yükseldi. Mahalleye İstanbul’dan gelen başka kişilerin olduğu bilgisini gizleyen muhtar görevden uzaklaştırılmıştı. Mahalle, Sağlık Bakanlığı’nca özel çalışma alanı ilan edildi. l AA ‘Stoklarda sorun yok’ söylemi boşa düştü, kamu hastaneleri maske üretecek MASKE DÜŞTÜ Sağlık Bakanlığı Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu tarafından Tıbbi Maske İç İmkânlarla Üretim Kılavuzu yayımlandı. Kılavuza göre, Kamu Hastaneleri Genel Müdürlüğü‘ne bağlı tüm sağlık tesislerinde acil durumlarda görevlendirilen ilgili personel, pandemi durumu orSIBEL tadan kalkıncaya kaBAHÇETEPE dar tıbbi maske üretebilecek. Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç, Sağlık Bakanı ve AKP’li yöneticilerin “kişisel koruyucu ekipman stoku ve yönetimi, dağıtımı açısından sorun yoktur” yönündeki açıklamalarının gerçeklikle uyuşmadığını belirterek “Kamu hastanelerinin kendi ihtiyaçları için maske üretmeye başlatılacak olmaları stokların azaldığına işaret etmektedir” dediler. ‘DEVLET BEZ MI DIKER’ DİYE SÜMERBANK GİTTİ “Sümerbank basma fabrikasını devlet bez mi diker diye kapatan zihniyet şimdi kamu hastanelerine maske mi diktirecek” diyen Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç, yaptığı açıklamada hastanelerde tıbbi maske üretme döneminin başlayacağını söyledi. “Hani, kişisel koruyucu ekipman stoku, yönetimi ve dağıtımı açısından sorun gözükmüyordu? Maskeler nerede?” diye sorun Demir ve Kılıç “Hastaneler COVİD19 hastalığı ile mi; yoksa maske dikme işlemi ile mi uğraşsın?” dediler. MAYIS BELİRLEYİCİ Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Dalı Başkanı Prof. Dr. Orhan Yıldız, aşı çalışmalarında virüsün zayıf yönü araştırılıyor. Hastalık ortadan kalkmadı, mayıs ayı virüsün süresi hakkında belirleyici olacak” dedi. Hastalığın yavaşlamasına karşın insanların “Evde kal” çağrısına uyması gerektiğini kaydeden Yıldız, özetle şunları dile getirdi: “Hastalıkta yavaşlama insanları gevşetmemeli. Bazı insanlar devletin ısrarla ‘Evde kal’ çağrılarına rağmen evde durmaması büyük sıkıntı. Evde kalma çağrısına uymayan kişilerin, koronavirüs hastalarının nasıl ağır tedavi gördüğünü keşke görmesi mümkün olsa. Hastalar, aşamalı olarak şuurularını kaybediyorlar, solunum zorluğu çekiyorlar, hava açlığı başlıyor” diye konuştu. l DHA Mesafeli Paskalya Sorunlar çözülmedi Açıklamada özetle şu ifadelere yer verildi: “Kılavuza göre tıbbi maskelerin yapımından ve kullanımından doğabilecek tıbbi ve hukuki sorumluluklar nedeniyle sağlık tesisi Enfeksiyon Kontrol Komitelerinin uygun görüşünün alınması önem arz etmektedir. Maske yapım işleminin gerçekleştirilmesi için sağlık tesislerinde sağlanması gereken asgari koşullar kılavuzda detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Böyle bir tedbire neden ihtiyaç duyulmuştur? Plansız, programsız, aceleyle ve zoraki adımlar atılarak başlatılan, vatandaşlara ücretsiz maske sağlanmasının yarattığı sorunlar hâlâ çözülememiştir. Dağıtımda yaşanan organizasyonsuzluk hala devam etmektedir. Nitekim kamu hastanelerinin kendi ihtiyaçları için maske üretmeye başlatılacak olmaları stokların azaldığına işaret etmektedir. Stokların bu denli azalmasının yurtdışına yapılan yardımlardan çok ihracata bağlı olduğu düşünülmektedir. Dünyanın birçok ülkesine kişisel koruyucu ekipman ve ilaç yardımı yapmak şüphesiz olumludur. Ancak bunun için öncelikle vatandaşlarımızın ve sağlık çalışanlarımızın sorununun giderilmiş olması gerekmektedir.” Ortodoks Hıristiyan dünyası dün en önemli dini bayramları Paskalya’yı koronavirüs gölgesinde kutladı. İstanbul’daki Aya Yorgi Patrikhane Kilisesi’nde düzenlenen törene dışarıdan izleyici alınmadı, Fener Rum Patriği Bartholomeos’un yönettiği töreni bazı basın mensupları takip etti. ‘CEP’TEN YAYIN Paskalya Bayramı dolayısıyla tarihi Kırklar Kilisesi’nde sosyal mesafe kurallarına uyularak sınırlı sayıda katılımcı ile ayin yapıldı. Başpapaz Gabriel Akyüz, “Bugün bütün dünyayı etkisi altına alan virüs salgını herkesi evine hapsetti. Bütün dünyada özellikle ülkemizde, bölgemizde, şehrimizde salgının sona ermesini temenni ediyoruz. Bunun için dualar ediyoruz” dedi. l AA Ayine katılamayanlara ‘cep’ten yayın yapıldı TÜRKIYE VAKA SAYISINDA ÇIN’I GEÇTI YARDIMCIM ROBOT Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’ndeki hastaların takibinde kullanılan robot, sağlık emekçilerinin yardımcısı oldu. l İHA IKI DOKTOR ÖLDÜ Denizli’nin tanınmış isimlerinden Ürolog Opr. Dr. Cemal Özkan (74), koronavirüs nedeniyle tedavi gördüğü hastanede yaşamını yitirdi. İstanbul’un Eyüpsultan ilçesinde görev yapan aile hekimi Dr. Yavuz Kalaycı da koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdi. l Haber Merkezi Sağlık Bakanlığı’nın dün açıkladığı koronavirüs verilerine göre Türkiye vaka sayısında Çin’i geçti. Türkiye’de koronavirüs tespit edilen kişi sayısı 86 bin 306’ya ulaşırken, salgının çıktığı Çin’de ise vaka sayısı 82 bin 735 ola rak açıklandı. Türkiye ayrıca son verilerle, dünya genelinde en çok vaka sayısının olduğu 7’nci ülke oldu. Dünyada en çok vakanın bulunduğu ABD’den sonra İspanya, İtalya, Fransa, Almanya, İngiltere ve Türkiye geliyor. l Haber Merkezi Korona Giresun Valisi Harun Sarıfakıoğulları’nın eşi Hemotoloji Uzmanı Dr. Serpil Aliye torpili Sarıfakıoğulları’nın Giresun Üniversitesi Prof. Dr. A. İlhan Özdemir Eğitim Araştırma Hastane iddiası si’ndeki görevine gitmediği ileri sürüldü. OdaTv’nin haberinde, aynı hastanede çalışan Giresun İl Sağlık Müdürü Op. Dr. Ahmet Bal’ın eşi Hemşire Nesibe Bal’ın da raporlu olmamasına karşılık hastaneye gelmemesinin sağlık çalışanlarının morallerini olumsuz yönde etkilediği aktarıldı. Giresun Valiliği ise konuya ilişkin bir açıklama yayımlayarak iddiaları yalanladı, mesailerin sürdüğünü belirtti. l Haber Merkezi TAHLİYE EDİLEN 2 KİŞİDE KORONA İnfaz düzenlemesi sonucu Dalaman Cezaevi’nden tahliye olup Antalya’nın Alanya ilçesine gelen 2 kişinin otogarda yapılan hızlı koronavirüs testi pozitif çıktı. 2 kişi hastaneye götürülerek gözetim altına alındı. Tahliye edilenlerin tümü 14 gün kuralına uyacak. l DHA “Bir şey uğruna kendini şehit etmek, benim için şüpheciliğin bir biçimiydi sadece; insanın inancıyla gerçekleştiremediği, başaramadığı bir şeyi ateşle gerçekleştirmesiydi bu. Hiç kimse gerçek olduğunu bildiği bir şey uğruna ölmez. İnsanlar gerçek olmasını istedikleri şeyler için ölürler, çünkü kalplerindeki bir korku onlara inandıkları şeyin aslında gerçek olmadığını söyler.” Bay W.H’nin Portresi’nde, kahramanlarının tuhaf şehitlik öyküsünü böyle tarif ediyor İngiliz edebiyatının Zeki Müren’i Oscar Wilde. Willie Hughes’ın varlığına o kadar inanıyorlardı ki inanç ile gerçek arasındaki boşluğu canlarıyla dolduruyorlardı. Metris’ten Silivri’ye, bir jandarma aracının bölmesinde, 6 kelepçeli adam birlikte geldik. Kimi uyuşturucudan, kimi daha alengirli işlerden tutuklanmıştı. Ne garip, “Sizin de işiniz zor” diye beni teselliye çalışıyorlardı. Herkesin kendi öyküsünün anlatıcısı olduğu yolculuğun sonundaki soru belliydi: “Abi, af ne zaman çıkacak?” Dışarıdayken OdaTV’nin telefonu da aynı soruyla çalar, “bilmiyoruz” yanıtı kimseyi tatmin etmezdi. Sonu “geçmiş olsun”larla, “Allah kurtarsın”larla biten bu zorunlu yolculukta da öyle oldu. Bir ay sonra Meclis’ten jet hızıyla geçirilmeye çalışılan af yasasını, iktidarla muhalefetin itişmeli kavgasını bol bol şehit ve gazi hatırlatmalarının yapıldığı tartışmaları, Bülent Arınç’ın “Suçluyu kazırsan altından insan çıkar” sözleriyle ortalığın ayağa kalkacağını nereden bilebilirdim. Eminim Silivri yolcuları da şaşırmışlardır. Bütün bu gürültü aklıma Sivrikayalar’daki o komando timini getirdi. Gaziliğe ‘sektör’ diyen siyasetçi Koray Gürbüz, terörle mücadelede gazi olan askerlerimizden biri. 1998’de Siirt Karabağlar’da vurulmasının ardından iki yıl yaşam savaşı vermiş, sonunda hayata tutunmuştu. Madalyalarıyla bir köşeye çekilmek yerine, okumaya ve yazmaya devam etti. “Unutmayın” kitabını yazdı. Gazilerin haberlerde birkaç saniye bile yer bulmayan öykülerini anlattı. Bir tekerlekli sandalyeyle yanımızdan geçen insanların hayatı bize bir şey söylüyordu. Hem şehitlik hem gazilik çoğunlukla yoksulluk içinde yetişmiş halk çocuklarına, edebiyatı ise makam araçlarıyla gezenlere verilmiş bir ayrıcalıktı. Şehit olamadıkları için kimi zaman pişman olan gaziler kâh SGK’de bir protez peşinde koşarken tartaklanıyor, kâh tedavi olmaya çalışırken maaşlarına haciz geliyor kâh “bizim için mi bacağını kaybettin” diye utandırılıyordu. Kendi ağızlarından hikâyelerini okuyunca, en çok gaziliğe “sektör” diyen siyasetçiye kızdıklarını anlıyorsunuz. Gelelim Sivrikayalar’daki time… ‘Kendi kendimi tokatladım’ Fazlı Ersan 11 Kasım 1971’de Konya Meram’da doğdu. Dört kardeşin üçüncüsüydü. Yoksulluk ona ilkokul çağında sokakta sulimonata sattırıyordu. Kendisi de dayakla büyüyen babasının oğluna reva gördüğü de anlattığına göre farklı değildi: “Dayağın korkusundan eve gidemiyordum, sürekli evden kaçıyordum.” Şiddetle ekilen tohumun meyvesi de şiddetli olur. Sonuncusu Fazlı’yı cezaevine götürdü. Annesine şiddet uygulayan bir genci bıçakladı. 6 yıl 8 ay hapis cezası aldı. Hapse girdiği gün eline verilen süpürge ve paspasla şiddet düzeni sürdü. Orman kanunları devam ediyordu: “Disiplinsiz hareketler yüzünden hücrede çok yattım. Hücre yaklaşık 7 metrekare. Ufak bir yatak ve beton bölme ile ayrılmış bir tuvaleti vardı. Banyo yoktu. Plastik bardakta su verirlerdi. Çatal, kaşık verilmezdi. Yemeğini elinle ya da ekmeğinle yersin. Gazete falan varsa kaşık yaparsın. Hücremin ışığı yok ama dışarının ışığı mazgaldan sızar. Bir iki gün hücrede karanlıkta görmeye alışıyorsun. Kendi kendime çok konuştum hücrede. Kendi kendimi tokatladım. Gözümün önüne birini getiriyordum, ona soru soruyordum. Hücrede çok çıldıran oldu.” ‘15 gündür dövüyorlar’ Cezaevinden çıktı. Askerlik çağındaydı. Önce şubeye sonra Tokat Piyade Avcı Birliği’ne götürüldü: “Saçımı kestirmemiştim. Daha kapıdan girer girmez küfredip tokat attılar. Ben de kafa, göz girdim tabii. Aldılar ‘kümbet’e götürdüler. Cezası olan askerleri götürdükleri yere ‘kümbet’ diyorlardı.” Daha üniforma giymeden dayak yemiş, hapsedilmişti. 15 gün sonra taburun en arkasında içtimaya çıktı. Sağında solunda kendisini dö ven onbaşılar duruyordu. Karşılarında sonradan çok seveceği Ömer Yüzbaşı vardı. Güneydoğu’da savaşacak gönüllüler aradıklarını anlatıyordu: “Solumdaki onbaşıya kafayı koydum, çata pata kendimi adamın önüne attım.” Erin perişanlığını gören Ömer Yüzbaşı “Senin halin ne böyle” deyince: “‘Komutanım’ dedim, ‘ben buraya cezaevinden geldim. Bir an önce hayata atılayım diye, vatan borcu için geldim. (…) 15 gündür onbaşılar, çavuşlar beni kümbet denilen bir yere attılar, dövüyorlar’ dedim.” Ömer Yüzbaşı, zavallı haldeki ere sahip çıktı, hemen düzgün kıyafet getirtti. “Bana çok iyi davrandı” diyor Fazlı, “bir kez bile ‘eşek herif’ kelimesini duymadık” diye devam ediyor. Belki de hayatında ilk kez bir otoriteden şiddet görmemiş ve onu sevmişti. ‘Elimin koptuğunu görmüştüm’ Daha da ilginci, aranan gönüllülerden “ben” diye öne çıkan 80 kişiden 40’ı hapisten çıkanlardı. Bugüne kadar onlara kimse inanmamıştı. Şimdi kendi varlıklarını önce kendilerine kanıtlayabilecekleri bir işe, savaşa katılmışlardı. Zor eğitimler sonunda komando olan Fazlı da onlardan biriydi. Önce Sivas’ta, sonra Sarıkamış’ta eğitim gördü. Ardından Mardin Midyat’ta ilk kez çatışmaya girdi. 1991’de Şırnak Ortabağ’a gitti. Dağ operasyonlarına gidiyor, iki ay geri dönmüyordu. O gün “ben” diye öne çıkanların nasıl şehit olduğunu anlatıyor Fazlı. Baskın yiyen Taşdelen Karakolu belki de en fecisi: “Şehitleri biz çıkardık karakoldan. Hâlâ gözlerimin önünden gitmez, hâlâ o konuya girmek istemem. Girdiğimde yaşarım… Bizim zamanımızda gazilere psikolojik destek yoktu.” Beklenen ihtimal onu da buldu. 8 Ağustos 1992’de tezkereye 5 gün kala Zaho dönüşü Sivrikayalar’dan geçerken ateşe tutuldular. Arkadaşları şehit oldu. Fazlı ağır yaralandı, sağ kolu koptu: “Elim kopmuştu. Koptuğunu görmüştüm. Ayağımı hissetmiyordum. (…) Sağ ayağımı keseceklerdi. İmza istediler vermedim. ‘Yaşadığım kadar!’ dedim.” Zeki Müren Madalyası Fazlı’nın çocukluk hayali olan futbolculuk mu ayağından vazgeçirmemişti, bilmiyorum. Artık madalyalı bir gaziydi. Hastanede uzun süre tedavi gördü: “Yanımıza en çok Zeki Müren gelir giderdi. Zarfın içinde para verirdi bize. Ya çiçek yaptırırdı ya bir şey alırdı. Zeki Müren’in gazilere katkısı çok olmuştur. Allah rahmet eylesin. Fotoğraflarım var onunla. Bana ‘Yakışıklı, bu fotoğrafları kızlara gösterip de tavlama onları!’ demişti.” Mal varlığını bile TSK’ye bağışlayan Zeki Müren’in “Paşalık” meselesi öyle ki Kore gazisi Bektaş Küçükkılavuz bile onu unutmuyor. Kıbrıs Harbi’nde Türkiye’ye karşı tavrı nedeniyle ABD’nin verdiği madalyayı Amerikan Elçiliği’ne iade eden Küçükkılavuz anlatıyor: “Türkiye, yani benim güzel ülkem bizlere madalya vermedi. Onun yerine Zeki Müren bize altın madalya yaptırdı. O madalyayı saklıyorum.” ‘Benim bir değerim varmış’ Babadan, öğretmenden, gardiyandan, çavuştan dayak yiyen “mahpus Fazlı”lardan onları severek “asker Fazlı”lar yaratan Ömer Yüzbaşı’ların bir sebebi var: “Birimizin başı ağrısa komutanlarımızın da ağrırdı. Değer verirlerdi bize. (…) Çok farklı duygular. Özellikle hapishaneden çıkan biri için. Diyorsun ki ‘benim bir değerim var. Vatan için bir şeyler yaptım!’ diyorsun.” Mahpustan çıkanların bir kısmı şehit, bir kısmı gazi oldu. Ömer Yüzbaşı da Sivrikayalar’daki mevzide mayına bastı. Ayağı koptu. Askerleri onu bir daha görmedi. Şimdi Meclis’te birbirimizi yumrukluyoruz ya… Bu sırada hâlâ hapishaneler doluyor ya… Kimin kapısı açılsın diye kavga ediyoruz ya… Hiç düşündünüz mü, affedenleri kim affedecek? Belki de bütün sır “Mahpus Fazlı”nın hikâyesindedir. Belki Ömer Yüzbaşı’nın kopan bacağında, Zeki Müren’in madalyasındadır sır. “Benim bir değerim varmış” sözündedir sır. “Ömer Yüzbaşı” olamayan babalarda, öğretmenlerde, düzendedir sır. Yediği dayakların tesiriyle düşüp ölen Şair Arkadaş Zekai Özger ne demişti: Zeki Müren’i seviniz…
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear